Gulden_Teztel_piano1

“Fight or Flight” Nedir?


Piyanist Gülden Teztel ile Sahne Korkusu ve Çözüm Yöntemleri, Fight or Flight Nedir?

Uzun yıllardır ülkemizde ve yurt dışında çok sayıda konserler veren piyanist
Gülden Teztel ile “Sahne Korkusu” üzerine sohbet ettik.

Piyanist Gülden Teztel; geçmiş tecrübelerini ve konu ile ilgili bilgilerini Alaturkaonline
okuyucuları ile paylaştı.

5 yaşında piyano eğitimine başlayan Gülden Teztel; Oberlin Conservatarory’den
kazandığı bursla lisans eğitimi için Amerika’ya gider. Buradan “Piyano Jürisi Ödülü”
kazanıp, “BM in Piano Performance” diploması ile mezun olur. 1994’te Türkiye’ye döner.
İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda Yüksek Lisans, Müzik İleri Araştırma
Merkezi’nde (MIAM) doktora programını bitirir. 1994’ten bu yana solo ve oda müziği
konser çalışmalarını sürdürüp, ulusal ve uluslar arası pek çok festivale katılmıştır.
Halen İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Piyano Anasanat Dalı’nda Sanatçı
Öğretim elemanı olarak çalışmakta, İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet
Konservatuarı’nda da yüksek lisans öğrencilerine “Psychology of Concert and Stage”
“Konser ve Sahne Psikolojisi” dersleri vermektedir.

 Sahne Korkusu ve Çözüm Yöntemleri
 Soru cevap şeklinde yazmak yerine Sahne Korkusu ve Çözüm Yöntemleri ile ilgili
Gülden Hanım’ın söylediklerini kesintisiz aktarmak istedim.

 “Fight or Flight” Nedir?
 “ Sahne korkusunun ne olduğunu anlamak için, öncelikle “Fight or Flight”’ın ne olduğunu
bilmek gerekir. Vücut tehlikeli bir durum ile karşı karşıya kaldığında otomatik olarak
kendini hazırlar. Hazırlarken iki farklı tepki doğmaktadır. İsminden de anlaşıldığı gibi
bu tepkiler “savaşmak” ya da “kaçmak” tır. İç organlarımız normalde otomatik olarak,
dışarıdan bir emir gelmeden çalışır. Beynimiz “bak şimdi bunu yedin, şimdi öğüt” diye
direktif vermez.

 Tehlike ile karşılaştığımızda ise; beyin tehlikeyi algılayıp müdahale eder. Aslında vücudumuz
daha farklı ve zorlu bir aktivite için hazırlanmış duruma getirilmektedir. Tabii gerçek
anlamda bir tehlike ile karşılaştığımız zaman, bu son derece fonksiyonel, son derece
yararlıdır. Hayatta kalmamızı sağlayan en önemli fonksiyonlardan bir tanesidir. Çok
enteresan bir biçimde sanatçılar,
 sahneye çıkmadan önce “fight or flight” sendromlarının çok benzerini yaşarlar. Kasların
 boşalıyor gibi olması, ellerin titremesi, ağız kuruması gibi bir sürü semptom yaşanır.

Normalde bizi tehlikeli bir durumda korumaya alan bu semptomları bizler sahneye
çıkmadan önce ya da sahnede performans sırasında yaşarız.

İnsan gururu sahne korkusu yaşanılmasında çok büyük bir etkendir. Rezil olma korkusu,
beğenilmeme endişesi, yargılanma endişesi ve pek çok kuruntular bu semptomların
ortaya çıkmasını tetikleyen etkenlerdir. Bu semptomların ortaya çıkış sebeplerini 
bilmek gerekir.

Aslında bu semptomların bizi korumak için ortaya çıktıklarını bilirsek,
onları negatif bir olgu olarak kabullenmekten vazgeçebiliriz. İronik olan şey;
 bu semptomların gerçek bir tehlike olmadan, sahne öncesinde yaşanmasıdır.

Mükemmeliyetçilik sahne korkusunun yaşanması ile doğru orantılıdır. Katı ve sınırlı bakış
 açısı ile kendimize eleştirel yaklaşmamız, bu semptomların ortaya çıkmasında büyük bir
sebeptir. Mükemmel performans ne demektir? Kime göre ve neye göre mükemmel?
 Mükemmel performans; kişilerin kendi performansını en iyi şekilde ortaya koyabilen bir
performanstır.
 Konservatuar öğrencileri hem fiziksel, hem zihinsel semptomlar yaşıyorlar. Güven eksikliği,
yoğunlaşma bozukluğu, unutkanlık ve kuruntusal düşünceleri çok oluyor. Sahne öncesinde,
sırasında ve sonrasında “ya yanlış yaparsam, ya beğenilmezsem, çok mu kötüydüm” gibi
 sürekli negatif düşünceler içerisinde olunuyor. Mide ağrısı, terleme, ellerin titremesi,
nefesin yetmemesi gibi fiziksel semptomlar ortaya çıkabiliyor. Mesela; piyano çalarken,
zor pasaja gelmeden 2-3 sayfa öncesinde “o bölüm geliyor, ya yapamazsam” düşüncesi 
başlıyor.
Sık sık gözlemlediğim diğer örnekler; sahneye çıkarken hızlı hareket etme (gereksiz hızlı 
yürüme),
selam verip piyanoya oturur oturmaz elleri tuşlara koyup sonra tekrar biraz daha 
durulabileceğinin hatırlanıp kucağa alınması, tekrar tuşlara alınması, aşırı mutsuz 
yüz ifadesi veya tam tersi aşırı gülme (selam verirken örneğin).
 Amatör veya profesyonel herkes bunu yaşıyor. Sadece kaygılar değişiyor. En önemli şey;
sahne korkusunun kesinkes yok edilemeyecek bir şey olduğunu kabul etmek, fiziksel
semptomların amacını anladıktan sonra yargısal düşüncelerden uzaklaşıp
( hatalı bir performans bile olsa), o performansın çok güzel bir deneyim olabileceğinin
bilinmesidir. Tecrübenin en önemli yararı bu semptomları kontrol edebilmeyi öğrenmektir.
Her konserden önce mutlaka heyecanlıyımdır, fakat seneler içerisinde tecrübelerim
 sayesinde heyecanımı kontrol altına almayı öğrendim.
Aslında insanın taşıdığı kaygılar, daha iyi bir şey yapabilmek için motivasyon sağlıyor.
 Alexander Tekniği; sahne korkusunun kontrol edilebilmesini sağlayan yararlı
 metotlardan biridir. Bu teknik; sanatçıların iç dengelerini ve beden ilişkilerini
zenginleştirmek amacıyla çok uzun yıllardır kullanılıyor. Büyük çoğunluğumuz
psikolojik etkilerden sonra fiziksel tepkilerin doğduğunu düşünürüz fakat fiziksel
etkilerden sonra da psikolojik tepkiler doğmaktadır. Tam tersi bir durum yaşanır.
 Spor alanında kullanılan “zihinsel imgeleme” metodunun çok yararlı olduğunu 
düşünüyorum.
Hangi sonucu almak istiyorsanız, hazırlık aşamasından son alkışa kadar olan 
tüm aşamaların en ince ayrıntıları ile olmasını istediğiniz şekli ile hayal etmenizdir. 
Hazırlık aşamasından,
 kulise girişinizden son alkışı aldığınız zamana kadar her aşamasını en güzel şekliyle
 zihninizde canlandırma çalışmasıdır. Bu çalışma sayesinde hem kuruntulardan
 kurtulabilirsiniz hem de negatif düşünceler geldiğinde “hayır o böyle değil,
şu şekilde oluyor” diye vücudunuz reaksiyon gösterebilir. Tabii bu çalışmayı
performanstan hemen önce yapmanızın
bir yararı yok. Sadece bu değil, heyecana yönelik yapılan hiçbir çalışmanın son anda
yapılmasının anlamı yok; beyin eğitilmeli ve yöntemler konser zamanına gelindiğinde
alışkanlık haline getirilmiş olmalı.

Sahneye çıkmadan önce hiçbir zaman sihirli bir değnek size dokunmuyor.
 Kendi semptomlarımı düşünecek olursam, çok az fiziksel semptomlar yaşıyorum. Bazen
 kaslarımı kontrol edemeyecekmiş gibi hissederim. Kalp çarpıntısı olabiliyor. Nefes
 egzersizleri ve zihinsel imgeleme çok yararlı oluyor.
 Zihinsel ve fiziksel onlarca semptom var. Ancak genellemelerle bu semptomları
 anlatabiliyoruz. Bazısı çok konuşarak çok gülerek bu semptomları atar; bazısı da yalnız
 başına sessiz bir odada zaman geçirerek. Kişinin kendisini incelemesi ve
saptama yapması çok önemli. O zaman hangi yöntemin kendisi için yararlı
 olabileceğini çözebilir”.

 Gülden Teztel
 Sahne korkusu (Stage fright) ya da performans kaygısı (performance anxiety);
öğrencilerden profesyonel sanatçılara kadar hemen hemen tüm sanatçıları etkileyen 
önemli bir sorun.
 Barbra Streisand’ın bu konudaki sorunları, 1960’lı yıllarda sahnede şarkı sözlerini
 unuttuğunda başlamış.
 O zamandan bu yana küçük düşme korkusunu “ya yine unutursam” endişesini her zaman taşımış.
 Büyük kalabalıklar önünde canlı sahne performansı sergilemesi 20 yılını almış.
 Sonunda sahne korkusundan kaynaklanan endişelerini ve semptomlarını kontrol altına
 almayı başarmış.
 Streisand gibi sayabileceğimiz pek çok ünlü sanatçı bu sorunla karşı karşıya kalmışlar.
 Gösterinin tam ortasında, birdenbire nerede olduğumu unuttuğum, ne yapmam
gerektiğini bilemediğim zamanları dün gibi hatırlarım.
 Tüm hazırlıklarım bitmiş olmasına rağmen müziği duyar duymaz tekrar lavaboya koşardım.
 Kaç yüz kere sahneye çıktığımızı hatırlamıyorum ama %90’ında da aynı tepkiyi verirdim.
 Kolların v şeklinde yukarıya kalktığı (avuç içi kendinize doğru), klasik “hey” hareketi vardır.
 Sabit kalması gereken bir elim, her zaman bir tık fazla hareket ederdi.
 İlk fark ettiğimde şok olmuştum.
 Sahneye son anda hazırlanmamın da semptomlarımı azaltan bir etkisi olduğundan eminim.
 Çok konuşma, bazen hiç konuşmama, gülme krizi, vücut fonksiyonlarının hızlanması v.s.
 Fiziksel semptomlar saymakla bitmez.
 Herkeste farklı farklı şekilde ortaya çıkabilir.
 Önemli olan onları nasıl kontrol edeceğinizi öğrenmektir.
 Bazı tavsiyeler;
 Öncelikle performansınıza tam olarak hazırlanın. Yeteri kadar pratik yapmak çok önemlidir.
 En acımasız eleştirmen kendinizsinizdir. (Bunu tekrar tekrar kendinize söyleyin).
 Sahnede yaptığınız hata en çok sizi etkiler. Şiddetini ilk önce siz hissedersiniz daha
sonra diğerleri. Yani diğerlerinin hatanızı fark etme olasılığı size göre daha azdır.
Unutmayın.
 Yaptığınız hataya gösteri ya da konser boyunca kafanızı takıp, ısrarla üzerinde durmayın.
 Bir sonraki adıma konsantre olun.
 Kendinize güvenin. Güven; sahne korkusunu yenmenin ilk adımıdır.
 Mükemmeliyetçilik bazı semptomların oluşmasında ve artmasında çok büyük bir etkendir.
Mükemmel bir performanstan daha az mükemmel bir performans sergilemenizin hiçbir
 sakıncası yok. (Bunu sürekli düşünün vücut fonksiyonlarınız normale dönecek).
 Kendi semptomlarınızı bulun ve üzerinde mutlaka çalışın.
 Normal bir zamanınızda semptomlarınızı abartarak uygulayın. İnsan ortada bişey yokken
terleyemez belki ama bacak titretme, gözlerin hızlı hızlı açılıp kapanması, çok hızlı nefes
 alıp verme gibi hareketleri yapabilirsiniz. Gerçekten heyecanlandığınızda ortaya çıkan
 bazı semptomları, vücudunuz yapmaktan vazgeçecektir. (İşe yaradığı zamanlar oldu).
 Kaslarınızı rahatlatıcı hareketler yapın.
 Nefes egzersizleri uygulayın.
 Yemenize dikkat edin.
 Rahatlamak için SAKIN ALKOL ALMAYIN. Bir bardak içki rahatlamanıza yardımcı olabilir
 ama ne zaman ve nasıl etkileneceğinizi kesin olarak bilemezsiniz.
 Beslenmenize dikkat edin.
 Unutmayın ekstra adrenalin; odaklanmanıza yardımcı olur. Daha başarılı bir performans 
sergilemeniz için gereklidir. Negatif olarak düşündüğünüz bu adrenalini kendi lehinize
 çevirip çok daha başarılı performans sergileyebilirsiniz.
 Sevgilerimle
 Olcay M. Gardner
   alaturkaonline.com