20 Ağustos 2015 Perşembe

Türkler neden 'gözüyle düşünür?'




'Türkler gözleriyle düşünür' sözünü belki sizde duymuşsunuzdur.

Türklerin bu önemli bir özelliğidir. Okumadan bilir. Okumadan tartışır. Okumadan filozof kesilir.
Hayat mektebi mezunudurlar. Her şeyi bakarak, dikkat edin özellikle altını çiziyorum, görerek değil, bakarak öğreniyorlar. Bu öğrendiğini sanma biçimi bize nasıl bizr özgüven veriyorsa...
Görmek ile bakmak arasındaki fark lise yıllarının kompozisyon ödev konusu, tartışma konusu idi. İşte bu okumak ile görmek arasında çok yakın bir ilişki var. Bakarsınız ama göremezsiniz. Görme bir beyinsel faaliyettir. Aklınızla, zihninizle, beyninizle görürsünüz. Beyniniz ne kadar çok işlem hacmine sahipse görme yeteneğiniz de o kadar çok gelişmiş demektir.
Yoksa gözlerinizle 'konuşur', gözlerinizle 'görür', gözlerinizle 'düşünürsünüz.'
Türklerin gözleri bu bakımdan çok önemlidir.

Okumadan bu kadar nefret eden, okumamak için bu kadar mazeret üreten bir başka toplum var mıdır?
Okumak deyince işi okul kitaplarıyla sınırlı tutan, 'Biz adam olamadık, siz adam olun' diyerek çocuklarına dersane önlerine yatak serip milyarları akıtan bir toplum...

Aslında bunun 'köşe dönücülük' ile bir ilgisi var. Eğitim sistemimiz de bunun üzerine inşa edilmiş. Okur yazar yetiştirmekle kendini sorumlu sayan bir eğitim anlayışı.
Hal böyle olunca da 'okur yazar' okuduğunu da anlamıyor. Eğitim sistemimize göre okur yazar olsun yeter!
Bu eskiden de böyle idi, şimdi de böyle! Zaman zaman biçimi değişti o kadar!

Sanayi toplumunu hedeflemeyen bir iktidar, kapitalist üretim için eğitim öngören bir eğitim sistemi için biçilen rol bellidir.
Bülent Arınç bunu güzel özetlemişti: 'Ara mallar ülkesiyiz!'

Olayların iki yüzü vardır. Ön ve arka yüzü...
Okumayanlar sadece ön yüzünü; kendilerine toplum mühendislerinin, algı yöneticilerinin, image makerların gösterdiklerini görüyorlar. Görünen yüz algı yaratır, yalan, entrika ve hilelerle donatılmış olur ki çoğunlukla da bu böyledir.
Oysa gerçekler olayların görünmeyen yüzündedir.
Bunu Marks da güzel açıklamıştır: Görünen gerçek olsaydı bilim olmazdı.

Bir olayın hem ön yüzünü hem arka yüzünü görmek için 'Hayat Mektebi'ni okumaktan daha fazlasına ihtiyaç vardır.

Bir olayın ön yüzünü görmekle hayatı sürdürmek insanı kemikleştirir, tek taraflı yapar, kutuplaştırır.

Cehaletin yüceltildiği, övgüler dizildiği bir dönemden geçiyoruz.

Kitap okumada ve okuduğunu anlamada bu yüzden dünya sıralamasında en diplerdeyiz.

Okumayınca şiddet ile her soruna çözüm arıyor, fikir yerine küfür yarıştırıyoruz.
Bu yüzden Recep İvedik'e çok güleriz.

Daha önemlisi! Zekamız gelişmiyor, taklit eden zeka öne çıkıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var