18 Haziran 2014 Çarşamba

Fetih kutsal,işgal zulüm!




Oy kaybettiği anketlere yansıyan Erdoğan’ın durduk yerde fetih çıkışı yapmadığı anlaşılıyor.

Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça toplumun kutsal saydığı hassasiyetlere yönelik provoke edici eylemler ortaya çıkmaya başladı.

Bayrak olayı bunlardan biri, diğeri IŞİD’in Musul’u işgali!

Eğitimli olduğu her halinden belli, 16 yaşında bir çocuk, herkesin gözü önünde yüksek engelleri aştı, ustaca direğe tırmandı, direğin dibinde hazır ve nazır muhabirler denklanşöre bastı…

IŞİD’e gelince;  göstere göstere gelen, herkesin malumu olan bir işgalden habersizmiş gibi görünen hükümet! Aslında hiç de habersiz değilmiş! Elçi aramış, IŞİD için Dışişleri onlar için  ‘dost’ demiş!

Erdoğan’ın son zamanlardaki ‘fetih’ ile ilgili konuşmaları Türkiye’nin Suriye’yi yönelik girişimlerinin (!) haklı gerekçeleri olabilir mİ? Derken Musul’un işgal haberi geldi. Türkiye’nin öteden beri Musul hakkındaki emeli bilinir. Bulanık suda Musl’un bir oldu bittiyle ele geçirilmesi hesap dahilinde olabilir.

Hep aklıma ‘Vaat edilmiş topraklar’ için Filistin’in işgali gelir.

Bütün işgalci emperyalistler devletler; işgal edecekleri ülkelere medeniyet, huzur ve barış götürmek gibi bir gerekçe arkasına sığınırlar.

Amerika, Afganistan’dan Irak’a, Libya’dan Kore’ye acı, gözyaşı, katliam, göç, açlık, sefalet taşıdılar.

Hangi ülke daha medeni, daha uygar! Katliam, kan, gözyaşı getiren işgalciler mi?

Amerika ve batılı ülkelerin desteğiyle Irak’ta insanın ciğerlerini yiyen vahşi cihatçılar mı? Nijerya’da gizli istihbarat kuruluşlarının desteğini alan, 300 kız öğrenciyi kaçırıp, İslam’da kölelelik var diyerek, bu öğrencileri köle olarak satacağız diyen Boko Haram mı? Yoksa Sudan’daki El Şebap mı?

Hibir işgalci, kendi yaptığına işgal demiyor, fetih, diyor… Demokrasi havaris kesilerek, despot, tiran ve diktatörler demokrasiyle yaşamayı öğretmek için  medeniyeti, uygarlığı götürdüklerini söylüyorlar…

Kim kendi ülkesinin bir başkası tarafından işgal edilmesini ister?

Kim?

Uşaklar ve işbirlikçiler!

Erdoğan’a göre din için ülkenin ele geçirilmesi fetih, siyasi olarak ele geçirilmesi işgal!

Kelimeleri eğip bükme, istediğiniz anlamı yükleme ile kelime anlamları demagojik bir şekil alır.

İşgal, bir yeri zorla ele geçirmek ve ele geçirilen yerde zulümle zorla hükmetmenin Arapçası!
Fetih ise  Arapça’da İslam’a ve hükümlerine, hoşgörü ve adaletine açmak anlamında, herkesin ilgi ve takdirini kazanarak, kahramanlıklar göstererek savaş ile bir yeri elde etmenin Arapçası!

Buyurun!

Biri zulüm ile hükmetme! Diğeri savaşarak; hoşgörü ve adalete açmak! Adalete açanların, hoşgörü sahiplerinin savaşla ne işi var?

Dikkat edin kendileri fetihçi diğerleri hep işgalci! Çünkü yüzyıllardır, savaşlara, sürgünlere, katliamlara, yağmalara sahne olmuş, İslam Orduları ele geçirince barış ve huzur gelmiş!

Fethedince ’Olgunluk, nezaket ve sonsuz hoşgörü’ dönemi başlıyor! Barış ve huzur(!) olduğu için bu fetih oluyor! İşgale nefret yüklenirken fetihe bir haklılık gerekçesi yükleniyor. ‘Sen medeni değilsin! Sen vahşisin! Ben seni adam edeceğim!’

Çocukları ailelerinden kaçırılıp Enderun’a hapsedilen, genç kızları Osmanlı sarayına cariye edilen, toprakları yağma edilen, vergiye bağlanan, savaşlarda genç evlatlarını kaybeden, çocukları Osmanlıya Yeniçeri olan bu yabancılara, toprakları fethedilenlere sordunuz mu?  Osmanlının ne kadar adaletli ve huzur verici olduğunu size söylediler mi?

Efendim ‘Osmanlı nereye gittiyse orası huzur bulmuştur’  Siz bir de onlara sorun!

30.06.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var