19 Ağustos 2014 Salı

Türkiye'nin Çıkmazı: IŞİD... Ve rehine krizi!


Çıkmazın adı IŞİD!



Amerika eskisi gibi operasyonlarını çok zorda kalmadığı sürece  bizzat kendi askerlerini kullanarak yapmıyor.Gelecekte sürekli karşılaşacağımız bir manzara olacak!
El Kaide, IŞİD, El Şebap, Boko Haram gibi örgütlediği, amacına ulaştıktan sonra veya amaca hizmet etmekte kusur ettiklerinde, ya da kontrolden çıktıklarında hizaya getirmek için arada sırada dövmeye çalışıyorlar. Hepsi bu!


Bu tür örgütlerin böyle bir riski de var! Yarattıkları canavarla başa çıkamamak gibi sorunları var! Çünkü her canavarın bir iktidar hedefi, planı var.

Şimdi Amerika bu 'yaramaz çocuğunu' dövmeye başlıyorsa IŞİD haddini biraz aşmış; dünya kamuoyunda yarattığı infial onu zor durumda bırakıyor olmasındandır. 
Bu insanlığın yüzkarası, korku ve dehşet tüccarları, hiçbir ahlaki kurala tabi olmayanlar, İslami referanslara vurgu yaparak ortadoğuyu kana bulamaktadırlar.

Bu devasa organizasyon hiçbir küresel-emperyalist gücün desteği olmadan yaşayamaz, bu coğrafyada kolay kolay barınamaz. 
Bu yüzden görünen hiçbir şey gerçeği yansıtmamaktadır.

Şimdi Ortadoğu'daki bu düz çizgileri kimse beğenmiyor.
Sykes-Picot'un 1916'da çizdiği düz çizgiler bugün delik deşik ve terbiye etmeye niyetli olanlar bu örgütleri doğurdular.

Formül şu:
Önce amaç için hedeflenen canavar yaratılır. Adı konulur.
IŞİD’in İsrail, ABD, Katar, Türkiye’nin içinde bulunduğu ülkeler tarafından örgütlenen bir proje olduğu bilinen bir gerçek.
Fakat bu canavar isteneni gerçekleştirmenin yanında dünya kamuoyu tarafından lanetlenecek bir görüntü de verir.
ABD artık ayyuka çıkan tepkileri dindirmek için göstermelik bir iki operasyon yapar.
IŞİD de ABD hedeflerine karşı saldırı başlatacağını söyler ve yapmaya çalışır.

Kamuyou bu yaratılan algıya inanır.
ABD, IŞİD’e karşıdır.
IŞİD, ABD’ye karşıdır, hatta antiemperyalisttir.


ABD; dünya kamuoyunu yarattığı bu canavara karşı olduğunu inandırmak zorundadır.
IŞİD; lider kadrosu efendisine hizmet emekle birlikte alt kadrolarını tatmin etmek için Amerikan karşıtlığına göz yumar.


Bu böyle olacağı gibi:
Amerika yarattığı bu canavarla yeniden bir manevra alanı bulup, hedefinde bu canavarın olacağı bir operasyon yapma olasılığı da plan dahilinde olabilir.
Meşru olmayan korku ve dehşet, dünya kamuoyu nezdinde itibar ve saygınlığını kaybetmiş olanların aradığı bir şeydir. Saygınlığını yitirmiş emperyalist ülkelerden yardım istemek, yardım beklemek zorunda kalan halkların güvenini kazanmak içindir.
Korku ve dehşet ne kadar insanın kanını dondurursa 'meşru' şiddete görev düşer!

Emperyalist ülkelerin mantığı bir Aristo mantığı yada karatavuk mantığı gibi çalışmaz. Ama onlar kamuoyunun mantığının bu şekilde çalıştığını düşünür ona göre algı yaratırlar.
Dostun da düşmanın da yanında yer alır. Kiminle hangi kulvarda nereye kadar koşacaklarını iyi bilirler.
Kimi zaman IŞİD ile kimi zaman Peşmerge ile Coğrafyaya baktığımızda bu organize, örgütlü, insanlık dışı uygulamalarıyla tarihe geçen IŞİD'in Türkiye'nin sınırından başka kullanacağı bir giriş çıkış kapısı var mı?

Yok! Yok ama Amerika bunu biliyor?
Biliyor da bugüne kadar neden sesini çıkarmadı?
Ya da müttefiki ondan bağımsız bir politika mı yürütüyor?
Amerika danışıklı döğüş ile bir kaç hedefi vurduğunda bile Türkiye bu tarihin gördüğü ve her şeyi islam adına yaptıklarını söyleyen en kanlı, en vahşi örgütü bile kınama gereği duymadı.
Basın IŞİD'in nasıl örgütlendiğini yazdı.
Ürdün'de Amerika, İsrail, Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye'nin işin içinde olduğu söylendi.


Başından beri gerek ulusal gerekse uluslararası basında IŞİD ile ilgili bir çok haber çıktı.
Türkiye'de eğitim gördükleri, her türlü techizatı ve ihtiyaçlarını Türkiye'den karşıladıkları, yaralı IŞİD üyelerinin Türkiye'deki hastanelerde tedavi olduğu, trafik cezası almayacak kadar dokunulmazlık sahibi oldukları, kampları, lojistik desteği  yazıldı, çizildi.
IŞİD üyeleri bunları saklamaya bile gerek görmüyor.

Her şey bu kadar ayan beyan iken iktidar 3 maymunu oynuyor.
 ‘IŞİD terörist değil siyasal bir örgüttür’ dediler.

Artık mızrak çuvala sığmayınca bir iki çatlak sesten açıklama gelir.
‘IŞİD, bizim medeniyetimize ait değildir’
Bu böyle olduğu halde, her şey bu kadar net, açık, ayan beyan ortada iken Türkiye bu rolünü neden hep gizleme gereği duyuyor?

Fuatavni'ye göre Musul'daki elçilik binasından alınan rehinelerle ilgili, IŞİD ile pazarlık yapılıyor. El Kaide militanları ile değiş tokuş edilecek! Bu da şova dönüştürülecek!
Türkiye bu konuda bu kadar etkisiz ve eli kolu bağlı mı acaba?

Neden IŞİD elemanları Türkiye'de cirit atarken, istedikleri her şeyi yaparlarken IŞİD bu kadar pervasızlık yapıp elçilik görevlilerini rehin alıp pazarlık konusu yapabilir?
Besle kargayı oysun gözünü!
Dışarıdan böyle görünüyor. En azından algı böyle!
Bunun ancak iki nedeni olabilir!

Birincisi: Türkiye bu krizi bizim bilmediğimiz bir şekilde içerde kamuoyu yaratmak için farklı planlar peşinde koşarak çözmeye çalışıyor. Bu çok uzak bir olasılık görünüyor.
İkincisi ve en vahimi ise Türkiye'ye bir rol biçilmiş olması...

'Senin Sünniler üzerinden burada bir hesabın var. Gel sen de dahil ol'
IŞİD'e sınırını aç! Besle bak! Tedavi et! Techizatını sağla! Ama gerisine karışma! Senin görevin bu kadar!

Her iki durumda da Türkiye uzun süre içinde bu işten zararlı çıkacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok!
IŞİD ile haritadaki sınırları değiştirmeyi hedefleyenlerin, kullananların elini yakacak gibi görünüyor?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var