23 Nisan 2012 Pazartesi

Siyasi Eleştiri Serbesttir

AİHM İkinci Dairesi'nin "Fatih Taş - Türkiye Davası" kararı bir kez daha Terörle Mücadele Kanunun 6. maddesinin kaldırılması, eğer mümkün olmuyorsa mutlaka gözden geçirilerek yeniden düzenlenmesi gerektiğini ortaya koymuştur.
İstanbul - BİA Haber Merkezi
Acaba siyasi konuşmalara, yazılara veya genel çıkarlar üzerine yapılan eleştirilere müdahale edilerek sınırlandırılabilir mi?
Terörle mücadelede görev almış kamu görevlilerinin kimlikleri gizlenmeli midir?
Aram Yayınevi'nin sahibi ve editörü tarafından yapılan başvuru üzerine AİHM İkinci Dairesi "Fatih Taş - Türkiye Davası" (Başvuru no: 36635/08. 05.04.2011) kararında Türkiye aleyhine ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmiştir.
İki takma isim kullanan yazar tarafından yazılan, "İtirafçı. Bir JİTEM mensubu anlatıyor" adlı kitapta PKK'nın eski bir mensubu, Devlet görevlilerinin terörle mücadelede kullandıkları yöntemleri anlatmıştır. Kitapta güvenlik güçleri mensubu birçok kişinin isimleri verilmiştir. Yazar, güneydoğu bölgesinde işlenen "faili meçhul cinayet"lerin birçoğunun "JİTEM" diye bilinen örgüt tarafından gerçekleştirildiğini ileri sürmüştür.
Kitapta muhbirler ile eski PKK mensuplarının isimleri ve görevleri, asker ve subayların isim ve görevleri, kitabın yayınlandığı sırada nerede görev yaptıkları anlatılmıştır. Kitapta bazı kişiler "Musa Anter'in infaz ekibi", diğer bazıları "Vedat Aydın'ın infaz ekibi" gibi deyimlerle ifade edilmiştir. Bazı kişiler "cellât", "tetiği çeken", "boğaz kesen" adlarıyla tanıtılmıştır. Kitapta ayrıca, X'in yaptığı işlerle ilgili notlar, o dönemde görev yapan başka kişilerle görüldüğü birçok fotoğrafı, o dönemde görev yapan birçok siyaset adamı ile ordu mensubu subayların isimleri kitap sonunda "Ek" bölümde yer almıştır.
2004 yılında, yayınevinin sahibi ve kitabın yazarı (X), haklarında düzenlenen iddianameyle kitapta adları geçen kişiler terörle mücadelede görev yapan devlet görevlileri olduğundan isimlerini ifşa etmek suretiyle hedef haline getirmekle suçlanmış ve 3713 sayılı Kanun'un 6. maddesi gereğince cezalandırılmaları talep edilmiştir.
25 Ocak 2008'de İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi yayınevi sahibi hakkında yaklaşık 440 TL tutarında para cezasına mahkûm etmiştir. Mahkeme, kitapta bazıları subay, yönetici ve üst düzey siyaset adamı olan değişik kişilerin isim ve görevlerinin yer aldığı kitabın ilgili sayfalarına atıfta bulunmuştur.
Mahkeme, terörle mücadelede görev yapan kişilerin isimlerinin ifşa edilmesinin ifade özgürlüğü alanına girmediğini, AİHS'nin 10. maddesinin ikinci paragrafında da bu özgürlüğe kısıtlamalar getirildiğini belirttikten sonra, başvuranın bu isimleri özellikle cinayet gibi yasadışı eylemlere karışan kişiler olarak tanıttığını ve dolayısıyla terör örgütlerine hedef gösterdiğini ve nihayet kitabın tamamına bakıldığında şiddete teşvik içerdiğini belirtmiştir.
25 Mayıs 2010'da Yargıtay, verilen para cezasının temyiz için öngörülen yasal sınırın altında kalmış olması nedeniyle temyiz isteminin reddine karar vermiştir.
AİHM, ifade özgürlüğünün demokratik bir toplumun temelini oluşturan ana unsurlardan biri olarak, demokratik toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için vazgeçilmez şartlardan birini teşkil ettiğini, ifade özgürlüğünün sadece toplum tarafından genel kabul gören veya zararsız ya da ilgi çekmeyen "bilgi" ve "fikirler" için değil, toplumun duygularını inciten, şok eden veya huzursuz kılan fikir ve bilgiler için de geçerli olduğunu, bunun çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir olduğunu, bunların yokluğu halinde "demokratik bir toplum"dan söz etmenin mümkün olmadığını tekrarlamıştır.
AİHM ayrıca, AİHS'nin 10. maddesinin 2. paragrafının yani ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasında;  siyasi konuşma ya da genel çıkarlar söz konusu olduğunda ifade özgürlüğüne hiçbir kısıtlama getirmediğini hatırlatmaktadır. Acaba ifade özgürlüğüne yapılan bu müdahale "demokratik bir toplumda gerekli" midir?
AİHM, ihtilaflı yayını ve özellikle ağır ceza mahkemesinin atıfta bulunduğu sayfaları dikkatlice incelemiştir. Özetle kitap, daha sonra güvenlik güçleri tarafından görevlendirilen eski bir PKK mensubu ile yapılan bir röportajı içermekte ve özellikle 1990 yılında vuku bulan "faili meçhul cinayetleri" konu etmektedir. AİHM'si "Bu beyanatların doğru olduğu kabul edilse bile, AİHM, söz konusu olayların ciddiyetini dikkate alarak, sadece resmi görevlilerin davranışlarının değil, kimliklerinin de kamu tarafından bilinmesinin meşru bir çıkar olduğu kanaatine" varmıştır.
AİHM ilk olarak, kitabın yazarlarına (...)'nın bizzat kendisinin röportaj verdiğini ve olayları anlattığını, ikinci olarak da, (...)'in adının daha önce 1998 yılında TBMM için düzenlenen bir raporda yer aldığını ve o dönemde faaliyet gösteren ve benzer olayları konu alan günlük bir gazetede de yayınlandığını gözlemlemektedir.
AİHM, ayrıca mevcut davanın konusu olan kitabın yayınlandığı dönemde, bazı güvenlik güçleri mensuplarını görevi kötüye kullanmakla suçlayan ihtilaflı bilgilerin kamuoyu tarafından daha önceden de bilindiğini, bu durumda kitapta adları geçen devlet görevlilerinin kimliklerinin korunmasındaki menfaat zaten önemli ölçüde azalmıştır.
AİHM, kitabın bazı bölümlerinde kullanılan sert ifadelere rağmen, bunun, şiddete, silahlı direnişe ya da ayaklanmaya teşvik içerdiği şeklinde yorumlanamayacağı kanaatine varmıştır.
Bu unsur belirleyici olmasa da, AİHM yine de kitabın sadece demokratik bir toplumda kamu yararına olan bir konuda fikir ve görüş bildirdiğini dikkate almaktadır.
AİHM, böyle bir toplumda ciddiyet taşıyan olayların özgürce tartışılmasının çok önemli olduğu kanaatindedir
AİHM, başvuranın ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.
Sonuç olarak devlet hâkim pozisyonu nedeniyle ceza davasına son çare olarak başvurmalıdır.
Terörle Mücadele Kanunun 6. maddesinin kaldırılması, eğer mümkün olmuyorsa mutlaka gözden geçirilerek yeniden düzenlenmesi gerekir. (Fİ/HK)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var