24 Temmuz 2015 Cuma

En İyi Eğitim Sistemi Finlandiya'da Peki Neden?

En İyi Eğitim Sistemi Finlandiya'da Peki Neden?

Her yıl yapılan farklı eğitim araştırmalarının tümünde Finlandiya'nın eğitim sistemi Dünya'da uygulanan en iyi eğitim sistemi olarak ilan ediliyor. Finlandiya eğitim alanındaki bu başarısıyla Dünya'daki diğer tüm ülkeleri geride bırakıyor. Pek çok ülke Finlandiya'daki eğitim sistemine imrenerek bakıyor. Peki Finlandiya'yı eğitim konusunda dünya lideri yapan şeyin sırrı ne? Nasıl oluyor da bu kendi halindeki Baltık ülkesi Dünya'nın en iyi eğitim sistemine sahip oluyor? Birazdan Finlandiya eğitiminde uygulanan akla zarar yöntemleri anlatacağız. Okuyunca çok şaşıracağınız bir yazı kaleme alıyoruz. 

Her yıl en iyi eğitim sistemine sahip ülke olarak seçilen ve rakiplerini geride bırakan Finlandiya'da eğitim diğer ülkelere kıyasla daha geç başlıyor. Öğrenciler ilkokullara 7 veya 8 yaşında kabul ediliyor. Ülkede tüm okullar devlete ait ve parasız. Üniversite eğitimi de dahil olmak üzere hiçbir vatandaş çocuğuna eğitim için ücret ödemiyor. Tüm masraflar devlet tarafından karşılanıyor. Çocuğun eğitime geç başlamasının nedeni Finlandiya'da ilk eğitimin ailede başlayacağı yönünde. Diğer ülkelerin aksine Finlandiya aile eğitimine çok önem veriyor ve ailelerin de çocuklarını günlük hayat eğitimine hazırlamalarını istiyor. 

Finlandiya'da öğretmen olmak ise ayrı bir zorluk gerektiriyor. Öğretmen maaşları tıpkı bizde olduğu gibi çok yüksek değil ancak yine de öğretmenlik toplum tarafından büyük saygı gördüğü için pek çok kişi öğretmen olmak için can atıyor. Bir kişinin öğretmen olması için alanında bir yüksek lisans tezi bitirmiş ve öğretmenlik mesleğinin eğitimini aldığı bir okuldan mezun olmuş olması gerekiyor. Öğretmenler ayrıca belli aralıklarla sınavlara tabi tutuluyor ve sınavı geçemeyen öğretmenin işine son veriliyor. Bu nedenle öğretmenler sürekli kendilerini geliştirmek için çalışıyor. 

Finlandiya'da belirli bir müfredat veya ders kitabı bulunmuyor. Bir öğretmen kendi ders kitabını kendisi belirliyor ve kendi müfredatını uyguluyor. Yani öğretmenler arasında farklı ama esnek bir uygulama var. Biz de dahil olmak üzere diğer ülkelerdeki gibi haftalık işlenmesi gereken derslerin listesi yok. Öğretmen istediği konuyu anlatıp anlatmamak konusunda serbest. Bu yüzden öğretmenler gayet özgürce hareket ediyor ve kimseye hesap verme baskısı yaşamıyor. 

Finlandiya okullarının hiçbirinde müdür veya müdür yardımcısı bulunmuyor. Öğretmenler arasında hiyerarşi oluşturularak baskı kurulmak istenmiyor. Okuldaki yönetimsel işler tüm öğretmenlerin toplandığı bir kurulda demokratik bir seçimle çoğunluğun kararına göre yapılıyor. 

Okullara öğrenci kabul edilmesi konusunda herhangi bir sınav bulunmuyor. Üniversiteye kadar öğrenciler sınavsız eğitim görüyor. Ha bir de şunu da eklememiz lazım. Finlandiya'da normal okul derslerinde de sınav bulunmuyor. Sınavlardan öğrencinin korkacağı ve bir şeyi öğrenmek için sınavlardan geçmek zorunda olduğu baskısıyla sadece gündelik çalışıp geçeceği düşünülmüş ve hiçbir derse sınav konmamış. Bir öğrenci öğretmenin anlattığı bilgiyi öğrenirken sınav stresi yaşamıyor. Yani öğrenci okula gitmek zorunda olmak için gitmiyor, sadece eğitim almak için gidiyor. Sadece 17-18 yaşlarında üniversite sınavına giren öğrenciler burada aldıkları sonuçlara göre hangi alanda başarılı olacaksa devlet onları o alana doğru yönlendiriyor. Öğrencinin niye seçme şansı yok diye düşünmeyin. Zaten öyle bir sistem kurulmuş ki öğrencinin hangi soruda başarılı olduğuna göre onun eşleşeceği meslek alanı belirlenmiş. Yani öğrencinin sözel yeteneğinin ve konuşma yetisinin ölçüldüğü bir sınav hayal edin ve bu sınavdan geçen bir öğrencinin zaten hayalinde olan üniversite bölümüne gireceğini düşünün. Üniversite sınavına hazırlık için öğrenciler ek bir çalışma yapmıyor, paralı kurs-dershane ve benzeri kurumlar zaten ülkede bulunmuyor. Eğitim tamamen devletin tekelinde.

Öğrenciye normal dersler yanında günlük hayatta faydalanabileceği bilgiler de veriliyor. Yani biz de dahil olmak üzere diğer ülkelerdeki gibi sıkıcı matematik konuları veya günlük hayatta hiçbir işimize yaramayacak havuz problemi gibi bilgilerle gereksiz bir şekilde öğrencilerin kafası doldurulmuyor. Okulda hademe gibi görevliler bulunmuyor. Çöp toplama, yemekhane temizleme ve okulun ortak alanlarının bakım onarım işlerini öğretmenler ve öğrenciler birlikte yapıyor. Mesela okul bahçesine ağaç dikme, çiçekleri sulama, okul temizliği bir liste halinde öğretmenler ve öğrencilerin ortak çalışması sonucu yapılıyor. 

Veli ve öğretmen arasında düzenli bir diyalog bulunuyor. Öğrencinin gelişimi ve ev ödevleri konusunda veli düzenli olarak bilgilendiriliyor. Her öğretmen öğrenci velisiyle ayda bir kere bire bir görüşerek çocuğunun gelişim durumunu analiz ediyor. Her öğrencinin gelişim durumu düzenli olarak takip ediliyor. Ayrıca öğrencilerin el becerileri, yetenekleri de takip edilerek daha ilkokuldan itibaren bir meslek alanına yönlendirme başlıyor. Avrupa kültüründen farklı olarak Finlandiya'da aile bağlarının daha kuvvetli olması da eğitimde ailenin çocuğuna daha çok eğilmesini sağlıyor. 

Okulda öğretmenler ve öğrenciler arasında korkuya ve nota dayalı bir bağ bulunmuyor. Mesela yemeklerde öğretmenler ve öğrenciler aynı masalarda oturuyor birbirleriyle sohbet ederek yemek yiyor. Her aktivite ortak olarak yapılıyor ve öğretmen emir veren ve öğrenciyi takip eden biri gibi değil öğrenciyle birlikte çalışan bir öğretmen olarak derslerde yer alıyor. 

Okullarda ders arası, zil gibi kavramlar yok. Üniversite gibi öğretmene özgür bir ortam tanınıyor. Derslerin belirli süreleri yok. Derslerin başlangıcı belli ama öğretmen isterse daha fazla veya daha az sürede dersi bitirebiliyor. Her gün sadece tek bir ders işleniyor ve bu dersin süresi dört saati geçmiyor. Bu ders dışında öğretmenler genellikle öğrencilerin spor veya sanatla uğraşmasını istiyor. Dersten sonra öğrenciler ya istedikleri spor dallarından birine yöneliyor isterse resim, müzik heykel, drama gibi alanları tercih ediyor. Sınıflar ev tarzında dekore ediliyor. Bu nedenle öğrenciler evden okula çıkınca farklı bir ortama gelmiş gibi düşünmüyor. Tıpkı evinde olduğu gibi dersi isterse koltukta oturarak, isterse yerde çömelerek dinliyor. Sınıfta ders içinde kimsenin ilgisini çekmeden gezinmek serbest. Bu da dikkat eksikliği olan çocuklar için bir avantaj çünkü dikkatleri dağılınca etrafta dolanarak bu sorunlarını halledebiliyorlar. 

Her öğrenciye mutlaka İngilizce dil eğitimi veriliyor ve bunu geliştirmesi için farklı materyaller sunuluyor. Öğrenci daha ilkokuldan mezun olurken İngilizce'yi ana dili gibi öğrenmiş oluyor. Ancak Finlandiya'da üniversiteye kadar tüm okullarda eğitim dili Fince. Sadece yabancı dil derslerinde İngilizce konuşuluyor. Bunun yanı sıra okullarda öğrencilere farklı üçüncü dil dersleri de kontenjan dahilinde verilebiliyor. Yeterince öğrenci olması halinde istenen bir yabancı dil öğrencilere öğretilebiliyor. Zaten tüm öğretmenler de İngilizce'yi anadilleri gibi bildiği için hiçbir sorun yaşanmıyor.

Son olarak okul türlerine gelelim. Okullarda bizimki gibi puan ayrımına göre farklı alternatifler bulunmuyor. Yani çok yüksek puan aldıysan fen lisesine, orta puan aldıysan anadolu lisesine düşük puan aldıysan meslek lisesine gideceksin gibi bir farklılaştırma yapılmamış. Okullarda normal eğitimle birlikte mesleki eğitim de veriliyor. Yani her öğrenci liseyi bitirdiğinde kendi ilgisini çeken bir mesleği yapacak kabiliyete sahip oluyor. Olayı şöyle örneklendirebiliriz. Bir lise düşünün ki hem bir makine atölyesine hem de bir müzik sınıfına sahip olsun. El becerisi olan ve makinelere yatkın çocuklar bu alanda dersler seçerek kendini geliştirsin müzik kulağı olan veya başka yeteneklere sahip öğrenciler bu dersleri alarak kendini geliştirsin. İşte Finlandiya bu esnek ve yaygın eğitim sistemi sayesinde her yıl diğer ülkeleri büyük oranda geride bırakarak eğitim sistemi lideri oluyor. Madem eğitim sistemleri bu kadar iyi neden Dünya'nın siyasi liderliğine oynamıyorlar diye düşünüyor olabilirsiniz. Finlandiya politikacılarının zaten bu alanda bir iddiası yok. Onlar ülke içindeki refahın arttırılması için çalışıyor. Dünya'yı etkileyen politik gelişmelerden uzak duruyor. Bu nedenle Avrupa'da zengin fakir ayrımının en düşük olduğu, sosyal sınıfların neredeyse oluşmadığı bir ülke olduğunu fark edebilirsiniz.

Eğitim sistemi Finlandiya'da son 200 yıldır bu şekilde işliyor ve hiçbir değişikliğe uğramamış. Tarih kitaplarında 200 yıl önce bağımsızlığını kazanan ve ülkenin her tarafı bataklık olan bir ülkenin halkının bu eğitim sayesinde sadece bir kuşakta ülkeyi bayındır hale getirdiği ve her tarafı yeşillik yaptığı açık bir şekilde belirtiliyor. Konu hakkında Milli Eğitim Bakanlığı'nın 100 Temel Eser Listesi'nde de yer alan Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı kitabı okuyabilirsiniz. 

eğitimpedia

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var