Ama bu şiddet şimdi ters tepince, sokakları terörize eden, terör estiren, yakıp yıkanlar suçu
birbirlerinin üzerine atıyorlar. Yok MHP'li idi, yok AKP'li idi... Diye.
Gezi Parkı olaylarında, Beyoğlu'nda 3 kişinin bir araya gelmesine izin vermeyerek orantısız güç kullananlar bunları görmezden geldi.
Rastlamadık çünkü; daha geriye gitmeyelim, Suruç'ta 33 kişi, daha önce de Reyhanlı da sivil 52 kişiyi katliamda kaybetmiştik. Bu katliamı yapanlar IŞİD'e mal edildi, ölenler ise siviller idi.
'Seni başkan yaptırmayacağız!' Dedi.
Sonuç:
Başkanlık suya düştü, Çözüm Süreci güme gitti. Çözüm Sürecinin, Başkanlık üzerine kurulu olduğu ve bunun pamuk ipliğine bağlı olduğu anlaşıldı.
Sonra iktidar IŞİD'e saldırıyormuş gibi PKK'yı bombaladı, ateşkes bitti, savaş başladı!
'Düne kadar çözüm diyenler, ne oldu da sonuna kadar savaş diyor? Kendileri gitsin savaşa' dedi.
Buna karşılık Demirtaş sağduyu ile her iki tarafın ellerini tetikten çekmesini istedi, barış çağrıları yaptı,
'Ovaya insinler siyaset yapsınlar!' Devletin kadrosu da bu eğilimdeydi.
HDP siyaset dışı bırakılır, ona siyaset imkanı tanınmaz ise asıl işte o zaman bu memleket bölünür.
Oysa HDP ile bölünmenin önündeki en büyük engel kalkmış; HDP, Türklerin ve Kürtlerin bir arada yaşama şansının olduğunu kanıtlayacak şekilde doğudan batıdan oy almıştır.
HDP'yi siyaset sahnesinden dışlayarak, silerek, bölünmeyi, parçalanmayı hızlandıracak bir akıl tutulması içinde hareket ediliyor, binaları yakılıyor...
Bu katliamcıların dün hedefinde solcular ve Aleviler vardı, bugün Kürtler!
Dün Madımak Oteli önünde 'Yak yak!' diye tezahürat yapanlar bugün sosyal medyadan 'Katliam' istiyorlar. Bu cinayet şebekeleri mi vatansever?
Bu kirli savaş sürsün istiyorlar. Ve bundan besleniyorlar.
Savaş istemeyenin siyasi bir çözüm önerisi olur.
Eğer sizin siyasi bir çözüm öneriniz yoksa, istediğiniz şey ölümdür, yok etmektir, kimseye hayat hakkı tanımamaktır, bu savaşın sürmesidir. İnsanlık tarihine baktığınızda bunun çok denendiğini ve sadece savaş endüstrisine yaradığını göreceksiniz!
Savaşı çıkaranların ve isteyenlerin çocukları ölmüyor. Kürt... Türk; ölenlerin hepsi yoksul halkın çocukları...
Bu savaş silah tekellerinin ve onların politikacılarının eseridir. Biz bu topraklarda birlikte kardeşçe yaşamanın yolunu bulmalıyız.
Kan dondurucu söylemleri sosyal medyada paylaşıyorlar, kendilerine benzemeyen, kendileri gibi düşünmeyen herkesi ölümle tehdit edip, hedef haline getiriyorlar. Kin nefret ve ölüm kusuyorlar!
Açıklamaların hepsi dehşet verici!
Çünkü hafızamız yok! Toplumsal belleğimiz zayıf! Hafızamız yok, çünkü okumuyor, araştırmıyoruz. Hafıza yaratmıyoruz. Dünü, yaşadıklarımızı çabuk unutuyoruz. Unutunca dün önemsizleşiyor. Demiel'in dediği gibi 'Dün dündür, bugün bugündür! deyip geçiyoruz. Aklımız tutuluyor, basiretimiz bağlanıyor.
“Madımak gibi cayır cayır yakacağız!
Bir devlet kuruluşu olan AA'da görevli muhabirler sosyal medyada şunu paylaşıyor:
"Şehit için son görev onun naaşını taşımak değil, kan akıtmalıyız kan, kan, kan kokmalı o dağlar... Son görevimiz KATLİAM olmalı... Genç, yaşlı, hamile, çocuk gözetmeksizin."
Beşiktaş'ta yürüyüş yaptılar: 'Operasyon değil, katliam istiyoruz'
Peşmerge kıyafeti ile sosyal medyada resmi yayınlanınca dövüldü, giysisi parçalandı, zorla Atatürk büstü öptürüldü!
Ülkücülerin esmer ve Kürt diye dövdüğü genç Burdurlu ve MHP'li çıktı
'Telefonda Kürtçe konuşuyor' diye öldürüldü
Cizre’de 10 yaşında bir çocuk yaşamını yitirdi, cenazesi buzdolabında bekletiliyor. 6 gündür sokağa çıkma yasağı var, ölen 14 kişinin hepsi sivil; çoluk çocuk, yaşlı, kadın! Ölülerinin bile kaldırılmasına izin verilmiyor! Bu sivil ölümlere kimse ses çıkarmıyor, Türkiye'nin batısı 3 maymunu oynuyor! Ben seni duymam, görmem, çünkü sen Kürtsün, deniyor!
Siyaset çözüm üretir. Şiddet çözüm değildir ve şiddete ve güvenliğe dayalı çözüm, çözüm değildir ve 40 yıldır ölüm üretmiştir.
Çocuklarımız ölüyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder