Sayfalar

2 Haziran 2014 Pazartesi

Demagoji nasıl yapılır?






Demagoji; halkın isteklerine, önyargılarına ve korkularına dayalı olarak yapılan siyaset ve destek arayışıdır. Yunanca demos (halk) ve agogos (liderlik yapmak) kelimelerinin birleşiminden türemiştir. Genellikle üstün bir hitabet ve propaganda yeteneği gerektirir. Çoğunlukla dindarlık, milliyetçilik ve ırkçılık gibi popüler kavramları kullanarak ve bunlara bağlılığı sömürerek yapılır. Lafebeliği, laf cambazlığı, lafazanlık.Demagoji yapan kişiye "demagog" denir. Vikipedia böyle demiş.

Kavramların içini boşaltarak, yanıltarak, anlamını değiştirerek bilinçli ve kasıtlı yapılan, başvurulan yöntemdir.

Nazi Propaganda Bakanı Joseph Goebbels de der ki:

“Herkesçe bilineni ısrarla tekrar et”
‘Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız insanlar ona o kadar fazla inanırlar.’
‘Basını, hükümetin kullanabildiği dev bir klavye olarak düşünün.’
‘Yalan atın, mutlaka inanan çıkacaktır.’
‘Amacımız doğruları söylemek değil, insanları etkilemek.’
‘Bana vicdansız bir medya temin et; sana bilinçsiz bir halk sunayım.’




Eğer siz bir şeyi beğenmiyorsanız: Armudun sapı üzümün çöpü dersiniz.
Doğrudan söyleyemezsiniz! Söylediğinizde foyanız, gerçek niyetiniz ortaya çıkar.

‘Amacımız doğruları söylemek değil, insanları etkilemek.’

Göstericileri ayrıştırmaya, onları bir birine düşürmeye çalışan bir anlayışla kendilerine gaz atılan, zehirli su püskürtülenlerin attıkları taşı kast ederek, bir çoklarının hislerine tercüman olan  televizyonun gediklilerinden Abdulkadir Selvi şöyle diyor: ‘Neden sen benim eylemimi kendi terörün, şiddetin için kullanıyorsun?’  

Selvi bu soruyu yüzlerce kez sormuş ama kimseden cevap alamamış! Alması da mümkün değil. Böyle bir soruya verilecek cevap yok! Cevap yok değil, sorunun mantığı yok! Bu örgütler olmasaymış, gösterilere izin verilirmiş!
“Şu mektepler olmasaydı maarifi ne güzel idare ederdim”

‘Yalan atın, mutlaka inanan çıkacaktır.’

Taksim’de gösteri yapmak halkın seyahat özgürlüğünü engelliyor. Sıkıyönetim uygulandı, Taksim yasaklandı. Otobüsler,vapurların seferleri iptal edildi.

Özgür Suriye Ordusu, Taksim’de eylem yapıyor. Bir hoşgörü dini olan İslam’ın, Müslüman’ın bir başka dinin sembolü olan Ayasofya’nın  cami olsun diyerek Sultanahmet Meydanını doldurarak eylem yapıyor. O zaman ne trafik, ne seyahat, ne de turizm akla geliyor.
Çünkü onlar iktidarın yapmak istediklerini talep ediyor!




Solem lucerna non ostenderent Güneş fenerle gösterilmez

HES’lerle ülkeyi çölleştirmeyin! Diyenler… Özelleştirmeye, taşeronlaştırmaya karşı çıkanlar… Soma’da 301 kişinin ölmesine neden olan koşulları, özelleştirmenin getirdiği işsizlik ve yıkıcı sonuçlara karşı çıkanlar... Bunlar örgüt!
Bunlara ‘terörist’, ‘örgüt’ damgası vurursanız, işiniz kolaylaşır!



Ama.
Herkes AKP,MHP,CHP,BDP’yi beğenecek diye bir şey yok!
AKP’ye oy verir ama belki mecburen…
CHP’ye oy verir ama mecburen…
MHP’ye oy verir ama mecburen… Kısaca size oy verdiği halde ya da sizi beğenmeyen, sizin siyasetinizden hoşnut olmayan bir kesim var. Bunlar yasal çerçevede kurulmuş örgütler mi?… Ortada bir suç varsa zaten kapatırsınız.


Fehmi Koru’ya göre bu örgütlerden parlamentodaki muhalefet sorumlu! Neden? Çünkü onların tabanı? Onlar ‘sus!’ deyince susmaları lazım! Koru’nun kafasındaki demokrasi anlayışı bu!
Bu örgütlerin nasıl hizaya getirileceğini de öneriyor. ‘Düzgün bir biçimde ülkenin gündemine sokulması lazım’

‘Basını, hükümetin kullanabildiği dev bir klavye olarak düşünün.’

Selvi, polisin müdahale etmediği hiçbir eylemde olay çıkmadığını bilmiyor mu? Gayet iyi biliyordur.
Selvi HES’lere, özelleştirmeye, taşeronlaştırmaya karşı mı? Değil! O özelleştirmeye, taşeronlaştırmaya, HES’lere karşı olanlara karşı!
Soma’da suçlular bulunsun, yargılansın! Diyenlere karşı olduğu için, bundan dolayı Taksim yasak! diyemiyor. Biz de örgüt sözcüğü korkutuyor, o da bundan nemalanıyor.
O zaman Selvi’ye şu soru sorulduğunda: Neden bu meydanlar Özgür Suriye Ordusu için, Ayasofya cami olsun diyenler için açık?  Çünkü onların bu talebi aşırı karı kısıtlamıyor! Tabi aşırı kar kapitalizm için hayati bir durum.
Yani ‘To be or not to be’ Olmak ya da olmamak. Bütün mesele bu!

‘Bana vicdansız bir medya temin et; sana bilinçsiz bir halk sunayım.’

Siz olsanız nasıl bir cevap verirsiniz? Sevmediğiniz, yasaklanmasını savunduğunuz bir şeye nasıl bahane bulursanız? İşte Selvi’de bunu yapıyor! Adamın kişiliğini değil giydiği elbiseyi beğenmediği için adamı sevmediğini söylüyor.

Anma yapılacak, izin yok! Ama…

“Herkesçe bilineni ısrarla tekrar et”

Taş atıyorlar!
                                    
Bana topu tüfeği, helikopteri, uçağı, silahıyla donanmış İsrail askerine taş atan Filsitinli çocukları hatırlatıyor! Her nedense hep Filistinli çocuklar ölüyor!
Gezi’de de yaralanan ölenler hep ‘taş atanlar!’
Polis meydana barikat kurmuş mu? 25 bin polis, 50 TOMA, Demir barikatlar… Kalabalık toplandıkça Tomalar yürüyor… Gaz fişekleri çalışıyor mu?…


‘Basını, hükümetin kullanabildiği dev bir klavye olarak düşünün.’

Selvi olay yerinden değil televizyonların kendine gösterdiğini görüyor, işine böyle geliyor. Çünkü onun demokrasiden anladığı bu!
Siyaseti rakibinize yasaklamak!

 Ortalama günde 1 kadın 4 inşaat işçisi iş cinayetlerinde ölüyor.

Kendisi her gün televizyonlardan konuşuyor ama ‘örgüt’ dediklerinizin ne dediğini siz duyuyor musunuz?
Duyduğunuzu pek sanmıyorum. Duyulsa idi ne Soma da 301 kişi ölür. Ne de inşaatlarda yılda 1 500  kişi iş cinayetlerinde ölürdü.

Hayber Gürsoy

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder