Sayfalar
▼
8 Ağustos 2012 Çarşamba
AKP’nin uydu kent söylemi nereden çıktı?
AKP’nin İstanbul çeperinde iki yeni şehir kurma tasarısı yeniden gündeme geldi. TOKİ’nin İstanbul’da yürüttüğü Kayaşehir Konutları Projesi’nin “Türkiye’nin en büyük uydu kenti"ne dönüştürüleceği açıklandı. Ancak uydu kentler, kent merkezlerini sermayenin talanına açarken, kentlileri kent dışına itiyor.
AKP’nin 2023 hedefli kentsel vizyon projelerine bir yenisi eklendi. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, TOKİ’nin Küçükçekmece’nin kuzeyinde inşa etmekte olduğu Kayaşehir konutları çevresinde Kayaşehir adlı bir uydu kent oluşturularak, buranın 2023’ün “marka şehri” İstanbul içinde 1 milyon nüfuslu bir çekirdek kent haline getirileceğini söyledi.
20 bin konutun bitirildiği, 45 bin konutun daha inşa edileceği açıklanan Kayaşehir, 3. köprü güzergahında yer alıyor. 8 hastaneden oluşacak olan dev bir sağlık kampüsü, alışveriş merkezleri, lüks oteller, 2500 kişilik bir cami ve çok sayıda okulun inşa edileceği Kayaşehir’e, 26 yıldır İstanbul Rami’de bulunan Toptancılar Hali de taşınacak. Bayraktar, Türkiye’nin en büyük uydu kenti olacağını açıkladığı Kayaşehir’de ilk etapta 500 bin kişinin barınacağını, yerleşik nüfusun arkasından 700 bine ve son olarak 1 milyona çıkarılacağını söyleyerek, “Kayaşehir diye yaptığımız yer, kuracağımız şehrin çekirdeğidir. O çekirdeği genişleteceğiz. O şehrin çalışmalarına süratle başlıyoruz” dedi.
Uydu kentle kentsel dönüşüm el ele
AKP’nin İstanbul’u “çok çekirdekli” bir kent haline getirme girişimi yeni bir mesele değil. 12 Haziran 2011 genel seçimlerinden önce Tayyip Erdoğan “çılgın proje” olarak andığı Kanal İstanbul’u ilan ederken, İstanbul’da 30 milyon nüfuslu iki şehir kurulacağını söylemişti.
“Afet Yasası” o vakitler henüz detaylandırılmamışken, Erdoğan olası İstanbul depreminin yaratacağı tahribatı Kanal İstanbul’a bağlamış, projenin inşasıyla İstanbul’da deprem tehlikesinin ortadan kaldırılacağını iddia etmişti. “İki tane kuracağımız şehirde, Anadolu yakasında olanlar için oraları, Avrupa yakasında olanlar için buraları göstereceğiz. 'Buyur sana ev. Beğen al.' Mecbur gidecek. Niye? Deprem tehdidi var. Deprem tehdidini göre göre o vatandaşları orada nasıl bırakırız” diyen Erdoğan, İstanbul’un merkezindeki eski ve bakımsız evlerde yaşayanların Kanal İstanbul’da yeni inşa edilecek konutlara yerleştirileceğini ileri sürmüştü.
AKP, Kanal İstanbul’un ilan edilmesinden yaklaşık 1 yıl sonra, geçtiğimiz üç ay içinde kentsel dönüşüm harekâtını “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” ile yasal zemine bağlayarak, ülke çapında kent merkezlerinde TOKİ eliyle yürütülmekte olan tasfiye operasyonuna hız verdi. Buna göre, kent merkezlerinde toprak rantı yüksek olan bölgeler “afete maruz bölge” ilan edilerek bu bölgelerdeki konutlar, işyerleri, okullar ve hastaneler yıkılıp, yeni inşa edilen ve “afet tehlikesi olmayan bölgeler”e taşınacak. 2023’te 500 bin konut stoğuna ulaşmayı hedefleyen AKP, kentsel dönüşümle evinden ve işyerinden ettiği kentlileri, şehir dışına atılmaya başlanan okul ve hastaneleri 500 bin nüfus barındıracak iki devasa uydu kentte yeniden yerleştirecek. AKP’nin uydu kentleriyle, İstanbul’da merkezdeki kentsel arazi rantı yüksek olan tarihi konut dokusunun, yakın zamanda Tarlabaşı ya da Fener-Balat’taki örneklerde de görüldüğü üzere, soylulaştırılması operasyonuna da böylece makul bir kılıf bulunmuş oluyor.
Uydu kentlerle, kent merkezleri sermayeye bırakılıyor
1950’li yıllarda ABD’de yükselen konut politikasıyla pazarlanmaya başlayan, kent merkezinde barınmakta orta sınıfın kentin çeperlerinde yeniden yerleştirildiği, “kendi kendine yeten” ve kent merkeziyle fiziksel ilişkisi kopuk olan site benzeri yapılı çevreler mimarlık ve şehircilik literatüründe 'uydu kent' olarak tanımlanıyor.
İstanbul’un yenilenmesi için bir fırsat olarak servis edilen Kanal İstanbul projesinde olduğu gibi, Kayaşehir ve yine bir TOKİ projesi olan Başakşehir gibi uydu kentler, kentsel dönüşüm uygulamalarıyla kent merkezlerindeki arazi rantı yüksek bölgelerdeki mevcut yapıların yıkılarak, özellikle bu bölgelerde barınmakta olan kent yoksullarını, işçi sınıfını ve orta sınıfı kent çeperinde yeniden yerleştirmek üzere tasarlanıyor. Buna paralel olarak, yıkımla boşaltılan kent merkezleri, büyük sermayelerle yürütülen hummalı inşaat faaliyetiyle işyerlerinin ve otellerin inşasıyla finans ve turizm merkezleri haline getiriliyor. Bu doğrultuda kent merkezlerindeki tarihi yapılar da, İstanbul’da geçtiğimiz yıl tarihi okulların satışa çıkarılmaya başlanması örneğinde olduğu gibi, arsa ve yapı değerine göre ya otel, alışveriş merkezi ya da lüks rezidanslara dönüştürülmek üzere satılıyor ya da “ekonomik ömürlerini tamamladıkları” savıyla yıkılıyor.
Uydu kentlerle beraber, kent merkezleriyle çeperi bağlayacak şekilde yeni karayollarının, köprülerin, viyadüklerin inşa edilmesiyle yeni ulaşım güzergâhları oluşurken, bu ulaşım aksları AVM’leri, rezidansları, çok katlı iş merkezleri ile yeni uydu kentlerin üremesine sebep oluyor. Bu da, AKP’nin arzu ettiği “çekirdek” kentlerin ikiyle sınırlı kalmayıp, gittikçe artacağını kanıtlıyor.
Uydu kentler siyasi mücadeleden de soyutlanıyorKent merkezinden uzakta inşa edilen uydu kentlerin doğurduğu sınıfsal ayrışma, kent merkezinden politik olarak soyutlanmayı da beraberinde getiriyor. Özellikle kent merkezlerinde yoğunlaşan hizmet sektörü çalışanları, yaşadıkları bölgeler kent merkezlerinden mekânsal olarak ayrıştırıldığı için mesai saatleri dışında çalıştıkları alanla yaşamsal bir ilişki kuramıyorlar. Uydu kentler, “kendi kendine yeten” içine kapalı yerleşim bölgeleri olduğundan, işçi sınıfının mesai saatleri dışında kent merkeziyle fiziksel bağlantısı kesiliyor. Zaten konut kredileriyle borçlandırılarak veya kira yöntemiyle uydu kentlerdeki konutlara yerleştirilen işçi sınıfı ve orta sınıfın yaşam tarzlarının da dönüştürülmesi sonucu sınıfsal konumlarından soyutlanmaları ve kent merkezlerinin işçi sınıfından arındırılarak turizm ve finans merkezleri haline getirilmesi ile kent merkezinin örgütlü mücadele potansiyelinin ve kentteki politik eylemliliğin parçalanarak ilga edilmesi kolaylaşıyor. AKP’nin kentsel dönüşüm ve uydu kentler seferberliğinde, salt kamulaştırma bedellerinin, yap-satçılık ve inşa faaliyetinin muazzam bir ekonomik getirisi olması değil, kentsel dönüşümün kentlileri toplumsal ve siyasal olarak ayrıştırıcı ve soyutlayıcı sonuçları da gözetiliyor.
(soL – Haber Merkezi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder