10 Ekim 2018 Çarşamba

Emlakta Hizmet Bedeli Vererek Aldatılmazsınız!




ŞİŞLİ BÜYÜKDERE CADDESİNDE EVSİZLERİN GÜNDÜZ UYKUSU

  


   Emlakçıdan ruhunuz duymadan nasıl kazık yersiniz?

    Emlakçının kapısını çalıp hizmet bedeli yani komisyon vermediğiniz, vermek istemediğinizde onun bunu sizden bir şekilde ruhunuz duymadan tahsil edebileceğini aklınızdan bir an olsun çıkarmayın. Bu bencilliğiniz size pahalıya patlayabilir. 'Benden değil karşı taraftan alın', türündeki bencilliğiniz yüzünden çok sonraları ödeyeceğiniz 'hizmet bedeli' çok daha fazladır.
'Kendi işimi kendim yaparım'da bir yoldur ama bu da fiyatı rayiçten yüksek mülk sahiplerinin size ödeteceği bedel yine komisyondan yüksek olacaktır.
'Emlakçıya hiç bulaşmam, kendim de satarım', derseniz, o da eskiden idi. 

Pazarlama işi giderek profesyonelleşti ve sizin bakacağınız mecralar 'sahininden' ler çok amatör kalıyor.
Günümüzde her meslek grubunun ayrıştığı, uzmanlaştığı bu zamanda Emlakçılar yine bu işin uzmanları, yine onlar müşteri buluyorlar, yine onlar pazarlama ve satışı biliyorlar ve sonuçta işlemlerin yüze 80-90'nını onlar yapıyorlar.

Doğrusu nedir?
Doğrusu bir yerden hizmet alıyorsanız, bedelini ödemektir. Uyanıklık, 

gözüaçıklık yapıp karşınızdakini aptal, enayi yerine koymaya kalkarsanız ava giderken avlanırsınız.
Şimdi böyle bencil düşünenlerin nasıl avlandıklarına ilişkin bir yöntem okuyacaksınız.
Noname emlakçılar ya da yerel, mahalli, markasız artık ne derseniz deyin, nasıl isimlendirirseniz isimlendirin kurumsal olmayan, kurumsal zihniyet taşımayan emlakçılar emlak sektörü içinde büyük bir niceliğe sahiptir. Bu emlakçıların büyük bir bölümünün kurumsal emlak firmaları kadar iyi olanları gerçeğini de unutmamak kaydıyla düzgün, ilkeli, kaliteli çalıştığının hakkını teslim edelim.
Bu tür noname, yerel emlakçılar içinde öyle bir kesim var ki emlak 
sektörüne tüy diken, zan altında bırakan, duyduğunuzda sizi 'Bu da mı oluyormuş' dedirten şeyler oluyor. 
Daha önce yazmıştım. Bu memleketin insan malzemesi ne ise emlakçının da aynı kumaştan olduğunu belirtmek isterim. Alıcı da satıcı da aynı kumaştan dokunmuştur. Birbirlerini suçlamaları çok anlamlı değildir.
Bizde bir söz vardır, hemen hatırlatayım: Eşeği yoldan çıkaran sıpanın oynamasıdır, derler.
Bu ne demek? Tek başına emlakçının suçlu olmadığını söylemek demek. 
Biz uyanık, işbilen, gözüaçık geçinmeyi sever, bunu bir marifet bilir, sağda solda ballandıra ballandıra anlatırız. Hizmet alır bedel ödememeyi, birini aldatmayı, kandırmayı, emeksiz geçinmeyi hem fiili olarak yapar hem de sözel olarak bu marifeti paylaşır, çocuklarımızı da böyle yetiştiririz. 
Fakaaaat bunu size birisi yaparsa kıyamet kopar. Siz yapacaksınız ama kimse size yapmayacak! Bunu size yapan kötüdür ama siz kötü değilsinizdir. Siz en katmerli yalanları söylersinizdir ama 'Bana yalan söylenmesinden hoşlanmam' dersiniz. Biz böylesine ikiyüzlüyüzdür.
Serbest Piyasa bu ya! Alan razı veren razı, sana ne oluyor, denilebilir? 
Fakat kazın ayağı öyle değil. Bu durumda kimsenin kimseye güveni kalmıyor. Güven ve itibar kaybı o kadar yüksek olunca güven kazanmak da çok zor bir hale geliyor. Güven inşa etmeye çalışan ciddi emlak firmaları bu yaşanan itibar kaybı karşısında zorlanıyorlar.

Şimdi gelelim asıl konuya ve faile. 
Genellikle kentlerin kenar semtlerinde oturan, kendilerini kimi zaman uyanık zanneden, eğitim, kültürel olarak geri olan insanlar birinden hizmet alırken asla hizmet bedeli ödemez, ödemek istemez, ödememeyi de bir marifet zannederler. Uyanıklık, iş bilme, gemisini yürüten kaptandır diye kendilerine övünç payı çıkarırlar. Oysa kendilerini akıllı sanan bu aptal zihin kolayca tuzağa düşer, kolayca avlanır. Kendi cebinden para çıkmadığına sevinirler. Ama önlerindeki yemi yerlerken
yumurtalarının  çalındığının farkında değillerdir.

Bu alıcı kitlesi başından tavrını koyar: Benden komisyon alma!
Bu karşısındaki emlakçıya bilinçaltı(subliminal) bir mesaj gönderir. Mesaj 'beni kazıkla' mesajıdır. 

Alıcı müşteri komisyonun kendisinden alınmamasını istemesinin haklı bir nedeni var mı? Kesinlikle yoktur! 
Hem hizmet alacaksın, hem mal mülk edineceksin, hem para 
kazanacaksın, çıkar sağlayacaksın ama bir bedel ödemeyeceksin!
Toplum olarak da bu giderek hakim bir anlayış haline geliyor. Bedel ödemeden konfor yaşamak!

Peki neden komisyon alınmamasını istemektedirler? Cevabı basittir. 
Cebimden fazla para çıkmasın, bana bedava hizmet et. Peki birisi senin için hizmet veriyorsa; bu tamirci olabilir, doktor olabilir, avukat olabilir, siz de ona bu hizmet karşılığını vermiyorsanız ne olur? Aslında bu sizin hanenize 'Beni kazıkla' mesajı olarak kaydedilir. Bunun farkına bile varamazsınız. İsterseniz kaçın kurrası olursanız olun. Çünkü kötü bir hizmet alırsınız. Bu sizi ya canınızdan(sağlık), ruhsal veya parasal kaybınıza yol açar. 

Alıcı böyle buyuruyor: Benden komisyon alma! 
Alıcının ruh halini bir nebze tarif ettikten sonra bir de satıcıya değinelim.

Satıcı da emlakçıya 'Kardeşim ben 250 bin TL istiyorum. Üstüne koy benim dairemi kaça satarsan sat, gerisi senin' diyor. Satıcı emlakçıyı yoldan çıkaran bilinçaltı mesajı verdikten sonra emlakçı bildiği bütün ahlaki normları bir kenara bırakmakta hiçbir beis görmüyor. 250 binlik daire oluyor 370 bin lira! 20 bin lira da pazarlık payı. Ve alıcı geliyor.
-Son 350 bin olur. Efendim sizden emlak komisyonu da istemiyoruz. 
Alıcının işkillenmesi, şüphelenmesi gerken yerde kendisinden komisyon talep edilmediği için buna seviniyor. Sormuyor. 'Kardeşim sen komisyon almıyorsun, Darülacezze müessesi misin' diye? Tabi buna emlakçının yaratıcı bir cevabı var. 'Efendim, biz komisyonu sadece mal sahibinden alıyoruz.' Bunu emlakçı, alıcı sorduğu için söylemiyor, kendiliğinden, içinde hinlik olduğu için şüphelenebilir diye kendisi ön alarak söylüyor.

Sonra alıcı 350 bine razı olunca emlakçı tapuda alıcının kulağına usulca fısıldanır. 'Sizden komisyon almadığımı satıcı bilmiyor, adama bir şey sormaya kalkmayın, iş bozulur. Pişmiş aşa su katarsınız. Ben satıcıyı ikna 

edene kadar ne çektim' diyerek sufle veriyor. Aynı şekilde satıcıya 

gidiliyor. Ona da 'Biz komisyonu alıcıdan alıyoruz. Ona fiyatla ilgili bir şey 

söylemeyin' deniyor. Tapuda durum ayaküstü böyle idare ediliyor. Satıcı memnun, çünkü o 250 bin lira istemiş, cebine koymuştur. Üzerinin kaç lira olduğu önemli değildir, kendisi öyle söylemiştir. 

Bu durumda bir suçlu aranacaksa birinci suçlu mal sahibidir. Emlakçıya 'kaça satarsan sat diye yol vermiştir.' Gelelim ikincisine; 100 bin lira kazık yiyen alıcı da memnundur. Çünkü komisyon vermemiştir. Sen komisyon almıyorsun da ne yiyorsun ne içiyorsun, bu değirmenin suyu nerden geliyor, bu müessese nasıl dönüyor, diye sormak içinden gelmemiştir? 

Üçüncü suçlu, serbest piyasacılığı çok iyi kavramış biri olan  emlakçıdır ki kendisine sağlanan müthiş bir konfor alanında kimseden 'komisyon' almamış olarak bu işin ahlaki yönünden bağımsızlaşarak, insaf ölçülerini kaçırmış(yüzde 2-3 +KDV) ve mutlu sona ulaşmıştır. Oransal olarak bunun azı, çoğu aynı şeydir.
Herkes ziyadesiyle memnundur.
Gördüğünüz gibi komisyon-hizmet bedeli vermediğinizde kar etmiyor, fevkaladenin fevkinde zarar ediyorsunuz.
Bunlar yaşanmış, yaşanan olaylar. Bu tür çalışanlar, haksız kazanç elde edenler  ilkeli, düzgün, dürüst çalışanlara kıçıyla, kıs kıs gülmekte, saf, bön ve aptal yerine koymaktadırlar. 

Tabi bu yöntem deşifre olup açığa çıkmıyor mu? Bazen çıkıyor. Ender görülen bir vaka olsa da bir emlakçının sonradan, normal olmayan 
yollardan  bacağı topal, kolu sakat kalmış, derin bir yara izi  varsa, 
yanında koruma gibi gezen birileriyle birlikte ise bundan kuşkulanın derim.

Gördüğünüz gibi hiçbir şey şeffaf değil, açık değil, net değil. Böyle bir ortamda güven duygusu nasıl olur?

Bilginiz olsun bu tür gayriresmi komisyon oranlarıyla çalışan emlakçılar var. 

Bunlar öyle yüzde 2-3+KDV olarak çalışmıyorlar. Hiç komisyon talep etmiyorlar.  Aslında deveyi hamuduyla götürüyorlar, yani yüzde 20-30-40 komisyon ile çalışıyorlar.

En güvenli gayrimenkul firmaları yine kurumsal-marka veya kurumsal tarzda çalışan noname-yerel-sokak emlakçılarıdır.

Komisyon verin çünkü hizmet bedeli vererek kolay kolay aldatılmazsınız! 

İlla ki her meslekte mesleki ahlaktan nasibini almamış olanların yol açtığı olaylar yaşanabilir.

Emlakçı benden 'nasılsa benden komisyon almıyor' diye sevinmeyin.
Emlakta en karlı alıcı hizmet bedelini ödeyendir. 
Acaba sizce yapan mı yoksa yaptıran mı ya da üçü (alıcı satıcı aracı) de mi suçlu?


26 Eylül 2018

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var