31 Mayıs 2014 Cumartesi

Taksim'de polis ablukası; Gezi Parkı kapatıldı

Taksim'de polis ablukası; Gezi Parkı kapatıldı


Gezi direnişinin yıl dönümünde polis Taksim'i abluka altına almaya sabahın erken saatlerinde başladı.
İstanbul'a bir çok ilden uçakla polis getirildi.
Türk Hava Yolları'ndan kiralanan uçaklarla Sinop, Ordu, Samsun, Giresun, Çorum, Kırşehir, Nevşehir, Kastamonu, Elazığ, Bingöl, Mardin'den İstanbul Atatürk Havalimanı'na gelen polisler, buradan otobüslerle görevlendirildikleri yerlere hareket etti.
Bu arada Atatürk Havalimanı'nda görevli 200 polisin de Gezi parkı çevresinde görev yapacağı öğrenildi.
Saat 09.30'dan itibaren polis ekipleri Taksim'e otobüslerle gelmeye başladı. Meydanda itfaiye ve belediye araçları da hazır bekletiliyor.
Beşiktaş ve Şişli'de de çok sayıda polis göze çarpıyor.
Polis, Gezi Parkı'nı saat 10.50 sıralarında vatandaşlara kapattı. (EVRENSEL HABER MERKEZİ)

30 Mayıs 2014 Cuma

Gezi leke tutmaz!




Gezi leke tutmaz!


Yarın Gezi’nin yıldönümü…

Gezi belki dünyada bir örneği olmayan, adından dünyanın bahsettiği büyük, kitlesel bir eylem…

Gezi sarstı, silkeledi, korkuttu, etkisi muazzam oldu. Uyku bu kadar ağır olunca uyanmak da Gezi gibi oluyor!

Uykusu ağır olan Gezi gibi uyanır! Uykusu ağır olanın Gezi’si büyük olur! Diyebiliriz.

Yaptıkları hukuksuz, haksızlıklarla toplumda öfke biriktirenler, sandıktan çıktık istediğimiz yaparız, diyenler(Bu arada Sisi’de sandıktan çıktı. Duyurulur!), Gezi’nin meydana gelmesine neden olanlar, kısaca korkuya kapılanların Gezi’nin büyüklüğüne gölge düşürmeleri, itibarsızlaştırmaları, küçük düşürmeleri için ellerinden gelen ne varsa yaptılar, yapmaya devam ediyorlar.

Akşam sabah yatıp kalkıp Gezi’nin iktidar dan şu yada bu şekilde nasiplenenler ‘Darbe’ sözcüğünü dillerinden düşürmüyorlar.

Darbe!

Bunlar bir 28 Şubat gördükleri için sanıyorlar ki kendilerine yönelik her eylem her gösteri  ‘darbe’dir.

Kendi yaptıklarından biliyor olmalılar. Ergenekon’da gerçek suçlular ellerini kollarını sallayarak gezerken, düzmece,uydurma delillerle yapılan yargılamaya kendileri ‘kumpas!’ dediler.

Bunu 1980 Darbesinden biliyoruz. Her darbenin büyüklüğü böyle olmayabilir ama mantığı aynı. Sizin darbelere karşı tavrınız iyi bilinir. Yeterki darbe kendinize karşı olmasın! O zaman hep 28 Şubat’tan bahsedersiniz!

Darbenin unsurları vardır:

Darbenin bir planı olur.

Darbenin organize silahlı güçleri olur.

Darbenin kurmayı olur.

Darbenin örgütü olur. V.s… V.s… Öyle eliniz kolunuzu sallayarak, düğüne, çarşıya, pazara gider gibi darbe yapmaya gidemezsiniz. Gezi’ye darbe diyerek bütün dünyanın aklıyla dalga geçiyorlar.

Polis kaynaklarına göre 3,5 milyon, kimi kaynaklara göre de 7 milyon ‘darbec(!)’ insan Taksim Gezi’ye giriş çıkış yaptı. Kendiliğinden sokağa dökülmüş, birbirleriyle yolları kesişmeyenler bir araya gelmiş, sağcısı solcusu, dindarı… Siz bundan bir darbe çıkaracaksınız! Soros’un milyonlarca dolar akıttığı Ukrayna’yı anlarız!

Gezi oldu: Darbe! 17 Aralık, 25 Aralık: Darbe!

Darbeler geçer yolsuzluklar baki mi kalır? Darbe, diyerek haksızlık, hukuksuzluk, yolsuzluk perdelenemez!

Televizyonlarda izledim. Köşe yazarları yakılan yıkılanları darbeye  örnek veriyorlar!

Bu anayasal bir gösteri hakkıydı ve bu anayasal hakkını barışçıl yoldan kullanan insanlar dünya kamuoyunun takdirini kazandılar.

Anayasal, barışçıl gösteri hakkını kullananların üzerine tomalarla tonlarca zehirli su püskürtüldü. Tonlarca zehirli gaz atıldı.8 kişi öldü. Onlarca insanın gözü çıkarıldı. Binlerce insan yaralandı…

Kitabi olarak hemen hemen her dinde şu var: Biri size bir tokat attığında öteki yanağınızı çevirin!

Kitlelerden böyle kölece bir itaat bekleyemezsiniz. Siz bu ahlakın savunucuları olarak hayatın pratiğinde bunu başkaları için ister ama söz konusu kendiniz olduğunda kıyameti koparırsınız. Biri gözünüzü çıkardığında aslında öteki de fazla geliyor, onu da çıkarın diyemezsiniz.

Onlara herkesin bildiğini sormak gerekir. Siz hiç Madımak Oteli cayır cayır, üstelik içinde insanlar varken yakıldığında siz çıkıp bu vandallar oteli yaktılar, dediniz mi? O günkü koalisyon hükümeti bu bir darbedir, dedi mi? O gün bu vandallığı yapanların 12 avukatının iktidar partisi milletvekili olduğunu biliyorsunuzdur.

Çorum’da, Malatya’da, Maraş’ta yakılan yıkılanların haddi hesabı yoktu. Öldürülmek sizin için zaten bir anlam ifade etmiyor.

Gezi darbe ise; bu darbenin ilişkleri nerede? Örgütü nerede? Arkasındakiler nerede? Belgeleri nerede?

Sonuç! Gerçekler er geç açığa çıkar, yalanlar yakayı ele verir!

Gezi leke tutmaz! Zırva tevil götürmez!

Hayber Gürsoy 

Radikal haber yaptı. Müze El Koydu.



Radikal haber yaptı. Müze El Koydu.
Radikal'in dünkü manşetinin ardından müze arkeologları 3. köprü güzergâhına gitti. Güzergâh didik didik aranacak ve hafriyat çalışmaları arkeologlarca denetlenecek. Kültür varlığına rastlanılması halinde kurul kararı doğrultusunda Yenikapı'daki gibi kazı başlayacak. Elde edilecek bulgulara göre belli noktalarda güzergâh değişikliği de olabilir.
Radikal’in dün duyurduğu Kuzey Marmara Otobanı ve 3. Köprü projesi ile ilgili 2 günlük yüzey araştırmasında çıkan eserlerin sahipsiz bırakılması büyük yankı uyandırdı. Uluslararası finans kurumlarından kredi bulmak amacıyla hazırlanan ÇED raporunda belirlenen kültür varlıklarından İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin ve koruma kurullarının haberinin olmadığını, Yenikapı’da arkeolojik kazılarında olduğu gibi projenin uzaması riskine karşılık müzenin devre dışı bırakıldığını duyurmuştuk. 2 günlük yüzey araştırmasında bile çok sayıda paleolitik dönem, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait eserler bulunduğuna dikkat çekmiştik.
Haberimizi ihbar kabul eden İstanbul Arkeoloji Müzesi köprü güzergâhının yapıldığı alana 3 kişilik arkeolog ekibi gönderdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da onayı alınarak başlatılan incelemede güzergâh boyunca bağlantı yolları ve moloz döküm sahalarında arkeologlar yüzey araştırması yapacak. Aynı zamanda hafriyat yapılan alanları da inceleyecek olan arkeologlar kültür varlığı tespit edilen yerlerde makinelerini durdurup gelinen noktayı bir rapor halinde ilgili kültür varlıkları koruma kuruluna bildirecekler. Yüzey araştırması sırasında tespit edilen mimari yapı ya da kültür varlıklarında yine ilgili koruma kurulunun vereceği karar doğrultusun da sondaj kazılarına başlanılacak. Bilimsel arkeolojik kazı durumu ise koruma kurulununun vereceği karar ile yapılabilecek. Güzergâhın 1 ve 3. derece sit alanlarından geçen bölgeleri ile etki alanındaki araziler de incelemeye tabi tutulacak.

Ne yapılacak?

1. derece sit alanı olan güzergâhının Silivri ve Çatalca hattında İnceğiz Mağaraları, Maltepe Antik Nekropolü ve Yerleşim Alanı ile Anastasius Surları ekibin ilk inceleme yapacağı alanlar olacak. Ispartakule Spradon Antik Kenti (1. ve 3. derece arkeolojik sit alanı içinde güzergâhın geçtiği noktalar belirlenecek ve burada kurulun vereceği karar doğrultusunda sondaj kazıları gerçekleşecek. Yine Çatalca İğneağzı, 1. derece doğal ve 2. derece arkeolojik sit alanı içinde kalan Kartepe (Umurtepe) Mağara ve Antik Taş Ocağı da arkeologların incelemesi gereken önemli alanlar olacak. 1. derece arkeolojik sit olan Arnavutköy’deki Filiboz Antik kentinin de incelemeye tabi tutulacak önemli yerlerden biri olduğu belirtiliyor. 

İnşaat durur mu?

Yaklaşık 114 km’lik güzergâh üzerinde çok sayıda sit alanı olduğu biliniyor. Aynı zamanda 2 günlük yüzey araştırmasında bile dudak uçuklatan cinsten arkeolojik veriler elde edildiği gerçeğine bakarak inşaatın duracağını söylemek yanıltıcı olur. Bazı noktalarda belki de güzergâh değişikliğine gidilebilir. Çünkü müze arkeologlarının 2863 sayılı yasa kapsamında bir kültür varlığına rastlaması durumunda bu durumu ilgili koruma kuruluna bildirecekler. Kurul önüne gelen rapor doğrultusunda kararın verecek.
Bu tür hallerde kurullar bazen sondajın derinleştirilmesini ve alanda daha fazla sayıda sondaj açılmasını istedikleri oluyor. Çıkacak kültür varlığının niteliği ölçüsünde bilimsel kazılara devam ya da tamam kararı yine kurullarca verilecek. Arkeologların bu çalışmaları bazen haftalar hatta aylar alabilir. Saha bilimsel çalışmalar tamamlandıktan sonra inşaat yapan firmaya terk edilir. Henüz müze arkeologları sahaya yeni gitmişken, inşaat duracak ya da yavaşlayacak gibi bir tahminde bulunmak zor. Arkeologların çalışmadığı güzergâhta yol çalışmaları devam ederken, arkeologların işlerini bitirdikten sonra o alanlara girilmesi de çalışma süresine etki etmeyebilir. Ancak ek maliyet getireceği kesin.

‘Dudak uçuklatan’ liste TBMM’de

CHP İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için soru önergesi verdi. işte o sorular:
Önergeye konu olan iddialar doğru mudur? Bakanlığınız bu konuda bir araştırma yapacak mıdır?
3. boğaz köprüsü inşaatı başlamadan önce, bölgede olabilecek tarihi eserlere ilişkin herhangi bir çalışma yapılmış mıdır? Yapılmamış ise İstanbul gibi dünyanın en önemli ve tarihi metropollerinden birinde bu çalışma neden yapılmamıştır? Yapılmış ise sonuçları nelerdir?
Bakanlığınızın veya herhangi bir biriminin, köprü inşaatını yapan firmanın aldığı raporun ‘Arkeoloji ve Kültürel Miras’ başlıklı kısmında yazanlardan haberi var mıdır? Varsa ne yapılmaktadır?
İddialar üzerine herhangi bir araştırma yaptırdınız mı? Yaptırdıysanız sonuçları nelerdir?
Eserlerle ilgili, en yakın müze veya koruma kuruluna haber vermeyerek inşaata devam eden firmayla ilgili ne gibi yaptırımlar uygulanacaktır?
Müzeye haber verilmemesi durumunda, koruma kurullarının harekete geçebileceği gerçeğinden hareketle koruma kurulları köprü inşaatının olduğu güzergâhta bulunan tarihi eserlerle ilgili çalışma yapacak mıdır?
Dünyanın herhangi bir gelişmiş ülkesinde, böyle bir olay yaşandığında gündem değişir, sorumlular gereğini yapar. Bu işte sorumluluğu olanlarla ilgili ne gibi işlemler yapılacaktır?

ÖMER ERBİL
Radikal

Guardian: Gezi korku duvarını yıktı, Türkiye'ye dayanışmayı öğretti

 
Guardian: Gezi korku duvarını yıktı, Türkiye'ye dayanışmayı öğretti
İngiliz Guardian, Gezi'yi 'Erdoğan'ın giderek artan otoriterliğine karşı bir isyan' olarak yorumladı,
İngiliz Guardian gazetesi Gezi Parkı protestolarının birinci yıldönümüyle ilgili haberinde, olayların ülkede yeni bir dayanışma duygusu yarattığını yazdı. Gazeteye konuşan feminist aktivist Mehtap Doğan, polisin sert müdahalesinin protestocuları caydırmadığını belirterek, "Gezi korku duvarını yıktı" diyor.
Haberde, "Hükümetin ödün vermez tavrı ve polisin sert müdahalesi protestoların kısa sürede tüm ülkeye yayılmasına neden oldu. Bir çevre hareketi, ülke liderinin giderek artan otoriterliğine karşı bir isyana dönüştü" ifadesine yer verildi.

BBC Türkçe'nin haberine göre gazete, Türk Tabipler Birliği'nin verilerine dayanarak protestolarda sekiz kişi öldüğünü, 8,000 kişinin yaralandığını, 104 kişinn başından ağır darbe aldığını, 11 kişinin de, çoğu polisin kullandığı plastik mermiler sonucu, birer gözünü kaybettiğini aktarıyor.

'KORKU DUVARI YIKILDI'
Hükümetin "alışveriş merkezi planlarından vazgeçtiğini ancak hızla muhalefeti bastırmaya yöneldiğini" savunan gazete, "protestolara destek verenlerin, bunların haberini yapanların, hatta Twitter'den protestolarla ilgili mesaj atanların işlerini kaybettiğini, yüzlerce kişinin yargılandığını" kaydediyor.

Gazete, suç işlemek için örgüt kurmak suçlamasıyla yargılanan ve 29 yıla kadar hapsi istenen Taksim Dayanışması üyesi 63 yaşındaki Mücella Yapıcı'nın 'Gezi Parkı daha bir başlangıç" dediğini aktarıyor.

Guardian'a göre Yapıcı, "Haziran'da yeni bir dayanışma doğdu. En önemlisi, insanlar maruz kaldıkları adaletsizliğe ve kendilerine karşı işlenen suçlara karşı seslerini yeniden yükseltmeyi öğrendiler. Gezi demokraside bir derstir" diyor.

Haber şöyle devam ediyor:

"Protestolardan bir yıl sonra, yazdaki isyanın hayaleti, giderek artan bir şekilde dersi almamış gibi görünen Başbakan'ın üzerinde dolaşıyor. Erdoğan yolsuzluk iddiaları karşısında ülkeyi kendisine sadık olanlar ve hainler olarak bölme stratejisine yöneldi. Polis ve yargıyı karşıt görüşlülerden arındırdı. Güçler ayrılığını zayıflatacak yasalar çıkardı."

"Muhalefeti bastırmak için medya üzerindeki baskı artırıldı. Twitter geçici olarak kapatıldı, YouTube'a Türkiye 'den hâlâ erişim yok. Erdoğan hâlâ 'Gezi provokatörlerini' Türkiye'ye karşı komplo içinde olmakla suçluyor."

Antropolog gazeteci Ayşe Çavdar da, "Gezi siyasetin temellerini ve dilini kökünden değiştirdi" derken, protestolar sırasında gönüllü olarak çalışan İncilay Erdoğan adlı bir doktor ise Gezi olaylarının farklı etnik ve dinsel gruplarla farklı sınıflardaki insanların daha fazla dayanışmasını sağladığını belirtiyor.

Radikal

Ataköy tapeleri: Çuvalla para aldık önlerini kesmeyelim

 

Ataköy tapeleri: Çuvalla para aldık önlerini kesmeyelim

17 Aralık rüşvet operasyonunun ardından hakkında fezleke hazırlanan eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar dosyasından 'Ataköy tapeleri' çıktı
 İstanbul Ataköy’de sahil şeridindeki 80 dönümlük arazide yer alan ve büyük tartışma yaratan “Yalı Ataköy Projesi”, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Yüzgeç’in Bayraktar’la ilgili Adalet Bakanlığı’na gönderdiği fezlekeye, “Ataköy sahil kenarına Özyazıcı İnşaat tarafından imar planlarına aykırı olarak yapılan projeye izin verilmesi” iddiasıyla girdi. Savcı Yüzgeç, “Arsanın otel alanı olarak ihaleye çıkmasına rağmen, ihale şartlarına aykırı olarak şirket tarafından konut olarak satıldığını” tespit etti.
Cumhuriyet'ten Aykut Küçükkaya'nın haberine göre fezlekeye dönemin bakanı Bayraktar ile bakanlık bürokratları arasındaki yasal dinleme kayıtları da girdi. Kayıtlarda, “Planın da şöyle bi sıkıntısı var şimdi. O 5000’likte orda apart ünite gibi bir ifade var ama binliklere yansımamış o. İlerde çözmek lazım, yapı ruhsatı aldıktan sonra hemen planı değiştirecez bütün o parsellerde, o zaman belki çözeriz onu ama aslında şu anki durumuyla binlikte pek apart ünite yapamaz gibi görülüyor”, “Neyse onu bakın adama yardımcı olalım artık”, “Pek apart ünite yapamaz gibi görülüyor”, “Kamuoyunda tartışılır, önlem alınması lazım”, “Çuvalla para aldık önlerini kesmeyelim” diyalogları dinlemeye takıldı.
‘Çuvalla para aldık, önlerini kesmeyelim’
Tarih: 16 Aralık 2013. Saat: 18.19..

Erdoğan Bayraktar: Ben telefonda şu anda Abdullah Bey’le görüşüyorum. Abdullah he telefonla görüşüyorum şimdi, bu Ataköy’deki uzuyor hâlâ daha yani oradaki iş. Mehmet Ali Kahraman: Onlar şeyi kabul etmediler, biz biliyorsunuz bu planı yaparken 10 metre de sahildeki yolun terki meselesi vardı bir de 40 metrelik ... oluşturma durumu vardı. O 40 metrelik... terk olmayacak ama arazi içinde yeşil alan gibi olacak, bi çekme mesafesi gibi olacak, onlar o kısmı kabul etmediler yani.

E.B.: Yarın o zaman gelsin, sen de gel bi toplantı yapalım çözelim onu ya. Çünkü orada sattık çuvalla da para aldık onlardan. Şimdi sanki önlerini biz kesiyormuş gibi sıkıntı oluyor ya.
M.A.K.: Tamam bakanım tamam...
Kamuoyunda tartışılır, önlem alınması lazım
lTarih: 18 Aralık 2012. Saat: 16.33..

Aliseydi Karaoğlu (TOKİ İstanbul Emlak Dairesi Başkanı): ...Bakan Beyi göndereceğim, bugün Denizli’ye gidiyor. Biraz önce beni aradı, belki sana
da söylemiştir, bu Özyazıcı’nın en son konuştuğumuz hususlar neyse ona göre şey yapalım, adam da bize projeyi getirdi. Yine plan notlarına apart mapart bir şeyler koymuş falan diye. Şimdi orda kesinlikle olmaz diye bir kararınız var mıydı? Ya şöyle turizm tesisi olarak getirecekti bize. Mehmet Ali Kahraman: O sanki biraz bana söyledi ya bi sıkıntı yoksa çözelim falan gibiydi ama hani daha doğrusu şöyle dedi, üzerinde konuştuğumuz şeyi sen biliyor musun dedi, anlaştığımız, ben de efendim yoktum dedim. Yani onda Haluk Bey vardı işte Ali Bey, Aliseydi Bey vardı falan filan AyşeHanım, o yüzden herhalde bi size şey yaptı o.

A.K.: Ya turizm tesisi abi, turizm tesisinin dışında başka bi şey yok, turizm tesisi olacak. Apart da turizm tesisi sayılabilir. Bağımsız olarak tescil edilebilir mi apart. M.A.K.: Edilemez...
A.K.: ...O konuda gerekirse Turizm Bakanlığı’ndan görüş sorulabilir. Çünkü bu yapıldıktan sonra mutlaka bi kamuoyunda tartışma olacaktır. Onları bertaraf edecek önlemlerin alınması lazım...
‘Pek apart ünite yapamaz gibi görülüyor’
Tarih: 29 Kasım 2012. Saat: 21.43...

Erdoğan Bayraktar: Bu Ahmet Özyazıcı geldi de. Şimdi o ...sini tasdikini istiyor.

Mehmet Ali Kahraman (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekânsal Planlama Genel Müdürü): Tabii şey oldu bakanım, şimdi o zaten TOKİ üzerinden gelmişti bize. Fakat biz incelememizi daha tam şey yapamadık, bitiremedik yani orada şöyle bi durum var. Biz daha önce, geçen sene, merkez komisyon kararı aldık. Tabiat Varlıkları Merkez Komisyon, orada işte yüksekliğin indirilmesi, işte blokların 5’e indirilmesi falan, bu tip hususları şey yapmıştık belki bi. Yani yine bi merkez komisyon kararıyla onu düzeltsek belki daha iyi olur diyoruz, ama yine de ben tabii size danışacaktım o konuyu.
E.B.: Yani biz bunu yani öyle üst yazıyla bize gelmesi konu değil. ...biz orada ne konuştuk, ne söz verdiysek onu yapacağız. Biz ona ne söz verdik ona onu tabii ama bu verdiğimiz söz de orada TOKİ’deki elemanlarda Haluk Bey’de Haluk Bey’in yardımcıları da oradaydı. Onları şimdi bizim çizmemiz, atlamamız olmaz onlar bize diyecek ki ihale şartnamesine uygun burada işte konut ve ihale şartnamesinde varsa burada oradaki imar planına, imar durumuna uygun buraya işte konut yaptı veya otel yaptı. Buna göre de şartnameye de uygun olarak yapılmıştır, bunu bakanlık tarafından da onaylanmasını arz ederiz demesi lazım bize, onun oradaki bir rapora dayanmadan veya ama Haluk Bey kendisi yazıyorsa öyle yazsın. Biz de ona göre tabii yani TOKİ’nin uygunluğu olsun orada ne konuştuk, onlar anlaşırken orada Haluk Bey de okey dedi, hepsi okey dediler. Dediğimiz okeye istinaden onlar bize desinler ki okey biz de bunu onaylayacağız. Ahmet’in de Ahmet’in de işi kolaylaşır yani. İmar ... uygundur gereğini arz ederiz diye bize diyecek şey yönünden plan yönünden kıyı kenar şeridi yönünden ve bir de Tabiat Varlıkları yönünden bize gönderecek onu, biz onaylayacağız bitecek gidecek iş.
M.A.K.: İşte planın da şöyle bi sıkıntısı var bakanım; şimdi o 5000’likte orada apart ünite gibi bi ifade var ama 1000’liklere yansımamış o, 1000’liklerde yok. Onu da tabii şey yapmak lazım, ilerde çözmek lazım. Biz zaten orada bu şeyler yapı ruhsatı aldıktan sonra hemen payını değiştireceğiz. Bütün o parsellerde o zaman belki çözeriz onu. Ama aslında şu anki durumuyla 1000’likte pek apart ünite yapamaz gibi görülüyor.
E.B.: Neyse onu bakın ayrıca adama yardımcı olalım artık.

 BETONLAŞMAYA DURDURMA

Kamuoyunun gündeminden düşmeyen Ataköy sahilindeki betonlaşma yaklaşık bir hafta önce bir mahkeme kararıyla gündeme gelmişti. Ataköy sahildeki inşaatların yapımına izin veren 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planları için İstanbul 5. İdare Mahkemesi’nde açılan davada mahkeme TOKİ ortaklı projelerle ilgili yürütmeyi durdurma kararı vermişti. Bilirkişiler kıyı kullanımının kamuya kapatıldığından ve 70 metre yüksekliğin sakıncalarından
söz ederek planların “kamu yararına uygun olmadığı” sonucuna ulaşmıştı.

 İstanbul Ataköy’de sahil şeridindeki 80 dönümlük arazide yer alan ve büyük tartışma yaratan “Yalı Ataköy Projesi”, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Yüzgeç’in Bayraktar’la ilgili Adalet Bakanlığı’na gönderdiği fezlekeye, “Ataköy sahil kenarına Özyazıcı İnşaat tarafından imar planlarına aykırı olarak yapılan projeye izin verilmesi” iddiasıyla girdi. Savcı Yüzgeç, “Arsanın otel alanı olarak ihaleye çıkmasına rağmen, ihale şartlarına aykırı olarak şirket tarafından konut olarak satıldığını” tespit etti.
APART DEDİLER KONUT YAPTILAR
Erdoğan Bayraktar hakkında düzenlediği fezlekeyi Adalet Bakanlığı’na gönderen Cumhuriyet Savcısı Mehmet Yüzgeç’in “Ataköy” tespiti şöyle: “İlimiz Bakırköy ilçesi Ataköy 1. Kısım Mahallesi’ndeki TOKİ arsasına Özyazıcı İnşaat tarafından yapılan Yalı Ataköy projesi ile ilgili suç örgütünün illegal faaliyetlerde bulunduğu anlaşılmıştır. Şüphelilerin turizm alanına konut yapılması ile ilgili sorunu çözebilmek için plan değişikliği yaptıkları ve plan notlarına ‘apart konaklama’ ibaresi ekleyerek bağımsız bölüm oluşturdukları ve bunların konut gibi satılmasını sağladıkları anlaşılmıştır. Ayrıca söz konusu ‘Apart konaklama yapılabilir’ ibaresinin sadece 1/5000’lik planda bulunduğu, 1/1000 ölçekli planda yer almadığı, söz konusu değişikliğin desuç örgütü tarafından, proje ile ilgili yapı ruhsatı aldıktan sonra yapılacağı anlaşılmıştır. Konu ile ilgili Çevre ve ŞehircilikBakanı Erdoğan Bayraktar’ın ... söz konusu projenin usulsüzlüklerini bildiği ve bunun Ahmet Özyazıcı’nın lehine olacak şekilde halledilmesi için Mehmet Ali Kahraman’a talimat verdiği görülmüştür. Yapılan açık kaynak araştırmalarında; Özyazıcı İnşaat’ın söz konusu arsaya yapacağı ‘Yalı Ataköy Evleri’ projesinin satışına 23 Nisan 2013 tarihinde başladığı, satışın 2+1 140 metrekare daireler şeklinde olduğu görülmüştür. Bu durum arsanın otel alanı olarak ihaleye çıkmasına rağmen, ihale şartlarına aykırı olarak konut olarak satıldığını göstermektedir.”
Bayraktar’ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar’ın da bulunduğu 60 şüpheli hakkında takipsizlik kararı vererek “kovuşturmaya gerek olmadığına” hükmeden Cumhuriyet Savcısı Ekrem Aydıner ise “Ataköy” projesiyle ilgili “İmar ve şehircilik açısından eleştirilebilecek yanlar var” tespitini yaptıktan sonra iddiaların “varsayıma” dayandığını savundu.

Radikal

29 Mayıs 2014 Perşembe

'Ben sadece eşek değil üstelik eşşekoğlueşşeğim!'




Alçak gönüllü halk türküleri söyleyen bir sanatçıydı.  Yaklaşık 350 kişinin olduğu salonda orkestrası ve vokalleriyle sahne aldı.  Biraz sonra keyifle  repertuvarından seçtiklerini okumaya başladı. Bunlar arasında ‘Vara vara vardım Sivereğin hanına’ uzun havası bulunuyordu.

Dinleyenlerden biri bundan çok etkilenmişti. İstekte bulunan şahıs uzun boylu izbandut gibi, dev cüsseli, belinde tabancası hemen fark edilen, kaba konuşmasıyla dikkati çeken ve bu ruh hali de yüzüne yansıyan biri idi. Yanında bulunan 3 kişi de bu özelliklere sahip idiler. Sürekli içen adam emrivaki isteğini tekrarladı. Döne döne aynı istekte bulunuyordu.

-Vara vara vardım Sivereğin hanına!

Sanatçı nezaketten yoksun, emir niteliğindeki bu isteğe cevap verdi ve türküyü okudu. Sanatçı başka bir isteği okuduktan sonra adam tekrar aynı isteği yinelemeye başladı. Adamın kafasının ‘kıyak’ olduğunu, sarhoşluğun tesiriyle bunu istediğini düşündü. Sanatçı dikkatle masaya baktı. Baktı ama yine okudu. Her istediğinde yine de okudu. Ama adam artık sabırları zorluyordu. Salondakilerde türküyü ezberlemişlerdi ama homurdanmalar da başlamıştı.

-Bizim türküyü okusana! Diye diye tam 10 kez söyletti.

Babası ona bir öğüt vermişti. Beladan kaçacaksın. Bana, babana küfür etseler de kulağını tıkayacaksın. O küfür bana yetişmez. Ama sen de bir beladan kurtulmuş olursun!

Adam 11. Kez aynı istekte bulununca Sanatçı , durdu tereddütle adama baktı. Adam bu suskunluğu itiraz gibi algıladı. Çıkarıp silahı ayaklarına kurşun yağdırdı. Arakasında bulunan orkestra ve vokallerden üçü de bayandı. Hepsi kulise kaçtı. O olduğu yerde elinde mikrofon öyle kaldı. Bir an etrafına baktı. Salon sahibini bodyguardları her an adama silahla saldıracakmış gibi, salon ayakta, durum nazik, ciddi. her an bir felakete gebe haldeydi. Gerilim ve korku had safhadaydı.

-Arkadaşlar! Lütfen oturun. Lütfen sakin olun. Beyefendi benim misafirimdir. O yine istese ben yine okurum, diyerek salonu yatıştırdı.

Bu arada yanındaki korumalardan biri yumruğu kaldırıp adam çakacaktı, eli havada kaldı. Koltuğuna girip lavaboya götürdüler. Elini yüzünü yıkayıp tekrar geri getirdiler.

O hala sahnede olanı biteni korku ve şaşkınlıkla izliyor, soğukkanlılığını korumaya çalışıyordu.

Şimdi düşündü; isteği okusa salondakiler tehdide boyun eğdi diyecekler, okumasa ortalık yeniden karışacaktı. Sahneden elinde mikrofonla indi. Doğru adamın olduğu masaya yöneldi. Masaya varınca mikrofonsuz sadece onun masasındakilerin duyacağı şekilde  türküyü söylemeye başladı.

-Biliyor musun? Dedi adam. İnsanın iki hali vardır. Bir eşref saati bir de eşek saati. Ben eşeğim! Eşek değil üstelik eşşekoğlueşşeğim. Sen efendi adamsın. Sana silah sıktım. Sen yine efendiliğini bozmadın. İnsanlığını yaptın. Gelip türkünü söyledin. Ver elini öpeyim.

17.05.2014


Hayber Gürsoy

3. köprü güzergâhından 'hazine' çıktı

 
 
Kuzey Marmara Otoyolu ve bağlantılarındaki arkeolojik veriler dudak uçuklatıyor. Sadece 2 günlük yüzey araştırmasında inanılmaz buluntulara rastlandı; Lahit odası, paleolitik dönem kalıntılar, seramikler, sikkeler, Bizans'a ait bir karakol binası....
 
3. köprü güzergâhında ‘ilk bakışta’ görünen arkeolojik buluntular şaşırttı. Ancak uluslararası finans kurumlarından kredi bulmak amacıyla hazırlanan ÇED raporunda belirlenen kültür varlıklarından ne İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin ne de koruma kurullarının haberi var. Marmaray projesi sırasında Yenikapı’da müze tarafından yapılan arkeolojik kazılarda çok sayıda tarihi eser ortaya çıkmış ve proje 7 yıl uzamıştı. Bu projenin de uzamasından korkulduğu için müze devre dışı bırakıldı. 
2 günde 26.5 kilometre yürüdüler ve...

3. köprü ve güzergâhı ÇED raporundan muaf tutuldu. Ancak inşaatı yapan ICA Konsorsiyumu’nun uluslararası finans kurumlarından kredi bulabilmesi için göstermelik de olsa bir ÇED raporuna ihtiyacı var. Uluslararası danışmanlık ve mühendislik firması AECOM tarafından hazırlanan raporun 13’üncü bölümü Arkeoloji ve Kültürel Miras başlığını taşıyor.
Bu bölüm Regio Kültürel Miras ve Danışmanlık şirketi tarafından hazırlanmış. Arkeolog Gökhan Mustafaoğlu ve Uğur Dağ 2 gün boyunca yaklaşık 26.5 km yol yürüyerek yaptıkları gözlemlerde çarpıcı arkeolojik verilere rastladı. Güzergâhın büyük bir kısmının ormanlık arazi, çalılık alan olmasından dolayı güzergâhın tamamında yürüme şansları olmadı. Yürüdükleri alanlarla ilgili ise ön inceleme raporunun sonuç bölümünde ise şu öneride bulundu: ‘‘Bölge Koruma Kurulları’nın işbirliği içinde inşaat alanlarının ormansızlaştırılmasından sonra yoğun bir saha incelemesi yapılmalı, bölgenin arkeolojik potansiyeli göz önüne alındığında, fiziksel müdahaleyi de kapsayan tüm faaliyetlerin deneyimli arkeologların gözetimi altında yerine getirilmesi zorunludur.’’
Raporun sonuç bölümündeki öneriye rağmen Kuzey Marmara Otoyol güzergâhındaki çalışmalarından İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin haberi bile yok. Müze yetkilileri kendilerine yapılan bir başvuru olmadığını belirtiyor. Oysa 2863 sayılı yasa gereği, inşaai faaliyet sırasında herhangi bir kültür varlığına rastlandığında inşaatın derhal durdurularak en yakın müzeye haber verilmesi zorunluluğu var. Ancak müteahhit firmalar proje uzar, başlarına iş açılır gerekçesiyle, kültür varlıklarını tahrip etme yoluna gidiyor. Bu nedenle de İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin yetkisini kullanarak yol çalışmalarını denetlemesi gerekir. Yol güzergâhı İstanbul’da 4 ayrı koruma kurulunun yetki alanlarından geçiyor. Kurullarda bu çalışmalar için ‘‘Müze denetiminde yapılmalı’’ kararı alabilir.
1 No’lu Kurul’un 8 bölgede 8 eser olduğunu daha önce Radikal 25 Mart tarihinde duyurmuştu.
Çatalca ve Silivri: İnceğiz Mağaraları, Maltepe Antik Nekropolü ve Yerleşim Alanı (1. derece arkeolojik sit)
Silivri: Anastasius Surları (Arkeolojik sit alanı).
Gaziosmanpaşa ve Sultangazi: Kırkçeşme Su Galerisi Hattı.
Avcılar: Ispartakule Spradon Antik Kenti (1. ve 3. derece arkeolojik sit alanı).
Arnavutköy: Şamlar Köyü Dutlar Mevkii kayaya oyulmuş mezar yapısı.
Çatalca İğneağzı: Kartepe (Umurtepe) Mağara ve Antik Taş Ocağı (1. derece doğal ve 2. derece arkeolojik sit).
Arnavutköy: Sazlıbosna Filiboz Örenyeri (1. derece arkeolojik sit)
Silivri: Küçükkılıçlı Köyü Antik Yerleşim Alanı (1. derece arkeolojik sit).

‘Yüzeyde’ bulunanlar

‘‘Kuzey Marmara Otoyolu güzergâhının sınırlı kısımlarında saha yürüyüşü gerçekleştirilmiş. 200 metrelik bir aralık incelemeye tabi tutulmuştur. Saha yürüyüşü, altyapı inşaatı projelerinde kültürel miras konusunda kapsamlı bilgi ve deneyime sahip 2 kıdemli arkeolog tarafından yapılmıştır. Saha yürüyüşü sırasında bölgenin jeolojik ve arkeolojik özellikleri dikkate alınarak zemin üzerindeki görünür arkeolojik izler, seramik parçaları, mimari kalıntılar, mezarlar, mezar izleri, tümsekler ve höyükler gözlemlenmiş, kaydedilmiştir.’’
‘‘Köprü ayaklarının inşa edileceği alanlar aynı zamanda tarihi varlıklar açısından yüksek bir potansiyele sahiptir. Literatürde bu alanlarda çok sayıda tarihi yerleşim bölgesinini varlığından bahsedilmektedir, fakat bu yerleşim bölgeleri henüz keşfedilmemiştir. Anadolukavağı ve Poyrazköy arasındaki tepelerden birisi üzerinde bulunduğu varsayılan Zeus Ourios tapınağı da bunlar arasındadır. Literatürde aynı zamanda Kibele tapınağından da söz ediliyor. Yenikapı kazıları sırasında Kibele’ye adanan bir sunak keşfedilmiştir. Bu bilgiler ışığında tarihte kilit rol oynamış olan İstanbul’da tarihi veya mimari varlıklarla karşılaşılması kaçınılmazdır.’’
‘‘Proje güzergâhı ve etki alanları üzerindeki çok sayıda mimari yapı ve arkeolojik taşınmaz varlıklar, toprak altında kalmış veya bitki örtüsüyle kaplanmış olabilir. Bundan dolayı proje güzergâhının ormansızlaştırma aşamasından sonra proje bölgesinin ormanlık arazileri ve çalılık alanlar üzerinde deneyimli arkeolojik ekipler tarafından sistematik bir saha incelemesi yürütülmelidir. İncelemenin sonuçlarına bağlı olarak daha fazla araştırma veya arkeolojik varlıkların korunması için arkeolojik test çukurları veya kurtarma kazıları gerekli olabilir.’’
‘‘Garipçe inşaat şantiyesi ile Garipçe Köyü arasındaki yol kenarında bazı çömlek parçaları ve kiremitler gözlemlenmiştir. Köyün ve Boğaz’ın gözetlenmesinde kullanılan bir kule ya da karakol olabileceği düşünülmektedir. Yüzey buluntuları Bizans ve Osmanlı dönemine aittir.’’
‘‘Uskumru köy’ün yaklaşık 2.5 km batısında inşaat etki alanı üzerinde, Tabya Tepe ile Mandıra Tepe arasındaki bayırlarda muhtemelen mimari bir yapıya ait seramikler ve taş bloklar keşfedilmiştir. Bulunan seramikler arasında yeşil sırlı çömlekler olduğu gözlemlemiştir.’’
“‘İnşaat koridorunun 1 km batısında bulunan Zirve Tepe’nin tepe ucunda diktörtgen şeklinde bir binaya ait temel kalıntıları bulunmuştur. Temel doğal taştan bina edilmiş olup, dış cephesi horosan harcı ile kaplanmıştır.’’
‘Başakşehir’de büyük olasılıkla insan eliyle yapılmış olduğu düşünülen kubbeli bir tünel keşfedilmiştir. L şeklindeki kalıntılara bir merdiven vasıtasıyla inilmektedir. Yapının ebatları 0.65 x 10.30 metre olarak belirlenmiş olup çok büyük olasılıkla bir lahit odası olduğu düşünülmektedir.’’

Ömer Erbil
Radikal

Türkiye’nin gizli Soma’sı İnşaat Sektörü




İnşaatlar sektörü AKP Hükümeti döneminde hızla büyürken, şantiyeler de işçi öğütme merkezleri haline geldi. Kentsel dönüşüm projeleri hayata geçirilip ardı ardına toplu konutlar, AVM’ler, rezidanslar ve villalar dikilirken, artan taşeronlaştırma, kuralsızlık ve denetimsizlik nedeniyle inşaat sektörü iş cinayetlerinde birinci sıradaki yerini perçinledi. İnşaatlardan hemen her gün gelen iş cinayeti haberlerine önceki akşam bir yenisi eklendi. Halkalı’da Mesa Mesken-Artaş Grubu-Öztaş-Kantur&Akdaş İnşaata ait Tema İstanbul Evlerinde çalışan 2 işçi inşaattan düşerek can verdi. 3 bin kişinin çalıştığı inşaatta önce sabah saat 10.00’da montalamacı olarak çalışan bir işçi iskeleden düşerek yaşamını yitirdi. Aynı gününün akşamı bu kez kalıpçı olarak çalışan başka bir işçi aynı şantiyenin başka bir binasında düşerek öldü. Ölümler nedeniyle işçiler dün iş bıraktı.
İnşaatlardan gelen ölüm haberleri gözleri bu sektöre çevirdi. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin raporlarına da yansıdı. Meclisin raporuna göre 2013 yılında en az 1235 iş cinayeti yaşandı ve bu ölümlerin 294’ü inşaat sektöründeydi. 2014 yılının ilk dört ayında ise 396 işçi can verdi. 108’i inşaat sektöründendi. Raporlara göre AKP Hükümetleri döneminde iş cinayetlerinde can veren 14 bine yakın işçinin ağırlıklı kısmını yine inşaat işçileri oluşturuyor. Kayıtdışılığın hakim olduğu inşaatlarda yaşanan iş cinayetlerinin resmi rakamların kat kat üzerinde olduğu belirtiliyor.
DAHA FAZLA KÂR İÇİN...
Gazetemize konuşan Yrd. Doç. Özgür Müftüoğlu, hükümetin küresel rekabette üstünlük sağlamak, Türkiye’ye sermaye çekmek ve rant yaratarak sermaye birikimini artırmak istediğini söyledi. Bu amaç için inşaat sektörünün kritik olduğunu söyleyen Müftüoğlu, “İnşaat sektöründe arazi rantını artırarak birikim yaratma koşulu olduğu düşüncesini izliyor. 2000’li yıllardan bu yana inşaat sektörüne ağırlık veriyor. Temel mesele kârın en yüksek seviyeye çıkarılması. Rant yaratılıyor ama kâr da artırılmak için emeğin en ucuz seviyede kullanılması için yol yöntem geliştiriliyor. Bu bütün sektörler için geçerli ama inşaat sektöründe daha düşük nitelikli sektör olduğu için daha güvencesiz. Güvencesizlik demek en kötü koşullara razı olmak demek. Burada çalışan işçilerin insanlık dışı koşullarda yaşam hakları ellerinden alınıyor” diye konuştu. Bütün bunların hükümet tarafından da bilindiğini ifade eden Müftüoğlu, inşaatlarda daha güvenli çalışma ortamı sağlanabilecekken kâr hırsı nedeniyle bunun yapılmadığını söyledi. Müftüoğlu şöyle devam etti: “İşçilerin yaşam hakları ortadan kaldırılıyor ve bunlar düpedüz cinayettir. Hiçbirini hesabı sorulmuyor. Soma’da bir anda 301 kişi ölüp katliam olunca dikkat çekti ama inşaatlarda her gün sayısını bilemediğimiz kadar çok işçi yaşamını yitiriyor. Çoğu iş kazası olarak bile geçmiyor.”

ÖLÜMLER ÜZERİNE KURULAN LÜKS YAŞAMLAR

Yolsuzluk operasyonu ve hukuk davaları ile gündem olan Ağaoğlu’ya ait Maslak 1453 şantiyesi şimdilerde iş cinayetiyle anılıyor. Danıştay 6. Dairenin verdiği yürütmeyi durdurma kararına rağmen sürdürülen inşaatta, önceki gün Hakan Tek adlı 26 yaşında iki çocuk babası işçi üzerine çelik profilin düşmesi sonucu yaşamını yitirdi.
ŞANTİYEDE PROTESTO

Tek’in ardından 2 gün yas ilan edilen şantiyedeki işçiler, iş cinayetini protesto etti. Şantiye alanında toplanan bir işçiler, “İşçiler kardeş patronlar kalleş”, “Ağaoğlu halka hesap verecek” sloganları attı.  İşçilere SDP İstanbul İl Örgütü de destek verdi.
Yetkililere tepkili olan işçiler, gerekli iş güvenliği tedbirlerinin alınmadığını söyleyerek Tek’in ölümünün ardından inşaat yetkililerinin kendileriyle görüşüp herhangi bir açıklama yapmadıklarını dile getirdi. Bir işçi “Cenaze 4-5 saat yerde kaldı, Ağaoğlu’ndan hiçbir yetkili gelip de cenazeye bakmadı. Sadece işçiler kendi çabasıyla yeleklerini çıkarıp cenazenin üstünü kapattılar” dedi. Tek’in kırılan baretinin olaydan sonra kaybedildiğini, olay yerine yeni bir baretin konulduğunu söyleyen işçi; “Neymiş ‘Adam baretini takmadığı için iş kazası oldu’ diyecekler. Ölen kişiyi suçlu çıkaracaklar. Neymiş ekipmanla çıkmamış diyecekler” dedi.
TAŞERON KALKMALI

Kazanın meydana geldiği yerde incelemelerde bulunan İnşaat İşçileri Sendika Girişimi Sözcüsü Mustafa Adnan Akyol, işçinin güvenlik önlemlerinin alınmaması nedeniyle yaşamını yitirdiğine dikkat çekti. Akyol, “Binanın dış cephesi 40 santim açıklık olacak şekilde tahtalarla kapatılmış. Boşluğun altına file çekilmesi lazım. Böylece düşen insan ya da malzeme o filenin üzerine düşer” dedi. İşçilerle görüşen Akyol, bu filenin olmadığını, güvenliğin Baret ve emniyet kemerinden ibaret sayıldığını ifade etti. İşçilere, 10 dakikalık  eğitim dışında herhangi bir eğitim verilmediğini söyleyen Akyol, “Firma 48 tane iş güvenliği uzmanı olduğunu söylüyor. Ancak bu iş güvenliği uzmanları maaşlarını Ağaoğlu’dan alıyorlar. Bunların bağımsız olması gerekir” dedi.  Daha önce bir işçi çürük olduğu için iskeleye çıkmak istememiş ve işten atılmış. Akyol şöyle devam etti: “Atılan işçi bizi aradı. Patrona, böyle bir gerekçe olur mu? Neden işçiyi işten çıkarıyorsunuz dedik? Bize cevabı: ‘Biz sigortasını yaptık. Bir şey olursa parasını alır. Ailesi mağdur olmaz’ dedi.” Ölümlerle taşeron çalışmanın bağına dikkat çeken Akyol, en büyük taleplerinin taşeronluğun kalkması olduğunu dile getirdi.
HUKUK TANIMAZLIK  1 CANA DAHA MAL OLDU

Maslak 1453 projesinde büyük bir hukuksuzluğun yaşandığını belirten TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Tayfun Kahraman, hukuksuzluğun Şehir Plancılar Odasının açtığı davayla ortaya çıktığına dikkat çekti. Mahkemenin durdurma kararına rağmen inşaatın devam ettiğini belirten Kahraman, “Projenin iptali söz konusu olabileceğinden hızlandırılan bir inşaat süreci var. Bu nedenle güvenlik önlemleri hiçe sayılan bir çalışma yapılıyor” dedi.

ÇOK TARTIŞILAN ÖLÜMLER
* Üniversitede okuyan ablasının eğitimi için lise eğitimini yarıda bırakıp inşaata çalışmaya giden 16 yaşındaki Yılmaz İdareci 6 gün önce çalıştığı inşaatın sekizinci katından düşerek feci şekilde can verdi.
* 29 Mart 2012 yılında Esenyurt’ta Güzelyurt Mahallesi 6. Cadde üzerindeki Marmara Park alışveriş merkezinin inşaat şantiyesinde, gece 21.10 sıralarında yaklaşık 200 işçinin yatakhane olarak kullandığı çadırlardan 3’ünde meydana gelen yangında 11 işçi yanarak ve dumandan zehirlenerek hayatını kaybetti, 4 işçi de yaralandı.
* İstanbul’da ‘Yavuz Sultan Selim’ adı verilen 3. köprünün Beykoz Çavuşbaşı mevkii bağlantı yolu çalışmaları kapsamında inşası süren viyadükte akşam beton dökülürken kalıp açıldı ve göçük yaşandı. Beton kalıpların üzerinde çalışan 5 işçiden 3’ü aşağı düşerek hayatını kaybetti.

 

Vedat Yalvaç
İstanbul

www.evrensel.net

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var