Sayfalar
- Ana Sayfa
- Mortgage
- Konut Kredisi
- Refinansman Nedir?
- Kira Nedir?
- Sigorta
- Faiz Nedir?
- Fıkralar
- Kefillik Nedir?
- Arsa Payı Nedir, Nasıl Hesaplanır?
- Gayrimenkul Satış Vaadi Nedir?
- Tahliye Taahhütnamesi nedir?
- DEĞER ARTIŞ KAZANCI NEDİR?
- DOP (Düzenleme Ortaklık Payı) NEDİR?
- EMLAK-EMLAKÇILIK NEDİR?
- HACİZ YOLU İLE TAKİP NASIL YAPILIR?
- TAPU NEDİR ?
- Emlak Vergisi
- Sözleşme ve Şekil Şartı Nedir?
- ÖRNEK DANIŞMANLIK VE KOMİSYON SÖZLEŞMESİ
- Emlak Terimler Sözlüğü
Hakkımda
24 Kasım 2018 Cumartesi
Sizin imkansızlar listesinizde neler var?
'Zoru hemen yaparız, imkansız ise biraz zaman alır.' Fridtjof Nansen
Temelde insanların mizaçları, kimlikleri, inançları, kültürel ve sosyolojik gerçeklerine rağmen her işin üstesinden gelecekleri, bunun da eğitimle mümkün olduğu kabul edilir.
Eğitim bir süreç işidir ve zaman alır. Tabi bir de eğitimin niteliği önemlidir. Eğitim insanın sınırlarını zorlayarak bir nevi 'haddini' aşması olarak niteleyebiliriz.
Bu nedenle ağaç yaşken eğilir, eşek sıpa iken sevilir, denmektedir.
Belli bir yaşa gelmiş, düşünceleri kemikleşmiş, içinde yaşadığı toplumun ezberlerini ve önyargılarını, kalıplarını kendine fikir edinmiş insanları eğitmek çok çok daha zordur.
Bu önyargılar ve ezberlere karşı yeni bir fikir, düşünce, herhangi olması gereken bir iş böyle insanlar için imkansız, hatta imkansız ötesidir. Bu türler aynı zamanda kendi
aralarında ikiye ayrılarak farklılaşırlar. Bazıları mizaç üstünlükleri; gözükaralıklarıyla, girişkenlikleriyle korkusuzca, (bunlar argoda yırtık denen kimselerdir), biraz da arsız olarak, sonucunu pek düşünmeden veya dert etmeden her yere dalıp çıkar, bir iş yaptıklarında ise şişik egoları daha da balon yaparak kazandıkları moral üstünlükle böbürlenirler. Bunlar çok yaygın olmakla, eğitime de pek ihtiyaç duymayan,geleneksel ilişkilere bel bağlayan, 'nasıl olsa eğitim olmadan da bu işi yapıyoruz. Bizden önce de böyle idi, bugün de böyle' diyen ve benzeri konuşan tiplerdir. Bunlar içinde bazıları, işbitirici tipler, kendilerini ahlaki neden ve felsefelerle sınırlayanların aksine, her şeyin mübah olduğu düsturundan hareket ederler.
Diğer tipler ise eski köye yeni adet getirilemeyeceğini savunan, Amerika'yı yeniden keşfetmenin anlamsızlığı üzerine kafa yoran, sahip oldukları ezber ve önyargılarla başaracak veya başarılı olanların da enerjilerini aşağı çeken insanlardır.
Üçüncüsü ise eğitimle, kendi sınırlarını, yeteneklerini ve ne yapabileceğini keşfeden, yol ve yöntemi kendine göre özelleştirip başarıyı kendine kendine uygun formatladığı yoldan yakalamaya çalışanlardır.
Eğitim zoru başarmak içindir. Çünkü bugünün hayali yarının gerçeğidir. Bu nedenle her şey mümkündür, diye düşünmek çok daha olası hale gelir.
Sonra başardıkça şöyle deriz:
İmkansızı iste!
İmkansız sadece zaman alır.
Ya da,
Siz hayal edin biz gerçekleştirelim.
İmkansız sadece o an için imkansızdır. Şartlar sadece o an için uygun değildir. Bugün yapamazsanız yarın deneyin.
Bir şey bize neden imkansız gelir? Çünkü bilmediğimiz şeyin cahili olduğumuzu unuttuğumuzda, o konudaki cehaletimiz, bilgisizliğimiz bizim korkularımıza neden olduğu gibi bizde bir özdirenç oluşturur. Bilmediğimiz bir şeyi yapabilir miyiz? Başarabilir miyiz? Tabiki hayır! Bir işin bize zor gelmesinin nedeni bilgisizliktir.
Okumayan bir toplumun neferleri olarak korkularımız büyüktür. Korkularımız üzerinden yönetiliriz. Ve bizim için bir çok şey imkansız olur ve bize zor gelir. Başaranlara şehir
efsanesi, mitos, masal, hikaye olarak bakarız. Bilirsek, bizzat yaşarsak, görürsek, önümüze düşen, yolumuzu aydınlatan olursa başarı bize de yol olur, bize de yakın olur.
Clara’nın Yolculuğu kitabıyla 2010 yılında Le Grand Prix de l’Imaginaire (Büyük Hayal Gücü Ödülü) alan Fransız yazar Anne Fakhouri şöyle diyor:
“Hepimizin bir imkânsızlar listesi vardır. İmkânsız şeyler hayatımızı daha güzel kılar. Çünkü ancak onlar sayesinde mümkün olanlar gözümüzde değer kazanır.”
Sizin imkansızlar listenizde ne var?
Siz kendi imkansızlarınız ne kadar çok ise o kadar büyük korkular, bilinmezlik, belirsizlik ve karanlık içindesiniz demektir. Eğitildikçe, eğitiminizi güçlendirdikçe başaracak, başardıkça, imkansızlar listeniz küçülecektir.
Gayrimenkul Danışmanlarının da imkansızlar listesi vardır. Korkularını eğitemediğinde, yenemediğinde her şey ona zor ve güç gelecektir.
İster öğrenci, ister çalışan olun, her kim olursanız olun, sizin içinde geçerlidir.
Başarabilirseniz. Yeterince sabır gösterebilierseniz, başarabilirsiniz. Yeterince çılgın, yeterince normdışı, yeterince...
Bir ticari pazara tabi iseniz ancak sizi pazar koşulları sınırlayabilir.
'Olmasını isteyip de köşeye sıkıştığımız anlarda “imkansız” sözcüğü çınlar zihnimizde. Belki bahane ediyoruzdur, belki gerçekten imkânsızdır. Denemeden bilemezsiniz.'
Michel De Montaigne
İki güzellik bir arada
Ya üçüde olmasaydı
Mehmet Akif Ersoy'dan
Gezi Parkı
Ne Denilebilir!...
Gezi
Günün Fıkrası
1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.
O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.
Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.
Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...
Avukat 1
Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.
- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...
Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş
- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.
Papaz utana sıkıla mırıldanmış.
- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.
Avukat gülümsemiş.
- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.
Avukat 2
George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:
"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "
Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"
George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.
Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.
"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".
Avukat 3
Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:
“İki kere iki kaç eder?”
Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''
Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş
En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:
''Kaç olmasını istersiniz?''
Avukat 4
Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:
Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.
Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.
Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.
“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''
Avukat 5
Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:
“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”
Avukat açtı ağzını:
“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”
Görevli yerin dibine geçmişti.
Sadece:
“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.
Avukat onun sözünü keserek devam etti:
“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”
Günün Sözü
İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder