‘Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’ 15 Mayıs 2014 tarihinde çıktı. 31.12.2014 günü ise kanunun yönetmeliği resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Bu kanunun ve yönetmeliğin neler getirdiğine göz atalım.
Bu kanunun gerekçesi olarak tarım topraklarının miras yolu ile bölünmesinin önüne geçmek olduğu, Tarım Bakanı Mehdi Eker tarafından tarımsal üretimde 2013 yılında 17 milyar dolar kayıp yaşandığı açıklandı.
İştahı kabartan kayıp olan 17 milyar dolar söz konusu olduğunda yasanın amacının, gerçek niyetinin ne olduğu daha iyi anlaşılıyor. Bu yasa ile tarımda şirketleşmenin önü açılıyor. Köylülerin şirketleşmesi, tarımın tamamen büyük tekellerin eline geçerek ticarileşmesi, kapitalist çiftliklere ve büyük üretime dönüşmesi için gereken yasal düzenleme yapılmış oluyor. Geleneksel tarıma son verilmiş, küçük üretim yapan çiftçilerin sonu gelmiş olacak.
Endüstriyel tarım coğrafyanın demografik yapısını değiştirecek, nüfus hareketlerine sebep olacak, göçü artıracak, tarımdan sermaye birikimi sağlayacak şirketlerin eline geçecek. Köylülerin kente göçü daha da hızlanacak.
'Ülkemizdeki özel sermayeli bankaların toplam aktiflerdeki payı 1959-1964 döneminde %28, kamu bankalarının %67 dir.
2010 yılında bankacılık sektörüne baktığımızda, toplam aktiflerde kamu bankalarının payı %31, özel bankaların %52 ve yabancı sermayeli bankaların ise %13 olduğu görülmektedir.
1950 yılında Türkiye nüfusunun %75'i kısal alanlarda, %25'i kentlerde yaşamaktaydı. Günümüzde %80'i kentlerde ve geri kalanı kırsalda yaşamaktadır.
1980 yılında Tarım sektörü %26, Sanayi %19.3 ve Hizmet sektörü % 44 dür. 2010 yılında üretimin sektörel dağılımı ise, tarım sektörü %8.5, Sanayi %19.2 ve Hizmet sektörü de %61.7 dir.'
Bu istatiklerden görüldüğü üzere tarım nüfusu giderek azalmakta, ekonomi içindeki tarımın payı %10'ların altında seyretmektedir.
Kanunda Tarım arazilerinin büyüklükleri saptanmış, il ve ilçelere göre değişiklik gösteren farklı ölçeklerde tarım arazileri dört katagoriye ayrılmış: Sulak arazi, susuz arazi, dikili arazi ve seralar. Bu şekilde kategorize edildikten sonra her kategoride yer alan tarım arazilerin büyüklüklerine bakıldığında asıl sorun burada ortaya çıkıyor. Çünkü bu büyüklükte tarım arazisinin kaç kişide bulunacağı ayrı bir soru.
Peki sorun ne?
Şu: Eğer o il sınırları içinde sulak arazi büyüklüğü 100 dekar olarak belirlenmişse, sizin bunun altında bir araziniz varsa 100 dekar olacak şekilde araziye sahip olmanız gerekiyor. Yani şirketleşme şart koşuluyor. Aksi takdirde arazin, kentsel dönüşüm uygulamasında olduğu gibi, mahkeme yoluyla elinden alınıp istekli sermaye gruplarına, şirketlere satılacak!
Peki her yer tarım arazisi özelliği taşıyor mu?
Hayır!
Peki bu bölgelerde amaçlanan ne?
Önce köylüler tarımsal faaliyetten men ediliyor, sonra topraklarını terk ederek işsizleştiriliyor. Uygulamalarını son zamanlarda gördüğümüz üzere, meyve ve zeytin ağaçlarının katliamlarıyla maden tekellerine peşkeş çekilecek.
Köylüler topraklarını terk etmeden, şirketleşmeye mesafeli durup, kooperatifleşerek bu soruna bir çözüm yolu bulabilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder