ŞİŞLİ BÜYÜKDERE CADDESİNDE EVSİZLERİN GÜNDÜZ UYKUSU |
Emlakçıdan ruhunuz duymadan nasıl kazık yersiniz?
Emlakçının kapısını çalıp hizmet bedeli yani komisyon vermediğiniz, vermek istemediğinizde onun bunu sizden bir şekilde ruhunuz duymadan tahsil edebileceğini aklınızdan bir an olsun çıkarmayın. Bu bencilliğiniz size pahalıya patlayabilir. 'Benden değil karşı taraftan alın', türündeki bencilliğiniz yüzünden çok sonraları ödeyeceğiniz 'hizmet bedeli' çok daha fazladır.
'Kendi işimi kendim yaparım'da bir yoldur ama bu da fiyatı rayiçten yüksek mülk sahiplerinin size ödeteceği bedel yine komisyondan yüksek olacaktır.
'Emlakçıya hiç bulaşmam, kendim de satarım', derseniz, o da eskiden idi.
Pazarlama işi giderek profesyonelleşti ve sizin bakacağınız mecralar 'sahininden' ler çok amatör kalıyor.
Günümüzde her meslek grubunun ayrıştığı, uzmanlaştığı bu zamanda Emlakçılar yine bu işin uzmanları, yine onlar müşteri buluyorlar, yine onlar pazarlama ve satışı biliyorlar ve sonuçta işlemlerin yüze 80-90'nını onlar yapıyorlar.
Doğrusu nedir?
Doğrusu bir yerden hizmet alıyorsanız, bedelini ödemektir. Uyanıklık,
gözüaçıklık yapıp karşınızdakini aptal, enayi yerine koymaya kalkarsanız ava giderken avlanırsınız.
Şimdi böyle bencil düşünenlerin nasıl avlandıklarına ilişkin bir yöntem okuyacaksınız.
Noname emlakçılar ya da yerel, mahalli, markasız artık ne derseniz deyin, nasıl isimlendirirseniz isimlendirin kurumsal olmayan, kurumsal zihniyet taşımayan emlakçılar emlak sektörü içinde büyük bir niceliğe sahiptir. Bu emlakçıların büyük bir bölümünün kurumsal emlak firmaları kadar iyi olanları gerçeğini de unutmamak kaydıyla düzgün, ilkeli, kaliteli çalıştığının hakkını teslim edelim.
Bu tür noname, yerel emlakçılar içinde öyle bir kesim var ki emlak
sektörüne tüy diken, zan altında bırakan, duyduğunuzda sizi 'Bu da mı oluyormuş' dedirten şeyler oluyor.
Daha önce yazmıştım. Bu memleketin insan malzemesi ne ise emlakçının da aynı kumaştan olduğunu belirtmek isterim. Alıcı da satıcı da aynı kumaştan dokunmuştur. Birbirlerini suçlamaları çok anlamlı değildir.
Bizde bir söz vardır, hemen hatırlatayım: Eşeği yoldan çıkaran sıpanın oynamasıdır, derler.
Bu ne demek? Tek başına emlakçının suçlu olmadığını söylemek demek.
Biz uyanık, işbilen, gözüaçık geçinmeyi sever, bunu bir marifet bilir, sağda solda ballandıra ballandıra anlatırız. Hizmet alır bedel ödememeyi, birini aldatmayı, kandırmayı, emeksiz geçinmeyi hem fiili olarak yapar hem de sözel olarak bu marifeti paylaşır, çocuklarımızı da böyle yetiştiririz.
Fakaaaat bunu size birisi yaparsa kıyamet kopar. Siz yapacaksınız ama kimse size yapmayacak! Bunu size yapan kötüdür ama siz kötü değilsinizdir. Siz en katmerli yalanları söylersinizdir ama 'Bana yalan söylenmesinden hoşlanmam' dersiniz. Biz böylesine ikiyüzlüyüzdür.
Serbest Piyasa bu ya! Alan razı veren razı, sana ne oluyor, denilebilir?
Fakat kazın ayağı öyle değil. Bu durumda kimsenin kimseye güveni kalmıyor. Güven ve itibar kaybı o kadar yüksek olunca güven kazanmak da çok zor bir hale geliyor. Güven inşa etmeye çalışan ciddi emlak firmaları bu yaşanan itibar kaybı karşısında zorlanıyorlar.
Şimdi gelelim asıl konuya ve faile.
Bu alıcı kitlesi başından tavrını koyar: Benden komisyon alma!
Bu karşısındaki emlakçıya bilinçaltı(subliminal) bir mesaj gönderir. Mesaj 'beni kazıkla' mesajıdır.
Alıcı müşteri komisyonun kendisinden alınmamasını istemesinin haklı bir nedeni var mı? Kesinlikle yoktur!
Hem hizmet alacaksın, hem mal mülk edineceksin, hem para
kazanacaksın, çıkar sağlayacaksın ama bir bedel ödemeyeceksin!
Toplum olarak da bu giderek hakim bir anlayış haline geliyor. Bedel ödemeden konfor yaşamak!
Peki neden komisyon alınmamasını istemektedirler? Cevabı basittir.
Cebimden fazla para çıkmasın, bana bedava hizmet et. Peki birisi senin için hizmet veriyorsa; bu tamirci olabilir, doktor olabilir, avukat olabilir, siz de ona bu hizmet karşılığını vermiyorsanız ne olur? Aslında bu sizin hanenize 'Beni kazıkla' mesajı olarak kaydedilir. Bunun farkına bile varamazsınız. İsterseniz kaçın kurrası olursanız olun. Çünkü kötü bir hizmet alırsınız. Bu sizi ya canınızdan(sağlık), ruhsal veya parasal kaybınıza yol açar.
Alıcı böyle buyuruyor: Benden komisyon alma!
Alıcının ruh halini bir nebze tarif ettikten sonra bir de satıcıya değinelim.
Satıcı da emlakçıya 'Kardeşim ben 250 bin TL istiyorum. Üstüne koy benim dairemi kaça satarsan sat, gerisi senin' diyor. Satıcı emlakçıyı yoldan çıkaran bilinçaltı mesajı verdikten sonra emlakçı bildiği bütün ahlaki normları bir kenara bırakmakta hiçbir beis görmüyor. 250 binlik daire oluyor 370 bin lira! 20 bin lira da pazarlık payı. Ve alıcı geliyor.
-Son 350 bin olur. Efendim sizden emlak komisyonu da istemiyoruz.
Alıcının işkillenmesi, şüphelenmesi gerken yerde kendisinden komisyon talep edilmediği için buna seviniyor. Sormuyor. 'Kardeşim sen komisyon almıyorsun, Darülacezze müessesi misin' diye? Tabi buna emlakçının yaratıcı bir cevabı var. 'Efendim, biz komisyonu sadece mal sahibinden alıyoruz.' Bunu emlakçı, alıcı sorduğu için söylemiyor, kendiliğinden, içinde hinlik olduğu için şüphelenebilir diye kendisi ön alarak söylüyor.
Sonra alıcı 350 bine razı olunca emlakçı tapuda alıcının kulağına usulca fısıldanır. 'Sizden komisyon almadığımı satıcı bilmiyor, adama bir şey sormaya kalkmayın, iş bozulur. Pişmiş aşa su katarsınız. Ben satıcıyı ikna
edene kadar ne çektim' diyerek sufle veriyor. Aynı şekilde satıcıya
gidiliyor. Ona da 'Biz komisyonu alıcıdan alıyoruz. Ona fiyatla ilgili bir şey
söylemeyin' deniyor. Tapuda durum ayaküstü böyle idare ediliyor. Satıcı memnun, çünkü o 250 bin lira istemiş, cebine koymuştur. Üzerinin kaç lira olduğu önemli değildir, kendisi öyle söylemiştir.
Bu durumda bir suçlu aranacaksa birinci suçlu mal sahibidir. Emlakçıya 'kaça satarsan sat diye yol vermiştir.' Gelelim ikincisine; 100 bin lira kazık yiyen alıcı da memnundur. Çünkü komisyon vermemiştir. Sen komisyon almıyorsun da ne yiyorsun ne içiyorsun, bu değirmenin suyu nerden geliyor, bu müessese nasıl dönüyor, diye sormak içinden gelmemiştir?
Üçüncü suçlu, serbest piyasacılığı çok iyi kavramış biri olan emlakçıdır ki kendisine sağlanan müthiş bir konfor alanında kimseden 'komisyon' almamış olarak bu işin ahlaki yönünden bağımsızlaşarak, insaf ölçülerini kaçırmış(yüzde 2-3 +KDV) ve mutlu sona ulaşmıştır. Oransal olarak bunun azı, çoğu aynı şeydir.
Herkes ziyadesiyle memnundur.
Gördüğünüz gibi komisyon-hizmet bedeli vermediğinizde kar etmiyor, fevkaladenin fevkinde zarar ediyorsunuz.
Bunlar yaşanmış, yaşanan olaylar. Bu tür çalışanlar, haksız kazanç elde edenler ilkeli, düzgün, dürüst çalışanlara kıçıyla, kıs kıs gülmekte, saf, bön ve aptal yerine koymaktadırlar.
Tabi bu yöntem deşifre olup açığa çıkmıyor mu? Bazen çıkıyor. Ender görülen bir vaka olsa da bir emlakçının sonradan, normal olmayan
yollardan bacağı topal, kolu sakat kalmış, derin bir yara izi varsa,
yanında koruma gibi gezen birileriyle birlikte ise bundan kuşkulanın derim.
Gördüğünüz gibi hiçbir şey şeffaf değil, açık değil, net değil. Böyle bir ortamda güven duygusu nasıl olur?
Bilginiz olsun bu tür gayriresmi komisyon oranlarıyla çalışan emlakçılar var.
Bunlar öyle yüzde 2-3+KDV olarak çalışmıyorlar. Hiç komisyon talep etmiyorlar. Aslında deveyi hamuduyla götürüyorlar, yani yüzde 20-30-40 komisyon ile çalışıyorlar.
En güvenli gayrimenkul firmaları yine kurumsal-marka veya kurumsal tarzda çalışan noname-yerel-sokak emlakçılarıdır.
Komisyon verin çünkü hizmet bedeli vererek kolay kolay aldatılmazsınız!
İlla ki her meslekte mesleki ahlaktan nasibini almamış olanların yol açtığı olaylar yaşanabilir.
Emlakçı benden 'nasılsa benden komisyon almıyor' diye sevinmeyin.
Emlakta en karlı alıcı hizmet bedelini ödeyendir.
Acaba sizce yapan mı yoksa yaptıran mı ya da üçü (alıcı satıcı aracı) de mi suçlu?
26 Eylül 2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder