1 Ağustos 2015 Cumartesi

Kolesterol Yüksek kolesterol tehlikeli mi, tehlikesiz mi? Bu hikayenin içinde biz de vardık!

Bu yazımız sahneye konmuş iki gerçek hikayeden oluşuyor. 
Biz Türkiye’de sahneye konan ikinci oyunun içindeydik.

İlk hikayemiz, 1972 yılında sahneye konuyor.

1972 yılında Londra King’s College profesörlerinden Dr. John Yudkin’in yazdığı “Pure, White and Deadly” yani “Saf Beyaz ve Öldürücü” isimli kitabın basılmasıyla başlıyor.
   
"Pure White and Deadly" kitabının  fotoğrafının üstüne tıklayarak kitabın PDF 'ine ulaşabilirsiniz. 
Bu kitapta şekerin zararları anlatılıyor. Şekere o güne kadar en ucuz enerji kaynağı gözüyle bakılırken Yudkin tüm ezberleri bozuyor ve şekerin öldürücü bir zehir olduğunu söylüyor. Kitabın birinci bölümünün son cümlesinde “Umarım bu kitabı okuduğunuz zaman sizi şekerin gerçekten tehlikeli olduğuna inandırmış olurum.” diyen Yudkin, kitabın son bölümünde de araştırmalarının ve yayınlarının nasıl engellendiğini anlatıyor
Düşünsenize dünyada her geçen gün şeker tüketimi artarken bir kişi çıkıyor ve şekerin zararlı olduğunu söylüyor. Şeker her şeyin içine girmiş durumda. Şeker kullanılmaması demek gıda sektöründeki pek çok kuruluşun çökmesi demek.
Gıda sektörünün temsilcileri çıkıp “şeker yararlıdır, bu kişi zırvalıyor” dese, insanlar gıda sektörünün çıkarları zedelendiği için böyle söylediklerini düşünerek Yudkin’in sözlerine daha çok itibar edecek. Tabii ki gıda sektörünün temsilcileri ortaya hiç çıkmıyor. Onların yerine bilim insanları devreye sokuluyor. Yudkin’in söylediği her şeyi çürütmeye çalışıyorlar. Yudkin’in meslektaşları yoğun bir anti kampanya başlatıyorlar. En ünlü profesörler çıkıp Yudkin’in Pure, White and Deadly‘ kitabıyla dalga geçiyorlar, alay ediyorlar ve aşağılıyorlar. Düşünün bir tarafta bir tane kitap yazmış bir profesör  karşısında on binlerin temsilcisi olan yine profesörler.
Ardından İngiliz Şeker Kuruluşu basın açıklaması yayınlayarak Yudkin’in iddialarının “duygusal tezler” olduğunu söylüyor, Dünya Şeker Araştırmaları Kuruluşu da kitaba “bilim kurgu” kitabı diyor. Yudkin konferanslara çağrılmıyor, kendi organize ettiği toplantılar da son dakikada sponsorlardan gelen baskılarla iptal ediliyor (Örneğin Coca Cola). Katılabildiği konferanslarda şeker aleyhine verdiği bildiriler yayınlardan çıkarılıyor. Bu anti propaganda işe yarıyor ve kitap yeterince satamıyor. Gıda endüstrisi ve uzantısı bilim insanlarının organize bir biçimde karşı çıkmaları ve baskı oluşturmaları sonucu kitap rafa kalkıyor. Yudkin kitabı yazdıktan 23 yıl sonra 1995 yılında ölüyor.
Yudkin’in ölümünden 14 sene sonra 2009 yılında California Üniversitesi’nde çocuk endokrinoloji profesörü olan Dr. Robert Lustig raflarda tozlanan kitabı keşfediyor, “öncü” olduğunu ve içeriğinin gerçekleri yansıttığını ve “kâhince” olduğunu söylüyor ve kitaba bir ön söz yazarak kitabın ilk yazıldığından 40 yıl sonra ikinci baskısını yapmasını sağlıyor. İşte bugün şekerin zararlarıyla ilgili kabul edilen tüm gerçeklerin yer aldığı kitap da böylece piyasaya çıkıyor. 40 yıl içinde olan oluyor zaten. Diyabetin ve obezitenin bu kadar yayılarak milyonların sağlığının bozulmasının nedeni Yudkin’in meslektaşları. İşte tam burada Prof. Dr. Kenan Demirkol’un kullandığı şu söz aklımıza geliyor ister istemez."Yaşadığımız çağ, akademik kapitalizm çağı. Yani sermaye sahiplerinin akademisyenleri satın alması sonucu, toplumla paylaşmak istediklerini akademisyenlere söylettirdikleri çağdayız”

İkinci hikayemiz de Türkiye’de sahneye kondu! 

Biz de Nurçin & Okan Çağlar olarak bu oyunun içinde kendimizi bulduk. Gelin hep birlikte bu gerçek hikayeye göz atalım.
BİZ DE BU OYUNUN İÇİNDEYDİK!
Biz 2011 Yılının Ağustos ayında Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay'ın "Bilimsel Gerçeklerle Kilo Vermenin ABC'si Karatay Diyeti" kitabını alıp, okuyup uygulayarak dahil olduk.
 Karatay Diyeti kitabındaki bilimsel açıklamalar bize son derece mantıklı gelmiş ve uygulamaya karar vermiştik. 
Birimiz (Okan) 12 yıldır kolesterol ilacı içiyordu ama Canan Hocaya güvenip içtiği kolesterol ilaçlarını bırakmıştı. Hem de en son Memorial Ataşehir Hastanesindeki Dahiliye Uzmanı Dr. Deniz Şahin Şimşek'in"içmezsen damarların tıkanır ve kalp krizi geçirirsin"korkutmasına rağmen.
Birimiz (Okan) 12 yıldır her gün 12 ilaç içiyor, diğerimiz (Nurçin) de 7 ilaç içiyordu.
Bu fotoğrafta A. Okan Çağlar'a çeşitli SGK anlaşmalı veya özel hastane tarafından verilen ilaç raporları ile bazı kan değerlerinden örnekleri görüyorsunuz. 
Uzun yıllardır veremediğimiz kilolar bir bir gitmeye başlamıştı. Birimiz her ay 5 kilo yağdan kurtulurken diğerimiz de iki kilo yağdan kurtuluyordu. 
Karatay sağlıklı beslenmesi bize çok iyi gelmişti ve her şey çok iyi gidiyordu. bir taraftan kilolar gidiyor diğer taraftan da kendimizi çok iyi hissediyorduk.
Derken birden bire medyada tartışmalar başladı. 

Türkiye'de sahneye konan oyunun ilk perdesini Osman Müftüoğlu açtı 


Prof . Dr. Osman Müftüoğlu 21 Kasım 2011 tarihinde yazdığı  aşağıdaki yazı ile Karatay'a karşı başlatılan hamlenin ilk adımını atmış oldu.  Daha sonra haberler birbirini izlemeye başladı.
 "... Karatay hoca’nın kolesterol konusundaki düşünceleri kafamı karıştırdı... Kardiyologlara sordum; gördüm ki çoğu Karatay hoca’nın “Günde 2 yumurta yiyin, bonfileden korkmayın” önerilerine isyan ediyor.
Kolesterol konusu isyan ettirdi
Benim kafamı karıştıran nokta, bir kardiyoloji uzmanı olan Karatay hocanın kolesterol konusundaki düşünceleri oldu. Kardiyologlarla konuşunca gördüm ki, çoğu neredeyse isyan halindeler! Kardiyolog Dr. Murat Kınıkoğlu da KARATAY DİYETİ’ni eleştiren kalp uzmanlarından biri. Kişisel görüşlerimi bir başka yazıya erteliyor, sözü Dr. Kınıkoğlu’na bırakıyorum. "
Bu haberin tamamına fotoğrafın üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz. 
Ünlü Kalp ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Bingür Sönmez ve Türk Kardiyoloji Derneği başkan ve genel sekreteri basın toplantıları düzenleyip tüm TV kanallarına  açıklamalar yapmaya başladılar.
Biz olan biteni şaşkınlıkla izlemeye başladık. Ama bir taraftan da korkuyorduk. Çünkü hem Kolesterol ilacını bırakmıştık hem tereyağı, yumurta ve hayvansal gıdalar alıyorduk. Bu hocalarımızın anlattıklarını duyup korkmamak gerçekten mümkün değildi. 
Milliyet Gazetesi'nde çıkan Türk Kardiyoloji Derneğinin şu haberine bakar mısınız?  

"Şöhret uğruna hayatla oynanıyor.

Türk Kardiyoloji Derneği (TKD) Başkanı Prof. Dr. Oktay Ergene, kolesterol ilaçlarının faydasına inanmadığını söyleyen Prof. Dr. Karatay'ın sözleri için 'Şöhret uğruna binlerce insanın hayatıyla oynamaktalar" dedi. 

Bu haberin Kolesterol
Yüksek kolesterol tehlikeli mi, tehlikesiz mi?

Bu hikayenin içinde biz de vardık!ayrıntılarına sağ taraftaki fotoğrafın üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz. 










Daha sonra da medyada çıkan haberler birbirini izledi ama biz daha fazla bekleyemezdik. 
Hürriyet Gazetesinin 5 Aralık 2011 tarihli Sağlık sayfasında Buse Özel "Kolesterolde büyük kavga" başlığıyla verdiği haberde "Türk Kardiyoloji Derneği, geçtiğimiz gün bir basın toplantısı düzenleyerek 'kolesterol ilaçlarını bırakın' çağrısında bulunan hekimleri halk sağlığını tehdit etmekle suçladı" görüşüne yer vermiş. ayrıca "Prof. Dr. Bingür Sönmez SUÇ DUYURUSUNDA BULUNUYORUM""başlığı altında da Sönmez'in görüşlerini dile getirmiştir. 
Sağ taraftaki fotoğrafın üzerine tıklayarak haber kaynağına ulaşabilirsiniz. 
Kenan Erçetingöz’’ün 22 Aralık 2011 tarihli yazısına bir göz atalım. “7 Aralık 2011’de Türkiye Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Oktay Ergene, Genel Sekreter Prof. Dr. Mehmet Aksoy ve Prof. Dr. Bingür Sönmez bir basın toplantısı yaparak kolesterol konusundaki düşünceleri nedeniyle Prof. Dr Canan Karatay’ı sert ve etik dışı bir dille kınamıştı. Canan Karatay için aşağılayıcı kelimeler kullanan Bingür Hoca ‘emekli bir doktor’ demişti. Daha da ileri giderek Canan Karatay için halkın sağlığını tehlikeye sokmak gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu!”
Sol taraftaki fotoğrafın üzerine tıklayarak haber kaynağına ulaşabilirsiniz. 
Özellikle Prof Dr. Bingür Sönmez TV lere çıkıp "onlar 2 kişi biz 10 binleriz" diyor ve kime inanılması gerektiğini söylüyordu.
Prof. D. Canan Efendigil Karatay ve arkadaşları mecburen kendilerini savunmak durumunda kalıyorlardı. Onlar da bir basın toplantısı düzenlediler. 
 Soldan Sağa Prof. Dr. Canan Karatay, Uzman Biyolog Mevlut Durmuş, Prof. Dr. Ahmet Aydın,Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusata. Basın toplantısının metnine fotoğrafın üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Prof. Dr. Canan Karatay, Prof. Dr. Ahmet Aydın, Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta ve Uzaman Biyolog Mevlut Durmuş gibi bağımsız bilim insanları 2 Aralık 2011 tarihinde bir basın toplantısı düzenleyerek kolesterol konusundaki görüşlerini açıkladılar ve KARAR HALKIMIZINDIR dediler.
Tartışmalar 21 Kasım 2011 'de başladı ve Kasım ayının sonuna doğru gittikçe tırmandı. Canan Hoca'ya her ne kadar inanıyorsak da karşımızda Canan Hocanın yanlış yaptığını söyleyen 10 binlerce doktorun temsilcileri vardı. Geçekten Bingür Sönmez'in söylediği gibi bir tarafta on binlerce doktor karşılarında da üç kişilik bir grup.
Soluğu Özel Marmaris Hastanesi'nde aldık ve Endokrinolog Doç. Dr. Melek Tezcan'a tüm ayrıntılarıyla anlattık. On binlerin temsilcisi Türk Kardiyoloji Derneğinin yöneticilerine göre hayatımız tehlikeye girmişti. Hem kolesterol ilacı içmiyorduk hem de her gün iki yumurta ve arada sırada da bol bol bonfile pirzola yiyorduk. 
1 Aralık 2011 sabahı kanımızı verdik ve öğle saatlerine doğru tahlil sonuçlarımızı aldık. Tahlil sonuçlarımızı aldığımızda gözlerimize inanamadık.  Sonuç: Her şey mükemmeldi. Sağlıklı beslenme ile yıllardır kolesterol ilacına rağmen düşmeyen kolesterol, şeker bile normale dönmüştü.
İşte o anda, Canan Karatay’ın bir kitabını okuyarak çıktığımız bu yolun ne kadar doğru bir yol olduğuna inandık. Bütün bu gelişmeleri Sağlık Bakanlığına ve bizim ilaç paralarımızı ödeyen SGK’nın bağlı olduğu Çalışma Bakanlığı’na belgeleriyle birlikte bildirdik.
Aynı bilgi ve belgeleri Canan Hocanın çalıştığı hastanenin info mail adresine de gönderdik. "Şayet size dava açılacak olursa bizi lütfen tanık olarak yazdırın" dedik
Çalışma Bakanı Faruk Çelik'e gönderdiğim yazının ekinde de benim (Okan) içmediğim 7 kutu Lipitor ilacı vardı. Aynı yazıyı bilgi için de Başbakan'a göndermiştim. Ben bir ara Faruk Çelik TBMM Grup Başkan Vekiliyken  OSB Kanun çalışmalarıyla ilgili Başbakanın talimatı ile Faruk Beye özel danışmanlık yapmıştım. Yazı Çalışma Bakanlığına ulaşınca özel Kalemden aradılar. Özel Kalem müdürüne "Bakan beyle olan ilişkimizi anlattım ve Bakan Bey yazıyı ve eklerini bir not ile iletmesini rica ettim. Bundan yaklaşık 3 ay sonra Datça'da üst komşum olan Deva İlaçlarının sahibi Philipp Haas ile konuşurken Faruk Çelik'in ilaç işverenlerini toplantıya çağırarak "kolesterol ilaçlarına yatırım yapmayın, yavaş yavaş ilaç verilme değerlerini yükseltip uzun vadede para ödemeyeceğim, sağlıklı beslenince zaten bu değerler kendiliğinden de düzeliyor" demiş. Philipp bu olayı anlatınca ben de hem çok mutlu oldum hem de gülmeye başladım ve kendisine Bakana gönderdiğim yazıyı anlattım.   

Tabii ki dava açılmadı, daha doğrusu açılamadı.


Prof. Dr. Osman Müftüoğlu'nun başlattığı, Prof. Dr. Bingür Sönmez ve Türk Kardiyoloji Derneğinin zirveye taşıdığı Karatay'ı karalama, aşağılama kampanyası tam anlamıyla başarılı olamamıştı. Çünkü kitabın çıkmasıyla karalamanın başlandığı tarih arasında Karatay Diyetini uygulayanlar sonuçlarını görmeye başlamıştı bile. Bizim gibi onlarca insanın belgeleri birikmişti. Bu grubun unuttuğu sosyal medya vardı artık. Biz önce Karatay Diyeti ve Sonuçları adı altında bir Facebook sayfası oluşturduk ve gelişmeleri orada paylaşmaya başladık. Daha sonra sayfamızın adında "Karatay" sözünün geçmesini etik bulmadık ve Sağlıklı Yaşıyoruz sayfasını oluşturduk. Sağlıklı Yaşıyoruz sayfası  Ağustos 2014 tarihi itibarıyla aktif 32.000 takipçiyi geçti. 
Bu arada birimiz 50 kilo, diğerimiz de 27 kilodan kurtuldu.
Daha da önemlisi her ikimiz de tip 2 diyabet hastası değiliz ve artık şeker ilacı kullanmıyoruz. Okan yüksek kolesterol, ürtiker hastası da değil artık. Dizlerindeki, eklem yerlerindeki tüm rahatsızlıklar hiç kalmadı. Artık ikimiz de hiç horlamıyor ve kaliteli uyku uyuyabiliyoruz. Nurçin'in reflü, gastrit sorunları da tamamen geçti. Nurçin artık yüksek tansiyon ilacını da bıraktı. Okan'ın da yüksek tansiyon ilacı 1/2 azaltıldı seneye o da tansiyon ilacından kurtularak hiç ilaç kullanmaz hale gelecek. 
İlaç firmalarının ve birçok doktorun Canan Hocayı sevmemesini çok çok iyi anlıyorum. Biz Karatay sağlıklı beslenmesi nedeniyle bütün hastalıklardan kurtulduğumuz için artık sadece senede bir kez o da genel kontrol için doktora gidiyoruz. 
2013 yılı fiyatlarıyla SGK nin sadece benim (Okan) için ödediği ilaç bedeli 12.329 TL ve bunun 2.664 TL si de sadece kolesterol ilacının bedeli   
Ancak başından beri Canan Hocaya karşı olan ve bunu bir telefon konuşmasında bizzat bize de dile getiren Hürriyet Gazetesi Sağlık Editörü Mesude Erşan ve ekibinden bu gelişmelerle ilgili bir tek olumlu yazı çıktığını biz görmedik. Acaba Canan Hocaya yaptıkları haksızlığın ortaya çıkmasını mı istemiyorlardı. 

Uzun bir aradan sonra Hürriyet Gazetesinde Canan Hoca ile ilgili ilk ve tek olumlu haber Güzin Abla köşesinde bizim hikayemiz oldu.Güzin Abla sayesinde uygulanan gizli ambargoyu delmiştik..
Haberin ayrıntılarına ulaşmak için sağdaki fotoğrafın üzerine tıklayın. 

Yıllar geçti Karatay sağlıklı beslenmesi gittikçe yayılmaya başladı. Daha da önemlisi Karatay ve arkadaşlarının söylediklerinin  gerçek olduğu bir bir anlaşılmaya başladı. 
  • Yumurta aklandı,
  • Tereyağı aklandı,
  • Sıra kolesterole geldi.
Tabii ki Canan Hoca hakkında antipropagandayı başlatan Hürriyet Gazetesi çıkıp da"Canan Hoca yine haklı çıktı"diyemezdi.  Birileri demeye kalksa büyük olasılıkla sağlık editörü veya Osman Müftüoğlu buna engel olabilirdi, aynen de öyle oldu. 
10.08.2014 Tarihli Hürriyet gazetesinde Yalçın Bayer’in köşesinde satır arasında ilginç bir haber yer aldı Bu haberi aynen aktarıyoruz.
 “Prof. Sönmez’den Uyarı!
Bugüne kadar doğru bilinen, 'Yüksek Kolesterol tehlikelidir' tezi kalp ve damar cerrahisi uzmanı Prof. Dr. Bingür Sönmez tarafından çürütüldü. Kalp ve damar sağlığını bozan en büyük tehlikenin sanıldığı gibi kolesterol değil, karbonhidrat - şeker olduğunu, kolesterole vücudun ihtiyacı olduğunu söyleyen Bingür Sönmez, 'Kolesterol seviyesi ne kadar azsa o kadar iyidir düşüncesi yanlıştır' dedi. Prof. Dr. Sönmez 'Düşük kolesterol kanser yapıyor' dedi."
Haberin ayrıntılarına ulaşmak için yukarıdaki fotoğrafın üzerine tıklayın.
Biz bu haberi okuyunca "pes" dedik ve şaşkınlık içinde kalakaldık. Yukarıda sahneye konan oyunu ayrıntılarıyla izlediniz. Benzer düşünceleri üç yıl önce Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay dile getirdiğinde ortalık birbirine girmedi mi? Bingür Sönmez ve arkadaşları Canan Hoca için suç duyurusunda bulunmadı mı?  
Şimdi de yaklaşık 3 yıl önce suç duyurusunda bulunan Prof. Dr. Bingür Sönmez sanki bütün bu söylediklerini unutmuş, “kolesterolün tehlike olmadığını söylüyor” ve bunu adeta tek tek araştırmış da kendi bilimsel araştırma sonuçlarını açıklar gibi sunuyor, Hürriyet Gazetesi ve Yalçın Bayer de buna aracılık ediyor.

Yalçın Bayer'e bir mail gönderdik ve Canan Hocaya yapılan haksızlığı tek tek izah ettik.

Yalçın Bey ne mi yaptı. Bizim gönderdiğimiz maili okumadan sildi. Gazetede yaptığımız yorumların hiçbirine yanıt bile vermedi!
Bu arada Bingür Hoca "yağda üç yumurta" yiyerek basına poz vermeye başladı. Ama beslenme ile ilgili daha yolun başında olduğunun belgesi bu fotoğraf. Ayrıca "Aleme verir talkımı kendi yutar salkımı" misali hastalarına haftada 2,5 yumurta verirken kendisi bir seferde 3 yumurta yemektedir. 
 
1972 ‘de John Yudkin’in “Pure, White and Deadly” (Saf beyaz ve öldürücü) kitabı basıldığında meslektaşları tarafından yapılan yok etme operasyonu başarılı olmuş ama Türkiye’de Prof. Dr. Canan Karatay'ı yok etme girişimi sosyal medyanın da gücüyle başarısız oldu.Çünkü gerçekleri örtmek, saklamaya çalışmak bu çağda artık mümkün değil. Buna ne Hürriyet Gazetesinin ne de diğer medya gruplarının gücü yeter. 
Bu yapılanın Canan hocaya ve arkadaşlarına en hafif ifadesiyle haksızlık olduğunu düşünüyoruz. Ancak bir de olaya iyi tarafından yaklaşalım ve Bingür Sönmez hoca geç de olsa, kendine mal etmeye de çalışsa artık yüksek kolesterolün tehlikeli olmadığını tam tersine düşük kolesterolün kanser yaptığını dile getirmeye başlamış diye memnun olalım.

Tarih 21 Şubat 2015 Hürriyet Gazetesi - Dünya

Haberin ayrıntılarına ulaşmak için fotoğrafın üzerine tıklayın

"ABD hükumetinin hazırladığı diyet rehberinden kolesterol sınırı çıkarılıyor" başlıklı haberde

"Uzmanların 30 yıl boyunca 'Fazla tüketmeyin' uyarısında bulunduğu terayağının hiç de zararlı olmadığı ortaya çıktıktan sonra şimdi de ABD'den radikal bir hamle geldi. Amerikalılar için hazırlanan diyet rehberinde revizyona giden uzmanlar, 300 miligram olan kolesterol üst sınırını listeden çıkardı. Gerekçe ise şu: Yüksek kolesterollü besinlerin kalp krizi ya da felç riskini artırdığına dair elde herhangi bir kanıt yok!
Beslenme kaideleri birer birer yıkılıyor... Önce; uzmanların 30 yılı aşkın bir süre boyunca "Kolesterolü yükseltiyor ve kalp krizini tetikliyor" diye uzak durulmasını tavsiye ettiği 'tereyağı' aklanmıştı.
Bilim adamları tarafından 1983'ten bu yana her fırsatta dile getirilen 'tereyağının zararları'na ilişkin net bir bilimsel kanıt olmadığı ortaya çıktı." denilerek 

30 YILDIR YANLIŞ BİLİYORMUŞUZ 

itiraf ediliyor. 
Türkiye'de bize göre Kolesterol savaşını 21 Kasım 2011 de köşesinde başlatan 
Prof Dr. Osman Müftüoğlu yazıyor: KOLESTEROL TABİİ Kİ FAYDALI! 

Yazımızı Gandhi'nin sözü ile bitirelim.


Canan Hocayı önce görmezden geldiler. Baktılar ki kitaplar çok satılıyor gözleri açıldı,

Sonra Canan Hocayla alay etmeye başladılar. Yukarıdaki videoları mutlaka izleyin.


Sonra Canan Hocaya karşı topyekun savaşa başladılar. Bir taraftan Hürriyet Gazetesi, diğer taraftan Türkiye Kardiyoloji Derneği, Bingür Sönmez ve bunlara büyük bir destek veren basın... Mahkemeye verenler, korkutmaya çalışanlar vb. vb.


Ve Sonuç Sizce kim kazandı? İşte ABD'nin bugünkü açıklamasıyla Canan Karatay Kazandı. 


Özür dilemek erdemliliktir. Bu hikayenin kahramanlarının hepsinden Canan Hoca ve arkadaşlarından özür dilemelerini bekliyoruz. 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var