Sayfalar
- Ana Sayfa
- Mortgage
- Konut Kredisi
- Refinansman Nedir?
- Kira Nedir?
- Sigorta
- Faiz Nedir?
- Fıkralar
- Kefillik Nedir?
- Arsa Payı Nedir, Nasıl Hesaplanır?
- Gayrimenkul Satış Vaadi Nedir?
- Tahliye Taahhütnamesi nedir?
- DEĞER ARTIŞ KAZANCI NEDİR?
- DOP (Düzenleme Ortaklık Payı) NEDİR?
- EMLAK-EMLAKÇILIK NEDİR?
- HACİZ YOLU İLE TAKİP NASIL YAPILIR?
- TAPU NEDİR ?
- Emlak Vergisi
- Sözleşme ve Şekil Şartı Nedir?
- ÖRNEK DANIŞMANLIK VE KOMİSYON SÖZLEŞMESİ
- Emlak Terimler Sözlüğü
Hakkımda
3 Ekim 2018 Çarşamba
Emlakçının Sefaleti: 'Bana bilmediğim hiç bir şeyi söylemediler'
Kurumsal var kurumsal var!
Noname yani mahalle, sokak emlakçıları bu başlığa sevinmesin! Aslında bu eleştiri onların eleştirisidir. Çünkü onların anlayışı ile çalışan bir kurumsal ofisin ve danışmanının sefaletidir.
Data yoluyla edindiğim bir müşteri olan Bay Triko Tekstil Bayrampaşa'da bir bina arayışı içinde olduğunu kriterlerine uygun bir yer varsa hemen alabileceğini söyledi. Motivasyonu beni ikna edince arayışa girdim.
Bir ilanı inceledim. Bu arayışa uygun kriterlerde olduğu görünüyordu. Hemen telefona sarıldım. Anadolu Yakasında XX kurumsal ofisin ilandaki danışmanı SS görünüyordu.
-İyi günler, dedikten sonra kendimi tanıttım. İşlerini, şahsını hal hatır ettikten sonra esasa geldim. Üstat Bayrampaşa'da M Caddesinde bir binanız görünüyor, doğru mu?
-Doğru abi.
-Burası sizin yetkili yeriniz mi?
-Yetkili abi.
-Tamam, bu da güzel. Benim Bay Triko Tekstil müşterim bu nitelikte bir yer arıyor. Burayı gösterebiliyor muyuz?
-Sorun yok, sıkıntı yok, dedi.
-Bana burası ile ilgili ayrıntı geçebilir misiniz?
-Olur, hemen geçeyim.
'Hiç biri bilmediğim bir şey söylemedi.'
Ayrıntı Whatsapp'tan geldi. Ben de bu bilgiyi müşteriye geçtim.
-Hemen bakalım, dedi.
Randevu aldım, Bay SS'de içinde uygun olan saat benim içinde müşteri için de ugun idi. Müşteriyi çağırmadan önce yeri incelemek için erken gittim. İlanda resmi görülen ve konumunda doğru belirtilen binanın önüne geldim ve Danışman SS'i aradı.
-Abi yandaki dükkandayız, hemen dışarı çıkıyorum, dedi.
Fakat bekledim, bekledim dışarı çıkan olmadı, onun yerine telefon çaldı.
-Arkadaş ben konumda belirtilen cadde üzerinde tam resimdeki binanın önündeyim.
Yoksa yanlış bir yerde mi bekliyorum?
-Abi ben sana söylemedim mi? Oraya paralel F sokaktayım.
-F Sokak mı? Ne alaka?
-Abi sen U sokaktan gir sağa dön, ben yolun ortasındayım.
İlk şoku yaşadıktan sonra caddeden önce sağa sonra sola döndüm ve salaş bir giyimle bende hayal kırıklığı yaratan 40 yaşlarında görünen Danışman SS'i yolun ortasında gördüm. El sıkıştık.
-Bu bina, burası abi, dedi.
-Bu bina mı? Peki bu ilandaki bina, konum ne oluyor?
-Bir yanlışlık var abi? Nerede?
-Ne yanlışlığı, yanlışlık sizde, dedim ilanı açıp göstererek. Bu ne?
-Abi sekreter yanlış resim koymuş.
-Neyi karıştırmış? O bina ile, yer ile bunun ne alakası var? Sekreter bu binayı nereden bilsin?
-Herkes böyle yapıyor abi? Bunda ne var? Siz yapmıyor musunuz?
Bir kez daha şaşırdım.
-Biz mi? Biz? Dedim hayretle. Bu kiralık bir daire olsa haydi küçük bir kusurdur, der geçerdim. Bu milyonlarca liralık bir bina?!
-Abi bunu niye sorun ediyorsun? Bina burada?
-Böyle olur mu? Bir şey soracağım, kusura bakmayın? Size hiç eğitim verilmiyor mu?
-2,5 yıldır bu ofisteyim, bir otelde bir kere toplantıya gittim.
-Zaten belli oluyor.
-Abi sen öyle söylüyorsun da ben CXX, RYY, TZZ, EAA, CVV'nin ne kadar toplantıları, eğitimi varsa gittim. Hiç biri bilmediğim bir şeyi söylemedi.
-Demek size hiç bir şey anlatmadılar? Bu kadar boş adamlar, gevezelik yapıp durdular? Yani siz her şeyi biliyordunuz? Peki bildikleriniz bu yaptığınız ise siz bir şey bilmiyormuşsunuz, ya da onların söyledikleri bu değilse yine siz de bir sorun var!
Çünkü söylenenleri yapsanız bu durum ortaya çıkmayacaktı? Size aklınızda kalacak bir şey söylemek istiyorum: 'Bir şeyler öğrenmediğiniz hata tekrar edeceğiniz bir hatadır. Ya da 'farkında olmak önlenebilir hasarlardan korunmak için bir silah gibidir.'
Yani şu durumun farkında değilseniz yine aynı hatayı yaparsınız anlamında.
-Abi ben sana bu sokakta olduğunu söylemiş olmalıyım? Söylemedim mi?
-Söylemediniz tabi?
-Kurumsallar mahalle emlakçılarından daha berbat! sen öyle diyorsun ama?
-Haklısınız. Sizin gibi mahalle emlakçısı zihniyetiyle çalışanlar için bu söylediğin doğrudur.
-Neyse abi bina bu? Abi çok arıyorlar, kapı numarası kaç, bina nerede? Ondan sonra da gidip mal sahibini aramalar, siz iyi bilirsiniz?
-Şimdi siz yetkili misiniz?
-Yetkiliyiz.
-En azından bu iyi. Siz kendi tarafınızdan ben kendi tarafımdan hizmet bedelini alacağım. Siz artık nasıl anlaştıysanız, yetkili iseniz niye korkuyorsunuz? Gelsin bulsun. Yerini söylesen ne olacak?
-Abi şimdi sen öyle dedin, olmadı.
-Niye?
-Abi yetkiliyim ama...
-Aması ne?
-Adam komisyon vermiyor? 'Karşı taraftan al' diyor.
-Bunu tahmin etmeliydim. Şimdi sen bana niye ortak olacaksın? Buna ne hakkın var?
Sen burayı satışa hazırlamamışsın? Adam ne dayatmış ise kabul etmişsin?
-Öyle oldu abi. X milyondan bir kuruş aşağı inmiyor. vermem de vermem, diyor.
-Hani kurumsal eğitimlerinde senin bilmediğin hiç bir şey söylememişlerdi? Kurumsallar böyle mi anlatıyorlar? Önce senin bunu satışa hazırlaman gerekir? Bunun çalışmasını yapacaksın ki adam da senin yaptıklarına saygı duysun, komisyonu hak ediyor, desin.
Hiç bir şey yapmamışsın, sana adam komisyon verir mi? Bir de iri iri laf ediyorsun?
'Bana bilmediğim hiç bir şeyi söylemediler' diye.
Müşteriyi çağırdım. Geldi baktı. Makine parkuru ile ilgili bir sorundan dolayı olumsuz neticelendi.
Sonuç: Dikkat ederseniz hatalar ve yanlışlar zinciri birbirini takip ediyor. Bir kaç milyonluk satılık bina alalade bir pazarlama ile pazarlanıyor. Danışman kurumsalın eğitimine aynı yerel emlakçılar gibi bir içgüdüsel bir tepki veriyor. Eğitimin gereksizliğinin, karşıtlığının işine nasıl yansıdığını, onun sefaletini açıklayan bir nesnel bir sunum örneği yaşadım.
Danışman SS'in söylediği cümle ise çok dikkat çekiciydi: 'Hiç biri bilmediğim bir şey söylemedi.'
O kadar zavallı bir cümle ki!
İki güzellik bir arada
Ya üçüde olmasaydı
Mehmet Akif Ersoy'dan
Gezi Parkı
Ne Denilebilir!...
Gezi
Günün Fıkrası
1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.
O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.
Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.
Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...
Avukat 1
Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.
- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...
Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş
- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.
Papaz utana sıkıla mırıldanmış.
- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.
Avukat gülümsemiş.
- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.
Avukat 2
George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:
"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "
Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"
George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.
Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.
"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".
Avukat 3
Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:
“İki kere iki kaç eder?”
Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''
Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş
En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:
''Kaç olmasını istersiniz?''
Avukat 4
Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:
Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.
Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.
Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.
“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''
Avukat 5
Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:
“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”
Avukat açtı ağzını:
“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”
Görevli yerin dibine geçmişti.
Sadece:
“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.
Avukat onun sözünü keserek devam etti:
“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”
Günün Sözü
İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder