Sayfalar
▼
4 Ağustos 2018 Cumartesi
Emlak Dünyasında Cehalete Övgü
Cehalete övgü emlak sektöründe de karşılığını bulmuş görünüyor.
Ursula K.Le Guin: 'Bir nesil, bilginin cezalandırıldığı ve cehaletin saadet olduğunu öğrenerek yetişiyor..
Bir sonraki nesil cahil olduklarını bile bilmeyecek çünkü bilginin ne olduğunu bilmeyecekler.' Demiştir.
Ayrıca
'Kıyıya vurmadıkları sürece, balıklar suyun farkında değildirler' der.
Günümüz cahiliye devrinde okumadan bilmek, doğuştan filozof olmak, yaşadıklarının en doğru olduğunu sanmak, yaşadıkça öğrenmek, yaşamadığı için bilmeyeceğini sanan ama buna rağmen ahkam kesen, hayatında ders kitabından başka bir kitap okumamış, her şeyi bilmenin(!) özgüveni içinde ve bunun sağladığı konfor ile cehaleti kutsayan bir anlayışın giderek hakim olduğu bir atmosferi soluyoruz.
Bunun sonucu anti-entellektüel bir akımın nevzuhur etmesidir.
Üstelik bu yeni bir olgu değil, eski antik çağlardan bugüne kadar Cehalete Övgü dizilmiş olması bizi şaşırtmasın.
Franco’nun generallerinden biri üniversite baskını esnasında 'entelektüalizme ölüm' diye bağırmış, Hitler 'bir enerjik adam konuşmaktan başka birşey bilmeyen binlerce entellektuel gevezeden değerlidir benim gözümde' derken Mussolini de ondan aşağı kalmamış 'bazıları beyinleri ile düşünüyormuş, biz ise kanımızla' diye tarihe kayıt düşerken Kenan Evren de ' Ne yapayım ben böyle aydını. Vahdettin de aydın idi ama vatan hainiydi!' demiştir.
Otoriteyi eleştirmek, otoritenin zaafını hatasını göstermektir ki bu katı otoriter yönetimlerce kabul edilebilir bir şey değildir.
Gelelim emlak sektörüne. Bu sektörün kıyas kabul etmeyecek kadar eğitime ihtiyaç olduğu varittir. Ama gelin görün ki bu sektörün çok önemli bir kesimi eğitime cepheden veya dolaylı olarak tavır almış bulunmaktadır. Özellikle emlak sektörü aleyhine oluşmuş kötü algıya karşı hiç bir eğitsel çaba sarfedilmemektedir.
Eğitime (Zaten 146 ülke arasında 100. sıralardayız) önem veren master faranchise ve franchise ofislerin akademik, sahanın gerçekliğine uygun(ülke koşullarına) tarzda verilmesinin daha da elzem hale geldiğini söylemeye gerek yok. Ama cehaleti eğitimin yerine ikame etmek moda oldu. Cahil cesareti ile en çok nedense onların sesi yüksek çıkıyor.
Durduk yerde bunun emlak-gayrimenkul ile ne ilgisi var, diyeceksiniz?
Durum bu olunca meydanı boş bulan kerameti kendinden menkul fikirleriyle bu abuk subukluk yarışında öne geçmeye çalışanlar da her zaman var olacaktır.
Özellikle yerel, no-name emlakçılar, kurumsal olmayan, merdivenaltı, ilkesiz, kuralsız, kayıtsız kuyutsuz çalışan emlakçılar adeta eğitimden nefret etmektedirler. Sanırım bu bir kompleksten kaynaklanıyor olsa gerektir. Kurumsal emlak firmalarını(hataları günahlarına rağmen ilkeleri, kuralları, işleyiş ve çalışma tarzları, giyim kuşamları, düzey ve seviye kazandırmalarıyla) eğitim seviyesi yüksek gruplar tercih ederken, yerel ve no-name emlak ofislerini ise eğitim seviyesi daha düşük bir kesimler tercih etmektedir. No name ve yerel emlak ofisleri kurumsal bir yapı arzetmekten çok uzaktırlar. Bu nedenle yüksek eğitimli kişilerin tercihi olmamaktadır. Bu rekabetçi ortamın getirdiği içgüdüsel bir tavır alış nedeniyle olabilir.
'Benim cehaletim en az senin bilgeliğin kadar iyidir' çıkışı durumun ne kadar vahim, acınası olduğunu gösteren bir zavallılıktır.
Cehalet kendinden başka otorite kabul etmiyor.
Hal böyle olunca anlaşılmaz(aslında anlaşılır) bir biçimde Cehalete Övgü düzerek eğitimi küçümsemekte, bu saz böyle de çalınır diyerek adeta kin kusmaktadırlar.
Yerel emlakçılar arasında son derece yaygın ve direnç kazanmış eğitim algısı kendi dışlarında bir başka otoritenin doğmasına karşı bir tepkisel bir tavır gibi görünmektedir.
Bu yazıyan neden olan tesadüfen bir emlakçının facebook paylaşımı dikkatimi çekti.
'Eğitime önem veren bir firmayız' sloganı bu meslek için üretilmiş saçmasapan bir slogandır. Sen eğitim kurumu musun demezler mi sana?'
Bu sözler bana İstanbul Sebahattin Zaim üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Bülent ARI'yı hatırlattı.
'Ben daha çok cahil ve okumamış tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum bu ülkede. Yani ülkeyi ayakta tutacak olanlar , okumamış, hatta ilkokul bile okumamış, Üniversite okumamış cahil halktır' demişti.
Emlakçının cehaletinden medet uman bu aymazlığı nasıl adlandırmak gerektiğini bilemiyorum.
Neresinden tutsanız tutun elinizde kalıyor. Eğitime önem vermek saçmasapan imiş! Emlak firmasından Eğitim Kurumu mu olurmuş?
Sanki eğitim vermeyen, eğitime milyarlarca para harcamayan bir kurum varmış gibi. Marka olmak istiyorsanız böyle derdiniz olur yoksa 'Eğitimde ne ola ki? Biz bugüne kadar bu işi eğitimle mi yaptık?' diye akla ziyan bir fikir ileri sürmeniz gayet olağan(!) olur.
Kurumsal emlak firmaları marka olmanın gereği, eğitim verme, hatta akademik eğitime önem vermek zorundadır. Vermemeleri abestir. Marka bir vizyon gerektirir, ayrıca sektörü taşıyan bir temsil tarafı da vardır. Kurumsal emlak firmalarının eğitim kurumu işlevi görmeleri, eğitim vermeleri değil bunu uygulama biçimleri olsa olsa eleştri konusu olabilir.
Türkiye'deki kurumsal emlak ofislerinin hemen hemen hepsi Amerikan (Dünyayı tekeline almış) firmalarıdır ve 100 yıllık geçmişleri, birikimleri, bu konu ile ilgili üniversiteleri, hatta en önemlisi oturmuş yasaları vardır. Ülkemizde bırakın yasayı bir yönetmenlik bile zar zor çıktı, o da sorunlu olarak.
Gayri Safi Yurt İçi Hasıla içerisindeki payı sanayi sektörü ile eşit bir sektörden, inşaat sektöründen bahsediyoruz. Bu büyüklükteki bir sektörü yöneten; alım satımı ve kiralamasını yapan sektörün bir yasal düzenlemesi yok! Bırakın üniversitesini, bırakın birikimini, bilgisini teori düzeyine yükseltmeyi. hastalıklı yapısıyla, itibarı yerlerde sürünen bir sektöre saygınlık kazandıramayanların, ulusal çapta bir kurumsal yapıyı ortaya çıkarıp seçenek haline getiremeyenlerin aczine ne demeli?
Aklı evvel biri bir hezeyan ile eğitim karşıtlığı söylemine çanak tutabilir, yaşadıklarını doğru sanabilir. Zira korumasız, güvene dayalı iş yapan yerel emlak firmalarının tek tek başarılı iş yapmaları onları marka düzeyine taşımaz. Bireysel başarı bireyle son bulur. Nasıl başardığı, nasıl yaptığı ayrı bir tartışma konusudur.
Eğitim karşıtlığı genelgeçer klişelerin, basmakalıp, ezber ve hurafelerin bilinç düzeyine çıkarılarak yazarın dediği gibi
'bilginin cezalandırıldığı ve cehaletin saadet olduğu' bir atmosfer yaratmaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder