Alçak gönüllü halk türküleri söyleyen bir sanatçıydı. Yaklaşık 350 kişinin olduğu salonda orkestrası
ve vokalleriyle sahne aldı. Biraz sonra
keyifle repertuvarından seçtiklerini
okumaya başladı. Bunlar arasında ‘Vara vara vardım Sivereğin hanına’ uzun
havası bulunuyordu.
Dinleyenlerden biri bundan çok etkilenmişti. İstekte bulunan
şahıs uzun boylu izbandut gibi, dev cüsseli, belinde tabancası hemen fark
edilen, kaba konuşmasıyla dikkati çeken ve bu ruh hali de yüzüne yansıyan biri
idi. Yanında bulunan 3 kişi de bu özelliklere sahip idiler. Sürekli içen adam
emrivaki isteğini tekrarladı. Döne döne aynı istekte bulunuyordu.
-Vara vara vardım Sivereğin hanına!
Sanatçı nezaketten yoksun, emir niteliğindeki bu isteğe
cevap verdi ve türküyü okudu. Sanatçı başka bir isteği okuduktan sonra adam
tekrar aynı isteği yinelemeye başladı. Adamın kafasının ‘kıyak’ olduğunu,
sarhoşluğun tesiriyle bunu istediğini düşündü. Sanatçı dikkatle masaya baktı.
Baktı ama yine okudu. Her istediğinde yine de okudu. Ama adam artık sabırları
zorluyordu. Salondakilerde türküyü ezberlemişlerdi ama homurdanmalar da
başlamıştı.
-Bizim türküyü okusana! Diye diye tam 10 kez söyletti.
Babası ona bir öğüt vermişti. Beladan kaçacaksın. Bana,
babana küfür etseler de kulağını tıkayacaksın. O küfür bana yetişmez. Ama sen
de bir beladan kurtulmuş olursun!
Adam 11. Kez aynı istekte bulununca Sanatçı , durdu tereddütle
adama baktı. Adam bu suskunluğu itiraz gibi algıladı. Çıkarıp silahı ayaklarına
kurşun yağdırdı. Arakasında bulunan orkestra ve vokallerden üçü de bayandı. Hepsi
kulise kaçtı. O olduğu yerde elinde mikrofon öyle kaldı. Bir an etrafına baktı.
Salon sahibini bodyguardları her an adama silahla saldıracakmış gibi, salon
ayakta, durum nazik, ciddi. her an bir felakete gebe haldeydi. Gerilim ve korku
had safhadaydı.
-Arkadaşlar! Lütfen oturun. Lütfen sakin olun. Beyefendi
benim misafirimdir. O yine istese ben yine okurum, diyerek salonu yatıştırdı.
Bu arada yanındaki korumalardan biri yumruğu kaldırıp adam
çakacaktı, eli havada kaldı. Koltuğuna girip lavaboya götürdüler. Elini yüzünü
yıkayıp tekrar geri getirdiler.
O hala sahnede olanı biteni korku ve şaşkınlıkla izliyor,
soğukkanlılığını korumaya çalışıyordu.
Şimdi düşündü; isteği okusa salondakiler tehdide boyun eğdi
diyecekler, okumasa ortalık yeniden karışacaktı. Sahneden elinde mikrofonla
indi. Doğru adamın olduğu masaya yöneldi. Masaya varınca mikrofonsuz sadece
onun masasındakilerin duyacağı şekilde türküyü söylemeye başladı.
-Biliyor musun? Dedi adam. İnsanın iki hali vardır. Bir
eşref saati bir de eşek saati. Ben eşeğim! Eşek değil üstelik eşşekoğlueşşeğim.
Sen efendi adamsın. Sana silah sıktım. Sen yine efendiliğini bozmadın.
İnsanlığını yaptın. Gelip türkünü söyledin. Ver elini öpeyim.
17.05.2014
Hayber Gürsoy
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder