30 Nisan 2012 Pazartesi

Marmaray, 2 Kıtayı 2013'te Bağlayacak

Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, ''150 yıl gerçekleşmesini beklediğimiz rüyamızın hayata geçmesi için önümüzde sadece 18 ay kaldı. Cumhuriyetimizin 90. yılında 29 Ekim 2013'te çifte bayram yapacağız. Cumhuriyetimizin kuruluş yıl dönümünde büyük rüyamız Marmaray'ın da açılışını yapacağız'' dedi.


''Marmaray'a olan sevdamız, 1860 yılında Sultan Abdülmecit'in mühendis Preault'ya, proje hazırlatmasıyla başlamıştı'' diyen Yıldırım, Mühendis Preault'ın, Sarayburnu ile Üsküdar arasında, ayaklar üstünde tasarladığı batık tünelin, arabalar için değil yayalar için olacağını, ancak o günün teknolojisiyle bu tünelin gerçekleşmesinin mümkün olmadığını anlattı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla bu projeyi çağın gereklerine uygun olarak yeniden tasarladıklarını ifade eden Yıldırım, ''Bu yol yaya yolu olmayacak, demiryolu olacak dedik. Adını da Marmaray koyduk. Bu projeyi dünyanın en saygın projelerinden biri haline getirdik ve 9 Mayıs 2004 tarihinde projenin temelini attık'' dedi.

Kazı sırasında ortaya çıkan arkeolojik buluntular nedeniyle çalışma takvimini 2013 yılı sonuna uzatmak durumunda kaldıklarını belirten Yıldırım, her iki yönden çalışmalara devam ederek sonunda projenin tüp tünel kısmında son aşamaya geldiklerini anlattı:

''Arılıkçeşme-Kazlıçeşme bölümünün ilk ray kaynağını attık. 150 yıl gerçekleşmesini beklediğimiz rüyamızın hayata geçmesi için önümüzde sadece 18 ay kaldı. Cumhuriyetimizin 90. yılında 29 Ekim 2013'te çifte bayram yapacağız. Cumhuriyetimizin kuruluş yıldönümünde büyük rüyamız Marmaray'ın da açılışını yapacağız.

Ancak şunu unutmamak gerekir. Marmaray Projesi'ni sadece İstanbul'un iki yakasını birleştirmek için yapmadık. Marmaray'ı dünyayı birleştirmek, dünyanın iki yakasını birbirine bağlamak için yaptık. Çünkü Marmaray, Demir İpekyolu Projesinin sadece bir ayağı. Marmaray'ın diğer ayakları olan Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Projesi, İstanbul-Ankara Yüksek Hızlı Tren Projesi ve Ankara-Sivas Hızlı Tren Projelerini de yavaş yavaş tamamlıyoruz. Bu anlamda Marmaray, sadece Bakanlığımızın değil, sadece hükümetimizin değil, milletimizin bir projesidir. Pekin'den Londra'ya uzanan güzergahta bulunan ülkelerin projesidir. Dünyanın üzerinde titrediği bir projedir. Adım adım sona yaklaşıyoruz.''

PROJENİN TARİHÇESİ
İstanbul Boğazı'nın altından geçecek bir demiryolu tüneli ile ilgili düşünce, ilk olarak 1860 yılında ortaya atıldı. Tünel, deniz dibi üzerine inşa edilen sütunların üzerine yerleştirilen tünel olarak planlandı.

Bu tür fikirler ve düşünceler, izleyen 20-30 yıllık dönem içerisinde daha ileri düzeyde değerlendirildi ve 1902 yılında benzer bir tasarım geliştirildi. Bu tasarımda İstanbul Boğazı'nın altından geçen bir demiryolu tüneli öngörüldü, fakat bu tasarımda, deniz dibi üzerine yerleştirilen bir tünelden bahsedildi. O zamandan bu yana, çok farklı fikir ve düşünceler denendi ve yeni teknolojiler, tasarıma daha çok özgürlük kazandırdı.

İstanbul'da doğu ile batı arasında uzanan ve İstanbul Boğazı'nın altından geçen bir demiryolu toplu ulaşım bağlantısının inşa edilmesine yönelik istek, 1980'li yılların başlarında giderek arttı ve bunun sonucunda 1987'de ilk geniş kapsamlı fizibilite etüdü gerçekleştirilerek, raporlandı. Bu çalışma sonucunda, bugün projede belirlenen güzergah, bir dizi güzergah arasından en iyisi olarak seçildi.

1987 yılında ana hatlarıyla belirlenen proje, izleyen yıllar içerisinde tartışıldı ve yaklaşık 1995'te, daha detaylı etüt ve çalışmaların gerçekleştirilmesine ve 1987'deki yolcu talebi tahminleri dahil olmak üzere fizibilite etütlerin güncellenmesine karar verildi. Bu çalışmalar, 1998 yılında tamamlandı; elde edilen sonuçlar, daha önceden elde edilen sonuçların doğruluğunu göstererek, projenin İstanbul'da çalışan ve yaşayan insanlara birçok avantaj sunacağını ve şehirdeki trafik sıkışıklığıyla ilgili olarak hızla artan sorunları azaltacağını ortaya çıkardı.

1999 yılında Türkiye ve Japon Uluslararası İşbirliği Bankası (JBIC) arasında bir finansman anlaşması imzalandı. Bu kredi anlaşması, projenin İstanbul Boğaz Geçişi bölümü için öngörülen finansmanın temelini oluşturdu.

Bu kredi anlaşması, rekabete dayanan ihale yöntemiyle seçilecek olan bir uluslararası müşavirler grubunun teminini de kapsıyor. Seçilen müşavir olan Avrasyaconsult, Mart 2002'de proje için İhale Dokümanlarını hazırladı. İhaleler, uluslararası ve ulusal yüklenicilere ve/veya ortak girişimlere açık olarak gerçekleştirildi.

İNŞAAT 2004'TE BAŞLADI
2002 yılında boğaz tüp geçişi ve yaklaşım tünelleri ile 4 istasyon inşaatını kapsayan sözleşme BC1 Demiryolu Boğaz Tüp Geçişi İnşaatı, Tüneller ve İstasyonlar işi ihale edildi, ihaleyi alan ortak girişim ile Mayıs 2004'te sözleşme imzalanarak Ağustos 2004'te işe başlanıldı. Bu sözleşme için 2006 yılında JICA ile ikinci bir kredi anlaşması imzalandı.

Ayrıca, projenin önemli bölümlerinin finansman anlaşmalarının düzenlenebilmesi amacıyla, Avrupa Yatırım Bankası (AYB) ile 2004 ve 2006 yıllarında Banliyö Demiryolu Sistemlerinin (CR1) finansmanı için 2006 yılında ise Demiryolu Araçları İmali (CR2) finansmanı için kredi anlaşmaları imzalandı. Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası (CEB) ile de 2008 yılında CR1 sözleşmesinin finansmanı için, 2010 yılında ise CR2 sözleşmesinin finansmanı için kredi anlaşmaları imzalandı.

Sözleşme CR1 Banliyö Hatlarının İyileştirilmesi ve Elektro-Mekanik Sistemler işi 2006'da ihale edildi (Önyeterlilik ilahesi 2004) ihaleyi alan ortak girişim ile Mart 2007'de sözleşme imzalanarak Haziran 2007'de işe başlanıldı, Temmuz 2010'da fesh edildi. Fesih süreci ve yüklenicinin başvurusu üzerine başlayan ICC Tahkim süreci devam ediyor.

Sözkonusu işin Sözleşme CR3 adı altında yeniden ihale süreci, Temmuz 2010'da Uluslararası İhale ilanının yayınlanması ile başlamış olup Ocak 2011'de teknik tekliflere açıldı. Sözleşme CR2 Demiryolu Araçları Temini işi 2008 yılında ihale edildi (Önyeterlilik ilahesi 2007) ihaleyi alan ortak girişim ile Kasım 2008'de sözleşme imzalanarak Aralık 2008'de işe başlanıldı.
Milliyet

Ali Sami Yen Park Mı Olacak?

Galatasaray'ın eski stad alanı Ali Sami Yen'in yerine yapılacak olan projede anlaşmazlıklar çözülmeyince, ihalenin iptali konuşulmaya başlandı.

Ali Sami Yen Stadı'nın yerine inşa edilecek projenin ortakları anlaşmazlıklarını bir türlü çözemeyince, Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar uyardı: "Böyle giderse orayı yeşil alan yaparım. Çok da keyif alırım. Yakında ihaleyi iptal edersek şaşırmayın. İş oraya gidiyor"

TOKİ Başkanı olduğu dönemde en popüler bürokratlardan biriydi. Seçim dönemlerinde "İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı mı, milletvekili mi olacak?" sorusuyla gündeme geldi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, memleketi Trabzon'dan ikinci sırada milletvekili adayı göstermesiyle, kendisine bakanlık verilip verilmeyeceği merak edilir oldu. Temmuz 2011'de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı koltuğuna oturduğu açıklanan Erdoğan Bayraktar, esprili yanıtları, zaman zaman sert çıkışları ve bazen de olumsuz eleştirilere neden olan açıklamalarıyla hep göz önünde kaldı. Türkiye'nin büyümesinde lokomotif sektörler arasında gösterilen gayrimenkulün nabzını kontrol eden Bakan Bayraktar ile kentsel dönüşüm, Mütekabiliyet Kanunu, 2B Yasası ve son dönemin ilgi çeken gelişmeleri hakkında konuştuk.

TOKİ Başkanı olduğunuz dönemde ihalesi yapılan Ali Sami Yen arazisindeki projenin ortakları Torunlar ve Aşçıoğlu arasında uzun süredir uzlaşmazlık var. Açıkladığına göre, Yaşar Aşçıoğlu size mektup yazmış. Durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben öyle bir mektup okumadım. Böyle giderse orayı yeşil alan yaparım, onu söyleyeyim. Elimden gelirse yaparım. İhaleyi iptal ederim. Çok da keyif alırım o işten. Orayı yeşil alan yaparsak çok iyi olur. Zaten iş oraya doğru gidiyor. Çok yakında onların ihalesini iptal edersek şaşırmayın.

Bu arsanın karşılığında yapılan Türk Telekom Arena için de "devletin parasıyla yapılıp bedavaya gelen stat" algısı var. Gerçekten öyle mi oldu?
Sorular güzel de cevap vermek mecburiyeti var mı?

YABANCI, EVİ KONSOLOSLUKTAN ALACAK
Mütekabiliyet Yasası kapsamında yabancıların, Türkiye'ye gelmelerine gerek kalmadan mülk edinebileceğini duydum. Bu nasıl gerçekleşecek?
Tam oraya gelmek üzereyiz. Türkiye'de yaklaşık 60 milyon parsel var. Bunların 40 milyonunu elektronik ortamda, tapuya dair verileriyle kayıt altına aldık. Tapu daireleri, bilgisayar ortamında karşılıklı olarak entegre ediliyor. Türkiye'nin neredeyse yüzde 90'ı tamamlandı. İstanbul'da, alıcı ve satıcının gelmesi şartıyla, Gaziantep'teki yerin alım satımını yapabilecek. Yurtdışında da birkaç yerde deniyoruz. Mütekabiliyet kapsamında, konsolosluk veya büyükelçiliklerimizde belli kişileri yetkilendireceğiz. Yabancı alıcı, buralara giderek mülk ve tapusunu alabilecek. Mütekabiliyet Kanunu komisyondan geçti. Meclis gündeminde. Mayısta yasalaşmış olur. Hemen yürürlüğe girecek.

Kentsel dönüşüm için bankalarla özel kredilendirme görüşmeleri var mı?
Var tabii. Vatandaş, riskli binada 3'te 2 çoğunlukla karar alıp kat karşılığı müteahhide verebilir, satabilir, yeniden bina yapabilir. Yaparken, gerekirse o binada oturanları krediyle destekleyeceğiz. Belki vatandaş belli bir faizle kredi bulacak ve faizin bir kısmını devlet olarak karşılayacağız. Kendimiz de bankalar aracılığıyla açılacak özel hesaptan kredi verebiliriz. Bazı kredilerden hiç faiz almayacağız, bazıları çok cüzi olacak. Bankalar bu işe girmeyi çok istiyor. Kendileri de şartlarını iyileştirmek istiyor. Biz de destekleyeceğimizi söylüyoruz. Kentsel dönüşüm kredisi uygulanabilir.

İnsanlarda şöyle bir endişe var: 30-40 yıllık eski bir binada oturuyorum. Ama mevkisi çok iyi. Dönüşüm yasasıyla burayı yıkıp beni şehir dışına gitmeye mecbur edecekler.
Kanun afet riski olan alanları kapsıyor. Risksiz bölgeler kanundan faydalanamayacak. Diyelim, afet riski olan bir alan tespit edildi. Orada sağlam, uygun bir bina varsa, yıkılmayacak. Haricinde kalan hiçbir yer bu yasa ve getirdiği imkânlardan yararlanamayacak.

20 YILDA 700 MİLYAR LİRALIK İŞ YAPILACAK
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun olarak geçen dönüşüm yasası ne aşamada?
Mayısta yasalaşmış olur. 7 milyon ömrünü tamamlamış konut var. Dönüşümü 20 yılda tamamlama hedefi koyduk. 25 maddelik yasanın 12 maddesi Meclis'ten geçti. Kalanlar önümüzdeki hafta veya daha sonraki hafta görüşülür. En büyük kaynak 2B'den gelecek. 10 milyar liralık gelirin yüzde 90'ı dönüşüme akacak. Usulen, kaynak gösterilen yasayı bekledik.

2B'den beklenen gelir elde edilmezse B planı nedir?
20'ye yakın gelir kalemi var. Ne kadarı başarılı olur bilmiyoruz. Çevre gelirinden ve imar artışından alabiliriz. Hem mülki hem nakdi bağış toplama hakkımız da var. En büyük güvencemiz vatandaş. Yağmur gibi dilekçe yağıyor "Burayı dönüştürün" diye. 2B'den para gelmezse bütçeden alırız.

Bu iş kaça mal olacak?
7 milyon konutun her biri ortalama 100 bin liraya mal olsa, 700 milyar liralık bir hacim eder.

YEŞİL BİNA YAPANA TEŞVİK GELİYOR
Yeşil bina yatırımı yapana teşvik gelecek mi?

Dönüşüm sonrası yeni binalar elimizden geldiği kadar yeşil, estetik, tasarruflu olacak. Yatırımcılara bundan sonra sertifika ve teşvik vereceğiz. Vergi muafiyeti olmasa bile harçlarda indirim, ruhsatta kolaylık sağlanabilir.

'BU İŞ SIRAYLA DEĞİL CESARETLE OLUR'
Dönüşüm nereden başlayacak?
İstanbul Beyoğlu, Büyükçekmece, Gaziosmanpaşa üzerinde çalışıyoruz. Hazır olan belediye başkanlarıyla yürüyeceğiz. Bakanlık, bu işi organize ediyor. Belediye başkanlarından elini taşın altına koyanlara yardım edeceğiz.

Kilit nokta belediye başkanları mı?
Evet. Bu iş sırayla değil, cesaretle olacak. Kimler başarılıysa, vatandaşı ikna ediyorsa onlarla beraber yürüyeceğiz. Kaynağı da biz vereceğiz. Belki tamamını, belki bir kısmını.

Kaynak:Habertürk

Petrol fiyatlarıyla ilgili önemli iddia

İran Ulusal Petrol Şirketi Başkanı Muhsin Kamsari, petrol fiyatlarını yurtiçinde yeni yöntemlerle petrol çıkartan ABD’li şirketlerin yükselttiğini söyledi. Kamsari, yeni tekniklerin ekonomik olarak uygulanabilir olması için petrolün varil fiyatını 90 doların üzerinde tutulması gerektiğini vurguladı.
Son aylarda hızlanan petrol fiyatları artışıyla ilgili tartışmalar sürüyor. Ham petrolün varil fiyatındaki 1 dolarlık artış, petrol ithal eden ülkeler için milyonlarca dolarlık ek yük anlamına geliyor. Bu ek maliyet de çoğu zaman vergiler ve tekellerin ürünlerinin fiyatlarına yaptıkları zamlar yoluyla tüketicilerin sırtına bindiriliyor.
Petrol fiyatlarının son aylarda yeniden 100 dolar seviyesini aşmasının arkasındaki faktörlerden bir tanesinin İran’la tırmanan siyasi gerilim ve bu ülkeye konulan petrol ve doğalgaz ambargosu olduğu sıkça tekrar ediliyor. Geçtiğimiz hafta konuyla ilgili bir açıklama yapan İran Ulusal Petrol Şirketi Başkanı Muhsin Kamsari, İran’ın AB’nin ilan ettiği petrol ambargosuna karşılık ucuz petrol satacağını duyurdu. Kamsari’nin petrol fiyatlarındaki artışla ilgili söyledikleri ise özellikle dikkat çekiciydi.
İran Ulusal Petrol Şirketi Başkanı, petrol fiyatlarını özellikle konvansiyonel olmayan, yeni ve daha pahalı tekniklerle petrol çıkartan ABD’li tekellerin yükselttiğini ifade etti. Kamsari, bu yöntemlerin ekonomik açıdan uygulanabilir olması için ham petrolün varil fiyatının 90 doların üzerinde olması gerektiğine işaret etti.
“Konvansiyonel olmayan üretim” ne demek?
Konvansiyonel petrol üretimi çok kabaca ifade edilirse, yere kazma vurunca fışkıran petrol tablosuyla simgelenebilir. Ama dünyada çok uzun bir süredir neredeyse hiçbir yerde kara üzerinde bu türden yeni büyük yataklar bulunamıyor. Bu nedenle de giderek kıyıda-açık denizde-derin denizde petrol çıkarma gibi zor ve pahalı üretimler yaygınlaşıyor. Fakat bunlar da konvansiyonel yöntemler arasında değerlendiriliyor.
Daha zor ve pahalı olan teknikse, “katranlı kum” gibi katran birikimlerinden, kömürden, vb petrol üretmek. Bu konvansiyonel olmayan yöntemler, ancak petrol fiyatları son on küsur senede iyice yükseldikten sonra gündeme geldi. Bu teknikler daha önce ekonomik olarak uygulanabilir değillerdi.
ABD enerjide dışa bağımlılığını azaltmak istiyor
Amerika Birleşik Devletleri 1970’lerin başına kadar dünyanın en büyük petrol üreticilerinden bir tanesiydi. Ancak ABD’nin yurtiçinde çıkarttığı petrol miktarı yetmişlerin ortasından itibaren azalmaya başladı ve 2000’lerin ortasında 1940’lardaki düzeyine kadar geriledi. 1950’de dünya petrol üretimin yarısından fazlasını gerçekleştiren ABD, 2005’te toplam petrol üretiminin ancak yüzde 8’ini gerçekleştiriyor, ithal ettiği petrol miktarı yurtiçi üretiminin iki katını aşıyordu.
Seksenlerin ikinci yarısında Alaska’daki Purdhoe Körfezi’nde bulunan büyük petrol yataklarının üretime girmesi yeniden yurtiçi üretimi artırsa da, 2005 yılında Purdhoe Körfezi’nde bulunan rezervlerin de yüzde 75’i tükenmiş bulunuyordu.
Ancak yakın bir geçmişte geliştirilen “hidrolik kırılma” (fracking) teknojisinin ABD’nin ülke içinde petrol üretiminde yeni bir perde açabileceği iddia ediliyor. ABD’li firmalar, bu teknolojiyle “sıkı petrol” ya da “şist” denilen petrolü çıkartmaya başladı. Sıkı petrol, katı halde kayaların içinde sıkışık halde bulunuyor. Hidrolik kırma tekniğiyle petrolün bulunduğu katmanda, yatay bir kuyu açılıyor ve kaya katmanı çok yüksek basınçlı suyla kırma işlemi gerçekleştiriliyor.
Bu teknoloji sayesinde ABD’nin önümüzdeki 20 yıl içerisinde enerji alanında dışa bağımlılığının ortadan kalkabileceği iddia ediliyor. Petrol üretiminin son sekiz yılın en yüksek düzeyine ulaştığı, aynı teknikle çıkarılan doğalgazın ise önümüzdeki on yıl içinde ihraç edilebilecek miktarlara ulaşacağı söyleniyor. ABD Enerji Bakanlığı verilerine göre 2011’in ilk 10 ayında ülkenin petrol talebinin yüzde 81’inin iç kaynaklardan karşılandığı belirtiliyor. Kuşkusuz bunda devam eden bunalımın da etkisi bulunuyor. Ancak yine de bu 1992’den beri ulaşılan en yüksek oran.
Çevreyi tahrip ediyor, depreme neden oluyor ama umursayan yok
Hidrolik kırma teknolojisinin çevreye verdiği zararların ise büyük olduğu yönünde bilimsel çalışmalar bulunuyor. Örneğin kırma teknolojisinin küçük çaplı depremleri tetiklediği tespit edilmiş. ABD Jeolojik Araştırma Kurumu’nun bulgularına göre 2001’den bu yana ülkenin orta kesiminde gerçekleşen depremlerde muazzam bir artış var. Bu bölge aynı zamanda hidrolik kırma teknolojisiyle petrol çıkarımının en fazla yapıldığı yer. Kurum, iki veri arasında kesin bir ilişki bulunduğunu söylüyor. Depremlere kayaların kırılmasının değil, kırma işlemi için kullanılan suyun tahliyesinin sebep olduğu ifade ediliyor.
İngiltere’de de bir adanın kuzeybatısında fay hattının yakınında gerçekleştirilen aynı teknolojiyle petrol ve gaz çıkarma faaliyetlerinin depremleri tetiklediği tespit edilmiş.
Ayrıca çevre örgütleri hidrolik kırma işlemiyle petrol ve doğalgaz çıkarılmasının su kaynaklarını kirlettiğini de belirtiyorlar. Ancak petrol fiyatlarının ve teknolojinin ulaştığı düzey sayesinde büyük kârlar elde eden şirketler bu verileri umursamıyor.
Şu anda ABD’de en fazla “sıkı petrol” Kuzey Dakota’da bulunan Bakken’den çıkartılıyor. Yakında Teksas, Utah, Ohio, Saskatchewan ve Alberta’da da “sıkı petrol” çıkartılmaya başlanacağı belirtiliyor. Enerji danışmanlığı şirketi IHS CERA uzmanları on yıl içerisinde “sıkı petrol” kuyularından çıkan petrol miktarının günlük ortalama 3,5 milyon varile ulaşabileceğini, yani ABD’nin bugün OPEC ülkelerinden ithalatının tamamına yakınını karşılayabileceğini iddia ediyor.
Ancak bu iddiaya itiraz eden uzmanlar da var. Fransız petrol mühendisi Jean Laherrere, “sıkı petrol” üreten kuyuların başlangıçtaki üretimlerinin çok hızlı bir şekilde düştüğüne işaret ediyor. Foreing Policy yazarı Steve LeVine da Bakken’de yöneticilik yapan bir kaynağının ağzından kuyuların açılmasından sonraki ilk yıl içinde üretimin yüzde 90 oranında düştüğünü aktarıyor. Bu hesapla günlük üretimi 150 bin varil artırmak için 1200 yeni kuyu açmak gerekiyor. 3,5 milyon varil artış ise muazzam sayıda yeni kuyu açmak, dolayısıyla maliyet anlamına geliyor. LeVine’ın kaynağı bir kuyunun maliyetinin 7 milyon dolar olduğunu söylüyor.
Bu da konuyu yeniden İran Ulusal Petrol Şirketi Başkanı’nın girişte aktardığımız sözlerine getiriyor. Bu teknolojiyle petrol çıkarımının kârlı olabilmesi için ham petrolün varil fiyatının, kimi uzmanlara göre 75 doların, Kamsari'nin aktarımına göre ise 90 doların altına inmemesi gerekiyor. Petrol fiyatlarındaki artışın arka planındaki nedenlerden bir tanesi daha böylece anlaşılmış oluyor.
(soL-Ekonomi)

Konak bitti,tavanlar gitti!

 2002 yılında restorasyonuna başlanan Abdullah Paşa Konağı nihayet bitirilebildi. Konağın restorasyonunu yapan Mimar Cengiz Eruzun, konağın aslına uygun restore edilmediğini, orjinal tavanların kaybolduğunu, konaktaki ardıçların ve kerpiçlerin tamamen sökülüp atılarak bunun yerine betonarme sıfır bir konak yapıldığını söyledi. Görüntü olarak eskisine benzetilmeye çalışılan  konakta tarihsel hiçbir kalıntı bırakılmadı. Cengiz Eruzun 8 yıl boyunca kendisinin   Abdullah Paşa K o n a ğı’ n a   y a k l a şt ı r ı l m a d ığını s ö y l e d i .


Divriği Gazetesi

Skylon devrim yaratacak

Dünyanın herhangi bir yerine sadece 4 saat içinde ulaşımı sağlayabilecek bir motor geliştiriliyor

AA
İngiliz bilim adamları, bir uçağı uzaya götürebilecek ve dünyanın herhangi bir yerine sadece 4 saat içinde ulaşmasını sağlayabilecek yeni bir motorun testlerine başladı.

İngiliz basınında çıkan haberlere göre, Skylon adlı araç normal uçak pistine inip kalkabilecek, aynı zamanda sesin 5 katı hızla 30 km yükseğe tırmanarak, Dünya’nın atmosferi dışında seyahat edebilecek.

Merkezi Oxfordshire’daki Culham’da bulunan Reaction Engines Limited (REL) firmasında geliştirilmekte olan yeni motor normal bir jet motoru gibi çalışırken, gerektiği anda roket motoru konumuna getirilebilecek.

Hava aracı havalandığında başta havadaki oksijeni toplayan "nefes alma" konumunda çalışan motor, bunu sıvı helyum ile sıfırın altında 140 santigrat dereceye kadar soğuttuktan sonra tanklarındaki sıvı hidrojenle birleştirerek, yükseklere ve uzaya çıkmak için itici güç olarak kullanıyor.

Havacılık ve uzay tarihinde devrim yaratması beklenen yeni motorun İngiltere’deki Farnborough Uluslararası Havacılık Fuarı’nda tanıtılması bekleniyor.

REL şirketi motorun tüm önemli testlerinin tamamlanmasından sonra nihai tasarım aşamasına geçilmesi için 250 milyon sterlin (720 milyon TL) daha toplamayı planlıyor.

REL işletme müdürü Alan Bond, aracın, dünyanın herhangi bir yerine en fazla dört saatte gidilebileceğini belirterek, bu yeni motorun aynı zamanda bugünkü tek kullanımlık roketlerin yerine uzaya gidebilen bir hava aracı inşa etme imkanı sağladığını kaydetti.

Bu projenin bütçesinin yüzde 85’inin özel yatırımcılardan sağlandığını söyleyen Bond, ancak gerekli mali desteği sağlamak için hükümetten yardım isteyebileceklerini belirtti.

Uzmanlar, şu anda sesin 5 katına ulaşan hızda (Mach 5) sürtünmenin aracın motorlarına giren havanın ısısını bin santigrat dereceye kadar çıkardığını ve bunun da motorun bu havayı kullanması için çok sıcak olduğunu belirterek, bu ayki testler sırasında kritik "ön soğutma" sisteminin içeriye giren havayı kullanılabilir derecede soğutması konusuna odaklanacaklarını kaydettiler.

Dikkat evinize el konabilir!

Arazinin satışı mahkemelik olursa devlet yasaya göre davalık olan toprakta satışı iptal ederek tarafların elinden araziyi alabilecek.
Orman vasfını yitirmiş ve 2B olarak nitelenen Hazine arazileri sorunu ile kentsel dönüşüm projelerini büyük bir hızla bitirmek isteyen hükümet, özellikle 2B’lerle ilgili vatandaşı yakından ilgilendiren önemli kararlar aldı. Bu kararların en önemlisi de davalık olan 2B arazi satışları ile ilgili.

DAVALAR DURACAK
Bugün'ün haberine göre mahkemelerde yıllardır devam eden 2B anlaşmazlıklarını göz önüne alan hükümet, yasaya koyduğu bir madde ile 2B arazilerindeki bu sorunları toptan çözecek. Buna göre yasa hükümete, bir 2B arazisi için davalık olan iki kişinin arasına girme ve ilgili araziyi bu iki kişiye de satmama hakkı veriyor. Yine açılmış olan davalar durdurulacak, dava açılması gerekenlere ise dava açılamayacak. Devlet bu yolla hem 2B sorununu hızlıca çözmek hem yıllarca süren dava riskini bertaraf etmek istiyor. Konu ile ilgili bilgi veren Gayrimenkul Hukuku Derneği Başkanı Ali Güvenç Kiraz, 2B arazilerinin yıllardır vatandaşlar arasında noter kanalı ile alınıp satıldığını ve birçok alışverişin de mahkemelik olduğunu belirtti.

MAL ZATEN DEVLETİN
Kiraz sözlerine şöyle devam etti: “Kanun koyucu zaten devlete ait olan araziyle ilgili yıllarca sürecek davaların olmasını istemiyor. 2 kişi arasında 2B ile ilgili oluşacak davalarda da müdahil olarak söz konusu arazinin devlete ait olduğunu, bu nedenle de davanın bitmesi gerektiğini belirtebilecek.”

Bu yasa ile birlikte devletin kasasına en az 30 milyar lira gireceği hesaplanıyor. Yasanın uygulanmasından elde edilen gelirlerin yüzde 3’ünü geçmemek üzere, Bakanlar Kurulu’nca belirlenecek miktar, genel bütçe gelir ve gider hesaplarıyla ilişki-lendirilmeksizin tahsilini takip eden ay sonuna kadar yatırım amacıyla Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne verilecek.

ÖZEL ÖDEME OLACAK
Kalan tutarın yüzde 90’ını geçmemek üzere Bakanlar Kurulu’nca belirlenen orana karşılık gelen bölüm, genel bütçede özel gelir, diğer kalan kısmı ise gelir olarak kaydedilecek. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesinde afet riski altındaki alanların dönüştürülmesinde kullanılmak üzere özel ödenek öngörülecek.

ORMAN KÖYLÜLERİ İÇİN PARA AYRILDI
Nakledilecek orman köylüleri-ne ait taşınmazların kamulaştırılması, 2A alanlarının ıslah, imar ve ihyası, iskânı, orman köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi, 2A ve 2B alanlarının en az 2 katı verimsiz orman alanlarının ıslahı ve yeni orman alanlarının tesisi için kullanılmak üzere Orman Genel Müdürlüğü bütçesine de gerekli ödenek aktarılacak. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca proje alanı olarak belirlenen alanların değerlendirilmesinden elde edilen gelir, genel bütçeye kaydedilecek.

*Orman köyleri halkının nakli ve yerleşti-rilmesine yönelik işlemler Orman Genel Müdürlüğünce yürütülecek.

*Or-Köy tarafından satış işlemi gerçekleştirilmiş ancak tapusu veril-memiş taşınmazlar bedelsiz devredilecek. Bedeli iade edilmeyen ve kısmen tahsil edilen kısım oransal olarak belirlenip satış bedelinden düşülecek.

ORMAN HALİNE GELECEK
*Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın teklifi üzerine sınırları Bakanlar Kurulunca belirlenen baraj, gölet rezervuar alanları, içme suyu maksatlı barajlar, askeri yasak bölgeler,  deprem, erozyon ya da heyelan tehlikesi bulunan alanlar orman sınırları dışına çıkartılarak tapuda Hazine adına tescil  edilecek.

*Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın tasarrufuna geçecek bu alanlarda kadastrosu yapılmış olan yerlerin ikinci defa kadastroya tabi tutulamayacağına ilişkin hükmü uygulanmayacak.

*Genel bütçe kapsamındaki kamu idarele-rince kamulaştırılan taşınmazlar, tapuda Hazine adına tescil edile-rek Orman Genel Müdürlüğü’nce ‘devlet ormanı’ olarak ağaçlandırılacak.

*Diğer kamu idarelerince kamulaştırılan taşınmazlar ise tapuda kamulaştırmayı yapan idare adına tescil edilecek. Kamulaştırma işlemlerine yapılan itirazlar iskânla ilgili yapılan işlemleri durdurmayacak.
Bigpara

28 Nisan 2012 Cumartesi

'Turizmde umut' Göbeklitepe

Öğretim Görevlisi Hasan Kırmızı, Göbeklitepe'nin dünyaya yeterince tanıtılması halinde Türkiye'ye gelen turist sayısının yılda 100 milyona çıkarılabileceğini belirtti.
Şanlıurfa- Harran Üniversitesi (HRÜ) Şanlıurfa Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu Turizm ve Otel İşletmeciliği Programı Öğretim Görevlisi Hasan Kırmızı, yaptığı yazılı açılamada, işsizliğin diğer bölgelere oranla daha yoğun yaşandığı Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde ''40 sektörün ortak lokomotifi görevini üstlenmiş olan'' turizmin istihdam arttırıcı bir sektör olarak, Türkiye'nin ekonomisinin daha iyi durumlara gelmesinde önemli rol oynayabileceğini ifade etti.


Yüksek turizm potansiyeli taşıyan bölgenin tarihi ve turistik değerlerine yönelik, verimli ve yenilikçi projelere ihtiyaç duyulduğunu dile getiren Kırmızı, turizm konusunda yeni arayışlar, girişimler ve üretkenliğin arttırılmasıyla, bölge turizminin gelişebileceğini, bu çalışmaların genelde Türkiye'nin, özelde bölgenin kalkınmasını hızlandırabileceğine değindi.
Bu nedenle kamuoyunun dikkatini, bölgenin önemli bir turistik değeri olan Göbeklitepe'ye çekmeye çalıştıklarını anlatan Hasan Kırmızı, açıklamasında şunları kaydetti: ''Göbeklitepe'yi dünyaya tanıtma sorumluluğumuzu yerine getirirsek, her yıl Türkiye'ye gelen turist sayısını yılda 100 milyona, Şanlıurfa'ya gelen turist sayısını da 10 milyona çıkarabiliriz. Türkiye, 1980'li yıllardan başlayarak, dünya turizminde önemli yer edinmeye başlamıştır. 20 - 30 yıllık süre zarfında dünya turizm liginde, turizm geliri ve turist sayısı açısından 20. sıralardan ilk 10'a tırmanabilmiştir. 2011 yılında 30 milyondan fazla turistle dünya turizm sıralamasında 7, turizm geliriyle de 9. sırada yer almıştır.''

Neolitik dönem eseri

Türkiye'nin doğal, tarihi ve kültürel değerler açısından dünyanın hiçbir ülkesiyle kıyaslanamayacak potansiyele sahip olduğunu belirten Hasan Kırmızı, bu potansiyelle dünya turizm liginde ilk sırada yer alabildiğine işaret etti. Türkiye'nin, sahip olduğu turizm değerlerinden insanların ilgisini çekebilecek olanlarını sunma sorumluluğunu taşımak gerektiğini ifade eden Kırmızı, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: ''Dünyanın ilgisini çekebilecek eserlerin en başında şüphesiz Göbeklitepe gelmektedir. Eski dünyada, bilim adamları tarafından medeniyetlerin beşiği olarak kabul edilen Fırat ve Dicle nehirleri arasında yer alan Göbeklitepe, verimli toprakların olduğu yukarı Mezopotamya'da, Şanlıurfa sınırları içinde yer alan, erken Neolotik döneme ait yaklaşık 11 bin 500 yıl öncesi insanların atalarının anıtsal eseridir. Burası insanların ritüel (ayin) amacıyla toplandıkları, insanlık tarihi açısından çok önemli bir inanç merkezidir. Türkiye, sadece Göbeklitepe'yle dünya genelinden turistlerin ilgisini çekebilir. Tanıtım için çok fazla zaman kaybetmeden uluslar arası düzeyde projeler hazırlanmalıdır. Aksi taktirde bu dünya hazinesi paha biçilmez değerdeki eser, ülke ve bölge için katma değer üretmeden, kıymetsiz bir şekilde varlığını sürdürecektir.''


Göbeklitepe

Neolitik döneme ait yerleşim yeri Göbeklitepe, Şanlıurfa'nın 18 kilometre kuzeydoğusundaki Örencik köyü yakınlarında bulunuyor. İlk kez 1963 yılında İstanbul ve Chicago üniversitelerinden görevlilerinin yüzey araştırmaları sırasında fark edilen Göbeklitepe'deki kazı çalışmalarını, 1995 yılından bu yana Şanlıurfa Müzesi ve Berlin Alman Arkeoloji Enstitüsü ortaklaşa yürütüyor. Kazı çalışmalarında şimdiye kadar Neolitik döneme ait yabani hayvan figürlü ''T'' biçimli dikili taşlar, 8-30 metre çapında dairesel ve dikdörtgen şekilli dünyanın en eski tapınak kalıntıları, çok sayıda yabani hayvan figürü, insan heykeli, dikili taşlar ve yaklaşık 12 bin yıl öncesine ait olduğu belirtilen 65 santimetre uzunluğunda insan heykeli gibi tarihi eserler bulunmuştu. Dünyanın en eski ''tapınak merkezi'' olduğu belirtilen Göbeklitepe, bir süre önce UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne alınmıştı.
Cumhuriyet

Moskova'nın üzerinde gizemli yeşil bulut

Moskova semalarında beliren ve halkta endişeye yol açan yeşil bulutun, polenlere bağlı bir doğa olayı olduğu bildirildi.
Moskova- Rusya Acil Durumlar Bakanlığı, yaptığı açıklamada, Moskova bölgesi üzerinde havanın ani ısınmasının, ağaçların çiçeklenmesine bunun da polen bulutuna neden olduğunu belirtti.
Rusya Meteoroloji Merkezi de duruma mizahi bir bakışla yaklaşarak, ağaçların çiçeklerinin neden olduğu polenlerden kaynaklanan bu doğa olayını açıkladığı internet sitesinde, "Moskovalılar bugün kendilerini, uzaylıların işgalini anlatan bir felaket filminin kahramanları gibi hissetti" ifadesini kullandı.
Sokaklarda ve araçların üzerinde biriken bu yeşil örtü, bazılarında göz, burun ve boğaz rahatsızlıklarına yol açınca, özellikle internet ortamında bir endüstri kazasından kaynaklanan kirlilikten söz edilmeye başlandı.
Rus yetkililer, polenlerin sağlık için tehlike yaratmadığını, ancak allerji ve astım hastalarını etkileyebileceği uyarısında bulundu.
Cumhuriyet

Bakan Bayraktar'dan Rant İddialarına Sert Cevap

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Afet Dönüşüm Yasası'na ilişkin olarak '' Rant düşüncesini düşünmek kefen soyuculuktur'' dedi.

Bayraktar, Kayseri Büyükşehir Belediyesi'ni ziyaretinde yaptığı konuşmada, devlet olarak, merkezi hükümet olarak, bakanlık olarak belediyelere her zaman yardımcı olduklarını belirtti.

Yatırımcıların, sanayicilerin, işadamlarının yatırımlarını kolaylaştırmak için bir dizi tedbirler aldıklarını ifade eden Bayraktar, şöyle devam etti:

 ''Belediye mevzuatında, imar mevzuatında, ruhsat mevzuatında bir takım kolaylıklar getiriyoruz. Bunlar belediyeleri de insanımızı da rahatlatacak. İnsanımız daha kolay ruhsat alabilecek, daha kolay iskan iznini alabilecek, daha kolay sanayi tesisi açabilecek. ÇED izinlerinde de elektronik ortama geçiyoruz, bir takım kolaylaştırmalara gidiyoruz. Ruhsatlarda evrakı azaltarak belediyelerin elini rahatlattık. Artık, devlet kapısı bir kafeterya gibi, bir dinlenme yeri gibi, gittiğin zaman güler yüzle işinin daha çabuk, daha kolay yapılacağı yerlerdir. Belediyeler bunların biraz daha önündedir. Çünkü, halkın içinden gelen yerel yöneticilerle idare edildiği için siyasi sorumlulukları fazla. Bu bakımdan adımlar atmaya devam ediyoruz.''

Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki de belediyelerin İçişleri Bakanlığı'ndan alınarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na bağlanmasının daha yararlı olacağına inandıklarını söyledi.

-Afet Dönüşüm Yasası-

Daha sonra partisinin İl Teşkilatı'nı ziyaret eden Bayraktar, AK Parti'nin dünyada görülmeyecek şekilde 3 genel seçim, 2 yerel seçim ve 2 referandumdan halkın büyük teveccühü ile birinci çıktığını söyledi.

 Bayraktar, şunları anlattı:

''Niye bunu Kayseri'de söylüyorum? Kayseri bu işin amiral gemisidir. Bu partinin kurucusu, ilk başbakanımız, şimdiki cumhurbaşkanımız Kayseri'nin evladıdır, medarı iftiharımızdır. Dünyaya beyefendiliğiyle, duruşuyla, vizyonuyla, idareciliğiyle örnek olan bir insandır. Buranın evladıdır, buradaki partililerin kardeşidir, Türkiye'nin kardeşidir. Bu bakımdan Kayseri önemli. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da amiral gemisini yürütecektir. Böyle büyük bir şehirde yüzde 65 oy almak her babayiğidin karı değil. Biz Kayserililer'i yürekten seviyoruz.''

Bayraktar, bir gazetecinin ''muhalefetten Afet Dönüşüm Yasası'nın, rant yasası olduğu yönünde eleştiri var. Bu konuda neler söyleyeceksiniz'' diye sorması üzerine, bu iki kelimenin yan yana hiç yakışmadığını belirtti.

Afet Dönüşüm Yasası'nın Kentsel Dönüşüm Yasası içinde daha belirgin, daha güçlü bir yasa olduğunu vurgulayan Bayraktar, şunları söyledi:

''Can ve mal emniyeti öne çıkaran, depremlerde afetlerde, yangında, selde, heyelanda canlar yok olmasın, kaybolmasın diye hazırlanan, insanların can güvenliğini esas alan bir yasadır. Can güvenliğini esas alan bir yasayı kullanarak, rant düşüncesini devlet kademesinde olsun, siyasi kademede olsun, nerede olursa olsun düşünmek kefen soyuculuktur. Bunu da yan yana koymak çok büyük haksızlıktır. Dolayısıyla devlet böyle bir şey yapmaz. Devlet böyle bir şey yaparsa bu irtikaptır, suçtur. Böyle birşey olamaz bunu söyleyenlere 'Hadi ordan sen de' demek lazım. Çünkü, Türkiye gelişiyor, kalkınıyor. Türkiye'nin çok şerefli bir kalkınması var.

Türkiye'nin dünyaya verdiği fotoğraf, müthiş bir fotoğraftır. Ufak tefek meselelere takılmak bizim işimiz değil. Dünyanın neresine giderseniz gidin artık Türkiye'den geliyorum deyince şöyle bir bakıyorlar. Evvelden öyle değildi. Şimdi bizim başımız dik, alnımız açık. Dünyanın her tarafında dolaşıyoruz. Çocuklarımız için çok daha iyi olacak, bunun mücadelesini veriyoruz. Biz yarını hesabını yapmıyoruz. İlk hedefimiz 2023'tür. Bu bakımdan şehirlerimizi geliştirmek durumundayız. Şehirlerimizi düzenlemek durumundayız, kaçak yapılardan, gecekondulardan arındırmak zorundayız. Bunun için mücadele ediyoruz, edeceğiz, gece gündüz çalışıyoruz, çalışacağız. Elimizi, başımızı taşın altına koyduk. Biz dua ediyoruz, dua bekliyoruz. Siyasi mülahazalarla veya başka mülahazalarla söylenen bu ifadeler haksızlıktır.''

İstanbul Boğazı'na 10 Marina Geliyor

Kadir Topbaş, İstanbul'da yapacakları revizyonları anlattı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, 3. havalimanı için Silivri'nin seçildiğini ve Atatürk Havaalanı'nın birkaç katı olacağını açıkladı.

Bir tv programında konuşan Topbaş, İstanbul Boğazı'nda 10 marina yapılacağını da söyledi. Topbaş, "Beykoz, İstinye ve Tarabya Koyu, ilk hedefimiz. Bütün yetkiler alındı. İSPARK yapıp işletecek. Ucuz hizmet vereceğiz" diye konuştu. Riva'yı, İstanbul'un Bodrum'u yapacaklarını belirten ve "Ekolojik bir köy haline getireceğiz" diyen Topbaş, ayrıca İstiklal Caddesi'nde taşların da yenileneceğini kaydetti. Topbaş, "Ar-Ge birimimiz yeni malzeme keşfetti. Kırılma olmayacak. Tren yolu pembemsi, diğer yerler gri ve yeşilimsi mozaik tarzında olacak. Sadece gece çalışılacak" diye konuştu.

Metrobüs piyangosu vurdu

Ulaştırma yatırımlarının emlak piyasasını hareketlendirmesine en iyi örneklerden biri olan Beylikdüzü, metrobüsün etkisiyle yükselişe geçti. Bölgede satılık ve kiralık fiyatları hızla yükseliyor .
10 yıl öncesine kadar İstanbul’un uydusu sayılan Beylikdüzü, bugün en hızlı gelişme gösteren ve 10 mahallesiyle kentin en yoğun talep gören bölgelerinden biri haline geldi. Bu gelişimde metrobüsün büyük bir etkisinin olduğunu ifade eden Altın Emlak Genel Müdürü Hakan Erilkun, metrobüsün Beylikdüzü’ne kadar uzatılmasının olmazsa olmaz bir gereklilik olduğunu belirterek, “Beylikdüzü, İstanbul’un gelişim merkezi olduğunu metrobüsle resmileştirdi” dedi.
Erilkun, Esenkent’in ayrı bir ilçe olmasıyla Beylikdüzü’nde en fazla gelişme gösteren bölgelerin Beykent ve Yakuplu olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
“Metrobüs müjdesiyle fiyatların aylar önce tırmanışa geçtiği bölgede emlak piyasasının en hareketli olduğu bahar döneminde yer bulabilmek neredeyse imkansız hale geldi. Metrobüsün gelişiyle bölgede iki türlü hareketlenme yaşanıyor. Atrium bölgesinde çok fazla yapılaşma olmaması ve binaların eski yapılar olmasından ötürü gayrimenkulünü satıp Beykent ve Yakuplu bölgelerindeki nitelikli ve yeni yapılara geçmek isteyenler bölgedeki hareketliliği tetikliyor.”
BEYKENT'TE FİYATLAR ARTIYOR
Bu nedenle Beykent bölgesinde ortalama 100 metrekare büyüklüğündeki dairelerde satış fiyatlarının 160 bin liradan başlayıp, 360 bin liraya kadar çıktığını ifade eden Erilkun, “Kiralıklarda ise fiyatlar bahçe katı niteliğinde daireler için 700 liradan başlıyor, 800 ile 950 lira aralığında seyreden ara katlardan köşe konumlu dairelere çıktıkça yükseliyor. Bu bölgede maksimum fiyat 1.600 lirayı görebiliyor” dedi.
SIFIR DAİRE TERCİH EDİLİYOR
Bölgenin en nitelikli markalarının yer aldığı Adnan Kahveci Bulvarı ve çevresinde işyeri kiralarının 7 bin lira civarında seyrettiğini dile getiren Erilkun, atrium bölgesinde ise konutunu satmak isteyenlerin metrobüs güzergâhına yakınlığın avantajını kullandığını söyledi. Bu bölgede fiyatların 15 yıllık binalar için bile 200 bin lira civarında olduğunun altını çizen Erilkun, şunları kaydetti:
“Bu nedenle müşterilerin ağırlıklı tercihi, yeterli finansal birikimi yoksa yaşam kalitesine yapacağı yatırımı düşünerek bir miktar banka kredisi desteğiyle Beykent ve Yakuplu mahallelerinden sıfır bir gayrimenkulü tercih etmek yönünde oluyor.
Bu tarz müşterileri kendilerine çekebilmek amacıyla projelerin, belli bir vadeye kadar olan ödemelerde sıfır faizle, banka ve kredi kurumlarını araya koymadan satış yapmaları ya da balon ödemeli, sıfır peşinatlı satış yapabilmeleri Atrium bölgesinden otomatik olarak Beykent, Gürpınar ve Yakuplu Bölgelerine doğru çekiyor.”
KİRALIK YER BULMAK OLDUKÇA ZOR
Erilkun, Beylikdüzü’nde göze çarpan bir başka unsurun ise kiralık daire bulmanın zorluğu olduğuna dikkat çekerek, gerek konum ve gerekse düzenli yapılaşmasından ötürü bölgede fiyatların yükseldiğini söyledi. Özellikle yeni öğretim yılının başlayacağı Eylül-Ekim dönemindeki hareketliliğin  bölgedeki hareketliliği etkileyeceğine vurgu yapan Erilkun, “Bu nedenle birden fazla öğrencinin yaşayacağı 2+1 veya 3+1 daireler için kiralamaların yaz döneminden yapılması kiracılar için hem fiyat açısından avantaj sağlayacak hem de en yoğun dönemde yer bulamama riskini minimize edecek” dedi.

YENİ YILDIZ YAKUPLU
Hakan Erilkun, Yakuplu’nun arsa stoğu ve nitelikli konut projeleriyle dikkat çektiğini belirterek, “Ambarlı Limanı’nın devamında İstanbul Marina adıyla İstanbul’un en büyük yat limanı inşaatı büyük önem taşıyor. Bu limanla Yakuplu bölgesindeki emlak fiyatlarının değerlenmesi bekleniyor. Bölgede Marmara Mahallesi ve Hürriyet Bulvarı öne çıkan yerler arasında” dedi.

METROBÜS GELİYOR
Yapımına 15 Mart 2011’de başlanan Avcılar-Beylikdüzü metrobüs hattı tamamlandığında, bölge yeni bir görünüm kazanacak. Belediye durağından itibaren Kent Meydanı olacak şu anki E5 Karayolu Mevkii, yeraltından devam edecek. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin hayata geçirdiği metrobüs, Beylikdüzü İlçesi’ne yeni bir çehre kazandıracak. E-5 yolunda metrobüsün tamamlanmasıyla birlikte Beylikdüzü Kent Meydanı, Alt Geçit Köprüsü de hayata geçirilecek.
Beylikdüzü Belediye (Büyükşehir) durağından itibaren E5 Karayolu, yan yollar ve metrobüs ulaşımı yer altından verilecek. Şu anki E-5 mevkii de 150 metre uzunluğunda ve 80 metre genişliğinde “Kent Meydanı” olarak tasarlandı. Çalışma tamamlandığında, Beylikdüzü’nden Esenyurt’a yaya olarak geçilebilecek. Yapımı halen devam eden projeler tamamlandığında ilçe halkının ulaşım sıkıntısı ortadan kalkmış olacak.
Avcılar – Beylikdüzü Metrobüs Hattı tamamlandığında yoğun trafikte yaklaşık 1 saatte alınan bu mesafe, 20 dakikada kat edilecek. Beylikdüzü – Söğütlüçeşme arasındaki 50 kilometrelik mesafe ise 83 dakikada alınmış olacak. Avcılar – Söğütlüçeşme hattında halen günlük ortalama 715 bin yolcu taşınırken; Beylikdüzü hattının devreye girmesiyle bu rakam günde 1 milyon kişiye ulaşacak.

27 Nisan 2012 Cuma

Gayrimenkulde KDV paniği

Konutlarda uygulanan KDV'lerde değişikliğe gidilmesi sektörü tedirgin etti. Sektör temsilcileri bir kaosa doğru gittiklerini ileri sürdüler.
Konutlarda KDV alımında kademeli uygulama ve değer üzerinden KDV alımıyla ilgili yeni düzenlemeler, konut geliştiricilerinde şimdiden endişe yarattı. Sektörde her iki düzenlemenin de kayıtdışılığı artıracağı görüşü hakim. Şirketler sıkıntılı bir bekleyiş içinde.
Gayrimenkul şirketleri alacakları olan KDV iadelerinin ödenmesi beklerken, ödeme modelinin değiştirilmesi planını duydu. Bu gelişmeyi "Evdeki bulgurdan da olmak" olarak yorumlayan firmalar, bunun sektörde büyük bir kaos yaratacağını söyledi. Kurumsallaşma adına adımların atıldığı sektörde böyle bir uygulamanın kayıt dışılığı yüzde 80'e çıkaracağı belirtiliyor.

İnanlar: Tüketiciler KDV yükünü kaldıramaz piyasa daralır

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in konutçulara yönelik yeni KDV düzenlemesini içeren açıklamalarını değerlendiren İnanlar Yönetim Kurulu Başkanı Serdar İnan, devletin bu konuda iki tasarı hazırladığını belirtti. İlk tasarının kademeli vergi sistemi olduğunu anlatan İnan şöyle konuştu: "Şu anda 149 metrekareye kadar olan konutların satışında yüzde 1 KDV, 149 metrekareden sonra ise yüzde 18 fatura kesiliyor. Bunun kademeli hale getirilmesi sözkonusu. Böylece 150-200 metrekareye kadar olan dairelerde yüzde 8, 200-250 metrekarede ise yüzde 10 olsun diye bir çalışma yapılıyor. Bir diğer konu ise değer üzerinden vergilendirme yapılması sözkonusu. Ancak bunların hangisinin mecliste kabul göreceğini bilmiyoruz. Ancak biz şu anda sektör üzerine yük getirecek hiçbir uygulamanın bu aşamada yapılmasın doğru bulmuyorum."
Ev küçük ama değerli ise vergisi % 18 olacak
Değer bazında değerleme yapılması halinde, değerleri yüksek olan dairelerden, büyüklükleri 150 metrekarenin altında olsa dahi yüzde 18 KDV alınmasına dair bir yasa tasarısı hazırlandığını söyleyen İnan, "Bu da sektörü yavaşlatacak. Eskiden 100 liraya sattığı malı 118 liraya satmak zorunda kalacak. Ya müşteri alamayacağı için sektörde daralma olacak. Şimdi devlet bunu ödemeyeceği için hepsini vatandaş ödeyecek. Yada fiyatı düşük gösterecek. Sonuçta devlet yine parasını alamayacak" dedi. Bu nedenle kademeli metrekare ve değer bazında daireler üzerinde KDV yükünün getirilmemesi gerektiğini savunan Serdar İnan, "Bu KDV yükü gelirse tüketiciler bu KDV yükünü kaldıramaz. Piyasada bir daralma olur. Halkı ilgilendiren bir sektör böyle bir durumda Türkiye durduk yere kendi bacağına baltayı vurmuş olur" yorumunu yaptı.
Devlet büyüyen ekonomiden vergi almalı
Kentsel dönüşüm tasarısı ve deprem dolayı binaların yıkılıp yapılması, 2B tasarısı gibi konuların gündemde olduğu bir dönemde bunların yapılması için inşaat sektörünün hızlandırılması gerektiğine dikkat çeken İnan, "Bir de mütekabiliyet konuşuluyor. İnşaat sektörü bu kadar gözde iken bunun hızını yavaşlatacak bir vergi düzenlemesinin yapılmaması gerekir" dedi. Devletin bu büyüyen ekonomiden vergisini alması gerektiğini aktaran Serdar İnan, "Sektörün büyümesi işsizliği azaltıyor. O yüzden kısa vadeli düşünmemeli" dedi. "Bir yandan sektöre hız verirken bir yandan da önünü kesiyorsunuz bu stratejik büyük bir hata" diye nitelerken, yeni yeni resmileşen sektör için bu uygulamalar sektör gayri resmi çalışmalara itecek, bu açıdan büyük bir hata olacağını belirtti.
Dumankaya: Alıcı ile satıcıyı günaha teşvik eder
Dumankaya Yönetim Kurulu Üyesi Ali Dumankaya, değer üzerinden KDV alınmasını öneren sistemi eleştirdi. "Biz KDV ödemelerini erken alabilir miyiz, bunun sektöre finansal açıdan bir katkısı olur mu derken değer bazında KDV gibi bir şey oldu. KDV sistemine olan bu müdahale bizim açımızdan Midyat'a pirince giderken acaba evdeki bulgurdan mı oluyoruz gibi bir şey oldu" diyen Dumankaya, "Bir taraftan hem sektör hem de deprem açısından hızlı dönüşüm yapılması şart iken, bu tarz bir uygulama bunun önüne ciddi bir engel koyuyor. Piyasada fiyatlara ciddi bir yansıması olacaktır. Biz bunla ilgili uyarıları yapmaya çalışıyoruz" dedi. Özellikle sektörün önünde 20 milyon konutun yarısının yenilenmesinin konuşulduğu bu ortamda böyle bir yükün konut alıcılarının üzerine bineceğini kaydeden Dumankaya, "Biz sadece KDV'nin yükünü çekiyorduk. Yani yüzde 18'le imal ediyorduk 2-3 yıl sonunda bunun belli bir oranını geri alabiliyorduk. Bu alıcıya verilen bir teşvikti. Bu teşvik kaldırılıyor olacak" dedi. KDV'nin oranlarıyla oynamaktan ziyade KDV'nin hızlı dönüşünü sağlayıcı daha çok proje, daha hızlı konut yapımını sağlamak gerektiğini aktaran Dumankaya, şu andaki ilk duyumların aktarıldığı gibi uygulamaya geçmeyeceğini ve dönüşümün önüne bir engel konulmayacağını umduklarını dile getirdi. 50-60 milyon TL devletten KDV alacaklarını aktaran Dumankaya, "Bu çalışma kayıt dışına pirim verir. Alıcı ile satıcıyı günaha teşvik eder" dedi.
Herkes evi 99 bin TL gösterir
Bu uygulama nedeni ile müteahhitlerin hiçbir şeyi tam göstermeyebileceğini anlatan Dumankaya, "Kademeli bir KDV'den bahsediyorsak diyelim ki 100 bin TL altında KDV yüzde 1 altında kalacaksa 99 bin TL gösterecekler. Yani kayıt dışılığına büyük bir kayış olacak" yorumunu yaptı. İnşaat sektörün devlet açısından maliye müfettişi görevi gördüğünü kaydeden Dumankaya, "Taşeronları, alt taşeronları kayıt altına alıyorsunuz. İstihdama Ciddi bir katkı sağlıyorsunuz. Tapu harçları var. Bu sistem sayesinde çok sayıda vergi veriliyor. 200 alt sektörü teşvik ediyor besliyor. Sistemi bu anlamda değiştirdiğinizde ise zaten kayıtdışında olan sektörü daha fazla kayıt dışına çıkar. Piyasanın yüzde 80'ni kayıt dışına çıkar. Böyle bir risk var. İnşallah bu hatadan dönülür" yorumunu yaptı.
Dap Yapı: KDV düzenlemesi büyük şirketlere zarar verir
KDV düzenlemesiyle ilgili konuşan Dap Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Ziya Yılmaz, bu konun kendileri için büyük bir sıkıntı olduğunu söyledi. "Çünkü biz mal alırken yüzde 18 KDV ile alıyoruz, satarken de yüzde 1 KDV'li satıyoruz. Bizim yüzde 17 KDV alacağımız ise devlette yıllarca bekliyor. Normalde bizim bunu yatırdığımızda almamız gerekiyor. Ama orada büyük bir sıkıntı umarım düzelir. Şimdi kentsel dönüşüm yapılacak bu şirketlerin kaynağa ihtiyacı var. Kaynak olsun ki biz bunu başarılı şekilde yönetelim. Şirketlerin KDV alacağı kaldırılırsa ciddi şirketler bundan zarar görür. Sonuçta Türkiye'de kentsel dönüşüm yapabilecek 40-50 tane firma var. Bunları yormamak lazım. Bu firmaların finansa ihtiyacı var. Bir önce KDV ideleri yapılsın ki bu motivasyonla gelen kaynakla kentsel dönüşümü finanse edebilsinler" diye konuştu.
Devletten 20 milyon TL KDV alacağımız var
İnşaat şirketleri bugün 150 metrekarenin altındaki konutları yüzde 1 KDV ile satarten, bu konutları yaparken kullandıkları malzemeleri yüzde 18 KDV ile alıyor. Aradaki yüzde 17'lik bölüm için ise devletten iade alıyor. Ancak sektör bu iadelerinin 3 yılı aşkın süredir ödenmemesi nedeni ile sıkıntılı.
"Bugün 150 metrekarenin altındaki konutları yaparken yüzde 18 KDV ödüyoruz ancak satarken yüzde 1 KDV alabiliyoruz. Yüzde 17 ise yıllarca bizim üzerimizde stokta kalıyor" diyen Serdar İnan, "Biriken bu stoklar yüzünden devletin finansörü durumundayız. Bunla ilgili yaptığımız toplantılarda bakanlığa KDV konusunda şikayetlerimizi söylüyoruz. Çünkü bu durum müşterilere ve tüketicilere yansıyor. Neticede bu da satışları ağırlaştıran ve yavaşlatan bir unsur oluyor" dedi. KDV iadesinin 3-4 yıl yerine 1 yıl sonra verilmesini talep ettiklerini kaydeden İnan, İnanlar olarak devletten 20 milyon TL KDV alacakları olduğunu, sektörün ise milyar liralarca KDV alacağı olduğunu kaydetti.
Son kararı Bakanlar Kurulu verecek
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in tasarruf paketiyle birlikte açıkladığı vergide adaleti sağlamaya yönelik bazı düzenlemeler arasında konutta KDV alınırken sadece metrekareye bakmayacağız onun yerine KDV konutun değerine göre belirlenecek diye açıklama yapmıştı.. Maliye'nin üzerinde çalıştığı yeni sistemde ise Türkiye konut açısından il il ayrılacak ve bölgelere göre kademeli KDV oranı belirlenecek. Maliye, belediyelerden, emlakçılardan ve kira bilgilerinden yola çıkarak, arsa ve konutların değerlerine ilişkin bölgeler oluşturacak. Böylece İstanbul'un lüks semtleri birinci bölge olacak. Diğer bölgeler ise konut fiyatlarına göre ikinci, üçüncü bölge olarak nitelendirilecek. Bölgeler belirlenirken, konut fiyatları baz alınacak. Yeni sistemde, konut teslimlerinde alınan KDV kademeli olacak. Kademe sisteminin yüzde 1, yüzde 5, yüzde 10, yüzde 15 ve yüzde 18 olarak beşe ayrılması öngörülüyor. Konutların değerlerine göre belirlenecek kademelerde son kararı Bakanlar Kurulu verecek. Yeni düzenlemenin, en erken 2013'te başlaması öngörülüyor.
Dünya Gazetesi

Türkiye'nin Gayrimenkul Vizyonu Açıklanacak

Türkiye Gayrimenkul Sektörü 2023 Vizyonu 12. Gayrimenkul Zirvesi’nde açıklanacak.

GYODER’in hazırladığı “Türkiy Gayrimenkul Sektörü 2023 Vizyonu” raporu, 12. Gayrimenkul Zirvesi ve ISTANBUL REstate Gayrimenkul Fuarı’nda açıklanacak. 2023 projeksiyonunda Türkiye gayrimenkul sektörü vizyonunu ortaya koyacak olan rapor, gerçekleştirilecek oturumla da akademisyen, bürokrat ve yabancı gözüyle masaya yatırılacak.

Sektördeki önemli gelişmelere paralel olarak, bu yıl alışılmışın dışında yepyeni bir yaklaşımla ve yepyeni bir mekanda düzenlenecek olan Gayrimenkul Zirvesi’nde, Türkiye gayrimenkul sektörünün 2023 vizyonu da ortaya konacak. GYODER’in hazırladığı Türkiye Gayrimenkul Sektörü 2023 Vizyonu raporu, 12. Gayrimenkul Zirvesi’nde açıklanacak. GYODER tarafından, 10 – 11 Mayıs tarihlerinde, “Değişim – Dönüşüm – Devamlılık” teması ile İstanbul’da Hasköy İplik Fabrikası’nda düzenlenecek olan 12. Gayrimenkul Zirvesi ve ISTANBUL REstate Gayrimenkul Fuarı, önemli katılımcıları ve ele alınacak konu başlıkları ile de Türkiye gayrimenkul sektörünün buluşma noktası olacak. Açılışını T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın yapacağı Zirve’de, iki gün boyunca gerçekleştirilecek 7 ayrı oturumda; sektörün önemli konuları, ulusal ve uluslararası önemli isimler tarafından ele alınacak.
Gayrimenkul sektörüne uzun vadede geniş açılı bakış
T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı himayelerinde gerçekleştirilecek olan 12. Gayrimenkul Zirvesi ve ISTANBUL REstate Gayrimenkul Fuarı’nda, Türkiye gayrimenkul sektörünün 2023 projeksiyonu da ilk kez açıklanacak. “Türkiye’nin Gayrimenkul Platformu” olan GYODER’in hazırladığı “Türkiye Gayrimenkul Sektörü 2023 Vizyonu” raporu, Zirve’nin ilk günündeki ikinci oturum öncesinde açıklanacak. GYODER Yönetim Kurulu Üyeleri Neşecan Çekici ve Cansel Turgut Yazıcı’nın gerçekleştireceği sunumda, Türkiye gayrimenkul sektörünün 2023 vizyonu alternatifli senaryolarla ortaya konacak. Sunumun ardından gerçekleştirilecek “Geleceği Yapılandırmak: 2023 Vizyonunda Gayrimenkul Sektörü” başlıklı ikinci oturumda ise; İstanbul Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, Boğaziçi Üniversitesi Yapı Kulübü Yönetim Kurulu Başkanı Niyazi Mete Saraçoğlu, Affordable Housing Institute Kurucu Başkanı David Smith ve T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri Türkiye gayrimenkul sektörünün 2023 projeksiyonunu değerlendirecekler.
2023’teki Türkiye gayrimenkul sektörünü ortaya koyacak
Türkiye’nin ekonomik, demografik ve sosyal gelişmeleri göz önünde bulundurularak hazırlanan 90 sayfalık rapor, 4 ana bölümden oluşuyor. Raporun ilk bölümünde; gayrimenkul sektöründe belirleyici olan ekonomik ve sosyal göstergelere ilişkin öngörüler, farklı senaryolar ile ortaya konuluyor. Gayrimenkul sektörüne ilişkin öngörüler ise iki grup altında ele alıyor. Konut sektörü ve piyasalar için öngörüler, raporun ikinci bölümünü oluşturuyor. Alışveriş merkezleri, ofisler, oteller ve lojistik alanlardan oluşan ticari gayrimenkullere ise raporun üçüncü bölümünde değiniliyor. Raporun son bölümünde ise; gayrimenkul sektörü için gelişme vizyonu ortaya konuyor.
12’nci Gayrimenkul Zirvesi’nde; “Geleceği Yapılandırmak: 2023 Vizyonunda Gayrimenkul Sektörü”nün yanı sıra “Yaşamda Dün, Bugün, Yarın: Kentsel Dönüşüm”, “Değişen Yaşamlar, Dönüşen Kentler: Dünya Uygulamaları”, “İstanbul Finans Merkezi”, “Uluslararası Yatırımcılar Neden Türkiye’yi Tercih Ediyor?”, “Gayrimenkul Sektöründe Pazarlama ve Satışta Nasıl Yenilikçi Olunur”, “STK’lar Gayrimenkul Sektörünü Mercek Altına Alıyor” başlıklı oturumlarda, yerli ve yabancı birçok önemli isim bilgi paylaşımında bulunacak, Türkiye gayrimenkul sektörü tüm açılardan ele alınacak.

Mütekabiliyet Resmileşmeden Alımlar Başladı

Türkler, Arap yatırımcılara sözleşme yoluyla satışlar yaptıklarını ve satışların mütekabiliyetle birlikte resmen gerçekleşeceğini dile getiriyor.

Türk inşaat sektörü yeni bir dönemeçten geçiyor. Birçok inşaat projesi daha lansmana çıkmadan Arap brokerlerın markajına giriyor. Müteahhitler ve yüklenici firma yetkilileri, resmi olmamakla birlikte Arap yatırımcılara sözleşme yoluyla satışlar yaptıklarını ve satışların mütekabiliyetle birlikte resmen gerçekleşeceğini dile getiriyor.

Ege Yapı Genel Müdür Yardımcısı Murat Aksoy, Ortadoğu ülkeleri ve Türki Cumhuriyetlerden özellikle de Azerbaycan'dan İstanbul'da mülk sahibi olmak isteyen kişiler olduğuna dikkat çekiyor. Türkiye'ye çok büyük talep olduğunu belirten Aksoy, "Türk ekonomisinin hızla büyümesi ve siyasetimize olan güven Türkiye'yi Araplar için cazibe merkezi haline getiriyor. Ortadoğu ülkelerinden önce turist olarak gelenler, şimdi burada konut alarak Türkiye'ye yatırım yapmak istiyor. Birçok firmanın yaptığı konutlarda en az yüzde 20'lik kısım yabancı yatırımcılar tarafından ön sözleşme ile alınmış durumda" bilgisini verdi.

Mütekabiliyeti bekliyorlar

Yabancı yatırımcıların Türkiye'de geçen yıl bir önceki yıla göre alışlarında düşüş olması da müteahhitler için düşüş değil bekleme olarak yorumlandı. Özyurtlar Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Özyurt, her dönemden daha fazla yabancıların projelerle ilgilendiğine dikkat çekerek, "Artık Arap ülkeleri başta olmak üzere birçok yabancı yatırımcı şahıs olarak Türkiye'den mülk edinmek istiyor. Bu nedenle şirketler üzerinden ev almak yerine alım sözleşmesi yapıyorlar ve mütekabiliyetin çıkmasını beklemeyi tercih ediyorlar. Mütekabiliyetle birlikte sözleşmelerin hepsi gerçek alıma dönüşecek. Benim öngörüm yasa çıkar çıkmaz en az 2 milyar dolarlık rakamın bir anda Türkiye'ye gireceği yönünde" şeklinde konuştu.

Her şeyi alıyorlar

Avrupa'da yüksek kazançlı yatırım olanaklarının kalmaması, Ortadoğu'nun gözünü Türkiye'ye çevirdi. Yabancıların Türkiye'de sadece konuta ilgi göstermediğine değinen 216 Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Dündar, "Yabancıların talepleri arasında arsa, ofis ve otel bulunuyor. Yabancılara mülk satışının kolaylaşmasıyla birlikte Türkiye'ye yılda 10 ila 15 milyar dolarlık bir kaynağın girmesi hayal değil. Son iki ayda sırf bizimle gelip görüşen ve yeni yapacağımız projelerde yüzde 20-25'lik kısma talip olduklarını belirten aracılar var. Bunların birçoğu da farklı inşaat firmaları ile ön sözleşmelerini yapmış ve paraları bankada bloke edilmiş durumda. Mütekabiliyet geçer geçmez yabancı alımlarınd-da ciddi bir sıçrama yaşanacak" ifadesini kullandı.

Cari açık azalacak

Sektörde satışların artmasıyla birlikte ekonominin canlanacağını ve 100'e yakın alt sektörün harekete geçeceğini belirten Özyurtlar İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Özyurt ve Semerkand Yapı Genel Koordinatörü Neli Devidas, dışarıdan gelecek kaynağın cari açığın kapatılmasına da çare olacağını söyledi.

Karadeniz'e de ilgi büyük

Ege Yapı Genel Müdür Yardımcısı Murat Aksoy, Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Katar,Suriye,Irak,İran ve Türki Cumhuriyetlerinden talep aldıklarını belirterek, gelen aracıların İstanbul'un yanı sıra Karadeniz'de ev almak istediklerini söyledi.
Kaynak: Bugün

Maliye Ev Sahiplerini Takibe Aldı

Bu yıl 1.2 milyon ev sahibini banka bilgilerinden tespit eden Maliye, aynı yöntemi ev sahiplerinin diğer gelirlerinin tespitinde de kullanacak.

Maliye Bakanlığı'nın, kira gelirlerine uygulayacağı 'Robin Hood' sisteminin ayrıntıları netleşti. Star gazetesinin haberine göre, bu yıl kira geliri elde eden 1.2 milyon ev sahibini banka bilgilerinden tespit eden Maliye, aynı yöntemi ev sahiplerinin diğer gelirleri için de kullanacak. Bu yöntemle, yıllık 88 bin liranın üzerinde geliri olan ev sahipleri tespit edilerek, 2012 yılı için öngörülen 3 bin liralık istisna muafiyetinden faydalandırılmayacak.

Her türlü gelir hesaplanacak Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan bazı vergilerde değişiklik öngören yasa tasarısında, kira vergilendirme sistemine ince ayar yapılıyor. Yeni sistemde, yıllık geliri 88 bin liranın üzerinde olan ev sahipleri, halen tüm mükelleflere uygulanan istisna hakkından yararlanamayacak.

İstisna tutarı 2011 yılı gelirleri için 2 bin 800 lira olarak belirlendi. 2012 yılı kira gelirleri için ise bu tutar 3 bin liraya çıkarılacak. 2012 yılında 88 bin lira geliri olan ev sahipleri ise 3 bin liralık istisnadan yararlanmayacak. 88 bin liralık gelir ise mükellefin tüm gelirlerini kapsayacak. Maliye Bakanlığı, kira, maaş gibi tüm gelirleri toplayacak. Bu işlemde 88 bin liranın üzerinde gelir çıkarsa, mükellef zengin kabul edilecek. Ve istisna dışında tutulacak. Maliye Bakanlığı denetim elemanları, 2012 yılı içinde kira geliri elde ettiği tespit edilen 1.2 milyon kişinin, elde ettiği tüm gelirlerini bankaların ve diğer finans kurumlarının bilgilerini kullanarak inceleyecek. Elde edilen bilgiler ise 2013 yılında kira vergisi beyanları verilirken sisteme yüklenecek. Sistem otomatik olarak, zengin mükelleflerin istisnalarını kaldıracak. Maliye Bakanlığı kaynakları, ilk belirlemelere göre kira vergisi mükellefleri arasında yıllık geliri 88 bin lirayı geçen 10 binlerce mükellefin olduğunu bildirdiler. Yetkililer, bazı mükelleflerin sadece kira gelirlerinin 10-15 milyon lira düzeyinde olduğunu kaydettiler.
Milliyet

26 Nisan 2012 Perşembe

Mobilyacılar Dünyada Bir İlki Gerçekleştiriyor

Modoko’nun mobilya AVM’si olma projesi onaylandı.

Modoko Yönetim Kurulu Başkanı Etem Özçelik başkanlığında Modoko’nun 2012 Olağan Genel Kurulu
gerçekleştirildi. Bütçelerin ibraz edilmesinin ardından Modoko’nun AVM olması projesi üyelerin oylamasına sunuldu. Oylama sonucunda Modoko’nun mobilya AVM’si olma projesi onaylandı.

DÜNYADA BİR İLK…

Modoko Yönetim Kurulu Başkanı Etem Özçelik, bu dev proje ile Modoko’nun, Türk mobilya sektörünü 50 yıl ileriye götüreceğini söyledi. Özçelik, Modoko için bugüne dek alınamayan imar iznini aldıklarını ve projenin maketinin bile hazır olduğunu belirterek, “Modoko, dünyanın ilk mobilya AVM’si olacak. Böylece mağazalarımız 5 kata kadar çıkabilecek. Projemizin maketlerini de tasarlattık. Bu dev mobilya AVM’si adeta
uzay üssüne benzeyecek. İçerisinde otel, spor salonu, sinema da dahil olmak üzere sosyal hayata dair tüm ayrıntıları barındıracak. Projemizin teknik hazırlıklarına hemen başlayıp, birkaç yıl içerisinde bitirmeyi hedefliyoruz” dedi.
Milliyet

İşte bizim aile

Yüzde 44'ü hiç kitap okumuyor, yüzde 74'ü sinema-tiyatroya gitmiyor. Yüzde 68'i spor yapmıyor. Yüzde 1.4'ü zengin. Yüzde 75-80'i dindar eş istiyor. Yüzde 82'si hiç içki içmemiş, yüzde 93'ünün gece hayatı yok. Planlarda üç çocuk var.

ANKA- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın 12 bin aileyle yaptığı ‘Türkiye’de Aile Yapısı Araştırması’, her yönüyle aile profilini çıkardı.
Türkiye genelinde 12 bin 56 hane ile anket yapıldı. 18 yaş üstü 10 bin 362 erkek, 13 bin 17 kadın olmak üzere 23 bin 379 kişiyle görüşüldü. 18 yaş altı 9 bin 356 erkek, 6 bin 703 kadın 16 bin 59 kişinin demografik bilgisi alındı. Araştırmaya katılan ailelerin yüzde 9.6’sı tek kişilik aile, yüzde 75.3’ü çekirdek aile, yüzde 14.4’ü de geniş ailelerden oluşurken, öğrenciler ve işçilerden oluşan aile oranı binde 7 olarak belirlendi.

TELEVİZYON: Televizyon izleme süreleri 2006’ya göre arttı. Katılımcıların yüzde 18.6’sı 0-1 saat, 55.9’u 1-3 saat, yüzde 22.1’i 4-6 saat yüzde 3.4’ü ise 7 saat üzeri televizyon izliyor. Rahatsız edici ayınlar yüzde 46.9 ile cinsellik, yüzde 15.5 şiddet, yüzde 14,1 kaba ve küfürlü söz, yüzde 9.9 taraflı haber ve yorumlar, yüzde 9.6 da reklamlar. Cinsellik ve şiddetten kadınlar daha fazla rahatsız. Taraflı haber ve yorumlar ile reklamlardan erkekler şikâyetçi. Cinsellik ve şiddet içeren sahneler ‘zap’lanıyor.
KONUT: Yüzde 60.9’u kendilerine ait evde yaşıyor. Yüzde 8.7’si akrabalarına ait evde kira ödemeden oturuyor. Yüzde 25.6’sı kiracı.
YÜZDE 10’U YARDIM ALDI: Son bir yıl içinde en az bir kez bir yardım alan ailelerin oranı yüzde 10.3.
BORÇ YİĞİDİN KAMÇISI: Aileler yüzde 15.8’le en çok ev almak için borçlanıyor. Yüzde 12.9’u otomobil almak, yüzde 11.1’i ticari borçlarını kapatmak, yüzde 10.5’i kredi kartı borcunu ödemek, yüzde 6.6’sı eğitim, yüzde 2.4’ü traktör, sulama sistemi, hayvan almak, yüzde 1.2’si tarla, arazi almak, binde 2’si tatil, yüzde 41.8’i de diğer kategorisinde borçlu.
EVLİLİK YAŞI YÜKSELDİ: 2006-2010 yılları arasında 18 yaş altı erkeklerin evlenme oranı binde 2’yken, 18 yaş üstü evlenme oranı yüzde 99.8 olarak belirlendi. 18 yaş altında evlenen erkeklerin oranı 1950’lerde yüzde 35’ti. Kadınlarda ise 18 yaş altı evlenme oranı yüzde 9.3, 18 yaş üstü evlenme oranı yüzde 90.7 oldu. 18 yaş altında evlenen kadınların oranı 1950’lerde yüzde 65 oranındaydı.
İMAM NİKÂHINA İLGİ: 2006 yılında yalnız resmi nikâhla evlilik oranı yüzde 9.7 iken, son araştırmada yüzde 3.42 çıktı. 2006’da sadece dini nikâhla evlenenlerin oranı 3.7 iken, bu oran son araştırmada yüzde 3.36 oldu. 2006’da hem resmi, hem dini nikâh yapanların oranı yüzde 85.9 iken, bu oran son araştırmada yüzde 93.22 olarak belirlendi.
AKRABA EVLİLİĞİ: Akraba evliliklerinin oranı 2006-2010 döneminde yüzde 17,3 iken, yüzde 55’i kuzenler arasında. Akraba evlilikleri 2001-2005 yılları arasında yüzde 20’ydi.
ÖNEMLİ KARARLAR ERKEKLERİN: Evin düzeniyle ilgili kararlarda yüzde 47.4 erkek, yüzde 89.1 oranında kadın karar veriyor. Çocuklarla ilgili konularda ise yüzde 69.4 oranında erkek, yüzde 85.6 oranında kadınlar söz sahibi. Komşulukta kadınların etkisi yüzde 85.5 iken erkeklerin etkisi yüzde 71.1 olarak tespit edildi. Alışverişte yüzde 82.1 kadınlar etkili. Tatil ve eğlencede kadınların yüzde 75.8 etkisine karşı erkekler yüzde 79.8 oranıyla son sözü söylüyor.
BİRLİKTE EKRAN BAŞINA: Aileyi bir araya getiren birinci faaliyet yüzde 59.4’le televizyon izlemek. Bunu 25.8 ile akraba, komşu, arkadaş ziyareti, 21.9 ile alışveriş, 7.2 ile tatil, 6.1 ile dışarıda yemek, 3.2 ile sinema-tiyatroya gitmek izliyor. Yüzde 79.6’sı birlikte hiç tiyatro ve sinemaya, yüzde 63.3’ü de hiç tatile gitmemiş.
YAŞLILIK PLANLARI: Araştırmada yaşlılık dönemi yaşam tercihlerine ilişkin sorular da soruldu. Katılanların 34.7’si bir fikri olmadığını belirtirken yüzde 29’u “Oğlumun yanında kalırım”, yüzde 18.2’si “Evimde bakım hizmeti alırım”, yüzde 10.2’si “Kızımın yanında kalırım”, yüzde 9’u ise “Huzurevine giderim” dedi.
ÇOCUKLARLA SORUN: Ebeveynlerle çocuklar arasında en çok sorun internet, bilgisayar ve cep telefonu kullanımından çıkıyor. Siyasi görüş, gelenekler, okul ve meslek seçimi konularında ise hiç tartışma yok.
İNTERNET YAYILIYOR: Evlerin yüzde 34.2’sinde internet var. Bunların yüzde 41.6’sı kentte, yüzde 14.8’i kırsal kesimde. Yüzde 13.8 interneti her gün, yüzde 4 sık sık, yüzde 16.9 arada bir kullanıyor. Hiç kullanmayanların oranı ise yüzde 65.3.
Erkeklerin yüzde 17.9’u, kadınların ise yüzde 9.6’sı her gün interneti kullandığını söylüyor.

TELEVİZYON
Yüzde 8.1 Hiç izlemiyor
Yüzde 91.9 İzliyor

KİTAP
Yüzde 44 Hiç okumuyor
Yüzde 43.2 Ara sıra
Yüzde 12.8 Sık sık

SİNEMA VE TİYATRO
Yüzde 74.7 Hiç gitmiyor
Yüzde 22 Ara sıra
Yüzde 3.3 Sık sık

GECE HAYATI
Yüzde 93.8 Bar ve gece kulübüne gitme alışkanlığım yok
Yüzde 5.2 Ara sıra
Yüzde 1 Sık sık (Sık sık gidenlerin çoğunluğu erkekler)

SPOR
Yüzde 68.4 Hiç yapmıyor
Yüzde 26.2 Ara sıra
Yüzde 5.4 Sık sık

ALKOL
Yüzde 82.5 Hiç kullanmadım
Binde 6 Her gün
Yüzde 2 Haftada 1-2 gün
Yüzde 3.5 Ayda birkaç kez
Yüzde 7.4 Sadece özel günlerde
Yüzde 4 Bıraktım

EVLENİLECEK ERKEK
Yüzde 90.9 Bir işinin olması
Yüzde 81.5 Aile yapılarının benzer olması
Yüzde 84.1 İlk kez evlenecek olması
Yüzde 80.5 Dindar olması
Yüzde 69.2 Aynı mezhepten olması
Yüzde 66.7 İyi eğitimli olması
Yüzde 54.4 Çalışma saatlerinin az olması
Yüzde 57.8 Aynı etnik kökenden olması
Yüzde 53.9 Aynı sosyal çevreden olması
Yüzde 45.2 Yüksek gelir sahibi olması
Yüzde 43 Hemşehri olması

SİGARA
Yüzde 26.3 Her gün
Yüzde 5.3 Ara sıra
Yüzde 57 Kullanmıyorum
Yüzde 11.3 Bıraktım (Her gün içenlerin oranı kadınlarda yüzde 12.4, erkeklerde yüzde 40)

EVLENİLECEK KADIN
Yüzde 85 İlk kez evlenecek olması
Yüzde 76.5 Aile yapılarının benzer olması
Yüzde 75.2 Dindar olması
Yüzde 59.2 Aynı mezhepten olması
Yüzde 58.4 İyi eğitimli olması
Yüzde 49 Aynı sosyal çevreden olması
Yüzde 51.2 Aynı etnik kökenden olması
Yüzde 47 Çalışma saatlerinin az olması
Yüzde 54 Bir işinin olması
Yüzde 38.6 Hemşehri olması
Yüzde 30.6 Yüksek gelir sahibi olması

MUTLU MUSUNUZ?
Yüzde 59.6 Mutlu
Yüzde 17 Çok mutlu
Yüzde 20.5 Orta
Yüzde 2.4 Mutsuz
Binde 4 Çok mutsuz
(Kırdakiler kenttekilere, erkekler kadınlara, üst sosyoekonomik statüdekiler de alttakilere oranla daha mutlu.)

BOŞANMA NEDENİ
Yüzde 27.3’le iki cinsiyette de temel boşanma sebepleri ‘sorumsuz ve ilgisiz davranma’.
Bir kez bile aldatılmış olmak kadınlarda yüzde 87.5, erkeklerde yüzde 93 oranıyla boşanma sebebi


ŞARTLAR UYGUNSA KAÇ ÇOCUK İSTERSİNİZ?
Yüzde 3.6 Bir
Yüzde 35.6 İki
Yüzde 32.6 Üç
Yüzde 15.5 Dört
Yüzde 6.2 Beş
Yüzde 6.5 Altı ve üzeri (Ortalama üç çocuk).

TEK EVLİLİK
Evlilerin yüzde 95’inin yalnız bir kez evlilik yaptığı görüldü. Birinci evliliklerin yalnızca yüzde 5’i boşanmayla sonuçlanırken, ikincilerin yüzde 11,5’i, üçüncülerin yüzde 28,5’i, dördüncülerin yüzde 55,7’si, beşinci ve üstü evliliklerin yüzde 27,8’i boşanmayla sonuçlanıyor.

MADDİ DURUM
Yüzde 78.7 Orta gelir
Yüzde 16.9 Yoksul
Yüzde 1.4 Zengin

EVLİLİK KARARI
Yüzde 44.2 Görücü usulü ve kendi kararı
Yüzde 38.7 Kendi seçimi ve ailesinin rızası
Yüzde 9.4 Rızası alınmadan görücü usulü
Yüzde 4.3 Kaçma-kaçırılma
Yüzde 2.9 Aile rızası olmadan kendi kararı
Binde 5 Berdel (Fikri alınmadan evlendirilenlerin oranı 1950’lerde yüzde 29 seviyelerindeydi) (AA)

25 Nisan 2012 Çarşamba

Sorunlu krediler artmaya başladı

Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, bankacılık sektöründe sorunlu kredi oranının arttığını söyledi.

Düzenlenen basın toplantısında konuşan Özen, sektörde takipteki kredilerin oranının yüzde 2.7 olduğunu belirtti. Sektörde sorunlu kredi oranının artmaya başladığına dikkati çeken Özen, “Kredi kartlarında ve ihtiyaç kredilerinde çok  net olarak bunu görmeye başladık” dedi.
Özen, söz konusu artışın henüz  KOBİ'lere yansımadığını, ancak KOBİ'lere yansımasının beklenebileceğini, bunun  karlılığa olumsuz etki edebileceğini söyledi.
Şu anda bu artışı doğrudan hissettikleri alanın kredi kartları ve ihtiyaç  kredileri olduğuna işaret eden Özen, bunun işsizlik rakamlarının aynı kalması ve  ödeme gücündeki sıkıntılara bağlanabileceğini belirtti.
HERKES ZORLANMAYA BAŞLADI
Artan tüketimin etkisiyle kişilerin finansal dengelerini sağlamakta  gittikçe daha da zorlandıklarına dikkati çeken Özen, "Hane halkı tasarruflarının kredilere oranı yüzde 45'lere geldi. Herkes zorlanmaya başladı. Bankacılık  sektörü olarak bunu görüp orada olmamız lazım. Müşterilerimizin harcamalarını,  gelirlerine göre ayarlamakta yardımcı olmalıyız. Hatalarımız olabilir, ama ne  yapıp edip daha iyi planlama yapmalarını sağlamamız gerekiyor" diye konuştu.
YÜKLERİ TARTIŞMAMIZ LAZIM
Sektördeki mevduat/kredi oranına işaret eden Özen, mevduatın önümüzdeki  dönemde öneminin gittikçe artacağını söyledi.
Türk bankacılık sektörünün sermaye yapısının oldukça güçlü olduğunun  altını çizen Özen, “Ancak ileriye doğru baktığımızda burada da ciddi azalmalar  görüyoruz. BDDK açıklamasına göre, herkesin ortalama (sermaye yeterlilik rasyosu)  1,40 düşecek. Artık bankacılık sektörü 13-14 gibi bir yerde konumlanmaya  başlıyor. Dolayısıyla bankacılık sektörü üzerindeki ileriye dönük yükleri de  ciddi oranda tartışmamız gerekiyor” diye konuştu.
OLAĞANÜSTÜ GÜNLERİ ÇOK GÖRECEĞİZ
Özen, Merkez Bankası'nın bankaların kredi faizlerini indirmesini istemediğine dikkati  çekerek, "Sıkı para politikası dediğimiz şey bu... Eğer enflasyonu hedefe doğru  yaklaştıracaksak, bu senenin birçok gününde olağanüstü günleri göreceğiz. Çok sıkı para politikası devam edecek. Bu söyleniyor. Bunu anlamak lazım. Birbirimizle uyum sağlayamazsak başımıza işler gelir" dedi.
Özen, Tasarruf Paketi kapsamında açıklanan Bireysel Emeklilik Sistemi'nde (BES) devlet  katkısına ilişkin de, bireysel emeklilikle ilgili alınan son kararları çok  desteklediğini ve devletin katkı payı sağlamasıyla birçok insanın bundan  yararlanacağını düşündüğünü ifade etti.
Özen, “Bireysel emeklilikte devletin yüzde 25'lik katkı payı sayesinde 5  yılda 2,5 milyon insan, ilave olarak beklediğimizin üzerine gelebilir. 25 milyar  lira ilave fon büyüklüğü söz konusu olabilir. Bizim çalışmalarımız bunu  gösteriyor. Bu, buralarda doğru işler yapıldığını gösteriyor” diye konuştu.  Ergun Özen, sistemde de önümüzdeki 5 yıl içinde toplam 7,5 milyon insana  ulaşılmasını, fon büyüklüğünün de 88 milyar liraya ulaşmasını öngördüklerini  bildirdi.
hürriyet

'Kentsel Dönüşüm'e karşı binlerce dilekçe

Kentsel dönüşüm mağdurları Meclis önünde dilekçe kuyruğu oluşturdu.
Van Depremi’nin ardından afet alanlarının dönüştürülmesi gerekçesiyle Meclis’te görüşülen Kentsel Dönüşüm Yasa Tasarısı, evlerinden edilen veya evleri yıkılmak istenen vatandaşları Meclis önüne taşıdı. Yasanın “parası olanın ev sahibi olması” anlamına geldiğini ifade eden vatandaşlar dilekçelerini metrelerce kuyruk oluşturarak Meclis’e sundu. Meclis Dikmen kapısı önünde “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı”na tepki gösteren vatandaşlara, Mimarlar Odası temsilcileri, CHP milletvekilleri, Barınma Hakkı Büroları ve Emek Partisi (EMEP) Genel Başkan Yardımcısı Fevzi Ayber de destek verdi. ‘HÜKÜMETİN DÖNÜŞÜMÜ PARA DEMEK’
Dikmen Vadisi halkı, Mamak ve Tepecik’ten vatandaşlar, ellerindeki dilekçeleri birbirine tutturarak Meclis önündeki yolda uzun bir kuyruk oluşturdu.
Bu yasanın sadece “para” anlamına geldiğini belirten Dikmen Vadisi’nden gelen vatandaşlar, “Yasayla paran varsa evin olur, paran yoksa sokağa atılırsın” diye konuştular. Kendilerinin evlerinden edildiğini, fakat sunulan evlere istenen parayı veremeyeceklerini anlatan vatandaşlar, öfkelerini dilekçelerini havaya kaldırarak gösterdi.
BU KENTSEL DÖNÜŞÜM YASASI DEĞİLDİR
CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, yasayı hükümetin “kentsel dönüşüm yasası” olarak adlandırdığını fakat aslen yasanın  ranta hizmet ettiğini ifade etti.
Dilekçede yasanın hukuka aykırılıklar barındırdığına dikkat çekildi. Meclise sunulan dilekçede şu ifadeler yer aldı: “Tasarının bu haliyle yasalaşması, benim gibi emeğiyle geçinenlerin borçlandırılarak daha da yoksullaşması ve anayasal güvenceden yoksun hale getirilmesi anlamına gelecektir”.
Binlerce kişilik kuyruklarda iğnelerle birbirine tutturulan dilekçeler, katlanarak bir araya getirildi ve temsilciler tarafından Meclis dilekçe komisyonuna teslim edildi. (Ankara/EVRENSEL)

Türkiye'de konut kredileri çok maliyetli

İBRAHİM BALTA İSTANBUL   -  
25.04.2012
 
Konut piyasasının durgunluğa girmesinde artan konut kredi maliyetlerinin payı büyük. Öyle ki 6 yıl vadeli krediyle satın alındığında evin maliyeti iki katına çıkıyor. Dubai merkezli gayrimenkul şirketi Emaar'ın Türkiye Genel Müdürü Ozan Balaban, "Konut kredilerinin Türkiye'de olması gereken yer 0,50-0,60. Yüzde 1'ler çok yüksek." dedi.
Konut kredi maliyetlerinin aylık yüzde 0,79'lardan yüzde 1,30'lara yükselmesinin ardından yeni yapılan konut stoklarındaki erime hızı düştü. Konut üreticileri her ne kadar karlı geçen kışın ardından gelen baharla birlikte insanların ev almak için harekete geçeceğini söylese de, konut piyasasında gerçek bahar, enflasyonun ve buna bağlı olarak da konut kredi maliyetinin düşmesiyle yaşanacak. Dünyanın en yüksek binası 811 metrelik Burç Halifa'nın da sahibi olan Dubaili gayrimenkul şirketi Emaar, Türkiye'de de konut ve alışveriş merkezleri yapıp işletiyor. Türkiye'deki gayrimenkul piyasasının önde gelen oyuncularından Emaar'ın Türkiye Genel Müdürü Ozan Balaban, konutta yaşanan stok erime hızındaki düşüşün sebebinin yüzde 1,30-1,40'ları gören banka kredi maliyetleri olduğunu söyledi. Konut kredilerinin herkes tarafından kullanılabilir olması için 0,50-0,60 olması gerektiğini belirten Balaban, "Bir ara 1,30-1,40'lara çıktı. Dünyanın hiçbir yerinde de yıllık yüzde 15-16'larla konut kredi maliyeti yok. 6 yıllık kredi kullandığınızda bir eve iki kat para ödüyorsunuz. Şu anda 1-1,05 bandına düştü. Ben Türkiye'de olması gerekenin 0,60'lar, 0,50'ler olduğuna inanıyorum." dedi.
...
Emaar Türkiye Genel Müdürü Ozan Balaban, yatırım aracı olarak gayrimenkulü şöyle değerlendirdi: "Dolarda son on yıldaki artış enflasyonun altında. Dolar şu anda 1,70-1,80 bandı ile olması gereken yerde. Altın fiyatları Çin alım yaptığı için yükseldi, yarın satıyorum dese ne olacak? Borsa derseniz büyük oyuncular allak bullak edebiliyor. Şu anda gayrimenkul hem oturum hem de yatırım amaçlı, değerini en iyi koruyan bir araç." Bu yılın ikinci yarısından itibaren konut piyasasında hareketlenme bekleyen Balaban, 2013'ün ise hem konut sektörü hem de Türkiye ekonomisi açısından parlak bir yıl olacağını söyledi.
 
Zaman
http://zaman.com.tr/haber.do?haberno=1278469&title=turkiyede-konut-kredileri-cok-maliyetli

1 Mayıs'ta önce namaz sonra meydan

'Antikapitalist Müslüman gençler' 1 Mayıs'ta Fatih'te ölen işçiler için gıyabi namazı kılıp Taksim'deki kutlamalara katılacak.

Sosyal paylaşım ağlarında örgütlenen ve kendilerini ‘antikapitalist Müslüman gençler’ olarak tanımlayan bir grup, Taksim’de kutlanacak bu yılki 1 Mayıs’a katılacaklarını açıkladı. İçinde ayet ve hadislere de yer verilen bir çağrı metni yayımlayan gençler, 1 Mayıs günü Fatih Camii’nde buluşacak. Burada, Esenyurt’ta bir alışveriş merkezinin şantiyesindeki çadırlarda çıkan yangında yanarak ve Erzurum’da gölette boğularak ölen işçilerin gıyabında cenaze namazı kılınacak. Ardından da kutlamaların yapılacağı Taksim’e yürünecek. Korteje destek vereceğini açıklayan ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık, “Fatih dini dünyayı, 1 Mayıs Taksimi’yse sosyalist dünyayı temsil ediyor. Bu hareketin amacı da ikisi arasında tarihi bir köprü kurmak” diyor.

‘Müslümanlar emekle tanışacak’
“Kapitalizmle Mücadele Platformu adında bir Facebook grubumuz vardı. Paylaşımlar yaptığımız bu grupta, ‘Müslüman gençlik olarak neden 1 Mayıs’a katılmıyoruz?’ diye konuştuk ve bu etkinliği gerçekleştirme kararı aldık.”
Bu sözler Kapitalizmle Mücadele Korteji adı altında 1 Mayıs’ta alanlarda olmayı planlayan grubun sözcülerinden Mem Arslan’a ait. Kendilerini ‘antikapitalist Müslüman gençler’ olarak niteleyen grup, bir ilk niteliği taşıyacak bu etkinlik için internetten örgütleniyor. ‘1 Mayıs Hakkı Müdafaa Günüdür’ dedikleri, içinde bazı ayet ve hadislere de yer verilen çağrı metinleri yoğun ilgi görünce 20 - 30 kişilik bir ekip oluşturarak çalışmalara başlamışlar. Yaptıkları atölye çalışmalarında eylemde taşıyacakları dövizle afişleri Türkçe, Kürtçe, Arapça ve Ermenice yazmaya karar vermişler. Grup gördükleri ilgiden oldukça memnun. Kortejlerine herkesin davetli olduğunu söyleyen Arslan, “İnanç çerçevesinde değil, vicdan çerçevesinde bir etkinlik yapıyoruz. İnançlı, inançsız herkes bize katılabilir. Müslümanların emekle tanışması, barışması, kaynaşması için bu etkinliğin tarihi bir misyonu olduğunu düşünüyoruz” diyor.

Fatih’ten Taksim’e bir barış köprüsü
Eyleme destek vereceğini ve Fatih Camii’nde ölen işçilerin gıyabında kılınacak cenaze namazını kıldıracağını söyleyen ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık ise kortej hakkındaki düşüncelerini şöyle dile getirdi: “Gençler bana gelip böyle bir etkinlik yapacaklarını söylediler. Ben de onları dinledikten sonra tam destek vereceğimi söyledim. Fatih’ten Taksim’e 1 Mayıs korteji oluşturulacak. Burada Fatih ve Taksim’in sembolik önemi var. Fatih dini dünyayı, 1 Mayıs Taksimi’yse sosyalist dünyayı temsil ediyor. Bu kortejin amacı da ikisi arasında tarihi bir köprü kurmak.”

Dilovası'nda teftiş yapıldı mı?

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) İstanbul Milletvekili Levent Tüzel, kanser vakalarının giderek attığı, halkın hava kirliliğinden nefes alamaz duruma geldiği Dilovası’yı soru önergesi ile gündeme getirdi.
Tüzel, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik tarafından yanıtlanmasını istediği soru önergesinde, Dilovası’daki kirliliği karşı ne tür önlemler alındığını, müfettişlerin teftiş yapıp yapmadığını sordu.
Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde, ev, okul, hastane, postane, park, pazar yeri gibi yaşam alanları ile fabrikaların iç içe olması nedeniyle hava kirliliği ve kanser hastalığı vakalarının dünya ortalamasının üzerinde olduğuna dikkat çeken Tüzel önergesinde, Kandıra ilçesinin de benzer bir sorunla karşı karşıya olduğuna vurgu yaptı.
45 BİN KİŞİ TEHDİT ALTINDA
45 bin yurttaşın yaşadığı Dilovası’da 170 fabrikanın bulunduğunu, bu fabrikaların bacalarından atmosfere, kükürt buharı, kimyasal maddeler ve kanserojen zehir salındığını kaydeden Tüzel, “Kanser vakalarının dünya ve Türkiye ortalamasının çok üstünde olduğu ve son dönemde kanser hastalığından ölüm oranlarının yüzde 32’ye kadar yükseldiğini” dile getirdi
Tüzel bu bilgiler doğrultusunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e, “Bakanlığınız müfettişleri tarafından Dilovası Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan işyerleri ve özellikle fabrikalarda 2011 ve 2012 yıllarında her hangi bir teftiş yapılmış mıdır? Kaç işyerinde, kaç fabrikada teftiş yapılmıştır?  Kaç işyeri/fabrika bir defadan fazla (tekrar) denetlenmiştir?” diye sordu. Tüzel ayrıca yapılan teftişler sırasında ne tür eksiklikler tespit edildiği ve hangi sorunların saptandığı sorusuna da yanıt istedi.
Kocaeli Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, yaptığı araştırmayla Dilovası’da yaşanan felakete dikkat çekmişti. Bu çalışması nedeniyle Hamzaoğlu hakkında soruşturma başlatılmıştı. (Ankara/EVRENSEL)

DİLOVASI’NDA YANIT BEKLEYEN SORULAR
Tüzel önergesinde şu sorulara Bakan Çelik’ten yanıt istedi:
*Sorun saptanan işyerlerinde sorunların giderilmesi için işyeri/fabrika sahiplerine hangi müeyyideler uygulanmıştır?
*Bakanlığınızca saptanan sorun ve eksiklikler tam olarak giderilmiş midir?
*Hava kirliliğine neden olan fabrika/işyeri sahiplerine yönelik uygulanan müeyyideleri yeterli buluyor musunuz?
*Dilovası başta olmak üzere, insan sağlığını ve yaşam hakkını tehdit eden işyeri ve fabrikaların yoğun bulunduğu kent ve bölgelerde hava kirlil3iğini önlemek bakımından, daha caydırıcı önlemler alınmasına yönelik yasalarda yeni bir düzenleme düşünüyor musunuz?

Önce ölüme gönderdiler sonra elektriğini kestiler

Erzurum’un Aşkale ilçesinde 3 Nisan günü Karasu 2 HES’e ait göletin içinden geçen enerji nakil hattındaki arızayı gidermek için deniz bisikletiyle arızanın olduğu yere giderken yaşamını yitiren 5 TEDAŞ işçisi hala hafızalarımızda yerini korurken bir skandal daha yaşandı. Deniz bisikletinin alabora olması sonucu yaşamını yitiren Ferudan Öztürk’ün evinin elektriği kesildi. 34 lira borcunu ödeyemediği için elektrikleri kesilen Öztürk ailesi isyan etti.
Eşini kazada kaybeden, kayınpederi ve 3 çocuğu ile yaşayan Perihan Öztürk, “TEDAŞ, hayatımızı karartı. Eşimin ölümüne neden olduğu yetmiyormuş gibi bir de bizi karanlıkta bıraktı. Beni ikinci kez öldürdüler” dedi.
İŞÇİYE BAKIŞ AÇISI BU
Olay TEDAŞ’ın açma-kapama işlerini yapan taşeron firmanın elemanlarının eve gelmesiyle başladı. 34 liralık elektrik borcu ödenmediği için Öztürk ailesinin elektriği kesildi. Öztürk ailesinin oturduğu evin başka bir isme kayıtlı olmasından kaynaklandığı iddia edilen olay, Öztürk’ün kardeşinin olayı kaymakama iletmesi ile çözüldü. Öztürk ailesinin evinin elektriği açıldı.
Tes-İş Genel Başkan Yardımcısı Hasan Tahsin Zengin, yaşanan bu olayı “Acı verici” olarak değerlendirdi. Tes-İş Erzurum Şube Başkanı Muharrem Demircan ise “Taşeron firmada çalışıyordu bu arkadaşımız. Maalesef Türkiye’deki acı tablo bu. Hayata, işçiye bakış açısı bu.” dedi. Demircan olayın nasıl yaşandığını ise şöyle aktardı: “Erzurum’da taşeron firma elemanları rutin kesme için ilçeye geçiyorlar. Rahmetlinin oturduğunu evde başka bir ismin üzerine, onlar keserken de kimse bir şey söylemeyince kesilmiş. Daha sonra Kaymakam devreye girip elektriği tekrar bağlatıyor.”
BU VİCDANSIZLIK AÇIKLANAMAZ
Konuyla ilgili açıklama yapan Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Beyza Metin benzer bir olayın çatışmada yaşamını yitiren bir askerin evinde de yaşandığını, bu tür olayların rezalet olduğunu söyledi.
Metin, çalışma koşullarının her geçen gün kötüleştiren taşeronlaşma, güvencesizlik ve düşük ücret dayatarak emekçileri elektrik faturasını ödeyemez hale getiren zihniyetin diğer taraftan işçi sağlığı ve iş güvenliği yasasını çıkartmayarak onları ölüme ittiğini söyledi. Her gün 3 işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiğini belirten Metin, Aşkale’de iş cinayetinde yaşamını yitiren işçinin 34 liralık borcu için elektriğinin kesilmesinin hiçbir şekilde açıklanamayacağını kaydetti.
Metin, “Enerji insan hakkıdır, her vatandaşa yeterli ve sürekli enerji sağlamak devletin görevi olmalıdır. 3-5 kuruş para harcamamak için işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerini almayan hükümet yaşamını yitirmiş bir işçinin 34 liralık borcunu tahsil edebilmek için elektriğini kesecek kadar acımazsızdır” diye konuştu. (İstanbul/EVRENSEL)

REZALET
Sendikal Güç Birliği Platformu Dönem Sözcüsü ve Tek Gıda-İş Genel Başkanı Mustafa Türkel, “Söylenecek tek kelime var o da rezalet. Devletin vatandaşına biçtiği değer bu. Bir tarafta milyarlarca para götüren insanların itibarı artar, diğer tarafta SGK, BAĞ-KUR borcunu ödeyemeyen, elektrik, doğal gaz faturasını ödeyemeyen insanların evine haciz gelir, elektriği kesilir. Tam bir rezalet. Bir de TEDAŞ’ta çalışırken ölen bir işçinin başına gelmesi rezaleti iki katına çıkartıyor” diye konuştu.

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var