Sayfalar
- Ana Sayfa
- Mortgage
- Konut Kredisi
- Refinansman Nedir?
- Kira Nedir?
- Sigorta
- Faiz Nedir?
- Fıkralar
- Kefillik Nedir?
- Arsa Payı Nedir, Nasıl Hesaplanır?
- Gayrimenkul Satış Vaadi Nedir?
- Tahliye Taahhütnamesi nedir?
- DEĞER ARTIŞ KAZANCI NEDİR?
- DOP (Düzenleme Ortaklık Payı) NEDİR?
- EMLAK-EMLAKÇILIK NEDİR?
- HACİZ YOLU İLE TAKİP NASIL YAPILIR?
- TAPU NEDİR ?
- Emlak Vergisi
- Sözleşme ve Şekil Şartı Nedir?
- ÖRNEK DANIŞMANLIK VE KOMİSYON SÖZLEŞMESİ
- Emlak Terimler Sözlüğü
Hakkımda
31 Temmuz 2018 Salı
Sen Kimsin?
Gayrimenkul Danışmanları sadece söylenenleri değil, falcılar gibi söylenmeyenleri de okuma becerisi sahip olmalılar. Fakat bu saplantılı ve hastalıklı bir hal almamalı. Niyet okuyuculuğunuzu bilgiye dayandıramadığınızda, altını dolduramadığınızda bu bir önyargının infaza dönüşmesine sebep olur. Toplumda yaygın olan toptancı felsefe, ezber bizi de esir alır ve tuzağa düşürür.
Kişilik analizi yalnızca alıcı satıcı müşteri ile ilgili değil, Gayrimenkul Danışmanları içinde geçerlidir. Aşağıda anlatacağım olay, onlar içinde geçerlidir.
Denir ki anlatacağınızı ilkokul seviyesinde birine anlatıyormuş gibi konuşun, yazın? Bu çok doğrudur. İnsanlar okumuyor, duygularını ifade edemiyor, anlatamıyor, anlamıyorlar. Bir de buna güvensizlik eklenince iletişim çok daha zor bir hal alıyor.
Soru şu: Hangi tip insanlar nasıl tepki verirler?
Bana her gün onlarca mesaj, mail gelir, açarım açmam, bakar geçerim. İşime yarayan ile ilgilenirim ama ben ne zamanki bu yolu kullanmaya başladım, kazın ayağının hiç de öyle olmadığını gördüm. Hem mail hem de Whatsapp'tan bayram tebriği gönderiyorum.
Zaman zaman da satılık ilan mesajı gönderiyordum.
Kamuya açık alanlarda yayınlanan ilan sahiplerini zaman zaman arar, bir kenara not eder, satılıklarla ilgili bilgi ve haber verir, ihtiyaçları olup olmadığını sorarız.
Gönderide bir kartvizit ve bir kare resim ve resim içi yazıdan ibaret. Hepsi bu kadar! Yazı 'satılık daire' başlığı altında, resim ve önemli bir kaç bilgiyi içeriyor. Hepsi bu kadar!
Her mesaj attığımda istisnasız aynı tepkiler geliyordu. Ortalama 1000-500 kişiye atıyorsam 5-6 mesaj hiç değişmiyordu. Bu dikkatimi çekmişti.
Bayram tebriğini düşünün. Size biri bayram tebriği atıyor ve siz ona 'Kimsin sen!' diyorsunuz. Bayramınızı kutlayan insana hitap şekliniz bu!
Binde 5-6 oranında gelen ortak tepkiler aynen şöyle:
-Ben sizi tanımıyorum. (Konuya değil mesaj atana önem veriyor. Satılacak ürününüze talip olan herkesi tanıyacak olsaydınız, diyemiyorum.)
-Telefonumu nereden buldunuz? (Güvenlik ön planda. 'Ben bu kadar kolay erişilecek biri miyim? Eyvah!' Bu konuda hassasiyet o kadar üst düzeydeki bunun için telefon açıp soranlar bile var. Benim telefonumu nasıl buldunuz?)
-Numaramı nereden aldınız?( Nereye yazdıysan oradan, diyemiyorum. Senin için o kadar gizliyse, mahrem ise yazma ilana.)
-Herhalde yanlış oldu? (Üstüne alınmıyor. Konuya yabancı. Kendini ilgilendirmediğini düşünüyor. Her şeyden azade, bağımsız yaşıyor sanki. İzahı yok.)
-Başka birine göndercektiniz yanlış geldi. (İlişkilendirme, bağıntı kurma, yabancılaşma sorunu var galiba)
-Merak ediyorum, dolandırıcı mısın? Numaramı nereden biliyorsunuz?(Okuma ve okuduğunu anlama özürlü. Kabalık tavan yapmış. Dolandırılacağını sanarak korkudan zihinsel faaliyeti dumura uğramış.)
-Beni siliniz!!!!!! (O kadar öfkeli ki? Cinnet durumu! Her an başınızı belaya sokabilir. Eli tabancanın tetiğinde, an meselesi.)
-Bir daha mesaj göndermeyin! (Rahatsızlık üst boyutta. Mesaj içeriğini hiç umursamıyor. Taciz olarak algılıyor.)
-Ne bu? (Tecrit, izole soyut yaşayan birinin soru tarzı gibi geliyor. Konuşulanı anlatılanı anlama sorunu var. Her şey bu kadar açık iken 'Ne bu?' ne demek?)
-Sen kimsin lan? (Yüksek dozda akıl tutulması, ruhsal rahatsızlık)
-Sizi tanıyor muyum?
-Avukata vereceğim. (Niye? Benden izinsiz mesaj atıyorsun? Kendini aşırı önemseme.)
-Telefonumu silerseniz sevinirim. (Nezaketle, centilmence, kentli)
-Abi sil benim numaramı (Emir kipinde rica. Mahallede racon kesen biri tavrıyla)
-Sen kimsin! (Yüksek dozda korku çığlığı. Güvenlik alanında, güvenlik duvarında bir zaafiyet oluştuğuna, açık olduğuna inanıyor. Korku paranoyaya dönüşmüş ya da 'sen kimsin' de bana bu mesajı atıyorsun, senin bu mesajı bana atmak haddine mi? Ayağını denk al, yoksa haddini bildiririm. Tehdit ve öfke dolu)
-Siz kimsiniz?
Bu insanlar A ve A plus gelir düzeyine sahip insanlar. Bu üst gelir grubuna sahip insanların da eğitimli olduklarını düşünüyorum.
Diğer cevapların kısmen hoş görülebilir bir yanı olabilir ama özellikle şu 'Sen kimsin lan! Sen Kimsin? Siz kimsiniz?' gibi tehdit ve öfke dolu tepkiyi anlamak mümkün değil. En sonunda dayanamadım, birini aradım.
-İyi günler. Ben Y, Şişli CX/V'den arıyorum. Nasılsınız X bey, umarım işleriz yolundadır, hayatınızdan keyif ve mutluluk duyuyorsunuzdur?
-Teşekkür ederim. Çok sağolun. Çok kibarsınız. Siz nasılsınız?
-Ben de teşekkür ederim, iyiyim. X bey, ben Gayrimenkul Danışmanıyım, Türkçesi, emlakçıyım. E Caddesinde A'nın tam karşısındayız. Size de yakın sayılırız. Belki kapımızın önünden bir çok defa geçmiş olabilirsiniz. Göz göze gelmiş, selamlaşmış da olabiliriz.
-Doğrudur Y bey.
-Satılık bir rezidans dairesi ile ilgili size Whatsapp'tan bir mesaj gönderdim.
-Biz de mal mülk çok Y bey, ihtiyacımız yok.
-Bugün için olmayabilir. Siz de elinizdekileri satabilir veya kiralamak isteyebilirsiniz. Biz her zaman sizin yanınızda oluruz.
-Sağolun. İhtiyacım olursa ararım tabi.
-Hoşgörünüze sığınarak bir soru sormak isterim. İzniniz var mı?
-Buyrun...
-Size Whatsapp mesajı attıktan sonra siz de bana cevaben 'Sen kimsin! Siz kimsiniz?' diye sormuşsunuz. Ben şunu anlamak istiyorum. Açık kimliğim, adım, adresim, cep telefonum, hatta kartvizitte resmim, satışa konu dairenin özellikleri bu mesajda yer alıyorken neden 'Sen kimsin!' diye sordunuz? Benim buna ne cevap vermem gerekir? Başka bir kastım yok, sadece bunu merak ettim?
Telefon çat diye kapandı.
Herhalde bir yanlışlık oldu diye bir daha aradım, açmadı. Bir yarım saat sonra bir daha aradım, yine açmadı.
Peki bu tip insanlar trafikte nasıl davranırlar? Alın size bir örnek: Sen benim kim olduğumu biliyor musun?
İşte bana 'Sen kimsin?' diyen adamın trafikteki profili.
Bir gün sonra Şişli Kazım Orbay Caddesinde ilerlerken Arpasuyu Sokak ile kesiştiği yere gelmiştim. Burada trafik her zaman kilitlenir ve sürekli kavga, tartışma çıkardı. 10 yıldır böyle idi yine böyle olmuştu.
Yaşlı sürücü 'Acaba arabaya dokundum mu da bu gençler bu kadar öfke ile sövüyorlar?' diyerek inip arabanın arkasına geldi. O an araçlarından fırlayanlardan biri yaşlı adamın arkasından dolandı. Biri de önce iki yumruğuyla aynı anda adama öyle bir giriştiler ki hepimiz bir anda şoka uğradık. Düşman olsa bu kadar şiddet reva görülmezdi. Bir an adamı öldü sandım. Araya girenler ayırdılar derken 30-35 yaşlarındaki genç elinde bıçakla tekrar adamın üzerine yürüdü. 'Al al plakayı al. Bak ben sana ne yapıyorum' diye tehditler savurdu. Yaşlı adam ise güçlükle toparlandı. Zorlukla arabasına bindi ama bu sefer genç olanlar gidecekleri yerden vazgeçip adamın arkasına takıldılar. Sürekli kornaya basarak adamı sıkıştırarak kayboldular.
Olay dehşet verici idi.
Fakat işin tuhaf tarafı bu dehşet verici olayı bir danışman arkadaşa anlattığımda verdiği cevap tüylerimi diken diken etti.
-O yaşlı adam belki de çocuğunu dövmüştür. Allah da onu bu şekilde cezalandırıyordur. Bunu sen bilemezsin?
Bu tanık olduğum olaydan daha dehşet verici idi.
Haksızlığa hukuksuzluğa karşı çıkmamak için bundan daha vicdansız bir gerekçe bulabilir misiniz?
Bunlar sizin moral ve motivasyonuzu bozabilir. Buna izin vermeyin. Ben sokakta, trafikte bu tür insanlara yol verir, telefonuma bu tür tepki veren insanları hemen aynı dakikada defterimden silerim. Silmeden önce hepsinden, hiç karşılık vermeden rahatsız ettiğim için özür dilerim, kazara tekrarı halinde uyarmalarını isterim.
Siz ne dersiniz?
İki güzellik bir arada
Ya üçüde olmasaydı
Mehmet Akif Ersoy'dan
Gezi Parkı
Ne Denilebilir!...
Gezi
Günün Fıkrası
1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.
O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.
Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.
Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...
Avukat 1
Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.
- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...
Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş
- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.
Papaz utana sıkıla mırıldanmış.
- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.
Avukat gülümsemiş.
- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.
Avukat 2
George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:
"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "
Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"
George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.
Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.
"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".
Avukat 3
Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:
“İki kere iki kaç eder?”
Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''
Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş
En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:
''Kaç olmasını istersiniz?''
Avukat 4
Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:
Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.
Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.
Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.
“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''
Avukat 5
Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:
“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”
Avukat açtı ağzını:
“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”
Görevli yerin dibine geçmişti.
Sadece:
“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.
Avukat onun sözünü keserek devam etti:
“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”
Günün Sözü
İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder