14 Ocak 2015 Çarşamba

Charlie Hebdo ve Ötesi





Özgürlükler, insan hakları, demokrasi halkın uzun yıllar mücadelesi ve ödediği bedellerle kazanıldı.
Özgürlükler halk kazandı. Kime karşı? Devleti yöneten egemen sınıflara karşı verilen mücadele ile…
Bu nedenle halka karşı işlenen hiçbir suçun gerekçesi ve haklı bir nedeni olamaz.
O zaman toptancı, bir bütünü suçlayan yaklaşımlardan vazgeçmeliyiz. Fransa suçlu!
Suçluysa Fransa devleti suçludur, Fransız halkı değil.
Özgürlükleri halk kullanır, devleti yönetenler elinden almak ister. Fransa’da da olan budur.
Resimde Fransız Devlet temsilcilerinin olmasının anlamı nedir? Şudur: Bana rağmen, benim evimde, bana kafa tutamazsın! Bana bu operasyonu yapamazsın!
Bu bir ağaya sıradan bir köylünün, marabanın başkaldırmasına benzer. Bunu hazmedemezler.

Her durumda, 11 Eylül’de dahil olmak üzere kabak özgürlüklerin başına patlıyor.

Sorun ‘Özgür İnsan’ı öldürmek!

Charlie Hebdo olayı doğal olarak bütün dünyada büyük bir yankı uyandırdı.
Bir de şu açıdan bakalım.

Bir tarafta özgürlük ve demokrasi savunucuları
Bir tarafta ise bunun sonucundan rahatsız olup şiddeti vahşet ölçüsünde uygulayanlar…
Avrupa’da sağ, milliyetçiler yükselişte…
İslam dünyasında da cihatçılar…
Her ikisi de özgürlüklere karşı…
Filler tepişiyor, çimenler eziliyor. Olan özgürlüklere oluyor!


Dünyadaki katliamları saymakla bitmez.
IŞİD pırasa doğrar gibi en vahşi yöntemlerle yüzlerce katliamlar yaptı. Nijerya’da Boko Haram geçenlerde bir kasabayı toptan katletti. 2000 bin insan öldürdü.
Ortadoğu ne zaman huzur buldu?
El Şebap?
El Kaide?
Amerika, Afganistan'da, Irak'ta yüzbinlerce insanın ölümüne neden oldu.
İsrail, dünyanın gözü önünde binlerce kişiyi katletti…. V.s… V.s…
İslam dünyası nasıl tepki veriyor?
İslam dünyası bunlara ses çıkarmıyor. Ya da çok cılız. 

Bazılarının gerekçesi hazır; siz de bizi katlediyorsunuz!
Müslümanlar Müslümanlara katliam uyguluyor, kimsenin sesi çıkmıyor. Ama Avrupalı, Batılı, özgürlük ve demokrasi savunucularından karşı çıkış bekliyor. 

Boğazlayanlar da boğazlananlar da İslam? İslam’ın demokrasi ve özgürlük, insan hakları talebi olmadığı için hizipleşerek, içine kapanıp kendine yöneliyor. 

Ne yazık ki demokrasi ile yönetilen batılı ülkeler demokrasi ile yönetilmeyen ‘gelişmemiş, az gelişmiş’ ülkelerin bu şekilde yönetilmesinden memnun… İşlerini onlar aracılığıyla daha rahat görüyorlar. Emperyalist devletlerin en sadık uşakları, işbirlikçileri…

Bu canavarı yaratanlar kimler? Emperyalist ülkeler! Bölgesel çıkarlar için, bölgesel zenginlikleri yağmalamak için…
Bunlara İslam gözüyle bakmamak gerekiyor, deniyor. İslam dışı mı? Biri çıkıp İslam adına bir eylem yapıyorsa, İslam’ı ilgilendirir.

Bu katliamlar, demokrasi ile yönetilmeyen, insan haklarının değer ifade etmediği ülkelerde olduğunda buna kimse duyarlılık göstermiyor. İnsanın bir tavuk kadar değeri yok.
Neden?
Demokrasi ile yönetilenler, demokrasi ile yönetilmeyenleri umursamıyor, dikkate almıyor.
Sizin düşünce özgürlüğüne, demokrasiye, özgürlüklere nasıl baktığınızla ilgili. Demokrasi ile yönetilmiyor, biat kültürü hakim, özgürlükleri, insan haklarını tanımıyorsanız, burada insanın da bir değeri yok.
İnsan hakları ile aranızda bir mesafe varsa dönüp kendinize bakmanız gerekir.

Krallıkla, sultanlarla yönetiliyorsanız, ‘Gelişmemiş, Az gelişmiş, 3. dünya ülkesi’ olarak tanımlanıyorsanız, burada bir durup düşünmek gerekir. Halkı değil kralları, sultanları ve onların  devletini esas alıyorsunuz, görüntü çağdaş değil!

Köleci demokraside de aynı idi. Roma ve Yunan köleci demokrasisinde kendisi dışındakilere özgürlük ve demokrasi yoktu. Eşit yurttaşlar olarak görülmüyorlardı. Çünkü demokrasi Roma ve Yunan toprakları dışında yoktu. Bu yüzden eşit görmüyorlardı. Eşitlik Roma ve Yunan  Devletleri arasında olabilirdi.
Diğerleri işgal edilebilir, sömürülebilir idiler.
Katliamlar daha çok demokrasi ile özgürlüklerle yönetilen ülkelerde değil yönetilmeyen ülkelerde oluyor.
  ‘Gelişmiş’ ülkelerde katliam olursa yankısı da büyük oluyor. Neden? Şiddet, katliam bu ülkenin halkına uygulanıyor. Buna dikkat etmek gerekiyor. Öfke duyulan o ülkenin devletine değil, yurttaşına! ‘Özgür insan’a! O zaman öfke daha büyük oluyor.

Avrupa'yı Avrupa yapan dini değerler değil, özgürlüklerdir. Avrupa, Ortaçağı, engizisyonu yaşadı. Bu şekilde yürünemeyeceğini gördü, bundan Rönesans ile sıyrıldı ve bugüne böyle gelindi. 
Ortadoğu, Arap coğrafyası ise dünden bugüne İslam ile özdeş bir görüntü çizdi ve bu haliyle bugüne kadar bir değişim geçirmeden blok yapısını muhafaza etti. Şimdi çatışan İslami değerler ile Avrupa halklarının özgürlükleridir. Onun için sık sık  özgürlükler, dini hassasiyetlere çarpar, bitmek bilmeyen bir 'tahrik' yaratır. Özgürlüklerden 'tahrik' olurlar.

Bir Alman, Alanya’da hasta oldu diye Almanya uçak gönderip vatandaşını alıp ülkesine götürüyor, bizim vatandaşımız da ölü çocuğunu sırtındaki torbada köyüne götürüyor.
Kendi ülkesinin vatandaşına değer vermeyene kim ne diye değer verecek?

Bu tür eylemlere hep kuşku ile bakmak gerekiyor.
Charlie Hebdo, karikatür katliamı neresinden nasıl bakarsanız bakın, haklı çıkaracağınız asla bir tarafı yok. 
Kaleme karşı silah!
Eleştirebilir, dava edebilir, protesto edebilirsiniz.
Ama bir katliam yarattığınız da asla haklı olamazsınız. Kan döküldüğünde kıyamete kadar bir kin ve nefretin nesnesi haline gelirsiniz.

Ben bu tür katliamları hep kuşku ile bakılmasında yarar var. Sonucu her iki taraf için ölümle biten eylemlere her zaman kuşku ile baktım.
Bir kere katliamı yapanlar öldürüldüğü için eylemin nedenini, niçinini, nasılını ve planlayıcıları, aktörleri, v.s… Delilleri ortadan kaldırılmış oluyor.
Çok sayıda sorulması gereken sorular açıkta kalıyor.
Özgürlükleri tehdit edenler, belki başkalarının çıkarına ortak, tetiğe basan çift parmak  olabilir… Ama önünde sonunda özgürlüklerimizden kaybediyoruz.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var