10 Eylül 2015 Perşembe

MADIMAK GİBİ CAYIR CAYIR YAKACAĞIZ





TÜRKİYE KORKU FİLMİ PLATOSU GİBİ

Bir kaç gündür Türkiye'de insanın kanını donduran olaylar oluyor.
Evinde, ilkokulda, hayatı boyunca dayak yiyerek yetişmiş, analitik düşünme yeteneğinden yoksun, 13 yıllık AKP'nin eğitim programıyla düşünemez, sorgulayamaz, soru soramaz hale gelmiş insanlardan 'Katliam isteriz!' diye sokaklara dökülen insan tipi yaratılmış!
Ama bu şiddet şimdi ters tepince, sokakları terörize eden, terör estiren, yakıp yıkanlar suçu
birbirlerinin üzerine atıyorlar. Yok MHP'li idi, yok AKP'li idi... Diye. 
O dillerine pelesenk ettikleri Kamu Düzeni'nden de bir eser kalmadı. Bunca vandallığa, bunca yakıp yıkmaya karşın yetkililerden bir kınama yapılmadığı gibi, ne de bir tutuklanan var.
Gezi Parkı olaylarında, Beyoğlu'nda 3 kişinin bir araya gelmesine izin vermeyerek orantısız güç kullananlar bunları görmezden geldi.
Bu süren savaşta, daha önce de bir çok katliam olmuştu ama biz böylesi cinnet durumuna rastlamamıştık. Bu tepkiden başka bir şey!
Rastlamadık çünkü; daha geriye gitmeyelim, Suruç'ta 33 kişi, daha önce de Reyhanlı da sivil 52 kişiyi katliamda kaybetmiştik. Bu katliamı yapanlar IŞİD'e mal edildi, ölenler ise siviller idi.
Seçimlerden önce HDP ile AKP'nin gizlice anlaşıp Erdoğan'ı başkan yaptıracağının iddia edildiği sırada.Selahattin Demirtaş kürsüden tek cümlelik bir konuşma yaptı:
'Seni başkan yaptırmayacağız!' Dedi.

HDP barajı geçti, Erdoğan başkan, AKP tek başına iktidar olamadı.

Yalçın Akdoğan, Çözüm Sürecinin rafa kalkmasının ve Dolmabahçe'de masanın devrilmesinin nedenini Demirtaş'ın 'Seni başkan yaptırmayacağız' sözlerine bağladı.

Her söylediği çıkan modern bir sızdırma mühendisi olan @fuatavni, 7 Haziran seçimlerinden sonra AKP'nin Türkiye'yi savaş ortamına sürükleyeceğini ifşa etti! Bizi önceden olacaklara hazırlayan, tartıştıran, böylece şok yaşamamızı, ani tepki vermememizi önleyen, olacak olan olayı kanıksamamızı sağlayan, aynı zamanda iktidara yönelik deşifre ve yıpratma tweetleriyle bilinen @fuatavni'nin aylarca önce söylediği çıktı!

Sonuç:
Başkanlık suya düştü, Çözüm Süreci güme gitti. Çözüm Sürecinin, Başkanlık üzerine kurulu olduğu ve bunun pamuk ipliğine bağlı olduğu anlaşıldı.
Önce Suruç'ta 33 genç insan vahşice katledildi. Sonra bölgeye 2 hafta önce gelen 2 polis kuşkulu bir şekilde öldürüldü.
Sonra iktidar IŞİD'e saldırıyormuş gibi PKK'yı bombaladı, ateşkes bitti, savaş başladı!
Osmaniye'de kardeşi ölen bir yarbay en anlamlı soruyu sordu.
'Düne kadar çözüm diyenler, ne oldu da sonuna kadar savaş diyor? Kendileri gitsin savaşa' dedi.
Buna karşılık Demirtaş sağduyu ile her iki tarafın ellerini tetikten çekmesini istedi, barış çağrıları yaptı,
Bütün bu ölümler '400 vekil' arzusunun gerçekleşmesi için oldu. HDP marjinalleştirilerek barajın altında kalması sağlanacak, böylece Türkiye'nin batısından oy alması olanaksız hale getirlerek, baraj altında kalması sağlanacaktı.
Çiller döneminin bakanı Ağar şöyle demişti:
'Ovaya insinler siyaset yapsınlar!' Devletin kadrosu da bu eğilimdeydi.
Bugün gelinen nokta da ise 90'ların çok gerisine düşmüş görünüyor. HDP siyaset dışına itiliyor!
HDP siyaset dışı bırakılır, ona siyaset imkanı tanınmaz ise asıl işte o zaman bu memleket bölünür.
HDP'ye siyaseti yasaklar, siyaset kanallarını tıkarsanız, çözümsüzlüğü çözüm diye kitlelere dayatırsanız işte o zaman felakete davetiye çıkarırsınız.
Oysa HDP ile bölünmenin önündeki en büyük engel kalkmış; HDP, Türklerin ve Kürtlerin bir arada yaşama şansının olduğunu kanıtlayacak şekilde doğudan batıdan oy almıştır.
HDP'yi siyaset sahnesinden dışlayarak, silerek, bölünmeyi, parçalanmayı hızlandıracak bir akıl tutulması içinde hareket ediliyor, binaları yakılıyor...
Ne yapılmak isteniyor? Çözüm ne? Nereye varılmak isteniyor?
Peki bundan durum ne olacak?

6-7 Eylül 1955 Beyoğlu, 1 Mayıs 1977 Taksim, 12 Eylül 1980 Darbesi, Gezi Parkı, ÇORUM, SİVAS, MARAŞ, MALATYA'yı unuttuk mu?

Bu katliamcıların dün hedefinde solcular ve Aleviler vardı, bugün Kürtler!
Dün Madımak Oteli önünde 'Yak yak!' diye tezahürat yapanlar bugün sosyal medyadan 'Katliam' istiyorlar. Bu cinayet şebekeleri mi vatansever?
Linç kültürüyle beslenmiş, siyasi çözüm değil şiddet isteyen kalabalıklar, yakıp yıkıp tehdit edenler için ne bir kınama, ne bir gözaltı, ne bir gaz bombası ile dağıtma, ne bir izinsiz gösteri olduğu, ne de vandallıkları, suç işledikleri kimsenin aklına gelmiyor.
Bu kirli savaş sürsün istiyorlar. Ve bundan besleniyorlar.
Savaş istemeyenin siyasi bir çözüm önerisi olur.
Eğer sizin siyasi bir çözüm öneriniz yoksa, istediğiniz şey ölümdür, yok etmektir, kimseye hayat hakkı tanımamaktır, bu savaşın sürmesidir. İnsanlık tarihine baktığınızda bunun çok denendiğini ve sadece savaş endüstrisine yaradığını göreceksiniz!
Bizim intikam çığlıklarına değil sağduyuya, aklı selime, barışa, barış çağrılarına kulak vermemiz gerekir.
Savaşı çıkaranların ve isteyenlerin çocukları ölmüyor. Kürt... Türk; ölenlerin hepsi yoksul halkın çocukları...
Bu savaş silah tekellerinin ve onların politikacılarının eseridir. Biz bu topraklarda birlikte kardeşçe yaşamanın yolunu bulmalıyız.
Akıl sağlığını yitirmiş, zıvanadan çıkmış, ruh haleti bozulmuş olarak katliam isteyen, intikam çığlığı atanlara kulağımız tıkamalıyız.
Kan dondurucu söylemleri sosyal medyada paylaşıyorlar, kendilerine benzemeyen, kendileri gibi düşünmeyen herkesi ölümle tehdit edip, hedef haline getiriyorlar. Kin nefret ve ölüm kusuyorlar!
Açıklamaların hepsi dehşet verici!
Türkiye sanki bir korku film platosu gibi!
Dünden ders çıkarılmamış!
Çünkü hafızamız yok! Toplumsal belleğimiz zayıf! Hafızamız yok, çünkü okumuyor, araştırmıyoruz. Hafıza yaratmıyoruz. Dünü, yaşadıklarımızı çabuk unutuyoruz. Unutunca dün önemsizleşiyor. Demiel'in dediği gibi 'Dün dündür, bugün bugündür! deyip geçiyoruz. Aklımız tutuluyor, basiretimiz bağlanıyor.
İşte burası çok ilginç! Bu kadar körleşme, bu kadar cehalet, aklın bu kadar dumura uğraması durumuna örnek verilecek bir başka ülke var mı bilmiyorum ama; kitap okumada 180 ülkenin en sonunda yer alırsanız olacağı bu! İnsanın sadece aklı değil vicdanı da köreliyor, demek!
Başında bir AKP'li milletvekilinin bulunduğu kalabalık Hürriyeti basarak şöyle diyor:
“Madımak gibi cayır cayır yakacağız!
Bir devlet kuruluşu olan AA'da görevli muhabirler sosyal medyada şunu paylaşıyor:
"Şehit için son görev onun naaşını taşımak değil, kan akıtmalıyız kan, kan, kan kokmalı o dağlar... Son görevimiz KATLİAM olmalı... Genç, yaşlı, hamile, çocuk gözetmeksizin."
Beşiktaş'ta yürüyüş yaptılar: 'Operasyon değil, katliam istiyoruz'
Kırşehir'de bir şehit yakının dükkanı kundaklandı.
Peşmerge kıyafeti ile sosyal medyada resmi yayınlanınca dövüldü, giysisi parçalandı, zorla Atatürk büstü öptürüldü!
Ülkücülerin esmer ve Kürt diye dövdüğü genç Burdurlu ve MHP'li çıktı
'Telefonda Kürtçe konuşuyor' diye öldürüldü
Doğuda yaşananlar daha vahim... Bir tek gerçek belki bunu açıklamaya fazlasıyla yeter:
Cizre’de 10 yaşında bir çocuk yaşamını yitirdi, cenazesi buzdolabında bekletiliyor. 6 gündür sokağa çıkma yasağı var, ölen 14 kişinin hepsi sivil; çoluk çocuk, yaşlı, kadın! Ölülerinin bile kaldırılmasına izin verilmiyor! Bu sivil ölümlere kimse ses çıkarmıyor, Türkiye'nin batısı 3 maymunu oynuyor! Ben seni duymam, görmem, çünkü sen Kürtsün, deniyor!
Sözün özü; çözüm merci siyasettir.
Siyaset çözüm üretir. Şiddet çözüm değildir ve şiddete ve güvenliğe dayalı çözüm, çözüm değildir ve 40 yıldır ölüm üretmiştir.
Barışa ve kardeşliğe ihtiyacımız var. Hem de acil!
Çocuklarımız ölüyor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var