1 Eylül 2018 Cumartesi

Gayrimenkulde Alıcıya Çalışmak



Alıcıya çalışmak boşa zaman kaybı değildir.


Bir kanalda 'Emlak Avcıları' diye bir program var. Hatta bir kaç program. Emlak, Gayrimenkul Danışmanı ofise gelen alıcı müşterisinin ne istediğini iyice deşifre ediyor, notlarını alıyor, sonra bu alıcının isteklerine uygun en az 3 tane yer buluyor. Alıcı müşteri kendisine gösterilen 3 eve de bakıyor. Her seferinde 'Evi nasıl buldunuz, nasıl değerlendiriyorsunuz?' diye satış kapama sorusu yöneltiliyor. Müşteri içtenlikle artı ve eksilerini söylüyor. En sonunda karar vermeleri için inzivaya çekiliyorlar ve sonunda  hangisini beğendikleri soruluyor. İçinden kendi şartlarına en uygun olanı seçiyorlar. Tabi bu final kısmını biraz kuşkulu bulduğumu ifade etmeliyim. Herkes mi 3'ün birini beğenmek zorunda kalıyor, yoksa 'Kardeşim bu gösterdiğinizin 3'ünü de beğenmiyorum' diyen hiç çıkmaz mı? 


Kurumsal Gayrimenkul Ofislerinde önemli bir ezber var: 

Alıcıya çalışmayın! Boşa zaman kaybıdır. Onun bulamadığını siz mi bulacaksınız? Onun yerine portföy edinin, zaten müşteri size gelecektir.' Denir.

Bir broker için bunun anlamı şudur: Siz portföy edinin. Pekmezim olsun sineği Bağdat'tan gelir. Kısa sürede işlem olsun, para gelsin?

Oysa gerçek bunun tam tersidir. 
Mal sahiplerinin meşhur, ünlü 'Müşterin varsa getir!' sorusu varsa Emlak firmaları, Gayrimenkul Danışmanlarının da 'Alıcın var mı?' sorusu vardır.

Alıcı sizin ofisinizden içeri girmiş bir yer aradığını söylüyor. Hazır müşteri!

Hemen ofiste bir hareketlenme, burun kıvırmalar. Neymiş, Alıcıya çalışmamak gerekirmiş! Sanki Gayrimenkul Sektörü altın çağını yaşıyormuş, finansal yatırım araçlarına(Döviz, faiz, repo, tahvil, altın v.s) rakip portföyler edinmek öyle kolaymış gibi bol keseden konuşmak, düşünmeyen, analiz etme yeteneği olmayanların başkalarının ezber ipine(önyargılarına) sarılmaları demektir.

İkinci tavır da tam tersine bunu tekzip eder niteliktedir. Hemen alıcının bilgileri alınır. Yer araştırılır. Ofis içi ofis dışı, sahibindenler taranır, elde olanlara bakılır, emlakçılara ulaşılır.

Bir portföy elde etmenin maliyeti, zaman ve parasal olarak, alıcıya çalışmaktan çok daha fazladır.  Bir portföyü almak için en az 3 görüşme yapılması gerktiğini düşünün. İtiraz karşılamalar, ikna çabaları, rapor hazırlamalar, sözleşme, ilana koyma, afiş asma hem zaman hem parasal maliyet demektir.
Her portföyün işleme dönme amacı taşımadığı, alıcı getiren bir tabela değeri ile de portföy alınmıyor mu? Reklam olsun, alıcı datası oluşturulsun diye... (Tok satıclara yerel emlakçı taktiği 'Fiyatın yüksek ama cadde üzeri')
Bunu bizzat söyleyen brokerlar 'Afiş asın alıcı datası gelir' diyorlar. Bu Alıcı sağlama işi ise neden 'Alıcıya çalışmayın' diye bir ezber dile pelesenk olur? Bu ne pehriz bu ne lahana turşusu?
Yerel emlakçıların ofisleri düz giriştedir. Bütün işlerini de alıcılar ile sağlarlar. Hazır müşteri gelir. Kendi aralarında organize oldukları ve kimde ne var ne yok önceden bildikleri için çoğunlukla bu talep hızla işleme döner. Fakat onların sorunları kurumsal bir zihniyetle çalışmamalarından kaynaklanır. İş yaptıkları halde kolay kolay para kazanamazlar.

İki; Alıcı Piyasasında alıcının kıt olduğu bir ortamda alıcı bulmanın güçlüğü ortada ve alıcı bulmanın maliyeti daha yüksek iken hazır alıcıyı ürkütmenin ne anlamı var. Bunun yerine Alıcının motivasyonunu, ihtiyacının şiddetini ölçmek ve bunun için eğitmek daha anlamlı olmaz mı?

Üç; yapılan işlemlerin yüzde 68'nin paylaşımla yapıldığını yüksek sesle vaaz eden Brokerlar, bu Alıcıya çalışmak değil midir? Bir Gayrimenkul Danışmanı, Alıcı müşterisine istediği yeri bir başka Gayrimenkul Danışmanının portföyü ile eşleştirmiyor mu?

Dört: Alıcıya çalışmayın diyenler en çok alıcıya çalışanlardır.

Beş: Emlakçıların bulunduğu ortamlara; Whatsap gruplarında, facebook'ta, internette orada burada ilan paylaşımı yapanlar Alıcı çalışması yapmıyor mu?

Altı: Gayrimenkul Danışmanlarının insanları Alıcıya dönüştürme gibi görevleri yok mu?

Yedi: Bugün en önemli sorun Alıcı bulmaktır. Arz çok Talep kısıtlıdır. Bu söz bugün için söylenecek en akıl dışı bir söylemdir. Getirisi yüksek finansal araçlara rakip çok portföyünüz olur, çok alıcınız olur, alıcıların da motivasyonu yüksek olur, o zaman söylenecek bir şey yok! O zaman alıcıya çalışmamak bir tercih meselesi olur. 

Sekiz: Bir Gayrimenkul Danışmanının en büyük sıkıntısı portföyüne Alıcı bulmaktır. 

Alıcı bulmanın bu kadar zor, meşakkatli olduğu bir zamanda Alıcıya çalışmayın demek neredeyse kendi ayağına kurşun sıkmak demektir.

Alıcının motivasyonunu ölç, gerçek alıcı ise düş önüne!
Sen Alıcının motivasyonunu, gerçek ihtiyacını öğren!


Alıcıya çalışın, çünkü o hazır müşteridir. Yalnız motivasyonunu iyi ölçün!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var