21 Ekim 2014 Salı

Don, kaç ya da savaş.

 



Ölümün Gözlerinin İçine Bakmak: Kaplan, Kafesine Düşen Öğrenciyi Öldürdü!

"Doğa Bir Savaş Alanıdır." Charles R. Darwin



Bu fotoğrafa iyi bakın ve kendinizi o öğrencinin yerine koyun. Sizi tek bir ısırıkla veya pençeyle parçalara ayıracak, hatta üzerinize doğru "Bö!" diye bir adım atarak korkudan kalbinizin durmasına neden olabilecek, besin zincirinin en tepesindeki avcılardan biri, gözlerinizin içine bakıyor. Tek yapabileceğiniz, tüm hayvanların sahip olduğu 3 temel içgüdüden birini uygulamak: don, kaç ya da savaş. Bunlardan birini tercih edemezsiniz, bilincimiz haricinde bu tepkiler içgüdüsel olarak uygulanır. Burada öğrencinin yapabildiği, donmaktır. Bu en ilkel dürtü, geyiklerin üzerlerine 150 kilometre hızla gelen bir arabanın altında kalarak ölmelerine neden olan dürtüyle aynı tepkidir. "Hareket etmezsem, avcı beni görmez." temel ilkesine dayanır. Ancak hızla üzerinize gelen bir araba için ne yazık ki geçerli değildir. Aynı şekilde, burnunuzun dibindeki üst düzey bir avcı için de geçerli değildir. Fakat dediğimiz gibi, tercih değildir. Beyin, elindeki opsiyonlardan en uygununu seçer. Bu durumda o, donakalmaktır.
Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'de bulunan Ulusal Zooloji Parkı'nın yöneticisi Amitabh Agnihotri'nin söylediğine göre, kameralara yakalanan bu kareden birkaç saniye sonra, kaplan pençesini adamın üzerine indirerek 19 yaşındaki öğrenciyi öldürdü. Önce onu pençesiyle kendine ayrılan alanın köşesine sürükledi, sonrasında dişlerini boynuna geçirerek 10 saniye kadar bekleyerek öğrencinin tamamen ölmesini sağladı. Olaya an an tanıklık eden görgü tanıkları, bu kareyle kaplanın avına çullanması arasındaki sürenin sonsuzluk kadar uzun geldiğini ve Maqsood isimli öğrencinin bakışlarının merhamet dilediğini söylüyorlar. Bu kare, bunu gösteriyor gibi... Tanıklar kaplana taş ve sopalar atarak onu korkutmaya çalıştılar; ancak hiçbir işe yaramadı.
Maqsood'un oraya nasıl düştüğü bilinmiyor. Kayıp da mı düştü, yoksa bilerek mi girdi, tespit edilemedi. Ancak görgü tanıklarının dediğine göre, kaplan Maqsood'u kenara sıkıştırdıktan kısa bir süre sonra olay yerine gelen görevliler, herhangi bir kurtarma girişiminde bulunmak yerine, halkı oradan uzaklaştırmaya ve görmelerine engel olmaya çalıştılar.
Maqsood'un bedeninin otopsisi, bilim açısından da önem taşıyor. All Hindistan Tıbbi Bilimler Merkezi'nden (AIIMS) doktorlar otopsiyi gerçekleştirdi. Dr. Adarsh Kumar şöyle söylüyor:
"Vahşi kedi saldırılarının açtığı yaraları inceleyebileceğimiz çok az vücut bilim insanlarının eline ulaşabiliyor. Genç en az 27 farklı yara almış. Kaplan hayvanat bahçesinde doğdu ve büyüdü, aslında hiçbir av deneyimi yok. Bu açıdan, kaplanın saldırış biçimi ve açtığı yaraların incelenmesi, kedigilleri anlamamız açısından önemli. Polis tarafından bize gönderilen videoyu incelediğimizde, kaplanın çocukla oynayıp oynamadığını anlayamadık. Ancak insanlar taşlar ve sopalar atınca, kaplan korktu ve çocuğu güvenli bir yere sürükledi."
Konuyla ilgili bir diğer ilginç nokta da, Maqsood'un vücudunda "Tanrıça Durga'nın bir kaplan üzerine oturduğu" bir dövme bulunuyor. Doktor şöyle söylüyor:
"Gencin akli dengesinin yerinde olmadığı belirtildi. Ancak vücudunda bir kaplan dövmesi olması ilgi çekici. Olayla ilgili psikolojik bir boyut da olabilir."
Hazırlayan: ÇMB (Evrim Ağacı)

Validebağ Korusu'nda cami inşaatı için şafak baskını



Validebağ’da cami inşaatı için şafak baskını


İstanbul'da yasalara uygun olmaksızın yıkılmak istenen ve mahalle halkının korumaya çalıştığı Validebağ Korusu'nun yanındaki alana bugün şafak vaktinde baskına uğradı.

Validebağ Korusu’ndaki cami inşaatı için mahkemeden yürütmeyi durdurma kararı geldi.


Validebağ Gönüllüleri'nden çağrı:
İSTANBUL'U SAVUNANLARA ÇAĞRIMIZDIR
VALİDEBAĞ KORUSU'NA KOMŞU ÇAMLICA-ATA KONAKLARINDA SABAH SAAT 05:00'DA, HUKUKDIŞI, İMAR YÖNETMELİĞİ YOK SAYILARAK, DEVAM EDEN DAVA SÜREÇLERİNE RAĞMEN BAŞLANAN CAMİ İNŞAATINA KARŞI BU AKŞAM SAAT 19:00'DA BASIN AÇIKLAMASI YAPILACAKTIR. TÜM MAHALLE SAKİNLERİ VE İSTANBULLULARA DUYURULUR.
ULAŞIM: Çamlıca ve Ata Konakları arasındaki alan Validebağ Korusu'nun ACIBADEM sınırında, Koru'ya komşu konumdadır. Basın açıklaması cami yapılmak istenen bu alanda yapılacaktır. Ulaşım için Üsküdar-Acıbadem minibüslerine binilerek Çamlıca Konakları'nda inilir. Metrobüsle karşı yönden ve Kadıköy'den gelinebilir. Acıbadem durağında inilir. Çamlıca Konakları yürüme mesafesindedir."


İnşaat etrafına bugün koyulan oluklu saçlar halk tarafından itilerek söküldü. Bu sırada poliste bir toparlanma olsa da herhangi bir müdahale olmadı. Az önce çevik kuvvet inşaat alanının içine girdi.

 İstanbul'da yasalara uygun olmaksızın yapılaşmaya açılmak istenen ve mahalle halkının savunduğu Validebağ Korusu'nun yanındaki alan bugün şafak vaktinde baskına uğradı.
Valideğ Korusu'nun bitişiğinde bulunan ve hukuka aykırı biçimde cami yapılmak istenen alana, güneşin doğduğu saatlerde çevik kuvvet polisleri, çekiciler ve kepçeler geldi. Haber alan insanlar engel olmaya çalışsalar da polisin de araya girmesiyle temel kazısı çalışmaları başladı.
validebag_safak_baskini.jpg
Cami inşaatı, Validağ Korusu'nun Çamlıca Konakları tarafında bulunan ve planda daha önce yeşil alan olarak tanımlanmış bir alana yapılmak isteniyor. Koruyu yapılaşma girişimlerine karşı koruyan mahalleliler koru ve çevresindeki bu tür tüm hukuksuz işlemlerin derhal durdurulmasını istiyor.

Yıkımı haber alan mahalle halkı toplanıyor
Acıbadem Dayanışması, halkı Çamlıca Konakları tarafındaki kapıya gelmeye çağırdı. Kuzey Ormanları Savunması grubunun verdiği bilgiye göre, korudaki kaçak yıkımı korumak üzere burada bulunan çevik kuvvet polisi, yıkımı fotoğraflayarak belgelemek isteyen vatandaşı tehdit etti.
 
İnşaat hukuka aykırı
Bu alanda cami yapılması tamamen hukuka aykırı bir imar düzenlemesine dayanıyor. Mahalleliler de bu işleme karşı 5 ayrı dava açmış durumda. Bilirkişi aşamasına gelen iki davada bilirkişi çevrede yeterince cami olduğu, alanın cami yapımına uygun olmadığı gibi gerekçelerle mahalleli lehine görüş bildirmişti. Davaların aleyhte sonuçlanacağını gören Üsküdar Belediye’si ise yangından mal kaşırırcasına inşaatı bir an önce başlatmak istiyordu. Mahalleli de sabahtan akşama kadar alanda nöbet tutuyordu.
soL

19 Ekim 2014 Pazar

Kentsel dönüşüm şimdi de dükkân kiralarını uçurdu
Kentsel dönüşüm ile hangi caddelerde fiyatlar ikiye katlandı? Hava paraları 500 bin lirayı gördü.
Kentsel dönüşüm konuttan sonra dükkân kiralarını da uçurdu.Alemdağ, Cumhuriyet, Bağdat, İstasyon, Piyasa gibi alışveriş caddelerinde fiyatlar ikiye katlandı. Hava paraları 500 bin lirayı gördü.
İstanbul'da başlayan kentsel dönüşüm hareketi konut fiyatlarından sonra semtlerin en işlek alışveriş caddelerindeki fiyatları da uçurdu. Ümraniye Alemdağ Caddesi'nde 25 metrekare bir dükkân 85 bin liraya kiralanırken Bakırköy'ün en işlek caddesi olarak bilinen CumhuriyetCaddesi'nde 100 metrekare bir dükkânın fiyatı 70 bin liraya çıkıyor. Bu caddelerde kiranın yanı sıra verilen hava paraları 500 bin lirayı görmüş durumda. Ümraniye Belediye Başkan Yardımcısı Maliki Ejder Batur, kentsel dönüşümle birlikte ilçenin sanayi bölgesinden alışveriş bölgesine dönüştüğünü, buna paralel olarak caddenin çevre semtlerden insan çektiğini söyledi. "Alemdağ Caddesi'nde 80 metrekare bir dükkân 80 bin liraya kiralanıyor" diyen Batur, markaların caddede yer bulmak için sıraya girdiğini, insan trafiğinin haftaiçi yüzde 35, haftasonu ise yüzde 45 arttığını söyledi.

METREKARESİ 1000 DOLAR
Alemdağ Caddesi'nin yanı sıra paralelindeki Sütçü Caddesi'nin de alternatif olarak geliştiğini ifade eden Batur, toplu taşıma akslarının tamamlanması ile birlikte rakamların daha da tırmanacağını kaydetti. Anadolu yakasında kentsel dönüşümle ön plana çıkan bir diğer bölge Kartal'ın Bankalar Caddesi'nde ise metrekare fiyatları 1000 doları buldu. Bin 800 metrekare bir dükkânın kirası 18 bin doları buluyor.

YÜZDE 50 ARTIŞ VAR
Avrupa yakasında ise kentsel dönüşümle birlikte değeri artan caddelerin başında Bakırköy Cumhuriyet Caddesi geliyor. Mağaza kiralarının en az yüzde 50 oranında arttığını dile getiren İstanbul Gayrimenkul yetkilisi Mehmet Sait Kandemir, tren istasyonu, doğum hastanesi ve vergi dairesinin bölgeden taşınmasına rağmen artışın sürdüğünü söyledi.

45 M2 DÜKKAN 16 BİN $'A KİRALIK
Mehmet Sait Kandemir Bakırköy'deki değişimi şöyle anlatıyor: "İstasyon, Cumhuriyet ve İstanbul caddelerinde dükkân fiyatları, bölge geliştikçe devamlı yukarıya doğru seyrediyor. Öyle ki Cumhuriyet Caddesi'nde 45 metrekare bir dükkânı 16 bin dolara kiraladık. 100 bin dolar hava parası alındı. Yine 100 metrekare bir dükkân 70 bin liraya kiralandı. Kiralayan marka hava parası olarak da 500 bin lirayı gözden çıkardı" dedi.

BAĞDAT CADDESİDE NASİBİNİ ALDI
Halihazırda kiraları dudak uçuklatan Bağdat Caddesi'nde ise 100 metrekare bir dükkânın kirası 60 bin doları gördü. Eva Gayrimenkul Değerleme Araştırma ve Raporlama Yöneticisi Gökçen Taşkın, "Kentsel dönüşümün ilk ve en sık uygulandığı alışveriş caddesiBağdat Caddesi'dir. Bu bölgede özellikle ara sokaklarda birçok binada kentsel dönüşüm çalışmasının devam ettiği göze çarpıyor. Bölgedeki dükkânların birim kira değeri ise 300 USD / m2/ay seviyelerine yükselmiş durumda" dedi.

CADDELERE KURUMSAL FİRMALAR DOLUYOR
Gültepe Piyasa Caddesi'nde de rakamlar tırmandı. Century 21 yetkilisi Şenol Demir, 30 metrekare bir dükkânın 17 bin liraya kiraya verildiğini söyledi. Gültepe'nin yanı sıra Alibeyköy, Beşiktaş ve Gayrettepe'nin işlek alışverişcaddelerinde de dükkân kiralarının ikiye katlandığını vurgulayan Demir, "Kentsel dönüşüm nereye girdiyse fiyatlar yüzde 100 arttı. Pek çok kişi fiyatların daha da artacağını bekleyip dükkânını ya da dairesini satmıyor. Kiralık sayısı arttı. 45 metrekare bir dükkânı 22 bin liraya iki gün önce kiraya verdik. Caddelerde bu rakamları ağırlıklı olarak kurumsal firmalar verebiliyor. Özellikle bankalar, telekomünikasyon firmaları ve büyük zincir marketler kiralıyor. Bu şekilde caddelerinde çehresi değişiyor" diye konuştu.
PINAR ÇELİK / SABAH

Müteahhitlerin İstanbul'da en çok kat karşılığı yaptığı bölgeler ve bölgelere göre kat karşılığı oranları

İstanbul'da kat karşılığı yüzde oranları

İSTANBUL'DA KAT KARŞILIĞI YÜZDE ORANLARI



Kentsel dönüşüm arsa sahiplerine yaradı. Semt ve lokasyona göre müteahhitlerin verdiği Daire oranı yüzde 30'dan başlıyor, yüzde 80'lere kadar çıkıyor. İstanbul'da Ulus ve Bağdat Caddesi'nin deniz gören yerlerinde oranlar tavan yapıyor…
İnşaatta yeni trend müteahhitle “kat karşılığı” anlaşma yapmak… Arsa sahipleri müteahhitlerle kart karşılığı anlaşarak yeni Ev sahibi oluyor. Doğal olarak bu anlaşmalar sıkı pazarlıklar sonucunda gerçekleşiyor. Özellikle İstanbul'da müteahhitler, semtine göre arsa sahiplerine yüzde 80'e kadar pay verebiliyor.
Kentsel dönüşümle birlikte hız kazanan inşaat sektöründe birçok müteahhit, arsa sahiplerine kat karşılığı inşaat yapmaya başladı. Kat karşılığı yapılan anlaşmalarda, arsa sahipleri hiç para harcamadan yeni ev sahibi oluyor. Arsa veya hak sahipleri ile müteahhitler arasında yapılan kat karşılığı anlaşmalar, arazinin lokasyon ve semtine göre değişiyor.

KAT KARŞILIĞI ORANI İSTANBUL’DA MAKSİMUM KAÇ?

İstanbul'un lüks semtlerinde, hak sahiplerine verilen oranlar yüzde 80'leri buluyor. Daire fiyatları bir milyon dolar civarında olan lüks semtlerde müteahhitler 10 dairelik bir apartmanı yüzde 20'lerle inşa ediyor. Bir başka değişle müteahhitler, arsa sahibi ya da sahiplerine 10 dairelik bir apartmanda sekiz daire verebiliyor. Müteahhitlerin arsa veya hak sahiplerine teklif ettiği oranlar, arsanın lokasyonuna göre değişiyor. Deniz gören, binanın altında işyeri olan, metro veya metrobüs duraklarına yakın olan arsalarda da oranlar daha yüksek oluyor. Yukarıda saydığımız koşulların dışındaki arsa ve arazilerde, müteahhitlerin kat karşılığı verdiği oranlar ise yüzde 30'lara kadar düşebiliyor.
Metrekare fiyatları 4-5 bin TL'nin üzerinde olan Yeşilköy, Bağdat Caddesi, Etiler, Cihangir ve Ulus gibi semtlerde, müteahhitler de oldukça bonkör. Örneğin, Yeşilköy'ün herhangi bir yerinde 500 ile bin metrekare arasında olan arsanıza 10 dairelik bir apartmanı iki daire karşılığında inşa ettirmeniz mümkün. Cihangir veya Bağdat Caddesi'nin sahile yakın bölgelerinde de aynı oran geçerli. Ulus gibi deniz manzarasına sahip semtlerde de müteahhitlerin verdiği oranlar hemen hemen aynı. Suadiye ile Çiftehavuzlar arasında Bağdat Caddesi'nde sahile yakın yerlerde müteahhitlerin arsa sahiplerine verdiği oran yüzde 80'leri bulurken minibüs yolunda oranlar 55-60'lara düşüyor.

MÜTEAHHİTLERİN İSTANBUL’DA EN ÇOK KAT KARŞILIĞI İNŞAAT YAPTIĞI BÖLGELER HANGİLERİ?

Avrupa yakasında Levent, Fulya, Çağlayan, Cihangir, Beyoğlu, Nişantaşı, Gültepe, Sarıyer, Maslak, Güneşli, Halkalı, Bayrampaşa, Beylikdüzü, Esenyurt, Yakuplu, Gürpınar, Ispartakule, Bahçeşehir ve Anadolu Yakası'nda da Kadıköy, Fikirtepe, Bağdat Caddesi, Maltepe, Kartal, Pendik, Yenisahra müteahhitlerin en çok Kat Karşılığı İnşaat yaptığı semtler olarak dikkat çekiyor. Müteahhitler yukarıdaki semtlerin genelinde yüzde 50-55 oranıyla anlaşma yaparken, merkezden uzaklaştıkça bu oranların yüzde 35'lere kadar düştüğü gözleniyor.
Yani metrekare satış fiyatı 4 bin TL ve üzeri olan yerlerde yüzde 60-70 ve artı para vererek anlaşma yapan müteahhitler, metrekare fiyatı ortalama 2-3 bin TL olan yerlerde ise yüzde 50-55 gibi oranlarla anlaşma yapıyor. Arsaların metrekare değeri 2 bin TL'nin altında olan semtlerde ise müteahhitler yüzde 30'lu oranlar öneriyor

KAT KARŞILIĞI ORANINI ETKİLEYEN lokasyon ÖZELLİKLERİ NELER?

Uzmanlar, en çok prim yapan bölgeleri, üniversite kurulması planlanan, tanınmış inşaat şirketlerinin arsa satın aldığı, planlı kentleşmenin yapıldığı, üçüncü köprü ve yol bağlantılarının bulunduğu, TEM ve E-5 üzerinde bulunan, gelişmeye açık bölgelerin çıkış noktalarında yer alan, havaalanı ve limanlara yakın, okul, hastane ve alışveriş merkezi ihtiyacı olan yerler olarak sıralıyor.
Çok talep gören bir bölgede ve ulaşım akslarına yakın bir yerdeyse, arsa sahibinin payına düşen oran artarken, yeni gelişen veya gelişmeye açık bir yerde müteahhit risk aldığını düşündüğü için arsa sahibinin payı 30'a kadar düşüyor.
Öte yandan, arsanızı müteahhide vermenin çeşitli avantajları var. Hızlı çözüm üretebilen müteahhitler sadece sokakta ya da mahallede değil, tüm semtte planlı bir yapılaşma ve gelişme sağlayabiliyor.

ARSASINI KAT KARŞILIĞI VERECEK ARSA SAHİBİ NELERE DİKKAT ETMELİ?

Arsa sahipleri açısından müteahhit seçimi büyük önem taşıyor. Uzmanlar, arsanızı teslim edeceğiniz müteahhidin öncelikle referanslarına bakmanız gerektiği uyarısını yapıyor. Yeni müteahhit ise şirketin veya kendisinin mali yapısının ayrıntılı incelenmesi öneriliyor.
Arsa sahibi ve müteahhidin zor durumda kalmaması için hukuki kurallara uygun sözleşme yapılması gerektiğini ifade eden uzmanlar, arsa hisse devrini kurallara bağlayarak daha sonra devretmeniz gerektiğini belirtiyor. Ama devir zorunluluğu kaçınılmazsa, teminat mektubu alarak haklarınızı garanti altına almanız gerekiyor. İnşaatın teslimat süresine dikkat edilmesi ve bölgeye göre bu sürenin 12-18 ayı geçmemesi gerektiğini vurgulayan uzmanlar, yapılan sözleşme ve İmar planları dışında imalat yapmama teminatı alınmasını ve Kat Mülkiyeti teslimatlı sözleşmesi yapılmasını öneriyor. Hatta kullanılacak malzemelerin baştan tespit edilerek sözleşmeye yazdırılması gerektiğini belirtiliyor.

KAT KARŞILIĞI ORANLARI İÇİN UZMANLAR NE DİYOR?

“Bazı kriterler kat karşılığı oranlarını artırabilir”
İnşaat Firmaları, Arazi üzerinden gelecek toplam gelir (ciro) ve maliyet hesabı yaparak kat karşılığı oranı oluşturur. Kat karşılığı oranları bazı kriterler nedeniyle değişebilir. Arsanın şehir merkezine yakınlığı, manzarası (deniz, göl, orman), E5 gibi ana yollara ve bulvarlara cephesinin olması, AVM'lere yakınlığı ve toplu ulaşıma yakınlığı metrekare birim fiyatını artırır.
Metrobüs'ün Baylikdüzü'ne gelmesi ve bölgedeki talebin artmasıyla birlikte satış fiyatlarının yükselmesi bunun en iyi örneğidir. Arsa sadece konut imarlı ise lokasyonu, emsal oranı ve birim satış fiyatı ön plana çıkıyor. Ticari artı konut imarlı arsalarda konutla birlikte dükkan veya ofis yapılabilmesi, arsa sahibinin kat karşılığı aldığı oranı artırır. Bu artışın sebebi dükkan veya ofislerin metrekare birim fiyatlarının konutlara göre daha yüksek olmasından kaynaklanıyor.
“Bir villa karşılığında 10 villa inşa edebiliriz”
Arazi eğer deniz görüyorsa emlak değerleri yükseliyor ve müteahhitler o zaman orana bakmıyor. Bağdat Caddesi'nde bile bir arka caddede deniz görmüyorsa müteahhidin verdiği oranlar yüzde 30'lara kadar düşebiliyor. Semtten çok lokasyon daha önemli. Kartal'da deniz gören bir mevkide arsa değeri yükseliyor. Tüketicilerin çok değişik talepleri var. İstanbul'da sadece İstanbullular ev almıyor. Gaziantep'ten bir iş adamı gelip 10 daire birden satın alabiliyor. Bostancı Rahmanlar'da altı daire karşılığında arsa sahibine 18 daire vererek yeni bir bina inşa edilebilir. Tuzla, Akfırat ve Orhanlı gibi villa imarlı yerlerde ise olay tamamen farklı. Yapılan anlaşmalar, villaların satış fiyatı ile orantılı. Örneğin bir villanın satış fiyatı 1 milyon TL ediyorsa, arsa sahibine karşılığında 10 villa inşa edebilir...

İSTANBUL’DA İLÇELERE GÖRE 2013 YILI İTİBARİYLE KAT KARŞILIĞI ORANLARI NEDİR?

Avrupa yakasında kat karşılığı yüzde oranları;
Semt Verilen oran (%)
Yeşilyurt 75-80
Cihangir 70-80
Beyoğlu 60-80
Levent 60-70
Güneşli 50-60
Bayrampaşa 50-55
Halkalı 50-55
Bahçeşehir 50-55
Beylikdüzü 40-50
Ispartakule 40-50
Gürpınar 35-40
Yakuplu 35-40
Anadolu Yakası’nda kat karşılı yüzde oranlar
Semt Verilen oran (%)
Bağdat Caddesi 60-80
Suadiye 60-75
Ethem Efendi 55-70
Göztepe 55-65
Çiftehavuzlar 50-65
Fikirtepe 50-55
Pendik 50-60
Kartal 50-60
Maltepe 50-60
Yenisahra 50-55


platingroup a.ş.

Emlakta satışın ön koşulu nedir*

Emlakta satışın önkoşulu nedir?

Güvenmek ve inanmak emlak sektörünün iki sihirli sözcüğüdür.

Bir gayrimenkul sorunum nedeniyle avukata gittim. Avukata konuyu başından anlatıp, eksik bir nokta bırakmamaya,
yanlış anlaşılıp yanlış bir sonuca gitmemek için her ayrıntıyı atlamamaya kendimi programlamıştım. Dava açacaktım ve acaba
haklı mıydım, kazanır mıydım? Ben kendi mantığıma göre haklıydım ama yasalar ne diyordu?
Avukat beni konuşturmamaya, sorularına cevap isteyerek, kısa keserek sonuca gitmek istiyordu.
Ben bu avukatın başarılı olmadığına karar verdim. Bir kere beni dinlemiyor, öğrenmek istediklerini soruyordu. Yani işe en sondan başlıyordu.
Hiç güven duymadım. Çünkü olayın püf noktası ayrıntılarda gizli idi.

Siz kime güvenir yada inanırsınız?
Sevdiklerinize, otorite bildiklerinize...

Müşteri üzerinde otorite olmanın yolu ona güven vermekten geçer.
Güven vermek için de; tavır ve konuşmalarınızla dürüst olduğunuz algısını verirsiniz. Müşteri bunu hisseder, satır aralarını iyi okur.
Portföyünüzün artılarını eksilerini birlikte anlatmanız gerekir. Tek taraflı sürekli iyi yanından bahsederseniz pazar esnafından farkınız kalmaz.

İşin bir başka püf noktası daha var. Hiç kimse kendi bilirkişilerine danışmadan yer almaz. Bu yüzden müşteriyi ve taleplerini anlamak gerekiyor.
Hedef kitlenizi iyi belirlemelisiniz. İşin sırrı tam da burada!
Seçenekleri çok bir müşteri grubuna çalışmak zor ve sıkıntılıdır. Yorucudur, müşterinin karar vermesi zaman alır. Paralı ve üst gelir grupları
ile doğru portföyünüzü birleştirdiğinizde sonuç yüzde doksan olumlu olacaktır. Kazanmanın yolu parası olana satmaktır.

Her insan her işi yapamaz.
İçinizden geliyorsa, içgüdüleriniz sizi zorluyorsa yapın.

Ne yazık ki insanlar günümüzde buldukları işle yetinmek zorunda kalıyor, çoğunlukla sevmedikleri işleri yapıyor.
İnsanlar sevdikleri işle buluştuklarında kolayca uyum sağlıyor ve adapte oluyor, hatta şaşırtacak kadar başarılı oluyorlar.
Bu onların işe olan saygısını artırıyor,verimli olmanın yollarını keşfedediyor ve başarıya giden yolun kapısını aralıyorlar.

Bu yüzden bilmediğiniz bir sektörde olsanız bile kısa sürede bu başarıya ulaşmanın yolu budur. Bu iki sevgilinin birbiriyle buluşması gibidir.
Gayrimenkul danışmanında satışçı özellikleri aranır.

Yaşasın çöp ihalesi!

Yaşasın çöp ihalesi!




Devlet erki şu sıralarda din ve ahlak dersinin zorunlu olmasının gerekçeleri olarak; toplumun ahlaklı, dürüst, faziletli, namuslu insan yetiştirmenin önemli olduğunu açıklamakla meşgul olsunlar…
Bunların kendileri için değil halk için gerekli olduğunu söyleyenlerle ilgili ibretlik bir öykü bu…
İkiyüzlülük örneği… Ellere verir talkını kendi yutar salkımı, örneği.
Dürüst, erdemli, ahlaklı bir ihale komisyonu başkanın başına neler geliyormuş bir görelim. Fazileti, dürüstlüğü göklere çıkaranlar dürüst ve erdemli insanların başına nasıl çorap örüyorlarmış bir bakalım.

Hayali bir kentte, varsayalım ki bu olay araştırmalarda hayat kalitesi en düşük ilçelerden birinde geçmiş olsun.

Çöp!
Çerçöp diyerek işi hafife almamak gerek.
Çöp ihalesi bu…
Biri çıkıp elinde bir proje ile belediyenin kapısını çalıyor ve çöp toplamayı sıfır maliyetle gerçekleştireceğini söylüyor.
Peşinen reddediliyor, inceleme gereği duyulmuyor bile.
Neden?
Rant büyük! Çöpün de rantı mı olurmuş, demeyin.
Nasıl?
Nasılı ise; ihale nasıl kazanılır da? Topluma ahlak dersi verenler söz konusu kendi çıkarları olduğunda neler yaparlar?

İhale nasıl kazanılır?
Konumuz çöp ya! İhalenin konusu da çöp toplama ihalesi olsun.
Rakamlar ve fiyatlar temsilidir, olay gerçektir.
İhalede çöpün ton başına 5,10,15,20 TL gibi fiyatlar verilmiş olsun. İhale kanunu gereğince ihale en düşük fiyat verene ihale ediliyor. Yani 5 TL verene… Peki 5 TL gerçekçi bir rakam mı? Hayır! 5 TL kurtarıyor mu? Zararın daniskası!
Kurtarmıyor! Kurtarmıyor da neden bu fiyat teklifi veriliyor?
İhaleyi kapmak için?
Yeter ki ihale alınsın! Sorun ihaleyi almakta. Sonrası?

Şimdi soralım? Peki 5 TL mi daha pahalıdır, yoksa 20 TL mi?
5 TL daha pahalıdır!
Bakın nasıl?

İhale yapılıyor, teklif dosyası veriliyor. 5 TL’lik dosya ihale komisyonu başkanı tarafından inceleniyor. Komisyon başkanı bir bakıyor ki mazot ve işçilik giderleri hesapta yok. Arada 12 milyonluk bir farkı gören ihale komisyonu başkanı soruyor.
-Bu giderler niye gözükmüyor?
-Başkanım siz onu geçin? Siz imzalamaya bakın!
-İmzalamam, 12 milyonluk bir açık var!
-Hocam 2 milyonu silelim?
-10 milyon ne olacak? İmzalamam!
   Öğretim üyesi komisyon başkanı hemen görevden alınıp adliyede bir fotokopi makinesine memur olarak atanıyor.
   Öğretim üyesinin bir öğrencisi de savcı olup adliyede görev yapmaktadır ve onu fotokopi makinesi başında görür. Hoca;
-Haram yemedik, böyle oldu, diyerek durumu özetler.
   Savcı yardımcı olur, mahkeme sonucu hoca eski görevine iade edilir ama bu sefer tayinini başka yere ister.

Peki sonuç ne oldu?
5 TL’lik dosya ihaleyi kazandı.
Bu tonu 5 TL ile çöp toplayacağını söyleyen şirket tonu 20 TL teklif verenden daha çok para nasıl kazanır?
Formül şöyle: İhaleye çıkan çöpün aşağı yukarı ortalama miktarı bellidir. İhale bu ortalama üzerinden yapılır.
Çöp toplanırken denetleme ve kontrol mekanizması Türkiye şartlarına göre şekil aldığından;
Her gün masa başında ‘sevhen’ çöp fazlası diye yerine göre 10-15 ton günlük fatura kesilir.  Parası da böyle tahsil edilir.
Böylece çöpün tonu 20 TL’nin üzerine çıkmış olur.
Din ve ahlak dersi güme gider.

Kadını şiddetten kurtarmanın bir yolu var!

Kadını şiddetten kurtarmanın bir yolu var!



Geçen gün komşularımız basit bir sorun;sofra bezi silkeleme yüzünden birbirine girdi.
İşin ilginci karısını sokak ortasında tekme tokat döven adam karısına bir başkasının müdahalesi karşısında 'Kadına el kaldırılmaz' diye bağırmasıydı.
Bana yalan söyleyenden nefret ederim, diyen adamın yalan söylemesine benziyordu.
Kadını kendi mülkü görünce; kendisinden başkasının şiddet uygulamasına tahammül edemiyor.
Mülkiyetin muhafazası gibi hukukta bir kural var.
Erkek kadını mülkiyetin muhafazası kapsamında, evlilik sözleşmesini de noter sözleşmesi olarak görüyor. ‘Nikah bir nevi bal gibidir. Kadın kocasının cariyesi gibidir.’
Erkeğin cariyesi!

Kadın sizin mülkiyetiniz ise bu size, bir mal gibi baktığınız, hırsızların iştahından onu koruyacak kollayacak, saklayacak,
hapsedeceğiniz, üretimden dışlayıp, dört duvar arasında kapatacağınız, dış dünya ile temasını kesebileceğiniz bir hak tanıyor. Asıl trajik olan da kadının kendisine biçilen bu role inanması ve kabul etmesi...
Bu bir kadını rehin alma kültürü…
Mülkiyetin muhafazası, ipotek ve haciz, rehin alma türü olarak kadınlar üzerinde her çeşidi farklı bir biçimde kullanılıyor. Köle olarak satılmasından,cariye olarak bakılmasından, kadının adı yok’a kadar…

Gelelim asıl konuya…
Mahallemizde iyi şeyler de oluyor.
Gerçekten uyanık, bilinçli, çağdaş bir insanın yapması gerekeni yapan bir annenin yaklaşımına tanık olduk.
Kızı bir delikanlıyı sevmiş. Nişanlamışlar! Her şey buraya kadar normal görünüyor.
Fakat ters giden bir şey var!
Damat adayı nişanlandıktan sonra nişanlısını sahip olunacak bir obje, edinilmiş bir mal gibi görme, mülk edinmenin bir başka biçimi gibi görmeye başlıyor.
Kızın her şeyine karışıyor, baskı uyguluyor. Kendi mülkü gibi gördüğü için onun bağımsız bir birey, özeli olamayacağını, bağımsız bir irade gösteremeyeceğini, özgürlük diye bir şeyi olamayacağını düşünerek her şeyine müdahale ediyor. Kızın psikolojisi bozuluyor.
Onun üzerinde hak iddia etmeye çalışıyor. Mülkiyetini muhafaza etme içgüdüsüyle hareket ediyor.
Daha şimdiden kıza hayatını çekilmez kılmaya başlıyor.
Kısaca kız huzursuz! Neredeyse pişman ama bir yandan da gelinlik giymek istiyor. Tam karar veremiyor. Evlenince düzeleceğini düşünüyor.
Kızın annesi durumu fark ediyor.
Kızıyla konuşuyor.
Fakat etkili olamıyor.
Damadı çağırıyorlar.
Bu arada salon tutulmuş. Davetiyeler dağıtılmış. Düğüne bir kaç gün var.
Kızın annesi her ikisini de bir psikologa götürüyor.

Psikolog her ikisini de dinledikten sonra 'Bu evlilik mümkün değil! Yürümesi imkansız!' Diyor.

Sonra...

Her şey iptal!

Olası bir kadın cinayetinin önüne geçilmiş oluyor.
Anneyi de kutlamak gerekiyor.

Gerçekten zalim olan Esad mı?


Düne kadar Erdoğan’ın samimi fotoğraf verdiği bu insan nasıl birden bire zalim oldu?
Düne kadar Erdoğan’ın samimi fotoğraf verdiği bu insan nasıl birden bire zalim oldu?
Suriye de Türkiye gibi Cumhuriyetle yönetiliyordu.  Türkiye’ye benzer sorunları vardı.
Amerika’nın Arap Baharı projesi Kuzey Afrika Arap Cumhuriyetlerini yerle bir edince sıra Suriye’ye, Suriye üzerinden de İran’a gelmişti. 
Cumhuriyetle yönetilen Suriye’nin lideri Esad zalim, ama krallıkla yönetilen Katar, Suudi Arabistan, BAE gibi Arap ülke liderleri zalim değildi. Neden? Çünkü onlar Amerika ve Avrupa ile tam işbirliği içindeler. Arap Baharı’nın silip süpürdüğü bu ülkeler, başta Libya olmak üzere hiçbir emperyalist pakt içinde yer almıyorlardı. Zaman zaman Amerika’ya kafa tutuyorlardı. Bu kafa tutmanın bedelini böyle ödediler. Şimdi bu zalimler gitti, başka zalimler geldi. Bu ülkelere kargaşa hakim ve kan gölüne dönmüş durumda.
Dünün Irak lideri Saddam da çok zalimdi.
Bugünün Irak’ına baktığınızda, Saddam’ın eli öpülüp, heykelinin dikilmesi lazım. ABD, Irak’ı işgal ederek insanlık mı getirdi? Huzur mu getirdi? Bir buçuk milyon Iraklı öldü, ülke yağmalandı. Petrolüne el konuldu. Her gün bir iki kamyon patlayıcıyla yüzlerce insan kanı akıyor.

Gerek Erdoğan, gerekse batılı ülke liderleri Esad’ın ne kadar zalim olduğunu, 150-200 bin insan öldürdüğünü söylüyorlar.

Ne oldu da bu 150 bin kişi öldü?
Arap Baharı ile Suriye de demokrasi isteğiyle halk sokaklara döküldü. Belki haklı olarak… Ama bu gösterilerden ABD’nin istediği sonuç çıkmadı. Esad’ın bu gösterilerle devrilmeyeceğini anlayınca Irak’tan ders çıkaran ABD kendi askeriyle meşru bir zemin bulamayınca, Çin ve Rusya’nın muhalefetiyle de karşılaşınca yöntem değişikliğine gitti.

Amerika 11 Eylül’ü yaşamış ve kamuoyunda Müslümanlara karşı bir kin ve nefret duygusu aşılanmıştı.

Ama o Amerika dün Afganistan’da El Kaide-Taliban ile, bugünde Esad’a karşı El Nursa, IŞİD  ve bilcümle çapulcu, yağmacı grupları bir araya getirip destek vererek el birliğiyle Esad’ı yıkmaya çalışıyorlar. Esad’ı devirmek için Suriye kan gölüne çevriyorlar. 
Diyorlar ki Esad halkının üzerine varil bombası attı. Ateş açtı. 150-200 bin insan öldü. 
Siz barışçıl bir gösteriye izin vermeyip Taksim Gezi Parkı’nda 14 kişinin ölümüne, yüzlerce kişinin yaralanmasına sebep olmadınız mı?
Bir de bu çeteci, çapulcuların Türkiye’nin kapısını zorladığını düşünün!
‘Meşru bir düzeni’ yıkmak isteyenlere karşı savaşta Esad, bu çeteci, yağmacı, çapulcuların gelip kendilerini devirmelerini mi bekleyecek hali yoktu herhalde?
Silahlandırdılar, Esad’ın üzerine sürdüler. Halkı topraklarından sürdüler. 

İşte Kobani…

Bu çeteci grupların her biri Suriye dışından gelme yabancı olarak acımasızca sivilleri katlederken kınamayanlar Esad’ı zalimlikle suçluyorlar.
Evet Esad zalim olabilir!
Ya siz?

Acaba başkalarına zalim derken Gezi’yi hatırlıyorlar mı? Roboski’yi hatırlıyorlar mı?
Bırakın onları…
Daha dün bu ülkede 41 kişi öldü.

Acaba insanlık ayaklarınız altında inim inim inlerken bir yere insanlık götürmeyi mi düşünüyorsunuz?



İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var