Sayfalar
- Ana Sayfa
- Mortgage
- Konut Kredisi
- Refinansman Nedir?
- Kira Nedir?
- Sigorta
- Faiz Nedir?
- Fıkralar
- Kefillik Nedir?
- Arsa Payı Nedir, Nasıl Hesaplanır?
- Gayrimenkul Satış Vaadi Nedir?
- Tahliye Taahhütnamesi nedir?
- DEĞER ARTIŞ KAZANCI NEDİR?
- DOP (Düzenleme Ortaklık Payı) NEDİR?
- EMLAK-EMLAKÇILIK NEDİR?
- HACİZ YOLU İLE TAKİP NASIL YAPILIR?
- TAPU NEDİR ?
- Emlak Vergisi
- Sözleşme ve Şekil Şartı Nedir?
- ÖRNEK DANIŞMANLIK VE KOMİSYON SÖZLEŞMESİ
- Emlak Terimler Sözlüğü
Hakkımda
19 Eylül 2018 Çarşamba
Alaylı Emlakçı, Okullu Gayrimenkul Danışmanına Karşı.
Gayrimenkul Danışmanları için verilen eğitimlerde sahne alan kimi medyatik olmuş satış, pazarlama, motivasyon konuşmacıları bizzat bu meslekten değilse, hem açık vermekte hem de verdikleri örnekler açısından sorunlu ve inandırıcı olamamaktadırlar.
Dinleyiciler bu eğiticilerin, konuşmacıların söylediklerinde bir boşluk, açık yakaladıklarında o zamana kadar söyledikleri doğrular da çöpe, güme gitmektedir. Çünkü inandırıcılıkları sorgulanmaya başlar. Toplantı dağıldıktan sonra çoğunluğu bu açıklar üzerinden fikir yürüterek eleştirmeye, anlatılanların çoğu önemli olsa da önemsizleştirmeye çalışırlar. Bunun nedeni de konuşmacının öncelikle konuya hakim olmadığının sorgulanmasına neden olan içeriğin kopyala yapıştır türünden devşirilen, hazmedilmeyen bilgilerle ezber üzerinden gidilmesidir.
Uygulama yani saha bilgilerinin zayıf ve gerçeklikten uzak oluşu konuşmalarda kendini hissetirir.
Şu an olan budur. El yordamıyla, karanlıkta ıslık çalarak ilerlemek! Alaylı olmaktan yarı alaylı olmaya doğru gitmek! Hepsi bu kadar!
Gayrimenkul Danışmanlığı ülkemizde ciddi akademik düzeyde kendine yer bulamamıştır. Palyatif çözümlerle geçiştirilmektedir. Oysa gerçekten Gayrimenkul Danışmanına, bu mesleğe itibar kazandıracak olay tam da bu eğitim formasyonundan geçmektedir. Eğitimi ne kadar yüksek olursa sonucu da o kadar iyi olacaktır.
Bu meslektekilerin yüzde 90'nı alaylıdır. Alaylı. Eğitime gerek kalmadan usta çırak ilişkisiyle yetişip sahada boy göstermek demek. Çoğu insan bunun nesi var? Diye sorabilir.
Alaylı ile okullu arasında ne fark var?
Çok derin bir fark, çok derin bir ayrım var! Birincisi okullunun bir ar-ge faaliyeti vardır ve bunu bilimsel içeriğe büründürür. Keşifler, araştırmalar yapar. Teoriler üretir. Yol ve yöntemler arar. Tez-Hipotez-Antitez üzerinden hareket eder. Analizler, raporlamalar yapar. İnsanı ve davranışlarını inceleyen bilim dallarından destek görür ve bunu sahada uygular, v.s.
İsterseniz Gayrimenkul Danışmanını ilgilendiren konulara bir göz atalım.
İnşaat Bilgisinden Planlara, Krokilere, Tapu Bilgisinden İmar Bilgisine, İnsan Psikolojisinden Pazarlama Tekniklerine, Gayrimenkul Hukukundan Mevzuatına, Finansal Matematiğe, Sorun Çözme Becerisi, Planlama Becerisi kazanma, Swot, Hedonik, Regresyon analizlerinden Rakip ya da Karşılaştırmalı Piyasa Analizine, Öğrenme-iletişim-algılama biçimlerinden, Karar Alma Süreçlerine, Hedef, Odaklanma, Fark Yaratma, Hipnotik Dil, Ezber Bozma, Niyet Okuma, Kişilik Analizleri, Mekik Diplomasisi, Müzakere Teknikleri, Hayal Etme-İmajinasyon, Uzmanlık-İş Bölümü, Sokratik Sorgulama Yöntemleri, Müşteri davranış ve düşünme tarzları, kişilik özellikleri, zihinsel yapıları, İkna ve Manipülasyon Tekniklerinden, Zihin Değiştirme, Beklenti Yasası, G Noktası, Kriz Yönetimi, Roll Play; Prova, Başarısızlık Sendromu ve daha bir çok şeye kadar... İktisat, sosyoloji, mühendislik...
Her biri bir ders konusu olacak bu kadar şey varken bunları bilmeden, yanından geçmeden bu meslekte dirsek çürütmek!
Alaylılar yani çekirdekten yetişenler ise bütün bunları bir yük olarak görür ve şu ünlü soruyu sorar: Biz işimizi bunlar olmadan da yapıyoruz? Doğrudur. Kısmen başarılı oldukları da doğrudur. Ama alaylı hep güdük kalır, yerinde sayar, kendini geliştiremez. Kurumsallaşma bilgisi edinemez. Uzun ömürlü olamaz, işletmesinin kaderi kendi beceri, bilgisi, hatta ömrüyle sınırlıdır.
Yukarıda sayılanları yapanlar neler yapmaz ki?
Fakat aradaki asıl derin ayrım, asıl fark ise şurada yatar: Alaylı sahada sadece gördüğünden öğrenir. Fikir olarak bir üretimi söz konusu olamaz. Görünmeyenleri görme yeteneği kazanacak bilgiden mahrumdur, yoksundur. Neden, niçin, nasıl? Sorusuna cevabı yoktur. Olayın perde arkasında yatan nedenleri açığa çıkararak bundan sonuçlara varmaz. Buradan sadece önyargılar doğar. Doğru bilinen yanlışlar ortaya çıkar. Mesleğe ve geliştirilmesine emek verilmediği için itibar sorunu yaşar. 40 yıl önce neredeyse 40 yıl sonra da oradadır. Eğitim es geçilmesi nedeniyle Türkler için söylenen 'gözüyle düşünür' sözü kanımca bundan kaynaklanır. Oysa filozof 'Görünen gerçek olsaydı bilime gerek kalmazdı' der.
Yarı alaylı (Kurumsal firmalarda) Gayrimenkul Danışmanın ustalaşma süresinin 27 ay olduğu ileri sürülmektedir. Bence de bu kesinlikte olmasa bilir iki yıllık bir süreçte olgunlaşarak pazarlama, itiraz karşılama, satış kapama gibi önemli konularda başarılı bir ivme göstereceğinden eminim. Hatta hakkını teslim etmek gerekirse bu süreyi 2 katına çıkarmakta fayda var. Bu yalnız Gayrimenkul Danışmanın dişini tırnağına takarak göstereceği bir çaba ile olacaktır. Başarı kendiliğinden gelmez.
Mevlâna 'nın “Hamdım, piştim, yandım” sözü Gayrimenkul Danışmanları için akademik düzeyde olursa bir anlam kazanabilir.
İki güzellik bir arada
Ya üçüde olmasaydı
Mehmet Akif Ersoy'dan
Gezi Parkı
Ne Denilebilir!...
Gezi
Günün Fıkrası
1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.
O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.
Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.
Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...
Avukat 1
Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.
- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...
Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş
- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.
Papaz utana sıkıla mırıldanmış.
- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.
Avukat gülümsemiş.
- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.
Avukat 2
George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:
"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "
Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"
George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.
Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.
"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".
Avukat 3
Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:
“İki kere iki kaç eder?”
Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''
Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş
En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:
''Kaç olmasını istersiniz?''
Avukat 4
Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:
Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.
Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.
Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.
“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''
Avukat 5
Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:
“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”
Avukat açtı ağzını:
“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”
Görevli yerin dibine geçmişti.
Sadece:
“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.
Avukat onun sözünü keserek devam etti:
“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”
Günün Sözü
İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder