Sayfalar
▼
19 Eylül 2018 Çarşamba
Alaylı Emlakçı, Okullu Gayrimenkul Danışmanına Karşı.
Gayrimenkul Danışmanları için verilen eğitimlerde sahne alan kimi medyatik olmuş satış, pazarlama, motivasyon konuşmacıları bizzat bu meslekten değilse, hem açık vermekte hem de verdikleri örnekler açısından sorunlu ve inandırıcı olamamaktadırlar.
Dinleyiciler bu eğiticilerin, konuşmacıların söylediklerinde bir boşluk, açık yakaladıklarında o zamana kadar söyledikleri doğrular da çöpe, güme gitmektedir. Çünkü inandırıcılıkları sorgulanmaya başlar. Toplantı dağıldıktan sonra çoğunluğu bu açıklar üzerinden fikir yürüterek eleştirmeye, anlatılanların çoğu önemli olsa da önemsizleştirmeye çalışırlar. Bunun nedeni de konuşmacının öncelikle konuya hakim olmadığının sorgulanmasına neden olan içeriğin kopyala yapıştır türünden devşirilen, hazmedilmeyen bilgilerle ezber üzerinden gidilmesidir.
Uygulama yani saha bilgilerinin zayıf ve gerçeklikten uzak oluşu konuşmalarda kendini hissetirir.
Şu an olan budur. El yordamıyla, karanlıkta ıslık çalarak ilerlemek! Alaylı olmaktan yarı alaylı olmaya doğru gitmek! Hepsi bu kadar!
Gayrimenkul Danışmanlığı ülkemizde ciddi akademik düzeyde kendine yer bulamamıştır. Palyatif çözümlerle geçiştirilmektedir. Oysa gerçekten Gayrimenkul Danışmanına, bu mesleğe itibar kazandıracak olay tam da bu eğitim formasyonundan geçmektedir. Eğitimi ne kadar yüksek olursa sonucu da o kadar iyi olacaktır.
Bu meslektekilerin yüzde 90'nı alaylıdır. Alaylı. Eğitime gerek kalmadan usta çırak ilişkisiyle yetişip sahada boy göstermek demek. Çoğu insan bunun nesi var? Diye sorabilir.
Alaylı ile okullu arasında ne fark var?
Çok derin bir fark, çok derin bir ayrım var! Birincisi okullunun bir ar-ge faaliyeti vardır ve bunu bilimsel içeriğe büründürür. Keşifler, araştırmalar yapar. Teoriler üretir. Yol ve yöntemler arar. Tez-Hipotez-Antitez üzerinden hareket eder. Analizler, raporlamalar yapar. İnsanı ve davranışlarını inceleyen bilim dallarından destek görür ve bunu sahada uygular, v.s.
İsterseniz Gayrimenkul Danışmanını ilgilendiren konulara bir göz atalım.
İnşaat Bilgisinden Planlara, Krokilere, Tapu Bilgisinden İmar Bilgisine, İnsan Psikolojisinden Pazarlama Tekniklerine, Gayrimenkul Hukukundan Mevzuatına, Finansal Matematiğe, Sorun Çözme Becerisi, Planlama Becerisi kazanma, Swot, Hedonik, Regresyon analizlerinden Rakip ya da Karşılaştırmalı Piyasa Analizine, Öğrenme-iletişim-algılama biçimlerinden, Karar Alma Süreçlerine, Hedef, Odaklanma, Fark Yaratma, Hipnotik Dil, Ezber Bozma, Niyet Okuma, Kişilik Analizleri, Mekik Diplomasisi, Müzakere Teknikleri, Hayal Etme-İmajinasyon, Uzmanlık-İş Bölümü, Sokratik Sorgulama Yöntemleri, Müşteri davranış ve düşünme tarzları, kişilik özellikleri, zihinsel yapıları, İkna ve Manipülasyon Tekniklerinden, Zihin Değiştirme, Beklenti Yasası, G Noktası, Kriz Yönetimi, Roll Play; Prova, Başarısızlık Sendromu ve daha bir çok şeye kadar... İktisat, sosyoloji, mühendislik...
Her biri bir ders konusu olacak bu kadar şey varken bunları bilmeden, yanından geçmeden bu meslekte dirsek çürütmek!
Alaylılar yani çekirdekten yetişenler ise bütün bunları bir yük olarak görür ve şu ünlü soruyu sorar: Biz işimizi bunlar olmadan da yapıyoruz? Doğrudur. Kısmen başarılı oldukları da doğrudur. Ama alaylı hep güdük kalır, yerinde sayar, kendini geliştiremez. Kurumsallaşma bilgisi edinemez. Uzun ömürlü olamaz, işletmesinin kaderi kendi beceri, bilgisi, hatta ömrüyle sınırlıdır.
Yukarıda sayılanları yapanlar neler yapmaz ki?
Fakat aradaki asıl derin ayrım, asıl fark ise şurada yatar: Alaylı sahada sadece gördüğünden öğrenir. Fikir olarak bir üretimi söz konusu olamaz. Görünmeyenleri görme yeteneği kazanacak bilgiden mahrumdur, yoksundur. Neden, niçin, nasıl? Sorusuna cevabı yoktur. Olayın perde arkasında yatan nedenleri açığa çıkararak bundan sonuçlara varmaz. Buradan sadece önyargılar doğar. Doğru bilinen yanlışlar ortaya çıkar. Mesleğe ve geliştirilmesine emek verilmediği için itibar sorunu yaşar. 40 yıl önce neredeyse 40 yıl sonra da oradadır. Eğitim es geçilmesi nedeniyle Türkler için söylenen 'gözüyle düşünür' sözü kanımca bundan kaynaklanır. Oysa filozof 'Görünen gerçek olsaydı bilime gerek kalmazdı' der.
Yarı alaylı (Kurumsal firmalarda) Gayrimenkul Danışmanın ustalaşma süresinin 27 ay olduğu ileri sürülmektedir. Bence de bu kesinlikte olmasa bilir iki yıllık bir süreçte olgunlaşarak pazarlama, itiraz karşılama, satış kapama gibi önemli konularda başarılı bir ivme göstereceğinden eminim. Hatta hakkını teslim etmek gerekirse bu süreyi 2 katına çıkarmakta fayda var. Bu yalnız Gayrimenkul Danışmanın dişini tırnağına takarak göstereceği bir çaba ile olacaktır. Başarı kendiliğinden gelmez.
Mevlâna 'nın “Hamdım, piştim, yandım” sözü Gayrimenkul Danışmanları için akademik düzeyde olursa bir anlam kazanabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder