8 Şubat 2013 Cuma

 Sağlık yerlerde!

Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi çocuk acilde yaşanan rezalet, sağlıkta dönüşümün son göstergesi oldu. Çocuk acil bölümünde 2, 3, hatta 5 çocuk, küçücük yataklarda birlikte yatırılıyorlar. 5 gündür acilde tutulan ve iyileşmeyen bebekler var.  Henüz 1-2 yaşındaki bebekler, yerlere kurulan yataklarda tedavi görüyor. Değil hasta çocukların, sağlıklı yetişkinlerin bile hasta olarak çıkacağı bir ortamda bebekler ve çocuklar tedavi edilmeye çalışılıyor.
Serviste, yeni gelen hastaları, acil durumdaki bebek ve çocukları alacak yer yok. Hasta bakıcılar bu duruma “Yerlere battaniye serelim madem, çocukları oraya yatırırız” diyerek isyan ediyor. Yerlerde yataklar, odalarda yürüyecek yer kalmamış. Çocukların yanındaki anneler, “Dün gelseydiniz daha beterdi buralar” diyor.
‘HER YER PİSLİK İÇİNDE’
Rezalet bir odaya tıkıştırılan çocuklarla bitmiyor.  Tuvaletler pislik içinde… Salon, yataklar, hiçbir yerde ‘hijyen’den eser yok. Salonda havalandırma olmadığı için sıcak ve havasız. Aileler özellikle tuvaletlerden şikayetçiler ve durumun bir an önce gündeme getirilmesini istiyor. Çaresiz oldukları için burada olduklarını anlatıyorlar. Gerekçe ortak:  “Diğer yerler de aynı. Başka çaremiz yok.”
Anne Demet Demirbaş yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Bir hafta önce çocuğumu bir tıp fakültesi hastanesine götürdüm. Orası tam bir rezillik, ne bir ilgi var ne bir hizmet. İdrar istiyorlar, 200 metre uzaklıktaki laboratuara defalarca götürüp getiriyorsun. İlk kez çocuğumu bu hastaneye getirdim, doktorlar ilgileniyor, hemşireler de, onlarda bir sıkıntı yok fakat temizlik bakımından durum çok fena. Bir yatakta üç çocuk yatıyor, çocuklar daha da hasta oluyor. Tam bir enfeksiyon ortamı. Temizlik yapsalar da yetersiz. Devletin bu kadar duyarsız kalacağını hiç düşünmüyordum. Topladıkları o kadar para, verdiğimiz vergiler nereye gidiyor hiç bilmiyoruz.”  
3 GÜNDÜR HASTALIĞIN SEBEBİNİ BULAMADILAR
Anne Cansu Doğan’ın anlattıkları da farklı değil: “Ben çocuğumu pazar günü getirdim, havale geçirmiş. İlk başta ilgilendiler şimdi hastalığın sebebini bulamıyorlar. Belinden su almak istediler ben izin vermedim. ‘Menenjit geçirmiş olabilir’ diyorlar. Beyin bölümüne gönderdiler, beyninde hiçbir sorun çıkmadı. Hala ‘kanında mı iltihap var, kulağında mı iltihap var’ bulamadılar. Benim çocuğum yatakta tek yatıyor ama altımızda bir çocuk, sağımızda solumuzda bir çocuk. Dip dibe, yerler de pislik içinde, çocukları tedavi etmeye çalışıyorlar.”
‘HABERİ YAPAMAZSINIZ’
Duruma ilişkin görüşlerini almak için aradığımız Hastane Yöneticisi Prof. Dr. Osman Güler’in sekreteri ise Güler’in hastanede olduğunu fakat görüşmeye uygun olmadığını söyledi. Sekreter, “Haber yapmak için yetkiyi kimden aldınız siz? Biz bu haberin yapılmasına izin vermiyoruz, haberi yapamazsınız?” diye çıkışmayı da ihmal etmedi.

SES: PARALARI OLMADIĞI İÇİN  TERCİH EDİYORLAR
SES Ankara Şube Örgütlenme Sekreteri Fatih Toksöz, çocukların acil serviste yaşadığı bir rezaleti, sağlık çalışanlarının da fazlasıyla yaşadığını söyledi. Buradaki sağlık emekçilerinin haftada 56 saatten fazla çalıştıklarını belirten Toksöz, hastanede ciddi bir eleman sıkıntısı yaşandığına dikkat çekti. Toksöz; “Sağlıkta şimdiye kadar yapılan sadece, performans sistemi eklenmesi oldu. Çocuklar bu performansla iyileşemeden gidiyorlar. 5 gündür acilde bulunan bir hasta çocuk olabilir mi sizce? İnsanlar acili paraları olmadığı için tercih ediyorlar ama yine para ödemek zorunda kalıyorlar ve iyileşemiyorlar. Yani acil servis de çözüm olmuyor. Piyasa mantığı ile hastane yönetilirse böyle olur” dedi.

ATO: ÇOCUKLAR İÇİN TEHLİKELİ
Ankara Tabip Odası (ATO) Başkanı Özden Şener de acil servislerin yoğunluğunun nedeninin vatandaştan alınan katkı payları olduğunu söyledi. Vatandaşın çocuğun süt parasından kesip katkı payına yatırmamak için acilleri seçtiğini ifade eden Şener, “Buralar çocuk hastalar için ayrıca problem. Çocuklar her tür enfeksiyona açık. Onlar için buralar çok tehlikeli” dedi. Doktorlara, acillerde günde 100 hastaya bakma görevi verildiğine dikkat çeken Şener, bunlar arasında ölümcül hastaların da olduğunu belirtti. Şener, bir doktorun en fazla 15 ya da 20 hastaya bakması gerektiğini, bunun hem doktorlar hem de hastalar açısından insani bir şart olduğunu söyledi.

ÇALIŞANLAR DA ŞİKAYETÇİ
Salona giren çıkan belli değil, hasta bakıcılar çaresiz ve güçleri yetmiyor. Bu durumun hep böyle olduğunu anlatıyorlar. Hasta bakıcılar bu duruma “Yerlere battaniye serelim madem, çocukları oraya yatırırız” diyerek isyan ediyorlar.(Ankara/EVRENSEL)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var