18 Haziran 2014 Çarşamba

Fetih kutsal,işgal zulüm!




Oy kaybettiği anketlere yansıyan Erdoğan’ın durduk yerde fetih çıkışı yapmadığı anlaşılıyor.

Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça toplumun kutsal saydığı hassasiyetlere yönelik provoke edici eylemler ortaya çıkmaya başladı.

Bayrak olayı bunlardan biri, diğeri IŞİD’in Musul’u işgali!

Eğitimli olduğu her halinden belli, 16 yaşında bir çocuk, herkesin gözü önünde yüksek engelleri aştı, ustaca direğe tırmandı, direğin dibinde hazır ve nazır muhabirler denklanşöre bastı…

IŞİD’e gelince;  göstere göstere gelen, herkesin malumu olan bir işgalden habersizmiş gibi görünen hükümet! Aslında hiç de habersiz değilmiş! Elçi aramış, IŞİD için Dışişleri onlar için  ‘dost’ demiş!

Erdoğan’ın son zamanlardaki ‘fetih’ ile ilgili konuşmaları Türkiye’nin Suriye’yi yönelik girişimlerinin (!) haklı gerekçeleri olabilir mİ? Derken Musul’un işgal haberi geldi. Türkiye’nin öteden beri Musul hakkındaki emeli bilinir. Bulanık suda Musl’un bir oldu bittiyle ele geçirilmesi hesap dahilinde olabilir.

Hep aklıma ‘Vaat edilmiş topraklar’ için Filistin’in işgali gelir.

Bütün işgalci emperyalistler devletler; işgal edecekleri ülkelere medeniyet, huzur ve barış götürmek gibi bir gerekçe arkasına sığınırlar.

Amerika, Afganistan’dan Irak’a, Libya’dan Kore’ye acı, gözyaşı, katliam, göç, açlık, sefalet taşıdılar.

Hangi ülke daha medeni, daha uygar! Katliam, kan, gözyaşı getiren işgalciler mi?

Amerika ve batılı ülkelerin desteğiyle Irak’ta insanın ciğerlerini yiyen vahşi cihatçılar mı? Nijerya’da gizli istihbarat kuruluşlarının desteğini alan, 300 kız öğrenciyi kaçırıp, İslam’da kölelelik var diyerek, bu öğrencileri köle olarak satacağız diyen Boko Haram mı? Yoksa Sudan’daki El Şebap mı?

Hibir işgalci, kendi yaptığına işgal demiyor, fetih, diyor… Demokrasi havaris kesilerek, despot, tiran ve diktatörler demokrasiyle yaşamayı öğretmek için  medeniyeti, uygarlığı götürdüklerini söylüyorlar…

Kim kendi ülkesinin bir başkası tarafından işgal edilmesini ister?

Kim?

Uşaklar ve işbirlikçiler!

Erdoğan’a göre din için ülkenin ele geçirilmesi fetih, siyasi olarak ele geçirilmesi işgal!

Kelimeleri eğip bükme, istediğiniz anlamı yükleme ile kelime anlamları demagojik bir şekil alır.

İşgal, bir yeri zorla ele geçirmek ve ele geçirilen yerde zulümle zorla hükmetmenin Arapçası!
Fetih ise  Arapça’da İslam’a ve hükümlerine, hoşgörü ve adaletine açmak anlamında, herkesin ilgi ve takdirini kazanarak, kahramanlıklar göstererek savaş ile bir yeri elde etmenin Arapçası!

Buyurun!

Biri zulüm ile hükmetme! Diğeri savaşarak; hoşgörü ve adalete açmak! Adalete açanların, hoşgörü sahiplerinin savaşla ne işi var?

Dikkat edin kendileri fetihçi diğerleri hep işgalci! Çünkü yüzyıllardır, savaşlara, sürgünlere, katliamlara, yağmalara sahne olmuş, İslam Orduları ele geçirince barış ve huzur gelmiş!

Fethedince ’Olgunluk, nezaket ve sonsuz hoşgörü’ dönemi başlıyor! Barış ve huzur(!) olduğu için bu fetih oluyor! İşgale nefret yüklenirken fetihe bir haklılık gerekçesi yükleniyor. ‘Sen medeni değilsin! Sen vahşisin! Ben seni adam edeceğim!’

Çocukları ailelerinden kaçırılıp Enderun’a hapsedilen, genç kızları Osmanlı sarayına cariye edilen, toprakları yağma edilen, vergiye bağlanan, savaşlarda genç evlatlarını kaybeden, çocukları Osmanlıya Yeniçeri olan bu yabancılara, toprakları fethedilenlere sordunuz mu?  Osmanlının ne kadar adaletli ve huzur verici olduğunu size söylediler mi?

Efendim ‘Osmanlı nereye gittiyse orası huzur bulmuştur’  Siz bir de onlara sorun!

30.06.2014

13 Haziran 2014 Cuma

Kamilet Vadisi tehlike altındaki 34 yerden biri

 


Doğu Karadeniz'deki Kamilet Vadisi hakkında Çoruh Üniversitesi rapor hazırladı. Raporda, Kamilet için "Türkiye'deki en büyük bozulmamış doğal ekosistemlerden biri ve koruma altına alınması gerekir" denildi.
Artvin Arhavi’de bulunan eşsiz güzelliğe sahip Kamilet Vadisi hakkında Çoruh Üniversitesi öğretim üyeleri Doç. Dr. Özgür Emin Ağaoğlu, Y. Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, Y. Doç. Dr. Mehmet Özalp tarafından Kamilet Vadisi hakkında bir rapor hazırlandı. Türkiye ’deki en büyük bozulmamış doğal ekosistemlerden biri olduğuna vurgu yapılan raporda 30 bin hektarlık alanın acilen koruma altına alınması gerektiği belirtildi. Raporda vadiye ilişkin şu bilgilere yer verildi: “Türkiye’de Bern Sözleşmesi kapsamına giren 87 türden 3’ü Kamilet Havzası sınırları içinde. Kamilet dünyanın biyolojik çeşitlilik açısından en zengin ve aynı zamanda tehlike altındaki en önemli 34 karasal ekolojik bölgesinden biri olan ‘Caucasus Hotspot’ içinde kalıyor. Vadi, sahip olduğu yaklaşık 1100 adet bitki taksonu ile biyolojik çeşitlilik açısından Türkiye’nin en önemli havzalarından biri. Ormanlar eğer bir havzanın tamamını kaplıyor ve içinde tehlike ve tehdit altında olan türleri barındırıyor ise havzanın tamamı Koruma Değeri Yüksek Ormanlar sınıfı içinde değerlendirilmeli. Kamilet Havzası tümüyle bu özellikte bir ekosistem. Yine Türkiye’de 114’ü CITES sözleşmesine tabi bitki türlerinden 7’si Kamilet Vadisi’nde bulunuyor. Alanda doğal olarak yetişen bitki türlerinin yüzde 40’ı tıbbi bitki özelliğinde. Havzada, Bern Sözleşmesi kapsamında koruma altına alınması gereken çeşitli cinste ormanlar mevcut. Alan, yaban hayatı varlığı açısından da çok sayıda türe ev sahipliği yapıyor. Alanda yakın tehdit altında 8 tür, tehlikeye düşebilecek 3 tür, tehlike altında ise 1 tür bulunuyor. Özellikle ilk kez varlığı saptanan huşfaresi, dar alanlı bir endemik olarak alanın bozulmamışlığına önemli bir örnek teşkil ediyor.” 

HES yoluna kaçak çözüm

Öte yandan Kamilet Vadisi’nde yapılmak istenen Orta Regülatörü ve Hidro Elektrik Santralı ile ilgili usulsüzlük iddiaları ortaya atıldı. MNG grubuna ait Balsu Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş.’nin kurmak istediği HES’in yolunun kaçak olduğu belirtiliyor. İddiaya göre, sondaj alanına ulaşım yolu adı altında Artvin Orman Bölge Müdürlüğü, vadinin iki ayrı noktasında yol yapımı için izin verdi. ÇED olumlu kararı olması gerekirken müdürlük izniyle kaçak çalışma başlatıldı. Arhavi Doğa Koruma Platformu, iznin iptal edilmesi için dava açtı. Artvin İl Özel İdaresi de şirketin imar planı olmadan herhangi bir çalışmaya başlanılmaması konusunda uyarıda bulundu. Ancak şirket çalışmalara başladı bile.
Rize İdare Mahkemesi de daha önce Kamilet Vadisi’ne yapılmak istenen Taşlıkaya HES projesini imar planları olmadan HES’e ulaşım yolu yapılması mümkün değil diyerek iptal etmişti. Arhavi Doğa Koruma Platformu’ndan Hasan Sıtkı Özkazanç, Taşlıkaya HES projesini yapmak isteyen Eyner Grubu’nun halkın tepkisinden dolayı projeden çekildiğini, MNG Holding’in sahibi Mehmet Nazif Günal’ın da Arhavi doğumlu olduğunu hatırlatarak aynı duyarlılığı beklediklerini söyledi.

SERKAN OCAK
Radikal

Yoksa Gezi’nin mimarı Başbakan mı?







Başbakan gecesini gündüzüne katarak tüm mesaisini halkı adam etmek, terbiye etmek için çalışıyor ama anlayan kim!



Özal bir mitinginde ‘açım!’ diye bağıran adamı ‘sarhoş’ diye yaka paça gözaltına aldırmıştı.  Sonra… Zonguldak’tan yüzbinlerce işçi Ankara’ya yürüdü. ANAP diye bir partinin bir daha esamisi okunmadı. Biliyorsununz? Özal’da iri iri laflar etmeyi severdi. ‘Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz!’ ‘Ben zenginleri severim.’  ‘Benim memurum işini bilir!’ PKK için “Üç, beş çapulcunun marifeti!” Özal kendini yadırgayanlara “alışırsınız, alışırsınız!”demişti.



‘Çapulcu’ sözcüğü nedense iktidardakilerin ‘ayaktakımını’ tanımlamak için çok sevdikleri bir sözcük! Kendisi Kasımpaşalı Erdoğan da ‘ayaklardan baş olmaz!’ gibi bir laf etti.

Erdoğan 'Ben Özal’ın devamıyım' dediğine göre Özal’dan geri kalmamalıydı. Onun da tarihe geçecek sözleri oldu. Bugün bunlara değinmeyeceğiz.



Recep Tayyip Erdoğan’ın 11 Şubat 2006’daki Mersin gezisinde derdini anlatan çiftçi 47 yaşındaki Mustafa Kemal Öncel’e ‘Ananı da al git!’ dedi. 

O gün bu gündür düşünüyorum. Acaba Gezi bu çiftçinin marifeti olmasın!

Çiftçiye söylediği  Erdoğan’a pahalıya mal oldu! Anasını alıp giden çiftçi oğulları, kızları kızanları, babaları, akrabaları.... Kim varsa toplayıp Taksim Gezi Parkı’na geldiler. Ama ne geldiler!.... Bütün dünya, Türkiye Taksim Gezi Direnişiyle sarsıldı. Hükümette!... Acaba Erdoğan o çiftçiye o lafı konuştuğu için  pişman olmuş mudur, bilinmez! Bilinmez ama iktidarın bir kere insicamı bozuldu.

 Biz o gün  bu çiftçinin ne yaptığının farkına varamadık. 

 8 sene içinde sen ne yaptın çiftçi Mustafa Kemal Öncel? Bunu nasıl başardın? Bu kadar adamı nasıl topladın? 

Sen öyle bil! Sen saf saf böyle düşün! Kökü dışarıda mihrakların darbesini görme! Bir de 'maşa' olduklarını...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 3.Havalimanı temel atma töteninde  için ''Geçen yılın mayıs ayında bazı Gezizekalılar türedi. Bu Gezizekalılar bu havalimanını hazmedemediler'' dedi. 'Onlar maşa olarak kullanıldılar, onlar piyon olarak kullanıldılar.'

ABD mi? Avrupa mı? 

Cüneyd Zapsu'nun Amerika'da Yasemin Çongar'ın haberine konu olan konuşmasını hatırladım. 'Bu adamı deliğe süpürmeyin, kullanın'  Cüneyd Zapsu,Egemen Bağış,Şaban Dişli ile ABD'yi yumuşatmak için Yahudi Lobisine gittiler. Bu arada Şaban Dişli'nin daha sonraları milyonluk bir yolsuzlukla anıldığını belirtmeden geçmeyelim.

Ben Gezi Direnişi’nin bu olayın sonucu olduğunu çıkardım(!): Eğer o gün Erdoğan, çiftçiye ‘Ananı da al git!’ demeseydi bu Gezi Direnişi belki de olmayacaktı!


Ne demiş Mehmet Akif:
“Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar,
hiç ibret alınsaydı; tekerrür mü ederdi.”


Marks, Hegel’in sözünde bir düzeltme yapar:

Hegel “tarih tekerrürden ibarettir” der, Karl Marx da “evet tarih tekerrürden ibarettir; ama ilkinde trajedi, ikincisinde komedi yaşanır” Der.

9 Haziran 2014 Pazartesi

Sözünde durma! Döneklik et! Kazan!





Ülkemiz insanı kanun boşluklarından yararlanma konusunda şapka çıkarılacak bir zekaya sahiptir. Bu boşlukları doldurmak bir kesimin çıkarını kollamak adına gecikebilir, görmezden gelinebilir, ağır işleyen mekanizmanın belirsiz süreçleri onu tozlu raflara teslim edilebilir. Ama toplumsal baskı kendini hissettirip dayattığında ki, burada tüketici söz konusu olunca uzun yıllar üç maymun oynanmış, tüketici bilincinin oluşmasıyla tüketici lehine bazı gelişmeler ve sonuçlar doğurmuştur.

Durup dururken bu ‘döneklik’ de neyin nesi diyeceksiniz? Haklısınız!

Bizde döneklik pek itibar görmeyen bir müessesesidir.

Bir hakaret olarak kabul edilir. Suçlama dilidir. Siyasette, günlük yaşamda o kadar çok karşılaşırsınız ki artık yaşamın bir parçası haline gelerek olağanlaşmıştır. Biraz da bu sistemin gereği herkes dik duramaz. Bir yerinizden kirlenmeniz size bu şansı kolay kolay tanımaz. Dik duranlar Gerçekler gibidir.



Ama yeri geldiğinde… Örneğin bir ev alacak olduğunuzda siz de sözünüzden dönün! İşinize geliyorsa döneklik edin! Kazanırsınız!

Yılların birikimini bir anda heba etmemek adına bir daha düşünün! Bu iş için ‘döneklik’ etmeye değer! Özellikle şimdi! İnşaat şirketleri yaklaşan patlamaya hazır konut balonuyla topun ağzında iken! Yarın ne olacağı bilinmez iken!

İşte bu yeni 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki yasa size, tüketiciye Sözleşmeden Dönebilme hakkı getiriyor.



Dönme Hakkı!



Konut açısından bakalım.

Bir ev almaya karar verdiniz.

Bir ev bulup evi beğendiniz, sözleşme yaptınız… Sonra baktınız ki evdeki hesap çarşıya uymuyor. Ya da başka bir yerde daha iyi şartlarda daire buldunuz. Hiçbir gerekçe göstermeden siz, yani Tüketici, konutun devir ve teslim edilmesine kadar sözleşmeden dönme hakkınız var.

Bu iyi tarafı… Öyle döneklik kolay değil! Döneklik etmenin bir de maliyeti var!

Yasa her zaman olduğu gibi önce bir parmak ağzınıza bal çalıyor, arkasından yapacağını yapıyor.

Satıcıyı korumak adına; bir dönme cezası icat etmiş! Dönekliğin cezası!



 Dönme cezası; satıcı konutun satışı veya satış vaadi sözleşmesi nedeniyle oluşan vergi, harç ve benzeri yasal yükümlülüklerden doğan masrafları ödemesini sözleşme ile kararlaştırılabilir.

İşte bu sözleşmede öngörülen dönme cezası en fazla toplam satış bedelinin %2’si oranında olacak!



Cayma Hakkı!

Bir de Cayma Hakkınız var!

Evi aldınız. İçinize sinmedi. Mahalle, semt hoşunuza gitmedi. Size söyledikleri gibi olmadığını gördünüz.

İşte bir de böyle bir hakkınız var! Cayma Hakkı! Cayma Hakkını kullanmak için herhangi bir süre ile bağlı değilsiniz. Ama tüketici cayma hakkını kullanmak isterse bu hakkını sözleşmenin kurulduğu andan itibaren en geç bir yıl içinde kullanması gerekecektir. Aksi takdirde tüketici cayma hakkını kullanamayacaktır.

Her şeyin bir sınırı var! Öyle 3-5 yıl oturup caymak yok!

Sözleşmelerde tüketiciye 14 gün içerisinde bu sözleşmeden cayma hakkı veriliyor. Bu 14 günlük sürede sözleşmeden vazgeçtiğinizde hiç bir yükümlülük altına girmiyorsunuz!

Bitmedi!

Eğer Satıcı veya sağlayıcı tüketiciyi cayma hakkı konusunda gereğince bilgilendirmemişse veya Kanunda ve ilgili yönetmelikteki yükümlülüklerini yerine getirme durumunda olmamış ise bu 14 günlük süre 1 yıla çıkıyor. Tüketici bir yıl içerisinde cayma hakkını kullanabilir. Üstelik cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgilendirildiği konusunda ispat yükü satıcı veya sağlayıcıdadır. Satıcı veya sağlayıcı, tüketicinin siparişinin kendisine ulaştığı andan itibaren taahhüt edilen süre içerisinde yerine getirecektir. Bu süre her halükarda 30 günü geçemeyecektir



Bir başka konu:

Tüketici, sözleşme ilişkisinin devam ettiği süre içinde herhangi bir ücret ödemeksizin sözleşmenin kâğıt üzerinde yazılı bir örneğini talep edebilir.



Hayber Gürsoy

Gayrimenkul Danışmanı- Konut Değerleme Uzmanı- Mortgage Broker

‘Ormanlar kâr hırsı ile talan ediliyor!’



12 yıllık AKP iktidarı, hayatın her alanında olduğu gibi çevre ve yaşam alanlarının talanı ve tahribatı konusunda en ağır örneklerle karşımızda duruyor. Yerelde süren çevre kıyımları, yaklaşık olarak 1 yıl önce metropollere taşındı. Gezi Parkı’nı yok edip, park alanına AVM ve Topçu Kışlası’nı inşa etmek isteyen iktidar, yerelden merkeze toplumun en ağır tepkisiyle karşı karşıya kaldı. Gezi Direnişi, yıllardır talan edilen Karadeniz’de, Ege’de, Akdeniz’deki derelerin, Bergama’daki siyanürle altın aranılan bölgenin, sadece son halkası ve daha görünen yüzüydü. Ama ses aynıydı. ‘Doğama, yaşam alanıma dokunma!’ ÇMO, bu alanda projeleriyle öne çıkan ve bu çerçevede düzenledikleri ‘Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası’ ile çevre alanında ortak çevre mücadelesine hatrı sayılır bir katkı sundu.
Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Sekreteri Cevahir Efe Akçelik, 31 Mayıs’ta başlayan ve 7 Haziran’da Abbasağa buluşması ile sona eren Ekolojik Yıkılma Mücadele Haftası’nı tüm çevre ve yaşam alanlarının talanına karşı düzenlediklerini belirterek mücadele haftasının sona erdiğini, fakat çevre talanına ve doğa katliamına karşı direnmeye ve mücadele etmeye devam edeceklerini vurguladı.


‘MÜCADELE HAFTASI SÜRECEK’
Doğa ve yaşam alanlarının talanına, kıyımına karşı mücadeleyi yükseltmek ve farkındalık yaratmak amacıyla yola çıktıklarını belirten Akçelik şunları söyledi:
“Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası’nda, son dönemlerde hızlanan sermaye sahiplerinin istekleri doğrultusunda talan edilen doğamızın ve kentlerimizin talanını gündeme getirmeyi, Hopa’da Metin Lokumcu’nun, Andon köyünde ineğini satarak yapılacak olan HES projesine dava açan Kazım Delal’in, Bergama’da siyanürle altın aranmasına karşı mücadele etmiş Hopdediks Bayram Kuzu’nun, Şimşir’de jandarma tarafından darp edilen Havva Bir’in ve Gezi Parkı’nda hayatını kaybedenlerin mücadelelerini unutturmamak adına suyuna, ormanına,doğasına, kentine kısacası tüm yaşam alanlarına sahip çıkanları buluşturmayı amaçlamıştık. Yaptığımız etkinliklerle; nükleer santrallere, hidroelektrik santrallere, termik santrallere, siyanürcü şirketlere, rantsal dönüşüm projelerine karşı yeni mücadeleyi yöntemlerini tartışacağımız bir hafta olsun istemiştik, ki almış olduğumuz geri bildirimlerle de bunu başarabildiğimizi düşünüyoruz.’’


‘HEPİMİZ YAN YANA GELDİK’
Çevre sorunlarına eğilen ve bu anlamda mücadele veren yapılarla biraraya geldiklerini ve bunun etkinlik haftasını daha da zenginleştirdiğini belirten Akçelik şöyle devam etti:
“Bu haftanın, addettiğimiz anlamı bulup bulmadığının yanıtını aslında pratiğimiz verecek. Bizler bu hafta boyunca yeni bir mücadeleyi örmek adına bir takım etkinlikler yaptık. Park forumlarında mücadele yöntemlerini tartıştık, İstanbul’un çevre raporunu açıkladık, mega projelerini inceledik; teknik gezilerle bu projeleri yerinde gördük, son günkü etkinliğimizle de Kuzey Ormanları Savunması, Karadeniz İsyandadır Platformu, Munzur Çevre Derneği, Nükleere Karşı Platform, Derelerin Kardeşliği Platformu, Taksim Dayanışması gibi bu alanda mücadele edenlerle yan yana geldik. Bunların yanı sıra sosyal medyada da #ekolojikyıkımlamücadele etiketiyle ‘yıkım’ fotoğraflarını paylaşma çağrısı yaparak farkındalık yaratmaya çalıştık.’’


‘TALAN SÜRÜYOR’
Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası’nın sona erdiğini, fakat çevre talanına, yaşam alanlarının gaspına karşı, diğer mücadele örgütleriyle bu düzene karşı çıkmay devam edeceklerini belirten Akçelik şöyle devam etti:
“Yaşam savunucuları ile birlikte bir hafta boyunca olduğumuz gibi omuz omuza olacak, ekolojik yıkım yaratacak tüm projelere karşı mücadeleyi birlikte sürdüreceğiz.”

***
‘Birbirimize sahip çıkmalıyız’


Gezi Direnişi’nde ve demokrasi mücadelesinde hayatını kaybedenler için bir dakikalık saygı duruşunun ardından başlayan etkinliğe katılan konuşmacılar doğa talanına karşı ortak mücadelenin gerekliliğine ve bu mücadelenin emek mücadelesinden ayrı tutulamayacağına vurgu yaptı.
Metin Lokumcu’nun yeğeni Cavit Lokumcu, “O her zaman emek ve doğa için mücadele etti. Bu tarihe sahip çıkmak ancak birlikte ve örgütlü mücadeleyi büyütmekle olur” dedi. Soma İçin Adalet Komitesi’nden Barış Önal ve Soma maden işçilerinden Ercan Çetinyılmaz ise  Soma işçilerini katledenlerle doğayı katledenlerin aynı olduğunu vurguladı. Çetinyılmaz Soma Katliamı için Ankara’ya yürüme kararı aldıklarını ve herkesin destek vermesini beklediklerini söyledi.
Doğanın ve onun en önemli parçası olan suyun sadece insanın değil tüm canlıların olduğunu vurgulayan Derelerin Kardeşliği Platformu’ndan Ali Merdan Aymelek ‘’Metin hocayı katlederek bu savaşı başlatanlara karşı kazanana kadar mücadele etmeye and içtik. Ne kadar çok olursak talana o kadar iyi cevap veririz”dedi.
İktidarın her alanda olduğu gibi doğa mücadelesininde de insanları ayırmaya çalıştığını belirten Eren Dağıstanlı (Karadeniz İsyandadır Platformu) “Doğaya nasıl sahip çıkıyorsak bizi ayırıp bölmemeleri için birbirimize öyle sahip çıkmalıyız. Anadolu ve Mezopotamya topraklarını sermayeye peşkeş çekenlere karşı örgütlü ve birlikte mücadele etmeliyiz. ÇMO’nun doğa ve direnenlerin yanında olması çok önemli” dedi.
Çılgın projelerin sadece İstanbul’u değil tüm bölgeyi katledeceğini söyleyen Mücella Yapıcı “15 yıl önce Kadir Topbaş’da Tayyip Erdoğan’da 3.Köprü’nün çevre katliamı olduğunu söylüyorlardı. Rantı görünce fikirleri değişti. Hazırlanan yeni yasa ve yönetmeliklerle büyük işle yapan hiçbir müteahhitin zarar etmemesi için herşey yapılacak.” dedi.
Etkinliğin bitmesiyle beraber Abbasağa Parkından bir grup Beşiktaş Kartal heykelinde Lice’de yaşanan katliam için oturma eylemi yapanlara katıldı. 

Göksu Yavuz
***
Ekoloji mücadelesi ödülleri YEGEP ve Yurttaş Kazım’a

Barolar Birligi tarafından bu yıl ilk kez verilen Avukat Noyan Özkan Ekoloji Mücadelesi Onur Ödülleri dün II. Çevre ve Kent Kurultay’ının ardından sahiplerini buldu.  Bireysel mücadele ödülünü Yurttaş Kazım Delal alırken, Kolektif Mücadele ödülü Yeşil Gerze Çevre Platformuna verildi.
BİRGÜN

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var