14 Mayıs 2014 Çarşamba

Kömür karası değil yüz karası bir katliam!

Kömür karası değil yüz karası bir katliam!

“Siyah Akar Zonguldak’ın deresi

Yüz Karası Değil,Kömür karası;

Böyle Kazanılır Ekmek Parası”  Orhan Veli

 



'Çizmelerimi çıkarayım, sedye kirlenmesin!' Demiş madenden çıkarılan yaralı bir işçi. Kirli olanlar seni bu hale koyanlardır! Senin çizmelerin değil!


Taşeron sistemi öldürüyor.

Taşeron sistemi tam bir cehennem! Aşırı kar hırsı taşeronluğu doğuruyor. Taşeronluk da işçi cinayetlerini… Taşeronlukta insan, insan güvenliği en son gelen şeydir.
Neredeyse sıfır maliyet; sendika yok, sendikal haklar yok,ücretler sefalet ücreti, tam bir kölelik düzeni..
Çernobil'de nükleer kazası olduğunda o günün bakanı olan Cahit Aral elinde çay bardağı ile televizyonlara çıkıp içtiğini daha dün gibi hatırlıyorum.
Bugün Karadeniz'de yüzlerce, binlerce insan kanserden öldü, ölüyor. Ama Karedeniz'de bir Onkoloji Hastanesi yok!
Devletin çıkardığı kömürün tonu; 140 dolar iken özel sektörün çıkardığı kömürün tonu 23 dolar... Aradaki fark işçi katliamı, işçi cinayeti...270 ölüm! Sadece Soma’daki bu kazada!
Sadece 2012'de Soma’da 5 bin iş kazası, yüzde doksanı maden kazası oluyor. AKP,CHP'nin Soma Maden Kazalarını araştırma önergesini reddiyor. Ama devlet bu madeni işletiyorken bir kaza olmamış.


Almanya'da son 20 yıldır madenlerde yaralanma bile olmuyor. Ama Türkiye’de tam katliam şeklini alıyor ve bizim bakanlarımız, yetkililerimz buna ‘Güzel ölüm!’ diyor.
İşçiler anlatıyor.
Soma’da maden dışında çalışacak tarım yada fabrika yok. Mecburen maden ocağında çalışmak gerekiyor.
AKP'li olmayan işçiler dışında kimse işe alınmıyormuş! Günlük 40 lira, bir gün gitmezlerse 3 günlük yevmiyeleri kesiliyormuş. Bir de seçimde işçiler tehdit edilmiş! `Eğer oyunuzu AKP`ye vermezseniz ocaklar 3 yıl bakıma alınır!`
İçeride madenci olmayanlar olabilir, derken Suriyeli kaçak işçiler yada çocuk işçiler olabileceği söyleniyor.

Biz bu kar hırsına kurban eden anlayışı, ekseninde insan olmayan anlayışı Gezi Direnişinde de gördük.
8 insan öldürüldü ama ölenleri değil kırılan dökülen cam çerçeve, yakılıp yakılan iş makinelerini konuşan mülkiyetçi bakışı iyi tanıyoruz.
Önemli olan kar, insan değil. İnsan çok ucuz!


Basında program sunucusu gazetecinin İngiltere Başbakanı Cameron'a 'Kapa çeneni, proğramın sonuna geldik' çıkışını yaptığı sırada
Başbakan Erdoğan, gazetecilerin özgürlükleri konusunda Türkiye'yi diplerde gösteren Freedomhouse'u azarlıyordu.

Başbakan 'Bu mesleğin fıtratında bu var. Bu her yerde oluyor' derken  yüzlerce insanın öldüğü deniz kazasından sonra Güney Kore Başbakanı istifa etti.

Haberler esnasında bir maden işçisinin yakını olacakları, olanları söyledi.'Yöneticiler yalan söylüyorlar. Makineler arızalı. İşçiler kendi aralarında kazanın bugün mü yarın mı olacağını konuşuyor.
Bir işçi  aşağıda görmüş 'her yer insan cesedi,sağ yok!' demesi durumun ne kadar vahim olduğunu gösteriyordu.

Çalışma bakanı yok, enerji bakanı olay yerinde, Van ile ilgili Barolar Birliğ Başkanı M. Feyzioğlu’nu azarlayan Başbakan Erdoğan olaydan 12 saat geçtikten sonra bile ortalarda yok!

Bu kadar beceriksizlik olmaz!
Yakınlarını merak eden insanlara bir açıklama gereği bile duyulmuyor…
Kriz yönetimi konusunda işçilere verilen, halka verilen değer de ortada... Devlet hastanesinde yanık ünitesi yok

Genel müdürün eşi AKP'den Soma Belediye Meclis üyesi seçilen Soma Kömür İşletmeleri. A.Ş.:
‘Alınan en yüksek denetim ve tedbirlere rağmen olmuştur, anında yüksek müdahale yapılmıştır.' Diyor.

2.3.alt taşeronların çalıştığı söyleniyor.
Avrupa ölçeğinde yoğun güvenlikli  maden ocağı diye örnek gösterilen ve Çalışma bakanının törenle açtığı maden ocağının sahipleri Sinop'taki nükleere talip imiş! Dehşet verici!

Bir de kazanın trafo patlamasından olduğu iddiası var!

Ama uzmanlar öyle demiyor. Bir bakın!

 "Trafo patlamaz, patlasa da ortama zarar vermez. Çünkü anti grizu (alev sızdırmazlık) özelliğine sahip olmaları gerekir. Bu şu demektir: Yeraltında çalışan herhangi bir makine ve teçhizat, çalışma koşullarından dolayı, içinde bir kıvılcım, alev ya da başka bir olumsuzluk meydana gelirse bunu ortama yansıtmaması gerekir. Tabiri caizse içinde dinamit patlasa dışarıya sızdırmaz. Koruma duvarı o denli güçlüdür."

Siz insan hayatını hiçe sayan malzeme kullanır, denetim için gelen ki gelmişse eğer, onları güzel(!) bir şekilde ağırlarsanız, bu sonuçlar kaçınılmazdır.

Hayber Gürsoy

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var