30 Mayıs 2014 Cuma

Gezi leke tutmaz!




Gezi leke tutmaz!


Yarın Gezi’nin yıldönümü…

Gezi belki dünyada bir örneği olmayan, adından dünyanın bahsettiği büyük, kitlesel bir eylem…

Gezi sarstı, silkeledi, korkuttu, etkisi muazzam oldu. Uyku bu kadar ağır olunca uyanmak da Gezi gibi oluyor!

Uykusu ağır olan Gezi gibi uyanır! Uykusu ağır olanın Gezi’si büyük olur! Diyebiliriz.

Yaptıkları hukuksuz, haksızlıklarla toplumda öfke biriktirenler, sandıktan çıktık istediğimiz yaparız, diyenler(Bu arada Sisi’de sandıktan çıktı. Duyurulur!), Gezi’nin meydana gelmesine neden olanlar, kısaca korkuya kapılanların Gezi’nin büyüklüğüne gölge düşürmeleri, itibarsızlaştırmaları, küçük düşürmeleri için ellerinden gelen ne varsa yaptılar, yapmaya devam ediyorlar.

Akşam sabah yatıp kalkıp Gezi’nin iktidar dan şu yada bu şekilde nasiplenenler ‘Darbe’ sözcüğünü dillerinden düşürmüyorlar.

Darbe!

Bunlar bir 28 Şubat gördükleri için sanıyorlar ki kendilerine yönelik her eylem her gösteri  ‘darbe’dir.

Kendi yaptıklarından biliyor olmalılar. Ergenekon’da gerçek suçlular ellerini kollarını sallayarak gezerken, düzmece,uydurma delillerle yapılan yargılamaya kendileri ‘kumpas!’ dediler.

Bunu 1980 Darbesinden biliyoruz. Her darbenin büyüklüğü böyle olmayabilir ama mantığı aynı. Sizin darbelere karşı tavrınız iyi bilinir. Yeterki darbe kendinize karşı olmasın! O zaman hep 28 Şubat’tan bahsedersiniz!

Darbenin unsurları vardır:

Darbenin bir planı olur.

Darbenin organize silahlı güçleri olur.

Darbenin kurmayı olur.

Darbenin örgütü olur. V.s… V.s… Öyle eliniz kolunuzu sallayarak, düğüne, çarşıya, pazara gider gibi darbe yapmaya gidemezsiniz. Gezi’ye darbe diyerek bütün dünyanın aklıyla dalga geçiyorlar.

Polis kaynaklarına göre 3,5 milyon, kimi kaynaklara göre de 7 milyon ‘darbec(!)’ insan Taksim Gezi’ye giriş çıkış yaptı. Kendiliğinden sokağa dökülmüş, birbirleriyle yolları kesişmeyenler bir araya gelmiş, sağcısı solcusu, dindarı… Siz bundan bir darbe çıkaracaksınız! Soros’un milyonlarca dolar akıttığı Ukrayna’yı anlarız!

Gezi oldu: Darbe! 17 Aralık, 25 Aralık: Darbe!

Darbeler geçer yolsuzluklar baki mi kalır? Darbe, diyerek haksızlık, hukuksuzluk, yolsuzluk perdelenemez!

Televizyonlarda izledim. Köşe yazarları yakılan yıkılanları darbeye  örnek veriyorlar!

Bu anayasal bir gösteri hakkıydı ve bu anayasal hakkını barışçıl yoldan kullanan insanlar dünya kamuoyunun takdirini kazandılar.

Anayasal, barışçıl gösteri hakkını kullananların üzerine tomalarla tonlarca zehirli su püskürtüldü. Tonlarca zehirli gaz atıldı.8 kişi öldü. Onlarca insanın gözü çıkarıldı. Binlerce insan yaralandı…

Kitabi olarak hemen hemen her dinde şu var: Biri size bir tokat attığında öteki yanağınızı çevirin!

Kitlelerden böyle kölece bir itaat bekleyemezsiniz. Siz bu ahlakın savunucuları olarak hayatın pratiğinde bunu başkaları için ister ama söz konusu kendiniz olduğunda kıyameti koparırsınız. Biri gözünüzü çıkardığında aslında öteki de fazla geliyor, onu da çıkarın diyemezsiniz.

Onlara herkesin bildiğini sormak gerekir. Siz hiç Madımak Oteli cayır cayır, üstelik içinde insanlar varken yakıldığında siz çıkıp bu vandallar oteli yaktılar, dediniz mi? O günkü koalisyon hükümeti bu bir darbedir, dedi mi? O gün bu vandallığı yapanların 12 avukatının iktidar partisi milletvekili olduğunu biliyorsunuzdur.

Çorum’da, Malatya’da, Maraş’ta yakılan yıkılanların haddi hesabı yoktu. Öldürülmek sizin için zaten bir anlam ifade etmiyor.

Gezi darbe ise; bu darbenin ilişkleri nerede? Örgütü nerede? Arkasındakiler nerede? Belgeleri nerede?

Sonuç! Gerçekler er geç açığa çıkar, yalanlar yakayı ele verir!

Gezi leke tutmaz! Zırva tevil götürmez!

Hayber Gürsoy 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var