‘Birçok insan farklı olan insanlardan korkar. Onlarla
temastan çekinir. Böyleleri, ancak kendi gibi davranan, kendi gibi düşünen,
görünüşü kendi gibi olan insanlar arasında olduğunda huzur duyar. Çünkü farklı
olanlarla ilişkide, farklı olana saygı göstermek, bazan onlarla tavizleşmek
gerekir. Farklı olanlarla ilişki, insanı kendi kimliğini, inançlarını,
önyargılarını sorgulamaya mecbur eder. Farklı olanlarla yakın ilişki, insana
insan olduğunu öğretir. Cem Somel 30.07.2011’
De
gustibus et coloribus non est disputandum. Zevkler ve renkler
tartışılmaz.
Eskiden beri bu lafa takılırım.
Bu işin Latincesidir. Onların başının altından çıkmış! ‘B..k
yemenin Arapçası!’ diye bir laf vardır. Bu da o olsa gerek!
Yani Millattan Önceki yıllara kadar geçmişi uzanan bir laf.
Bir çok şeyde olduğu gibi tabulaştırma bilinç altına işlenmiştir. Yine bir çok
şeyde olduğu gibi Cehaletin Özgürlüğü durumu,diyebiliriz. Renklerin Milliyetçiliği de diyebiliriz.
Ne ve nasıl yaşıyorsanız,yaşam tarzınız ne
ise,felsefi,sınıfsal konumunuz,hayat anlayışınız ne ise zevkiniz de
beğendiğiniz renk de odur. Nasıl yetiştiyseniz,nasıl bir kültür
aldıysanız,seçiminiz de buna dayanır. Bu aile içinde de böyledir,toplum içinde
de böyledir. Anne baba çocuklarıyla farklı ortamları paylaşma,sosyal ya da
asosyal olma durumu,politik ya da apolitik olma,farklı fikirlere ya da
fikirsizliklere yelken açma, bire bir aynı şeyleri düşünmelerini gerektirmez ama
bir şeyin nedenini, niçinini açıklama olgunluğu içinde olması gerekir.
Her rengin sevileceği bir durum mutlaka vardır. Doğa her rengin sevilmesi için ona uygun bir alan yaratmıştır. Özellikle doğa dişileri rengarenk, çekicilik ve cezbetmenin bir biçimi olarak taçlandırmıştır. İnsanlarda da öyledir. Kadınlara her türlü renkte giyme özgürlüğü tanımaktadır.
-Ben bu rengi seviyorum, diğerleri dışarı?
-Neden?
-Nedeni
yok!
-Nedeni; zevkler
ve renkler tartışılmaz!
-Neden?
-Öyle!İşine
gelirse! Açıklaması yok!
5 kıtanın 5'inden farklı renklerin bir araya gelmesine; siyah, sarı, beyaz, bakır tenli insanların bir arada yaşamasına önyargıyla yaklaşmak demektir. Empatiden uzak olmak demektir. Renklerin ayrımcılığı, ötekileştirilmesi başka renklere olan tahammülsüzlüğü getirmektedir.
Kendine güven yok. Kendinden emin değil. Kaçıp kurtulma,bu
yolla kendini kabul ettirmedir. Nedenini açıklayacak bir birikimden kesinlikle
yoksundur. Nedenini kesin kendisi de bilmiyordur. Eğri ile doğrunun nerede
başlayıp bittiğini kesinlikle anlayamazsınız. Herkesinki doğrudur. Farklı
olan hiçbir düşünceye izin vermez.
-O zaman doğru diye bir şey yoktur!
-Herkesin bir kendi doğrusu vardır.
-İşin özeti aslında şu: Doğru yoktur inanç vardır.
İnançlarımız bizim her şeyimizi belirler. Hangi renge,hangi zevke uyacağımızı
inancımız belirler.
Kendini savunma becerisi gösteremeyen,bir fikri olmayan ama
kendini bir şey zanneden insanların tartışmaya,eleştirmeye,konuşmaya izin
vermeyen bir yöntemidir. Hemen orada kestirip atılır. ‘Zevkler ve renkler
tartışılmaz!’ Bu sakat anlayışı hayatın her alanına rahatlıkla
uygulayabilirsiniz. Sanattan edebiyata,siyasetten ekonomiye,felsefeye…v.s v.s. Her
türlü saçmalığa-absürdlüğe,ikiyüzlülüğe bir kapı daha aralanmış olur.
Ötekileştirme,ötekini yok sayma,dışlama,ambargo,kamplara ayırma…
-Bütün renkler yerine göre güzeldir. Bir arada bütün renkler
güzeldir. Ancak bir arada olursa anlamı vardır,diyemezsiniz.
-Hayır!Ben bunu beğeniyorum.
-Ben bu rengi seviyorum. Zencilerden hoşlanmam.
-Bu benim fikrim.Sonu ne olursa olsun,hepsi yok olsun. Hepsinin canı cehenneme.
-Benim canım böyle istiyor. Ben size bu kadar maaş veremem.
Bu benim zevkim arkadaş. Bu benim bileceğim iş.
Kendilerini hayatın merkezinde sananların,gelişmeye izin
vermeyen bir yaklaşım biçimi.
27.07.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder