29 Mayıs 2014 Perşembe

'Ben sadece eşek değil üstelik eşşekoğlueşşeğim!'




Alçak gönüllü halk türküleri söyleyen bir sanatçıydı.  Yaklaşık 350 kişinin olduğu salonda orkestrası ve vokalleriyle sahne aldı.  Biraz sonra keyifle  repertuvarından seçtiklerini okumaya başladı. Bunlar arasında ‘Vara vara vardım Sivereğin hanına’ uzun havası bulunuyordu.

Dinleyenlerden biri bundan çok etkilenmişti. İstekte bulunan şahıs uzun boylu izbandut gibi, dev cüsseli, belinde tabancası hemen fark edilen, kaba konuşmasıyla dikkati çeken ve bu ruh hali de yüzüne yansıyan biri idi. Yanında bulunan 3 kişi de bu özelliklere sahip idiler. Sürekli içen adam emrivaki isteğini tekrarladı. Döne döne aynı istekte bulunuyordu.

-Vara vara vardım Sivereğin hanına!

Sanatçı nezaketten yoksun, emir niteliğindeki bu isteğe cevap verdi ve türküyü okudu. Sanatçı başka bir isteği okuduktan sonra adam tekrar aynı isteği yinelemeye başladı. Adamın kafasının ‘kıyak’ olduğunu, sarhoşluğun tesiriyle bunu istediğini düşündü. Sanatçı dikkatle masaya baktı. Baktı ama yine okudu. Her istediğinde yine de okudu. Ama adam artık sabırları zorluyordu. Salondakilerde türküyü ezberlemişlerdi ama homurdanmalar da başlamıştı.

-Bizim türküyü okusana! Diye diye tam 10 kez söyletti.

Babası ona bir öğüt vermişti. Beladan kaçacaksın. Bana, babana küfür etseler de kulağını tıkayacaksın. O küfür bana yetişmez. Ama sen de bir beladan kurtulmuş olursun!

Adam 11. Kez aynı istekte bulununca Sanatçı , durdu tereddütle adama baktı. Adam bu suskunluğu itiraz gibi algıladı. Çıkarıp silahı ayaklarına kurşun yağdırdı. Arakasında bulunan orkestra ve vokallerden üçü de bayandı. Hepsi kulise kaçtı. O olduğu yerde elinde mikrofon öyle kaldı. Bir an etrafına baktı. Salon sahibini bodyguardları her an adama silahla saldıracakmış gibi, salon ayakta, durum nazik, ciddi. her an bir felakete gebe haldeydi. Gerilim ve korku had safhadaydı.

-Arkadaşlar! Lütfen oturun. Lütfen sakin olun. Beyefendi benim misafirimdir. O yine istese ben yine okurum, diyerek salonu yatıştırdı.

Bu arada yanındaki korumalardan biri yumruğu kaldırıp adam çakacaktı, eli havada kaldı. Koltuğuna girip lavaboya götürdüler. Elini yüzünü yıkayıp tekrar geri getirdiler.

O hala sahnede olanı biteni korku ve şaşkınlıkla izliyor, soğukkanlılığını korumaya çalışıyordu.

Şimdi düşündü; isteği okusa salondakiler tehdide boyun eğdi diyecekler, okumasa ortalık yeniden karışacaktı. Sahneden elinde mikrofonla indi. Doğru adamın olduğu masaya yöneldi. Masaya varınca mikrofonsuz sadece onun masasındakilerin duyacağı şekilde  türküyü söylemeye başladı.

-Biliyor musun? Dedi adam. İnsanın iki hali vardır. Bir eşref saati bir de eşek saati. Ben eşeğim! Eşek değil üstelik eşşekoğlueşşeğim. Sen efendi adamsın. Sana silah sıktım. Sen yine efendiliğini bozmadın. İnsanlığını yaptın. Gelip türkünü söyledin. Ver elini öpeyim.

17.05.2014


Hayber Gürsoy

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var