17 Aralık 2014 Çarşamba

Kentsel Dönüşüm yeni bir meslek yarattı: Arabuluculuk!



 

Ülkemizde bir mevzuat hazırlanırken halkı ilgilendiren bir çok konuda halkla veya çıkacak kanunu ilgilendiren ilgili uygulamacılarla yeterli seviyede ve eşitlikçi ortamlarda bir ön hazırlık yapılmıyor ne yazık ki.

Zaman zaman bazı çalıştaylar yapılsa da bu çalıştaylara davet edilenler bakımından da her kesimin temsilcilerini genel olarak görmek mümkün olmuyor. Hal böyleyken uygulamaya nazaran yeterli olgunluğa erişmemiş veya o olgunluğu karşılayacak nitelikli alt yapı oluşmamış olduğu halde kanun veya yönetmelikler çıkabiliyor. Böylece göç gide gide düzeliyor ama öte yandan da yıka döke ilerliyor...

Kentsel dönüşüm de işte böyle göç giderken düzelir mantığı ile yola çıktı. Kah yıka döke hasar verdi maliklere kah yıkıp dökmediği için zarar verdi. Afet riskini azaltmak için çıkarılan bir kanun genel olarak kentsel dönüşüm kanunu olarak anıldı ve yapılan uygulamaların esasen yerinde dönüşüm uygulamaları olmasına rağmen kentsel dönüşüm olarak nitelendirilmesine sebep oldu.

Netice olarak gelinen noktada yepyeni bir kentsel dönüşüm algısı var ve biz de buna alıştık, sevdik kanıksadık. Şimdi bir binayı tek başına yıkıp yapınca “yerinde dönüşüm”, bir çok parsel veya adayı birleştirip, bölge veya mahalle çapında bir yıkım ve yapım olunca “kentsel dönüşüm” diyoruz.

Şimdilerde imar hakkı transferi hakkında yapılan çalışmaları da böyle eksik buldum ve son tahlilde algısı nasıl yerleşecek pek de emin değilim. Şimdilerde bir de bina tamamlama sigortası konusu çıktı ki aynı muallak haller bu hususta da geçerli...

İşte uygulamanın yaratacağı sorunlar göz önüne alınmaksızın çıkarılan kanunlar yüzünden kentsel dönüşüm de doğrudan veya dolaylı olarak her gün yeni bir tür sorunla karşılaşıp, insanları mutlu edeceğine mutsuz etmeye devam ediyor.

Bu hukuki sorunlar elbetteki çözümsüz değiller. Hele ki iyiniyet olursa hukuki sorun bile yok denilebilir ama ya iyiniyet yoksa?

Bu durumda insanlar üzüm yemekten ziyade bağcı dövmek kabilinden davranışlarla artık hukuku kötüye kullanmaya başladılar. Bu da, ya süreçleri uzatıyor ya bir sürü israfa sebep oluyor. Bazen firmaların batmasına, bazen insanların evli iken evsiz kalmasına sebep oluyor.

İşte tüm bunların, hukuk davaları dışında hızlı kesin ve etkili bir çözümü daha var. O da “ARABULUCULUK”!

Arabuluculuk Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra, tıpkı avukatlık gibi yep yeni bir meslek olarak karşımıza çıkan “arabuluculuk”, ticari davalarda ve kentsel dönüşüm ile ilgili davalarda bir can simidi olacak nitelikte bir müessesedir. Gelgelelim ne yazıkki bu hususta yeterli adımlar atılmıyor.

İmar Hukuku, Gayrimenkul Hukuku ve İnşaat Sektörünü iyi bilen “arabulucu” yetki belgesine sahip hukukçuların gözetiminde tarafların avukat veya temsilcilerinin katılımı ile daha hızlı alınan kararlar sayesinde mahkemeler kadar malik ve müteahhitlerin de yükleri hafifleyecektir.  Arabulucu huzurunda yapılan bu anlaşmalar aynı zamanda icra edilebilirlik şerhi koyularak “ilam” yerine de geçebilmektedir.

Taraflar kendilerini bir hukukçu nezaretinde ifade edebilecekler, gerekirse birlikte gerekirse ayrı ayrı olmak üzere arabulucuya isteklerini ifade edebilecekler. Herne kadar Arabulucu’nun mahkeme gibi şahit dinleme veya bir kurumdan belge isteme gibi yetkisi olmasa da, faaliyete katılan tarafların kendi sundukları belgeleri elbetteki hazırlayacağı arabuluculuk faaliyet belgesinde değerlendirebilecektir. Örneğin teknik şartnameler üzerinde taraflar kendi temsilcileri ile örneğin mühendislerinin ve aukatlarının  sunduğu çalışmalar ile Cezai şartlarını, taleplerini v.s. daha özgürce belirleyebilecekler. İpoteklerin ve feklerinin tesisini de bunları kurmak ve kaldırmak için yetkilileri de kendi belirledikleri şartlar içerinde mahkeme ilamı vasfında bir belge ile resmi bir hale getirmiş olacaklardır.  

Çünkü tarafların Arabulucu huzurunda anlaşması halinde konuya ilişkin arabulucuk faaliyeti kaleme alınarak ilgili mahkemede icra edilebilirlik şerhi koyularak, mahkeme ilamı vasfı ile yürürlüğe koyulabilmektedir.

Ancak ne yazıkki bu müessesenin iyi tanınmaması nedeniyle insanlara kabullendirilmesi pek de kolay olmuyor. Gayrimenkul ve Kensel dönüşüm üzerinde çalışan biri olarak  olarak canı gönülden inanıyorum ki, bir kaç öncünün bu uygulamayı benimsemesi ile kentsel dönüşümün önündeki, duygusal(!) konulara takılmış sorunlar bile hızla çözülecektir. bu tarz davalara bakan hakimlerin bu davaları evvela arabulucuğa yönlendirmelerini temenni ediyor ve tüm taraflar açısından daha faydalı görüyorum.  Demirbağ Hukuk Ofisi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var