19 Ekim 2014 Pazar

Kadını şiddetten kurtarmanın bir yolu var!

Kadını şiddetten kurtarmanın bir yolu var!



Geçen gün komşularımız basit bir sorun;sofra bezi silkeleme yüzünden birbirine girdi.
İşin ilginci karısını sokak ortasında tekme tokat döven adam karısına bir başkasının müdahalesi karşısında 'Kadına el kaldırılmaz' diye bağırmasıydı.
Bana yalan söyleyenden nefret ederim, diyen adamın yalan söylemesine benziyordu.
Kadını kendi mülkü görünce; kendisinden başkasının şiddet uygulamasına tahammül edemiyor.
Mülkiyetin muhafazası gibi hukukta bir kural var.
Erkek kadını mülkiyetin muhafazası kapsamında, evlilik sözleşmesini de noter sözleşmesi olarak görüyor. ‘Nikah bir nevi bal gibidir. Kadın kocasının cariyesi gibidir.’
Erkeğin cariyesi!

Kadın sizin mülkiyetiniz ise bu size, bir mal gibi baktığınız, hırsızların iştahından onu koruyacak kollayacak, saklayacak,
hapsedeceğiniz, üretimden dışlayıp, dört duvar arasında kapatacağınız, dış dünya ile temasını kesebileceğiniz bir hak tanıyor. Asıl trajik olan da kadının kendisine biçilen bu role inanması ve kabul etmesi...
Bu bir kadını rehin alma kültürü…
Mülkiyetin muhafazası, ipotek ve haciz, rehin alma türü olarak kadınlar üzerinde her çeşidi farklı bir biçimde kullanılıyor. Köle olarak satılmasından,cariye olarak bakılmasından, kadının adı yok’a kadar…

Gelelim asıl konuya…
Mahallemizde iyi şeyler de oluyor.
Gerçekten uyanık, bilinçli, çağdaş bir insanın yapması gerekeni yapan bir annenin yaklaşımına tanık olduk.
Kızı bir delikanlıyı sevmiş. Nişanlamışlar! Her şey buraya kadar normal görünüyor.
Fakat ters giden bir şey var!
Damat adayı nişanlandıktan sonra nişanlısını sahip olunacak bir obje, edinilmiş bir mal gibi görme, mülk edinmenin bir başka biçimi gibi görmeye başlıyor.
Kızın her şeyine karışıyor, baskı uyguluyor. Kendi mülkü gibi gördüğü için onun bağımsız bir birey, özeli olamayacağını, bağımsız bir irade gösteremeyeceğini, özgürlük diye bir şeyi olamayacağını düşünerek her şeyine müdahale ediyor. Kızın psikolojisi bozuluyor.
Onun üzerinde hak iddia etmeye çalışıyor. Mülkiyetini muhafaza etme içgüdüsüyle hareket ediyor.
Daha şimdiden kıza hayatını çekilmez kılmaya başlıyor.
Kısaca kız huzursuz! Neredeyse pişman ama bir yandan da gelinlik giymek istiyor. Tam karar veremiyor. Evlenince düzeleceğini düşünüyor.
Kızın annesi durumu fark ediyor.
Kızıyla konuşuyor.
Fakat etkili olamıyor.
Damadı çağırıyorlar.
Bu arada salon tutulmuş. Davetiyeler dağıtılmış. Düğüne bir kaç gün var.
Kızın annesi her ikisini de bir psikologa götürüyor.

Psikolog her ikisini de dinledikten sonra 'Bu evlilik mümkün değil! Yürümesi imkansız!' Diyor.

Sonra...

Her şey iptal!

Olası bir kadın cinayetinin önüne geçilmiş oluyor.
Anneyi de kutlamak gerekiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var