Sayfalar
- Ana Sayfa
- Mortgage
- Konut Kredisi
- Refinansman Nedir?
- Kira Nedir?
- Sigorta
- Faiz Nedir?
- Fıkralar
- Kefillik Nedir?
- Arsa Payı Nedir, Nasıl Hesaplanır?
- Gayrimenkul Satış Vaadi Nedir?
- Tahliye Taahhütnamesi nedir?
- DEĞER ARTIŞ KAZANCI NEDİR?
- DOP (Düzenleme Ortaklık Payı) NEDİR?
- EMLAK-EMLAKÇILIK NEDİR?
- HACİZ YOLU İLE TAKİP NASIL YAPILIR?
- TAPU NEDİR ?
- Emlak Vergisi
- Sözleşme ve Şekil Şartı Nedir?
- ÖRNEK DANIŞMANLIK VE KOMİSYON SÖZLEŞMESİ
- Emlak Terimler Sözlüğü
Hakkımda
26 Ocak 2015 Pazartesi
Kentsel dönüşüm hatıralarınızı da hayallerinizi de yıkar!
Kentsel dönüşümde ortak akıl
Bir tarafta devlet, siyaset, sermaye... Bir tarafta ise tek tek hak sahibi kentsel dönüşüm mağduru vatandaşlar...
Kentsel dönüşüm yasası; vatandaşı hukuktan mahrum bırakan, elini kolunu bağlayan, acele kamulaştırma ile el koyan, elektrik, su ve doğalgazını kesilmesine izin veren, zor yoluyla mülksüzleştirme operasyonudur. Kentsel dönüşüm uygulamasına maruz kalan çaresiz vatandaşın kendi Ortak Aklı'nı yaratması gerekir.
Hayber Gürsoy
Gayrimenkul Danışmanı-Mortgage Broker
Konut Değerleme Uzmanı
18 Ocak 2015 Pazar
Merkezde Dikey, Varoşlarda Yatay Kentleşme!
Merkezde Dikey, Varoşlarda Yatay Kentleşme!
İktidar merkezde dikey, varoşlarda ise 'aile tipi' olan yatay yapılaşmayı öneriyor.
Merkezde rantın iştah kabartan büyüklüğü, kentin siliüetini, parklarını, yeşil alanlarını ele geçiren, grileştiren, hukuksuz uygulamalar yeni imar kanunuyla
meşrulaştırılmaya çalışılıyor.
Yasa inşaat sektörüne soluk aldıracak, daha da dizginsizleştirilecek ve hukuksuzluk, hukuka uyumlu hale getirilecek.
Yasa ile birlikte, iptal edilen uygulamalar yasallık kazanacak,'kazanılmış hak' kabul edilecek.
Kent yeni baştan dizayn sürecine girecek. Merkezler kent, kırları temsil eden çeperler ise 'köy' kalacak!
Merkezlere arsa stoku tükenince kentsel dönüşüm imdada yetişti. Merkezler konuttan çok finas ve ticari yapılar için elverişli hale getirilecek. Arsa sahiplerine takas veya imar hakkı tarnsferi dayatılacak.
Fakat bunun dışında kent çeperlerindeki arsa stoku yeni uydu kentler yapılmasına izin veriyordu.
Bu nedenle yüksek yapılaşmadan vazgeçilemezdi.
Merkezler kentsel dönüşümle arsa üretilmeye çalışılıyor. Bu arsalara el konularak, hak sahiplerine tanına imar hakkı tarnsferi ile yeni bir dönem başlatılacak.
Merkezler finans ve ticaret merkezi olacak şekilde şekillendiriliyor, yüksek rant, yüksek kazanç sağlanıyor.
Kent çeperlerine ise yatay yapılaşma öneriliyor.
imar hakkı transferlerinin işlem göreceği Gayrimenkul Borsası, kazanç beklentisi içinde olan sınıfların mülksüzleştirilmesiyle sonuçlanacak bir seyir izleyecek.
16 Ocak 2015 Cuma
Tarım Arazilerinde 'Kentsel Dönüşüm' Uygulaması!
‘Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’ 15 Mayıs 2014 tarihinde çıktı. 31.12.2014 günü ise kanunun yönetmeliği resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Bu kanunun ve yönetmeliğin neler getirdiğine göz atalım.
Bu kanunun gerekçesi olarak tarım topraklarının miras yolu ile bölünmesinin önüne geçmek olduğu, Tarım Bakanı Mehdi Eker tarafından tarımsal üretimde 2013 yılında 17 milyar dolar kayıp yaşandığı açıklandı.
İştahı kabartan kayıp olan 17 milyar dolar söz konusu olduğunda yasanın amacının, gerçek niyetinin ne olduğu daha iyi anlaşılıyor. Bu yasa ile tarımda şirketleşmenin önü açılıyor. Köylülerin şirketleşmesi, tarımın tamamen büyük tekellerin eline geçerek ticarileşmesi, kapitalist çiftliklere ve büyük üretime dönüşmesi için gereken yasal düzenleme yapılmış oluyor. Geleneksel tarıma son verilmiş, küçük üretim yapan çiftçilerin sonu gelmiş olacak.
Endüstriyel tarım coğrafyanın demografik yapısını değiştirecek, nüfus hareketlerine sebep olacak, göçü artıracak, tarımdan sermaye birikimi sağlayacak şirketlerin eline geçecek. Köylülerin kente göçü daha da hızlanacak.
'Ülkemizdeki özel sermayeli bankaların toplam aktiflerdeki payı 1959-1964 döneminde %28, kamu bankalarının %67 dir.
2010 yılında bankacılık sektörüne baktığımızda, toplam aktiflerde kamu bankalarının payı %31, özel bankaların %52 ve yabancı sermayeli bankaların ise %13 olduğu görülmektedir.
1950 yılında Türkiye nüfusunun %75'i kısal alanlarda, %25'i kentlerde yaşamaktaydı. Günümüzde %80'i kentlerde ve geri kalanı kırsalda yaşamaktadır.
1980 yılında Tarım sektörü %26, Sanayi %19.3 ve Hizmet sektörü % 44 dür. 2010 yılında üretimin sektörel dağılımı ise, tarım sektörü %8.5, Sanayi %19.2 ve Hizmet sektörü de %61.7 dir.'
Bu istatiklerden görüldüğü üzere tarım nüfusu giderek azalmakta, ekonomi içindeki tarımın payı %10'ların altında seyretmektedir.
Kanunda Tarım arazilerinin büyüklükleri saptanmış, il ve ilçelere göre değişiklik gösteren farklı ölçeklerde tarım arazileri dört katagoriye ayrılmış: Sulak arazi, susuz arazi, dikili arazi ve seralar. Bu şekilde kategorize edildikten sonra her kategoride yer alan tarım arazilerin büyüklüklerine bakıldığında asıl sorun burada ortaya çıkıyor. Çünkü bu büyüklükte tarım arazisinin kaç kişide bulunacağı ayrı bir soru.
Peki sorun ne?
Şu: Eğer o il sınırları içinde sulak arazi büyüklüğü 100 dekar olarak belirlenmişse, sizin bunun altında bir araziniz varsa 100 dekar olacak şekilde araziye sahip olmanız gerekiyor. Yani şirketleşme şart koşuluyor. Aksi takdirde arazin, kentsel dönüşüm uygulamasında olduğu gibi, mahkeme yoluyla elinden alınıp istekli sermaye gruplarına, şirketlere satılacak!
Peki her yer tarım arazisi özelliği taşıyor mu?
Hayır!
Peki bu bölgelerde amaçlanan ne?
Önce köylüler tarımsal faaliyetten men ediliyor, sonra topraklarını terk ederek işsizleştiriliyor. Uygulamalarını son zamanlarda gördüğümüz üzere, meyve ve zeytin ağaçlarının katliamlarıyla maden tekellerine peşkeş çekilecek.
Köylüler topraklarını terk etmeden, şirketleşmeye mesafeli durup, kooperatifleşerek bu soruna bir çözüm yolu bulabilirler.
14 Ocak 2015 Çarşamba
Charlie Hebdo ve Ötesi
Avrupa'yı Avrupa yapan dini değerler değil, özgürlüklerdir. Avrupa, Ortaçağı, engizisyonu yaşadı. Bu şekilde yürünemeyeceğini gördü, bundan Rönesans ile sıyrıldı ve bugüne böyle gelindi.
Ortadoğu, Arap coğrafyası ise dünden bugüne İslam ile özdeş bir görüntü çizdi ve bu haliyle bugüne kadar bir değişim geçirmeden blok yapısını muhafaza etti. Şimdi çatışan İslami değerler ile Avrupa halklarının özgürlükleridir. Onun için sık sık özgürlükler, dini hassasiyetlere çarpar, bitmek bilmeyen bir 'tahrik' yaratır. Özgürlüklerden 'tahrik' olurlar.
İki güzellik bir arada
Ya üçüde olmasaydı
Mehmet Akif Ersoy'dan
Gezi Parkı
Ne Denilebilir!...
Gezi
Günün Fıkrası
1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.
O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.
Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.
Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...
Avukat 1
Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.
- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...
Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş
- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.
Papaz utana sıkıla mırıldanmış.
- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.
Avukat gülümsemiş.
- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.
Avukat 2
George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:
"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "
Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"
George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.
Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.
"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".
Avukat 3
Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:
“İki kere iki kaç eder?”
Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''
Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş
En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:
''Kaç olmasını istersiniz?''
Avukat 4
Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:
Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.
Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.
Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.
“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''
Avukat 5
Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:
“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”
Avukat açtı ağzını:
“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”
Görevli yerin dibine geçmişti.
Sadece:
“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.
Avukat onun sözünü keserek devam etti:
“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”
Günün Sözü
İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.