28 Nisan 2014 Pazartesi

Koşullar olağanüstü değişirse sözleşme de değişir mi?






Koşullar olağanüstü değişirse sözleşme de değişir!

Sözleşme hukukunun temel ilkesini oluşturan sözleşmeye bağlılık ilkesi; hukuki güvenlik, doğruluk ve dürüstlük gereğidir.

Sözleşmenin yapıldığı esnada taraflar arasındaki karşılıklı kazanımlar, sonradan koşulların olağanüstü değişmesi sonucunda taraflardan birinin aleyhine olumsuz, katlanılmayacak bir durum ortaya çıkabilir. Yeni ortaya çıkan koşullarda şu iki ilke; sözleşmeye bağlılık ve sözleşme adaleti arasında bir çelişki meydana gelir.






27 Nisan 2014 Pazar

Kiracı, kira sözleşmesinden doğan yükümlülükleri yerine getirmezse ne olur?



Kiracı, kira sözleşmesinden doğan yükümlülükleri yerine getirmezse ne olur?
Kiralayan, Kiracıya en az 30 gün süre vermek zorundadır. Bu süre sonunda Kiracı bu eksiklikleri tamamlamazsa, kiralayan 30 gün sonra sözleşmeyi feshedebilir, son verebilir.
Kiracıya 30 günlük süre tanınmanın bir fayda vermeyeceği anlaşılırsa veya Kiracı kasten ağır davranıyorsa ya da çevredekiler açısından bu durum çekilmez hale gelmiş ise 30 günlük süre tanınmasına gerek yoktur.
Kiralayan hemen sözleşmeyi son verebilir.
konut ve çatılı olmayan iş yerlerinde  kira sözleşmelerinde ise, Kiracı sözleşmeden doğan yükümlülükleri yerine getirmiyorsa, kiralayan herhangi bir süreye tabi olmaksızın sözleşmeyi feshedebilir.

Kiracı, Kiraladığı yeri alt kiracıya (3.bir kişiye Kiraya) verebilir mi?


Kiracı, Kiraladığı yeri alt Kiraya (3.bir kişiye Kiraya) verebilir mi?  

Kiracı, Kiraladığı yeri Kiralayanın zararına olmadığı takdirde,Kiralanan yeri 3. bir kişiye, alt Kiracıya Kiralayabilir veya kullanım hakkını devredebilir.

İşyeri ise... 
Kiralananın cinsi konut veya çatılı işyeri Kirası ise, Kiracı, yalnızca Kiralayanın yazılı rızası ile Kiralananı 3. bir kişiye Kiralayabilir veya kullanım hakkını başkasına devredebilir.
Alt Kiracı yükümlülüklerini yerine getirmezse, Kiralayan, Kiracıya karşı sahip olduğu hakları, alt Kiracıya karşı da kullanabilir.

Kiracının ölümü durumunda kira sözleşmesi son bulur mu?



Kiracının ölümü durumunda kira sözleşmesi son bulur mu?
 Kiracının ölmesi halinde, kiracının mirasçıları yasal fesih bildirim süresine uyarak sözleşmeyi feshedebilirler.
Kiraya veren veya mirasçılarının böyle bir hakkı söz konusu değildir. Kiracının mirasçıları, sözleşmeyi feshettikten sonra tazminat ödemek zorunda değildirler.
Konut ve çatılı işyeri kiralarında, ’’Ölen kiracının ortakları veya bu ortakların aynı meslek ve sanatı yürüten mirasçıları ve ölen kiracı ile birlikte aynı konutta oturanlar, sözleşmeye ve kanun hükümlerine uydukları sürece, taraf olarak kira sözleşmesini sürdürebilirler.

25 Nisan 2014 Cuma

Bu Yıl Evini Satacaklar Dikkat



Tapu harcı da değer artış kazancından düşülebilecek
Maliye Bakanlığı aldığı evi 5 yıl içinde satarken değer artış kazancı üzerinden vergi ödemek zorunda olan milyonlarca kişiyi ilgilendiren bir özelge yayımladı.
Habertürk'ten Ahmet Kıvanç'ın haberine göre, evi alırken ödenen tapu harcı da değer artış kazancından düşülebilerek daha az vergi ödenebilecek.

İstanbul’da bir vatandaşın sorusu üzerine Maliye özelge ile konuya açıklık getirdi. Özelgede, değer artış kazancının hesaplanması sırasında, mülkün satın alma bedelinin yanı sıra değerini artıracak şekilde yenilenmesi veya ilaveler yapılması için yapılan harcamaların maliyet hesabına dahil edilebileceği vurgulandı. 2010 yılında 200 bin liraya aldığı evini 2013 yılında 300 bin liraya satan kişi, alırken o tarihte geçerli binde 16.5 üzerinden 3.300 lira, satarken de binde 20 oranı üzerinden 4 bin lira tapu harcı ödedi. Vatandaşın vergi kazancı, en düşük (yüzde 15) vergi üzerinden hesaplandığında dahi 1.110 liraya ulaşıyor.
Cumhuriyet

EMLAK-GAYRİMENKUL ALIM-SATIM SÖZLEŞMESİ ÖRNEĞİ





EMLAK-GAYRİMENKUL ALIM-SATIM SÖZLEŞMESİ ÖRNEĞİ
(Banka Kredisi Kullanarak Veya Kullanmayarak)

CİNSİ (Niteliği) : Ev
İl / İlçe/Köy/Mevki : 
Kat-m2-Tapu Durumu : 
Pafta-Ada-Parsel No : …. Ada … Parsel
Gayrimenkul Adres : 
SATICI ADRES : 
ALICI ADRES : 
Satıcı Ad-Soyad-TC.No :
Telefon : 
Alıcı Ad-Soyad-TC.No :
Telefon :

1. SATICI .............ile, ALICI ..........., yukarıda kayıtlı Gayrimenkulün, aşağıdaki maddelerde belirlenen koşullarda satışı için anlaşmışlardır. 
a. SATICI; yukarıda yazılı Gayri-Menkulü, ………. (…………….) TL’ye satmayı kabul etmiştir. ALICI ise; yukarıda yazılı Gayri-Menkulü…………….. (……………..) TL’ye satın almayı kabul etmiştir. Tapu devir masrafları ALICIYA aittir. ALICI ve SATICI Emlak Firmasına kanuni hizmet bedeli olarak, Gayrimenkulün Satış Değerinin % 3’ü olan……………….. (………………………) TL’yi ayrı ayrı vereceklerdir. 
b. Gayrimenkulün satış tarihine kadar olabilecek eski vergi ve borçları (Emlak-Çevre-Çöp Vergisi, Elektrik-Su-Telefon-Doğalgaz Borçları, Site/Bina Aidatı, Haciz, İpotek vb.) tamamen SATICININ sorumluluğundadır. ALICI bu borçlar için sorumluluk kabul etmez. Satış tarihinden sonraki borçları da ALICIYA aittir. SATICI da bu borçlar için sorumluluk kabul etmez.
c. SATICI iş bu protokolün yapıldığı tarihten itibaren Gayrimenkul üzerinde hiçbir tasarrufta bulunamaz ve tapu devri yapılıncaya kadar başka birine satamaz. ALICI da tapu devri yapılıncaya kadar gayrimenkulde herhangi bir tamirat ve tadilat yapamaz
d. SATICI emlak satışının resmen gerçekleştiği tarihten itibaren onbeş (15) gün içerisinde yukarıda kayıtlı olan emlağı boşaltacak,Ancak mücbir sebeplerle bu tarihe kadar boşaltamazsa ........(..) günü geçtiği günden başlamak üzere ALICIYA …………… TL kira ödemeye başlayacaktır. En geç 1 (bir) ay sonra evi boşaltacağına dair tahliye taahhütnamesi alınacaktır. 
e.ALICI önce Gayrimenkulün Tapu Fotokopisiyle ........Bankası / ........... Şubesine Kredi için başvuracaktır. ALICI tarafından SATICIYA gayrimenkulün……………….. (………………….) TL ödemesi ise; banka tarafından ekspertiz yapılıp kredi onayı çıktıktan hemen sonra, tapu devir işlemleri ile birlikte yapılacaktır. 
f. ALICIDAN kaparo (Pişmanlık Akçesi/Cayma Tazminatı) olarak ……………………..TL tutarında teminat bedeli alınacak, bu meblağ ............Gayrimenkul ve Danışmanlık Hizmetleri firmasında kalacak ve hizmet bedelinden düşülecektir. Banka kredi işlemlerinde bir olumsuzluk çıkarsa bu meblağ ALICIYA geri iade edilecektir. 
g. Anlaşmazlık halinde, haksız olan taraf, bu sözleşmede yazılı pişmanlık akçesi ile birlikte; diğer tarafın maruz kalacağı her nevi zarar, ziyan, mahkeme ve icra masrafları ve vekâlet ücretlerini de ödeyecektir. 
h. Bu sözleşmenin uygulamasından doğabilecek her türlü uyuşmazlığın giderilmesinde .......... mahkemeleri ve icra daireleri yetkilidir. 
2. Protokol süresinin geçerliliği imzalandığı tarihten itibaren .... (......) gündür. Bu süre sonunda ALICI tarafından gayrimenkulün tapu devir işlemi sonuçlandırılamazsa iş bu protokol hükümsüz sayılır. 
3. İşbu sözleşme; her biri bir sayfalık 3(Üç) nüsha olarak ... /.. / 20... tarihinde, .......Gayrimenkul ve Danışmanlık Hizmetleri............................ adresinde, tarafların rızasıyla ve hiçbir tazyike maruz kalınmadan tanzim edilmiş olup, taraflarca okunup imza altına alınmış ve birer nüshası tevdi edilmiştir.
../../20..
E K İ :
EK-A: Gayrimenkulün Tapu Fotokopisi
EK-B: Tarafların Nüfus Kâğıdı Fotokopileri


satıcı (adına vekili)                          imza emlakçı                                         imza alıcı imza

Çölü eğiten adam

İhtiyar çiftçi, Burkino Faso'nun kuzeyindeki tarım arazilerinde uzun süredir devam eden çölleşmeyi durdurabilen kişi olarak biliniyor...
Bölgedeki toprak, uzun yıllar içinde aşırı ekim, aşırı otlatma ve aşırı nüfus yoğunluğu nedeniyle giderek sertleşmeye, verimsizleşmeye ve sonunda çölleşmeye başlamıştı...

Ulusal ve uluslararası araştırmacılar tarafından uzun yıllardır devam eden çalışmalar ise, toprağı kurtarmak için yeterli olmuyordu. Umutlar giderek tükenmekteydi.



Ta ki Yacouba Sawadogo adlı bir adam, 1980'li yıllarda ortaya çıkıp da, çölleşmeye karşı kendi geleneksel yöntemleriyle savaşmaya karar verene kadar. Yacouba'nın kullandığı teknikler oldukça eski ve garipti; bu yüzden bölgedeki çiftçiler tarafından alay konusu oldu.

Fakat yıllar içinde ferk edildi ki, Yacouba'nın inatla uyguladığı teknikler, ormanı yeniden var etmeyi, toprağı yeniden zenginleştirmeyi başarmıştı. Yacouba tek başına çölü durdurmuştu.

Yöntemi ise oldukça basitti. Eski Afrika tarım pratiği olan "Zai" tekniğine göre, önce sertleşmiş zemine büyük bir çukur açılıyor, sonra içine bitki artıkları ve gübreden oluşan bir karışım yerleştiriyordu.

İçine ise bölge şartlarına uygun, dayanıklı ağaç türlerinin tohumlarını koyuyordu. Yağmurlu mevsimlerde suyu emen ve muhafaza eden delikler, kurak dönemlerde bitki için gereken nem ve besini sağlıyordu.


Zai tekniğine göre, zeminin 'kurak mevsimde' hazırlanması gerekiyordu. Ki bu da, bölgede uygulanan tekniğin tam tersiydi. Hiç kimse inanmasa da, o inatla çalışmayı sürdürdü. 20 yıl içinde kuraklıktan zarar görmüş 120 dönümlük kurak araziyi, 60 ayrı tür ağaçtan oluşan yeşil bir alana dönüştürmeyi başardı. Bir adamın tek başına yarattığı bu mucize bilimadamlarını da şaşırtmıştı.

Doğal Kaynaklar Uzmanı Chris Reji, süreci şöyle özetledi:

"Bölgede, binlerce hektarlık alan tamamen verimsiz halde. Ama Yacouba'nın teknikleri uygulanırsa, bu topraklar yeniden canlanabilecek"
Bu durum uluslararası kuruluşları da harekete geçirdi.

Mark Dodd imzalı bir belgesele de konu olan Yacouba ise, ziyaretçilere kendi özel tekniklerini öğretmeyi sürdürüyor! Çevre köylerden birçok çiftçi Yacouba'yı ziyaret ederek tohum kalitesi, ekim yöntemleri ve diğer konularda ondan bilgi alıyor.

Bir eğitim programı başlatmak ve tüm bölgeyi dönüştürmek istediğini belirten yaşlı çiftçi, "Eğer kendi köşenize çekilirseniz, bildiklerinizin insanlığa hiçbir faydası olmaz" diyerek çalışmalarını ölene dek sürdüreceğini belirtiyor.

Radikal

24 Nisan 2014 Perşembe

Boğaz'da son durum: 'Mahvettin Köşkü'

Yıkılarak yeniden yapılmasına karar verilen Vahdettin Köşkü'nde yaşanan değişimler, kare kare görüntülendi. Mimar Ömer Kanıpak'ın derlediği görüntülerde bölgedeki yeşil dokunun giderek azaldığı ve yerini betona bıraktığı görülüyor. Önce Başbakan Erdoğan'ın 'çalışma ofisi' olacak denilen sonra Devlet Konukevi yapılacağı söylenen bölgede ağaçlar kesildi. Kesilen ağaçların yerine yenilerinin dikileceği belirtiliyor.
 
Çengelköy’deki sırtlarındaki Vahdettin Korusu, Boğaz’ın yeni beton bloklarından biri oldu. Önce Başbakan Erdoğan ’ın çalışma ofisi olacağı iddia edilen sonra Devlet Konukevi yapılacağı söylenen Vahdettin Köşkü ve korusunda inşaat çalışmaları nedeniyle yeşil doku giderek yok oldu. Orhan Veli’nin “ İstanbul ’u dinliyorum gözlerim kapalı” adlı şiirini yazdığı belirtilen koruya 18. ve 19. yüzyıllar boyunca birçok köşk yaptırıldı. Bu köşkler arasında yer alan Sultan Vahdettin köşkü ise 1984 yılında korunması gereken taşınmaz kültür varlığı olarak tescillendi. Arkitera.com’un haberine göre ilk olarak Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından restore edilen köşklerin, betonarme olarak yenilendikten sonra ahşap ile kaplandığı İstanbul 6 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından tespit edildi. Bunun üzerine 2011 yılında Tarihi Vahdettin Köşkü’nün yıkılarak yeniden yapılması kararı alındı.


2 Temmuz 2013’te Resmi Gazete’de yayınlanan kararla, Boğaziçi Sahil Şeridi ve Öngörünüm Bölgesi Uygulama İmar Planı ve Vahdettin Köşkü ve Çevresi Yol Düzenlemesi Projesi kapsamında acele kamulaştırma kararı alındı. 2013’te inşaatına başlandı. Vahdettin Köşkü ,Başbakan Erdoğan’ın çalışma ofisi olarak kullanılacağı iddiasıyla gündeme gelmişti.”
Çengelköy Vahdettin Korusu’nda devam eden inşaat çalışmaları nedeniyle birçok ağacın kesildiği, yeni inşa edilen yapıların ise köşkün orijinal mimarisiyle uyumlu olmadığı, Vahdettin Köşkü’nün önemli mimari niteliklerinden biri olan soğan başlı kubbenin tasarımda yer almadığı görülüyor.

Hürriyet’ten Fatma Aksu’nun haberine göre önce ‘Başbakan Erdoğan’ın çalışma ofisi’ olacağı belirtilen 50 dönümlük alan ve köşk Devlet Konukevi oluyor. Boğaz’ı tepeden gören arazi içinde Vahdettin Köşkü, Köçeoğlu Köşkü, Kadın Efendi Köşkü ve Ağalar Dairesi yıkılıp orijinaline uygun olarak yeniden inşa edildi. Daha önce bu araziden ayrılan ve 3’üncü şahıslara satılan bölümler de yeniden geri satın alınıp, proje alanına dahil edildi. Toplam 70 dönümlük alanda helikopter pisti de olacak. Haberde şu bilgiler yer aldı:

ÖNCE ÖZAL İLGİLENDİ

İlk başlarda Başbakan Tayyip Erdoğan ’ın çalışma ofisi olarak düşündüğü Vahdettin Köşkü için 1988’de dönemin Başbakanı Turgut Özal, ‘Başbakanlık Dinlenme Evi’ yapılması için talimat vermiş, restorasyon başlamış fakat Özal’ın ölümü sonrası çalışma durdurulmuştu. Restorasyon işini alan Vakıf İnşaat, ‘ödeneksizlik’ dolayısıyla 1998 yılında köşkleri kaderine terk etmişti. Çengelköy’ün tepesinde bulunan ve Vahdettin’in tahta geçmeden önce kaldığı Köşk, soğan biçimindeki kubbesiyle tanınıyor. Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde birçok devlet adamının kaldığı, yabancı devlet adamlarının ağırlandığı köşkler, Orhan Veli’nin sık sık gelerek şehri izlediği bir mekan. Köşkler, Orhan Veli’nin “İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı” adlı şiirini yazdığı koru içinde yer alıyor.

2007’DE VAKIFLAR’A GEÇTİ Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları İstanbul Bölge Kurulu’nun 14 Haziran 1985 tarih ve 1457 sayılı kararı ile uygun bulunan ve Boğaziçi İmar Müdürlüğü’nce 16 Aralık 1985 tarihinde onaylanarak inşaatına başlanan yapılar, 1990 yılına kadar kaba yapı olarak tamamlanıp, dış cepheleri ahşap kaplanarak, doğramaları takıldı. Vahdettin Köşkü’nün Erkan Mumcu’nun Kültür Bakanlığı döneminde otel yapılmak üzere 49 yıllığına bir yabancı ortakla birlikte Alp Delimollaoğlu’na turizm amaçlı olarak kiralandığı ancak Başbakan Erdoğan’ın bundan haberi olmadığı ileri sürüldü. Otel yapımı için ruhsat çıkmayan Vahdettin Köşkü, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın döneminde Kültür Bakanlığı’na tahsisi iptal edilip, Vakıflar’a devredildi. Vakıflar Genel Müdürlüğü, tarihi Köşk’ü Başbakanlığın kullanımına verdi.
Toplam inşaat alanı 12 bin metrekare olan Vahdeddin Koru ve Köşkleri’nin yanı sıra söz konusu alandaki sosyal tesisler, tesisat mekanları ve kapalı otopark alanı toplamı ise 4 bin metrekare. Projenin mimarlığını Sinan Genim üstlendi. Kadın Efendi Köşkü’nün bulunduğu bahçenin Kuzey duvarına bitişik olan ‘Limonluk’un daha büyük örnekleri Dolmabahçe ve Yıldız Sarayı ile Şale Köşkü’nde bulunuyor. Oturmak ve misafir ağırlamak için de kullanılan, demir konstrüksiyonlu, tek katlı bu yapı aynı zamanda çiçek ve bitki serası olarak inşa ediliyor. 

 
AKASYA VE DEFNELER KESİLDİ, YERİNE YENİ AĞAÇLAR DİKİLECEK

Yıkılarak yeniden yapılan köşklerin yanı sıra eskiden de korunun içindeki Köçeoğlu Köşkü önünde yer alan büyük havuz ise içinde hem nilüfer çiçeklerinin yetiştirildiği bir süs havuzu, hem de küçük teknelerle gezinti yapılan bir su havuzu olarak korunacak. 90 santimetre derinliğinde, çevresi 45 santimetre koruma duvarları bulunan ve zaman içinde çeşitli tamirler gören ve üst bölümü tamamen tahrip olan havuzun bir benzeri Beylerbeyi Sarayı’nın üst bahçesinde bulunuyor. Koruda, 10 fıstıkçamı, 10 at kestanesi ve 25 ıhlamur ağacıyla birlikte meşe, Lübnan sediri, defne, erguvan ve sakız gibi toplam 300 ağaç da korumaya alındı. Akasya, defne aylangoz gibi bahçeyi ve fıstıkçamlarını saran ağaçlar ise kesildi. Bu ağaçların yerine Boğaz’ın florasına uygun ıhlamur, at kestanesi, fıstıkçamı, çitlenbik, erguvan gibi ağaçlar dikilecek.

CARİYESİNE BAĞIŞLAMIŞTI

Padişah Vahdettin, yurtdışına kaçarken şahsi mülkü olan bu araziyi Zehra isimli bir cariyesine bağışladı. Daha sonraları bazı bölümleri ifraz edilerek satılan ve günümüzde 50 bin 614 metrekare büyüklüğünde olan alan içindeki yapılar hakkında Sedad Hakkı Eldem tarafından yayınlanan Köçeoğlu Köşkü’ne ait üst kat planı, cephesi ve bazı fotoğraflar ile Vahdettin Köşkü’nün yıkımı sırasında çekilen, 2 Mart 1955 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan fotoğraf dışında pek fazla belge yok. Zaman içinde giderek köhneleşen yapılar 1950-60 tarihleri arasında peşi sıra yıkılır. Vahdettin’in adını taşıyan köşk, 2’nci Abdülhamit’in padişahlığı döneminde Fransız-Türk levanten Mimar Alexandre Vallaury’ye yaptırıldı. Orijinaline bağlı kalınarak inşa edilen soğan başlı kubbesiyle, mimari açıdan nadir yapılar arasında gösterilen Köşk’ün bulunduğu korudaki köşkler, 1984 yılında, korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescillenmiş, Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde korudaki köşkler Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından restore ettirilmişti.

BÖLGEYE ÖZEL TRAFİK DÜZENLEMESİÇengelkö sırtlarındaki Vahdettin Köşkü ve korudaki çalışmalar sürerken Çengelköy trafiğine soluk aldırmak amacıyla geçen yıl kamulaştırma yoluyla yeni düzenlemeye gidildi. Bakanlar Kurulu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin talebi üzerine toplam 4 bin metrekarelik arazinin ‘acele kamulaştırılmasına’ karar verdi. 18 Haziran 2013 tarihli Bakanlar Kurulu kararı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onaylamasından sonra 2 Temmuz tarihli Resmi Gazete’de yayınlandı. Hazırlanan palana göre, Boğaziçi Sahil Şeridi ve Öngörünüm Bölgesi Uygulama İmar Planı ve Vahdettin Köşkü ve Çevresi Yol Düzenlemesi Projesi kapsamında vatandaşların tapulu arazilerinden 61 parselde, 2 metrekareden 197 metrekareye varan istimlak yapılması öngörüldü. Proje kapsamında Çengelköy’deki ışıklar kaldırılıp, Çengelköy’den Boğaziçi Köprüsü yönüne olan trafik tek yönlü olacak. İBB tarafından daha önce kamulaştırılan ve halen otopark olarak kullanılan 28 dönümlük araziye de 2 katlı yeraltı otoparkı yapılacak.

KIRIM HARBİ’NDE HASTANE OLMUŞTU
Kırım Harbi sırasında İtalyan yaralılarına hastane olarak tahsis edilen yapı daha sonra 37 bin altına Sultan Abdülmecid tarafından satın alınarak, oğlu Burhaneddin (1849-76) Efendi’ye tahsis edilir. Burhaneddin Efendi’nin ölümü sonrası ise yapı ve bahçesi Sultan 2’nci Abdülhamid tarafından kardeşi Vahideddin Efendi’ye verilir. Daha sonra Sultan 6’ncı Mehmed Vahideddin ismiyle tahta geçecek olan Vahideddin Efendi eski köşkü elden geçirir ve kuzeye doğru bir kanat ilave ederek büyütür. Mehmed Vahideddin Efendi’nin annesi küçük yaşta vefat ettiği için şehzadeyi Sultan Abdülmecid’in Kadın Efendileri’nden Şayeste Hanım büyütmüştür. Anneliği olan bu hanım için de 2 katlı bir köşk yaptırır ve ona tahsis eder.”

Radikal

Kiracı Masraf Yaparsa Ne Olur?


Kiralananın durumuna veya kiracının kiralanan şeyi kullanma amacına uygun olarak kiralananda bir takım masraflar yapılmaktadır.Bunlar genellikle boya-badana, camların veya yer döşemesinin yenilenmesi, yeni kapı ya da wc yapılması v.b. gibi işlemlerdir.


Kiracının, taşınmazın genel standart ihtiyaçlarını yapması gerekir.Örneğin bozulan basit kapı kilidini yaptırması, varsa kırılan camı yaptırması v.b. gibi küçük çaplı tamiratlar kiracıya aittir.

Burada bahsedilen büyük çaplı zorunluluktan değil isteğe bağlı yapılan masraflardır.
Bu madde,kira sözleşmelerinde uyuşmazlıkların sıkça çıktığı bir maddedir.Masraflar için öncelikle bakılacak şey kiracının masraf için kiralayandan onay alıp almamasıdır.Eğer yazılı olarak yapılacak işlemler onaylanır ve kimin karşılayacağı belirlenmişse zaten sorun çıkmayacaktır,tavsiye edilen de budur.

Sebepsiz zenginleşme
Kiracı onay almadan masraflar yaptıysa bu kez yapılan masrafları Yargıtay kiralayan açısından sebepsiz zenginleşme olarak değerlendirmektedir.Ancak dikkat edilmesi gereken nokta masrafın lüks olup olmadığıdır. Lüks masraflar ( altın başlıklı musluk,svarowski taşlı kapı kolu,ortalamanın çok üstünde en lüks sınıf fayans v.b. gibi) bu kapsamda değildir.Bu tarzda masrafların dışında kalan ve söküp götürülmesi mümkün olan tüm masraflar sebepsiz zenginleşme kapsamında kalır.Kiracı,söküp götürebileceği masrafları taşınmaza zarar vermeden sökmeli,sökülemeyecek nitelikteki masrafların bedeli için ise kiralayana başvurmalıdır.Burada değer verilen şey, yapılan bu masraflarla kiralayanın taşınmazının değerinin artması ve bu masraflara sahip olmasıdır.


Sözleşmelerde açıkça kiracının yapacağı masraflardan kiralayanın sorumlu olmayacağı bunlar için kiralayana başvurulamayacağı yazılmışsa,kiracı sebepsiz zenginleşmeye dayanarak da olsa kiralayandan hiçbir talepte bulunamayacaktır.


"Kira Sözleşmelerine Dair İpuçları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Av.Ufuk Kula'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Konut satışları ilk çeyrekte yüzde 5.8 geriledi

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Konut Satış İstatistikleri verilerine göre, 2013 yılının ilk üç ayında 273 bin 826 olan toplam konut satışları, bu yılın aynı döneminde 257 bin 845 düzeyine düştü.

TÜİK verilerine göre, Türkiye’de Mart ayında 87 bin 617 konut satıldı. Konut satışlarında, 17 bin 718 konut ve yüzde 20.2 ile en büyük paya İstanbul sahip oldu. Satış sayılarına göre İstanbul’u, 10 bin 693 konut ve yüzde 12.2 pay ile  Ankara, 5 bin 851 konut ve yüzde 6.7 pay ile İzmir izledi. Konut satış sayısının düşük olduğu iller sırasıyla 11 konut ile Ardahan, 17 konut ile Bayburt ve 23 konut ile Bingöl oldu.

KONUT SATIŞLARININ YÜZDE 27.9'U İPOTEKLİ

Türkiye genelinde Mart ayında toplam 24 bin 465 konut ipotekli olarak satıldı. Türkiye genelinde toplam konut satışları içinde ipotekli satışın payı yüzde 27.9 oldu.

İpotekli satışlarda İstanbul yüzde 24.8 ile en yüksek paya sahip oldu. Toplam konut satışları içerisinde ipotekli satış payının en yüksek olduğu il ise yüzde 44.3 ile Tokat oldu. İpotekli satışın hiç yapılmadığı tek ile ise Hakkari oldu. Mart verileri de eklendiğinde, yılın ilk üç ayında toplam ipotekli konut satışı 80 bin 570'i buldu.

Mart ayında, yüzde 52.1 ile satılan konutların yarısından fazlası ikinci el olarak el değiştirdi.İLk kez satılan konutların oranı da yüzde 47.9 düzeyinde gerçekleşti.

Türkiye genelinde yabancılara Mart ayında bin 362 konut satıldı. Yabancılara yapılan konut satışlarında, ilk sırayı 478 konut ile İstanbul aldı. İstanbul'u sırasıyla 459 konut satışı ile Antalya, 65 konut satışı ile Bursa, 64 konut satışı ile Muğla, 59 konut satışı ile Mersin ve 58 konut satışı ile Aydın izledi. 

23 Nisan 2014 Çarşamba

Cihangir siluetine cam giydirme bina giriyor!


 
1993'te kentsel sit alanı ilan edilen Cihangir için 2011'de askıya çıkarılan imar planı İstanbul 10. İdare Mahkemesi tarafından iptal edildi. Beyoğlu Belediyesi'ne tebliğ 90 gün sonunda yapıldı. Belediye 82. günde Cihangir Camii'nin deniz yönünden algılanışını etkileyecek binaya ruhsat verdi
Taraf gazetesinden Billur Özgül'ün haberine göre, İstanbul’un silueti hızla bozulurken son kötü haber Cihangir’den geldi. 1993’te kentsel sit alanı ilan edilen semtte yapılacak her binanın bu kimliğe uygun olması gerekiyor. Ancak son olarak Beyoğlu Belediyesi tarafından Keten İnşaat’a verilen bir ruhsat semtin kimliğini bozacak gibi görünüyor. Ruhsata dayanarak yapılacak bina 12.5 metreye ulaşacak. Arkasındaki binaların deniz görünümünü kapatacak ve Cihangir Camii’nin deniz yönünden algılanışını da etkileyecek.

İNŞAAT BAŞLAMADAN DURDURUN


Deniz manzarası kapanacak olan altı semt sakini, ruhsat iptali için mahkemeye başvurdu. Sakinler, inşaat yükselmemişken yürütmeyi durdurma kararı alınmasını istiyorlar. Böylelikle inşaat bittikten sonra yapılan edinilmiş hak savunmalarının da önüne geçilecek. Semt sakinlerinin mahkemeye başvururken dayandığı en önemli gerekçe ise Beyoğlu Nazım İmar Planlarının iptal edilmiş olması.


O PLANLAR İPTAL EDİLDİ


Beyoğlu Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı İmar Planları 2011 yılında askıya çıkarılmıştı. 1/1000’lik ve 1/5000’lik planlar geçtiğimiz Eylül ayında bölgenin özelliğini gözetmediği, kent yoğunluğunu artırdığı ve bütünsellikten uzak olduğu gerekçesiyle İstanbul 10. İdare Mahkemesi tarafından iptal edildi. Bu kararın Beyoğlu Belediyesi’ne 90 gün içinde tebliğ edilmesi gerekiyordu. Kısa sürede tebliğ edilmedi ve bu süre sonuna kadar kullanıldı. Beyoğlu Belediyesi bu 90 gün içinde iptal edilen planlara göre ruhsat vermeye devam etti. Söz konusu ruhsat da sürenin dolmasından 8 gün önce verildi.



BİNA CAM GİYDİRME OLACAK


Cihangir’de binaların yüksekliği en fazla 9.5 metre olabiliyordu. Ancak 2011’deki yeni imar planıyla bu oran arttı. Belediyenin Keten İnşaat’a verdiği ruhsatın dayanağı da bu imar planıydı. Ruhsata göre Keten İnşaat’ın binası 12,5 metre ve cam giydirme olacak. İmar planının Eylül’de iptal edildiğini hatırlatan semt sakinleri şikayetçi oldu. Cam giydirme bina, bölgenin tarihî dokusuna da uymuyor. Öte yandan bu dava Keten İnşaat’ın ilk davası değil. 1976 yılında kurulan firma, daha önce de Nişantaşı’nda 8 katlı bir binaya kaçak kat çıkıldığı gerekçesiyle mahkemelik olmuştu.

Radikal

23 Nisan töreninde 3 çocuk gözaltı: Berkin Elvan Ölümsüzdür!

İstanbul'da Vali Mutlu'nun katıldığı 23 Nisan etkinliğinde "Berkin Elvan Ölümsüzdür" pankartı açan ve slogan atan 2 çocuk gözaltına alındı.
İstanbul'da Eyüp Feshane'de gerçekleştirilen resmi 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinliğinde "Berkin Elvan Ölümsüzdür" pankartı açan ve slogan atan 2 çocuk gözaltına alındı. İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, öğrencilere ödül vermek için sahneye çıktığı sırada slogan atıp pankart açan biri erkek biri kız iki çocuk polis tarafından gözaltına alındı. Yaka paça götürülen 2 çocuk Feshane'de kapalı alana alındı. Polis kapıları kapatarak gazetecilerin görüntü almasını engelledi.
POLİS KAMERAMANLARA SALDIRDI 
2 çocuğun gözaltına alınmasının ardından tören devam ederken 1 çocuk daha slogan atmaya başladı. 3'üncü çocuk da gözaltına alınırken olayı görüntülemeye çalışan kameramanlar bir sivilpolisin saldırısına uğradı. Gözaltına alınan 3 çocuğu götürmeye çalışan polislerden biri yere düştü. Yere düşmesinin ardından ayağa kalkan polis olayı görüntüleyen kameramanlara saldırdı. (Özgür ALTUNCU/DHA)


 Radikal

22 Nisan 2014 Salı

Marmara için büyük tehlike

Marmara Denizi, Tuna nehri üzerinden gelen atıklarla ve çevresindeki sanayi atıklarıyla kirlendiği yetmiyormuş gibi, şimdi de bor atıkları tehlikesiyle karşı karşıya. Bandırma’da deniz kıyısına yakın bir bölgede yıllardır depolanan bor atıklarının, denize akma tehlikesinin olduğu ortaya çıktı.

ETİ Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü, bor işletme faaliyetleri sonucu ortaya çıkan katı atıkların depolandığı, Bandırma Ağıldere Atık Barajı’nın yarattığı riskin tespit edilmesi için ihale açtı. 'Bandırma Ağıldere Atık Barajı Etüdü' adıyla açılan ve 26 Mart 2014 tarihinde yapılan ihale sonuçlandı. 'Belli İstekliler Arasında' yöntemiyle yapılan ihale sonucu 18 Nisan 2014 tarihinde yayımlandı. 3 firmanın teklif verdiği ihaleyi, merkezi Ankara’da bulunan Ce-Harita Petrol Yapı Müh.İnş.Gıda Turizm Otomotiv San. ve Tic. Ltd. Şirketi kazandı. Ce-Harita, 1 milyon 300 bin TL’ye üstlendiği işle ilgili yapacağı çalışmaları 7 Aralık 2015’e kadar tamamlayacak.
‘ATIKLAR DENİZE ULAŞACAK’
Bor maden işletmesi sonucu çıkan katı atıklar günümüze kadar, 1995 yılında devreye alınan Bandırma Ağıldere Atık Barajı’nda depolandı. Bandırma Limanı’nın yaklaşık 3 kilometre doğusunda ve kıyıya oldukça yakın bulunan Ağıldere Atık Barajı şimdi Marmara Denizi için büyük bir risk oluşturmaya başladı. Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün, ihale teknik şartnamesinde mevcut durum şöyle tanımlandı: “Ağıldere Atık Barajı'nın şev stabilitesinin bozulması ve heyelan oluşması durumunda heyelanın şiddetine bağlı olarak baraj rezervuarı içine sürüklenen katı atıklar, baraj seddinin yıkılmasına sebep olabilecek veya settin üzerinden taşarak Marmara Denizi'ne ulaşabilecektir. Bu durum, istenilmeyen çevresel etkilere yol açabilecektir. Yapılacak araştırma sonucunda hazırlanacak uygulama projelerine göre alınacak önlemlerle hem şev stabilitesi sağlanacak hem de tabii afet durumunda atık baraj setinin yıkılmasının veya taşmanın önüne geçilecektir.”

 ‘TEREDDÜTLER OLUŞTU’
2008 yılı başından itibaren katı atıkların, kamyonlarla taşınarak barajın bulunduğu vadinin yamaçlarına düzenli olarak depolanmaya başlandığı, depolanan bu malzemenin yerinde sağlam durup durmayacağı konusunda tereddütler oluştuğu vurgulanan şartnamede tehlikeye şu ifadelerle dikkat çekildi: “Depolanan katı atık malzemenin stabil (sağlam) durup durmayacağı konusunda tereddütler hasıl olmuştur. Tumba (atık malzeme) yüksekliği arttıkça, menfi vedi eğimi ve tabanda biriken basıncın yanı sıra, sel deprem, yağış gibi doğal olaylarla atık şev stabilitesinin bozulabileceği ve heyelanların meydana getirebileceği risk nedeniyle, söz konusu sahanın heyelan risklerinin etüt ettirilmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır.

Yurt Gazetesi/Mehmet Demirkaya

Kyme Antik Kenti: Sit Koruması 3.Dereceye Düşürüldü

Aliağa Çevre ve Kültür Platformu, “Turizm Haftası” dolayısıyla etrafı sanayi kuruluşları ile çevrilmiş olan Kyme antik kentinin durumuna dikkat çekmek üzere bir gezi düzenledi.
Aliağa’da sanayi kuruluşları ve Nemrut Limanı ile çevrelenmiş olan Kyme antik kenti, 3 bin yıllık bir geçmişe sahip. Prof. Dr. Ömer Özyiğit çıkan buluntuların tarihinin Yontma Taş Çağı’na kadar gittiğini ifade ediyor.



SİT DERECESİ DÜŞÜRÜLDÜ  

Kyme’nin 12 kentten oluşan Ailos Birliği’nin en büyük kenti olduğu ifade ediliyor.
Kyme’nin geniş bir alana yayılan 1. derece sit koruması, zaman içerisinde düzlükte kalan ve sanayi kuruluşu yapılmaya ya da tesisleri genişletmeye elverişli alanları 1. dereceden 2. ve 3. dereceye düşürüldü.
Kyme antik kentinin ilk kazıları 1925 yılında Çekler tarafından gerçekleştirilmiş ve çıkartılan eserler Prag’a götürülmüş. Sonraki yıllarda Ekrem Akurgal, Baki Ögün, Hasan Tahsin Uçankuş, Vedat İdil ve Orhan Bingöl kazı çalışmaları yapmış. 1985-2007 yılları arasında ise İtalyan Kazı Heyeti Başkanı Ord. Prof. Dr. Sebastiane Lagona tarafından yönetilmiş. Günümüzde Lagona’nın öğrencisi Antonio La Marca başkanlığında çalışmalar yürütülüyor. Kazılarda çıkan buluntular İzmir Arkeoloji ve İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bulunuyor.  
MS. II. yy. da Kyme’lilerin bastırdıkları sikkeler üzerinde Ephesos Artemisi’ne benzeyen bir Anadolu tanrıçası kabartması, tunç atlet heykeli ve Artemis başı en önemli buluntular arasında.

‘ANTİK KENTLER LİSTESİNE GİRMELİ’

ALÇEP’in düzenlediği gezide Kyme ören yeri ile ilgili Arkeolog Kıray Kıroğlu’nun yaptığı bilgilendirmenin ardından platform adına yapılan açıklamada konuşan Siteler Mahallesi Muhtarı Sedat Okşar, Kyme antik kentine gereken önemin verilmesini istedi. Kyme Antik Kentinden çıkarılan eserlerin sergilenmesi amaçlı olarak yapımına başlanan, ancak 17 yıldır bitirilemeyen Aliağa Müzesinin bir an önce tamamlanması gerektiğini ifade eden Okşar, “İstanbul, İzmir ve Prag’daki tarihi ve kültürel mirasımızın; ait olduğu yerde, Aliağa Müzesinde sergilenmesi gerektiği açıktır” dedi. Okşar, kazı çalışmalarına da gereken önemin verilerek, hızlandırılması gerektiğini dile getirerek, “Kyme Antik Kenti’nin Kültür ve Turizm Bakanlığı Antik Kentler listesinde yer alması için başta Kültür ve Turizm Bakanlığı olmak üzere tüm yetkilileri göreve davet ediyor ve bunun takipçisi olacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz” dedi. (İzmir/EVRENSEL)
www.evrensel.net

21 Nisan 2014 Pazartesi

Kiracı kirayı ödemezse ne yapabilirsin?



'Kiracı ile sözleşme yapıp; sözleşme dönemine ait sıra senetler aldım. 5 aydır kirasını ödemedi. Ne telefonla ne de başka türlü ulaşabiliyorum.
Kiracıyı nasıl tahliye edebilirim? Ödenmeyen kiraları nasıl alabilirim? Şu an daireyi boşaltmış. İçeri girip daireyi boyatıp yeniden kiraya verebilir miyim?'

Sırası ile yapılabilecekler nelerdir? Bunları ancak bir avukat marifetiyle yapabilirsiniz.
1-a) İlk yapacağınız şey, 30 günlük ihtarlı ödeme emri göndermek,
   b) Ödemezse akdin feshi kiralanan yerin tahliyesi için dava açmak
   c) Kiralayanın rehin hakkını kullanması

2- Konuta kesinlikle girmeyin (Konut Dokunulmazlığını ihlal suçu işlemiş olursunuz) Kiracı evinde kıymetli malzemeleri olduğunu söyleyebilir.

3- Öncelikle bir avukat bulup vekalet verin.
   Kira sözleşmeniz var. Elatmanın önlenmesi ve ecrimisilden asliye hukuk mahkemesinde dava açılacak 1 hafta sonra (İzmir şartlarında) duruşma gerçekleşti, 1 ay içinde 2 duruşma yapıldı mahkemede şahıs evde oturmak isterse sürekli itiraz itiraz edecek doğal olarak, dosya yargıtaya gidecek 4 ay sonra gelecek,bu süre sonucunda şahıs evden çıkartılacak kira bedelinide alacaksın
4- Vekalet ücretini sonra verebilirsiniz.
5- Kiracı ile karşılaştığınızda kaba kuvvet kullanmanız durumunda karşı tarafın da hukuken kullanacağı haklar olacaktır. Hukuk düzeni kuvvet kullanmayı korumuyor.

   Kiracı kirasını ödemeden oturmaya devam ediyorsa;


   En kısa yol;

kira bedelinin ödenmemesi sebebiyle ilamsız tahliye yoluna başvurmak. Bu yolla hem ödenmeyen kira bedellerini hem de tahliyeyi talep edebilirsiniz.
   Ödenmez ise temerrüt durumu oluşur ve temerrüte dayanarak derhal tahliye davası açabilirsiniz
   30 gün içinde öderse para tahsil edilmiş olur. Daha sonraki aylarda ödenmeyen ilk kira için (ilk icra takibi üzerinden en az 30 gün sonra)
   ikinci bir icra takibi yapın.

   Bundan sonra yapacağınız icra takiplerinde 30 gün içinde kira ödenmezse, derhal tahliye davası açabilirsiniz.Aynı kira dönemi içinde ikinci icra takibi sonucunda kira ödense bile kira dönemi sonunda "aynı kira dönemi içinde 2 haklı ihtar"a dayanarak tahliye davası açma hakkınız olur.

www.kentseldonusumhaberleri.com

Türkiye'nin sera cenneti

Türkiye'nin önemli üretim merkezlerinden Fethiye yöresinde "kırmızı altın" olarak tabir edilen domatesin ihracatı, bu yılın yılın ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre artış gösterdi. Seralarda bir ağaç boyuna ulaşan domates fidelerinin toplanması sırasında da ilginç fotoğraflar ortaya çıkıyor.

Fethiye ve Seydikemer ilçelerindeki 26 bin dekarlık örtü altı tarım alanında yaklaşık 8 bin çiftçinin yaptığı domates üretimi, hem iç piyasaya sunuluyor hem de ihraç ediliyor. Türkiye'de Antalya'dan sonra en çok domates üretilen yer olarak kabul edilen bölgede, yılda yaklaşık 400 bin ton üretim gerçekleştiriliyor.
      
Bölgedeki hal birlikleri aracılığıyla başta Rusya olmak üzere Polonya, Ukrayna, Irak, Moldova, Bulgaristan ve Romanya gibi ülkelere ihraç edilen domatesin kilogramı 1,70 ile 2 lira arasında alıcı buluyor.
      
Fethiye Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Şaban Sarıkaya, Fethiye ve Seydikemer'in domates üretiminde ülkenin önemli merkezleri arasında yer aldığını anlattı.



      
Geçen yılın ilk çeyreğinde 55 bin ton olan bölgeden yapılan domates ihracatının bu yılın aynı döneminde 81 bin tona çıktığını bildiren Sarıkaya, artışı domatesin erken gelişmesine bağladıklarını kaydetti.
      
Kaliteli ürün yetiştirilmesi için çaba gösterdiklerini dile getiren Sarıkaya, vatandaşlara daha kaliteli ve sağlıklı ürün sunmak için "Entegre ve Kontrollü Ürün Yönetimi Projesi"ni uyguladıklarını belirtti.
      
Proje kapsamında belirledikleri seraları yıl boyunca takip ettiklerini anlatan Sarıkaya, şöyle konuştu:


      
"Fethiye ve Seydikemer'deki 300 dekarlık sera alanında hasat başlangıcında ve sonunda kalıntı analizi yapıyoruz. Böylece daha kaliteli ve kalıntısız ürün yetiştirmeye çalışıyoruz. Uygulama sayesinde hem halkımızı hem de çiftçimizi eğitiyoruz. Kalıntı bulduğumuz sera sahiplerine cezai işlem uyguluyoruz. Ürünlerini de imha ediyoruz. Gerekirse sera tamamen bozuluyor. Bu yıl böyle bir durumla karşılaşmadık, inşallah hiç karşılaşmayız."
      
  Sarıkaya, bölgede üretilen ürünlerin önceki yıllara göre daha kaliteli hale geldiğini, üründeki kalıntının minimum düzeye çekildiğine dikkati çekti.

Hürriyet

18 Nisan 2014 Cuma

Emlakçıya Para Verdiyseniz Dikkat!



Sokakta gördüğümüz ancak bir daha karşılaşmayacağımız bir insana para verme fikri çılgınca gelebilir. Ancak kayıt dışı emlakçılara para verirken, yaptığımız hatayı hiç sorgulamıyoruz. Sonrasında da mağduriyetlerin doğması kaçınılmaz oluyor.
Hayatımızda aldığımız en önemli kararlardan biri olan ev alma ya da yaşayacağımız evi kiralama aşamasında, bize kimin nasıl yardım edeceğini seçebiliriz. Kötü niyetli kişilere de prim vermeyerek hem kendimizi hem paramızı hem de piyasayı korumuş oluruz.
İstanbul emlakçılar Odası Başkanı Nizamettin Aşa, seçileli 3 hafta olmasına rağmen, kayıt dışı emlakçılara savaş açmış durumda. İşte sektörün hali, hangi evlerin daha çok satılıp kiralandığı, ikinci el konut fiyatları ve emlakçılığın durumu hakkındaki söyleşimiz...
FİYATLAR YÜKSEK
Bengü Öner: İkinci el piyasası şu an ne durumda?
Nizamettin Aşa: Piyasa çok canlı değil, sıkıntılı bir piyasa var. Özellikle 0 konutların satışı oldukça düşük. Ana merkezlerdeki konutların haricinde, merkezden uzak olan semtlerde satışlar oldukça az. İkinci el piyasası da buna uymuş vaziyette. Zaten şu an herkes kendini seçime endekslemiş vaziyette. Seçim sonrasına bırakılıyor. Gelen Belediye Başkanına göre yatırımlar değerlendirilecek.
emlak piyasası işleyen bir mekanizma. Genel durgunluk ya da canlılık genele yansıyor. Şu anki durum da ikinci ele de yansımış durumda. İkinci elde çok cazip bir fiyat olmadıkça satış olmuyor. Özellikle merkez ilçelerde durum farklı. Çünkü merkezin alıcısı satıcısı bellidir. Fiyatlar da olması gerekenden yüksek. Ancak piyasa oldukça durgun.
Bengü Öner: Kiralamalarda durum nasıl? Fiyatlar sizce uygun mu?
Nizamettin Aşa: Kiralamalar devam ediyor. Ancak fiyatlar yaz sonundan beri yüksek.
Bengü Öner: Fiyatlar neden yükseliyor?
Nizamettin Aşa: Bunun birçok sebebi var. Ancak krediyle ev almak isteyen birçok kişi vazgeçti. Kira yerine ev alıp ödemeyi düşünenler vazgeçti. Fiyatların ve faizlerin yüksek olması nedeniyle ev almaktan vazgeçtiler. Kiralamaya döndüler. Ayrıca Suriye'den gelen akım da dengeyi bozdu.
Piyasa yaz döneminde ve Kasım sonuna kadar hareketli olur genellikle. Ancak bu durumlar dengeyi bozdu. Şu anda İstanbul'da 100 binden fazla sanırım Suriyeli var. Ve bu sayı dengeyi bozdu. Kiralık ev de azaldı dolayısıyla. Bu da fiyatları artırdı.
Bu bahsettiklerim merkezler için geçerli yoksa İstanbul'un merkezine uzak olan semtlerde fiyatlar bu derece etkilenmedi.
Bengü Öner: Sektörün tekrar hareketlenmesi için ne gerekiyor peki?
Nizamettin Aşa: Fiyatlar düşecek. Fiyatlar yüksek, balon. 1 milyona yakın stoktan bahsediliyor şu an. Bu stok bitmeden yenisi geliyor kentsel dönüşümle ve 2B ile birlikte. Bunların hepsi mevcut stoku artırmaktır. Alıcı kitlesi az, olan belli, fiyat limiti belli. Genelde metrekaresi 2000 liradan fazla vermek istemiyor ya da toplamda 300- 350 bin liradan fazla ödemek istemiyor bir eve. Gücü o kadar. Piyasadaki genel alıcı profili bu. Müteahhitler buna göre konut yapmalı. Ama hep lüks inşaat yapılıyor.
MÜTEKABİLİYET İŞE YARAMADI
Bengü Öner: Mütekabiliyet işe yaradı mı?
Nizamettin Aşa: Mütekabiliyete de yabancı beklenen ilgiyi göstermedi. Gösterse de zaten iç piyasada olduğu gibi kötü niyetli kişiler tarafından uygulanan yanlış politikalardan etkilendiler. Yabancı gelince yakasına herkes yapışıyor çünkü kanuni bir düzenleme yok. İnşaat sektörü ve emlakçılıkla ilgili bir düzenleme gelmesi lazım. Suistimaller var. Her önüne gelen emlakçılık yapmaya çalışıyor. Kanun düzenlemesi şart. Teknik ve hukuki düzenleme olmadığı için 6 aydan önce satış yapılamıyor zaten.
En az 200 bin satış bekleniyordu mütekabiliyetin ilk yılında ancak 11 bin satışta kaldı.
Stok büyüyor, inşaatlar artıyor, alıcıya uygun olmayan fiyatlar var. Bunun düzelmesi lazım.
HANGİ EVLER SATILIYOR?

Bengü Öner: Hangi evlerin sirkülâsyonu daha fazla?
Nizamettin Aşa: Merkezlerde 0 konutlar hemen satılıyor. İkinci ellerin fiyatı yüksek olduğu için nazlı gidiyor. Merkezlerde kiralık fiyatı yüzde 25-30 yükseldi ancak uzak semtlerde yükselmedi.
İkinci ellerde fiyat düşerse hemen satılır ancak yüksek fiyatlar isteniyor.
Bengü Öner: Alıcı kitlesi nasıl? En çok hangi kesim ev alıyor?
Nizamettin Aşa: Alıcı kitlesi genelde orta gelir grubu. Genelde aylık ödemesi ortalama 2000 lirayı aşmayan, toplam ödemesi de 300-350 bin lirayı aşmayan evlerin alıcı var. Bu tip satışlar hemen olabiliyor.
Ama merkezden uzakta, ulaşım, altyapı olmayan semtlerde zor satılıyor. Mutlaka bir cazibe olmalı. Ancak lüks cazibe değil. Yolu, ulaşımı olmayan yerde yapılan projenin albenisi olması lazım.
Müteahhit arsa bulamadığı için fiyatlar yüksek olduğunu söylüyor ancak, yapılan evler yüksek fiyatlara satıldığı için de arsa sahipleri de fiyatları yukarı çekiyor. Bu karşılıklı.
Müteahhit hangi kesime hitap ettiğini bilmiyor. Değerleme uzmanları fizibilite çıkarıyor, şerefiye hesaplanıyor, hangi tip gayrimenkul yapılacağı belirleniyor, fiyatlar, ev tipi hepsi buna göre belirleniyor. Ama bizde tüm bunları müteahhit yapmaya çalışıyor. Sonra konutlar satılamıyor.
HANGİ emlakÇIYA GÜVENMELİYİZ?
Bengü Öner: emlakçılık çok sıkıntılı bir konu. Sektör neden bu şekilde? Yapanı çok, anlayanı az?
Nizamettin Aşa:  emlakçılık tüm Türkiye'de çok sıkıntılı bir konu. Aslında kolay gözükse de çok zor bir iş. Bir masa, sandalye koyan emlakçıyım diyor.
Aslında emlakçılık; tapu bilgisi, belediye bilgisi, hukuk bilgisi, vergi mevzuatı bilgisi, pazarlama, psikoloji bilmeyi isteyen bir iş. Portföy oluşturmayı bileceksin. Kayıt dışı emlakçılar genelde vatandaşı mağdur ediyor.
Bunun için hudutları çizecek bir kanun oluşturulması lazım. Önüne gelen heres bu işi yapmaya çalışıyor. Ben 28 yıldır emlakçıyım, iktisat mezunuyum, değerleme uzmanıyım halen bilmediğim birçok şey var. Yeni başlayan bir kişi, 3 gün bir yerde çalıştı diye emlakçı sayılmaz. Biz kayıt dışına savaş açtık.
3 haftadır görevdeyim, eski başkanın döneminde çözüm makamı, engel makamına dönüştü. Biz bu engelin başını açtık ve artık bu kayıt dışıyla mücadeleye başladık.
En büyük iş bizim emlakçımıza düşecek. Çünkü kanunlar, vatandaş bize yardımcı olmuyor.
emlakçıya anlatacağız, bilinçlendireceğiz ki mağduriyetler son bulsun.
Vatandaştan daha fazla kayıtlı, eğitimli emlakçılar da mağdur oluyor ve durumda başvurabileceği hiçbir merci yok. En ufak hatasında kendini savcılıkta ya da odada bulabiliyor.
Bengü Öner: Vatandaş ne yapabilir? Hangi emlakçıya güvenebilir?
Nizamettin Aşa: Kapısında sadece emlakçı yazan, kolunun altında ajanda taşıyan kişiye parasını emanet ediyor. Bunu yapmasın. Vatandaş,  vergi levhası olmasına, İTO ya da emlakçılar Odası kaydı olup olmadığına bakacak. Ev almak, ev kiralamak çok önemlidir. Kimliğini, paranı teslim edeceğin kişiyi, muhatap olacağın kişiyi seçeceksin. emlakçını araştıracaksın. Kaydı olan emlakçı yanlış yapamaz, onu kontrol eden bir mekanizma var. Sorumlu olduğu bir kuruluş var. emlakçılar Odası'nı arayıp destek de alabilirler. Vatandaş seçtiği emlakçıyla sözleşme yapsın, bir nüshasını da mutlaka kendi alsın.
Aynı zamanda mevcut standartlar uygulanmalı, kanun çıkmalı, vatandaş bilinçlenmeli. Tüm bunların hallolması durumunda mağduriyetler de yaşanmaz, sektör de daha güvenli bir yer haline gelir.
Milliyet

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var