24 Temmuz 2015 Cuma

Psikoloji kötülüğü nasıl açıklıyor?

Bazı insanlar neden bencil ve kötü karakterlidir, başkalarına acı çektirmekten hoşlanır? İnsan beyninin en karanlık köşelerini inceleyen psikologlar açıklıyor. Nasıl mı? İşte cevabı… 
Kişilik psikolojisi kötülüğü nasıl açıklıyor?
Bazı insanlar neden bencil ve kötü karakterlidir, başkalarına acı çektirmekten hoşlanır? İnsan beyninin en karanlık köşelerini inceleyen psikologlar açıklıyor.
Diyelim ki zararsız böcekleri kahve öğütme makinasına atıyorsunuz; bu iş hoşunuza gider miydi? Ya da sokaktan geçen herhangi bir insanı sağır edici bir sesle korkutmak?
Bunlar Delroy Paulhus’ın içimizdeki “kötü insanları” anlamak için yaptığı deneylerden bazıları. Kanada’daki British Columbia Üniversitesi’nde psikoloji profesörü Paulhus bazı insanların neden başkalarına acı çektirmekten hoşlandığı sorusuna cevap arıyor. Bu tür insanlar ise sadece psikopatlar ve katiller değil; okuldaki zorbalardan internet trollerine, hatta politikacı ve polis gibi toplumun üst kesimine mensup kişiler bile bu kategoriye girebiliyor.
Paulhus, bu insanlar hakkında hemen yargıya varmanın kolay olduğunu söylüyor. “Tanıştığımız insanlar hakkında melek ve şeytan kalıbını kullanma eğilimi taşıyor, dünyamızı iyi ve kötü insanlar olarak basitleştirmek istiyoruz” diyor. Zalimliği mazur görmeye çalışmasa da onun bu tür insanlara yaklaşımı tıpkı bir zoologun zehirli böcekleri incelemesine benziyor.
‘Karanlık Üçlü’ 
Paulhus’un konuya ilgisi narsistlerle başladı. Bunlar kendilerine biçtikleri değer duygusunu korumak için saldırıya geçebilen aşırı bencil ve kibirli insanlardı. Daha sonra, bu eğilimlerin manipülatif makyavelcilik (amacına ulaşmak için her yolu meşru sayma) ve başkalarının duygularına karşı duyarsız psikopat özelliklerle bağlantısı incelendi. Fakat bunların birbirinden bağımsız özellikler olduğu, ama bazen tesadüfen bir arada görülerek “Karanlık Üçlü” oluşturdukları sonucuna varıldı.
Paulhus’un deneylerine katılan insanlar şaşırtıcı derecede açık sözlüydü. “Zayıf insanları hedef almaktan hoşlanırım” ya da “Bana sırlarınızı söylemeseniz sizin için daha iyi olur” gibi ifadeleri kabul etmek utanç verici gelebilir. Fakat bu insanlar en azından laboratuvar ortamında açık davranıp bunları kabul ediyor ve bu davranışlar gerçek yaşamdaki zorbalıkla örtüşüyordu. Bunlar sınavlarda sahtecilik yapmaya ve eşlerini aldatmaya da daha meyilliydi.
Paulhus kriminal ya da psikiyatrik vakalardan ziyade gündelik yaşamdaki kötücül davranışlarla ilgiliydi. İnsanlar bu tür davranışları toplum içinde kontrol altında tutabiliyor ve hemen kendisini göstermiyor olsa da bir şekilde dikkat çekiyordu. Örneğin narsistler, kendi egolarını tatmin edecek eğilimlerde bulunuyordu. Paulhus kendisinin uydurduğu bir konuda onların bilgisini ölçmek istediğinde her konuda bilgileri varmış gibi davranıyor, itiraz gördüklerinde ise hemen hemen öfkeleniyorlardı. “Bu insanların kendilerini dev aynasında görmelerini sağlayan özelliklere uyuyor bu davranış biçimi” diyor Paulhus.
Doğuştan mı?
Paulhus’ın bu karanlık beyinlere küçük bir pencere açmasıyla bu konuda birçok farklı araştırma gündeme geldi. Örneğin insanların doğuştan mı bu özellikleri taşıdıkları sorusuna yanıt bulmak için tek ve çift yumurta ikizleri incelendi. Narsistlik ve psikopatlığın genetikle ilgili olabileceği, fakat Makyavelcilikte çevresel etkenlerin önemli olduğu sonucuna varıldı. Fakat genetik olarak devralınan miras insandaki bireysel sorumluluk duygusunun ortadan kalktığı anlamına gelmiyordu. Liverpool Üniversitesi’nden Minna Lyons “Kimse psikopatlık geniyle doğmaz ve bu konuda yapacak bir şey yok denemez” diyor.
Lyons, gece geç yatıp sabah erken kalkamayan “gece kuşlarında” bu türden “Karanlık Üçlü” özelliklerine daha sık rastlandığını belirtiyor. Bunlar risk almaktan (psikopat özellik), manipüle etmekten (Makyavelci özellik) ve başkalarını sömürmekten (narsist özellik) hoşlanır.
Bu teorinin doğruluk payı tartışmalı olabilir, fakat Paulhus insan toplumun karmaşık olduğunu, her konuda başarı şansını artırmak için insanların farklı yollar tutabileceğini ve bunun bazen iyiliği, bazen de kötülüğü içerdiğini ifade ediyor.
Sadistlik
Paulhus, araştırmalarında diğer üç gruba konamayacak, başkalarına acı vermekten zevk alan “sıradan sadizme” de rastladığı için kötücül özellikleri artık “karanlık dörtlü” olarak adlandırıyor.
Bu teoriyi sınamak için böcek öğütme makinası deneyine başvuruldu. Bu aygıtta deneklerin görmediği, fakat böceklerin kaçacağı bir yol vardı. Yine de sanki böcekler eziliyormuş gibi bir duyuluyordu. Deneklerin bazısı makinayı kullanmayı reddedip odayı terk ediyor, fakat bazıları da bundan zevk alıyordu.
Benzer bir deney bilgisayar oyununda rakibini cezalandırırken kulaklıktan acılı bir insan sesi aktarımı yoluyla yapılmış, ancak bu aşamaya geçmek için deneklerin uzun bir sözlü sınavdan geçmesi gerekmişti. Sadistlerin sadece zevk için, bu işten hiçbir yararları olmadığı halde başka insanlara acı vermek için bu sıkıntıya katlandığı görüldü.
Trol takibi
Paulhus internet trolleri için de aynı şeyin geçerli olduğunu belirtiyor. “Bunlar acı çektirecekleri insanları internette aradıkları için sıradan sadistlerin internet versiyonu gibidir. Diğer üç özellik de görülmekle beraber sadistlik biraz daha ağır basar. Böcek ezme deneyinin gösterdiği gibi sıradan sadistler her türlü zevk verici eyleme karşı duygusal tepkilerini bastırdıkları için belki de rastgele zalimce girişimler yoluyla bu duygusal uyuşma halini kırmış oluyorlar.
Polis ve askeri kurumlar Paulhus’un deneylerinden yola çıkarak bazı karanlık kişiliklerin bu girişimlerini rahatlıkla sürdürmek için belli işleri özellikle seçip görevlerini kötüye kullanıp kullanmadıklarını tespit etmek istiyor.
Paulhus ayrıca “ahlaki Makyavelcilik” ve “komünal narsizm” konusundaki yeni araştırmalarla da ilgili. Karanlık özelliklerin toplumsal yarar için kullanılmasını öngörüyor bu yaklaşımlar. Bazı durumlarda “iyi bir insan olup evinizde oturmanızın kimseye bir faydası olmuyor.”
Yazar: David Robson

Narsizm nedir? 
Narsisizm veya özseverlik, kişinin kendisine tapması, kabaca tabirle kişinin kendisine aşık olması olarak tanımlanan bir terimdir. Farklı tanımları ve kullanımları mevcuttur.
Egosu yüksek olan kişiler nasıl bir duygu dünyasına sahiptirler? Bu kişiler dünyada neden kendilerini tek ve biricik olarak görürler? Çok çalışkan ama rekabetçi, sürekli övgüyle beslenen, eleştirilere karşı aşırı duyarlı olan bu kişiler dünyada dost bulamayan insanlardır. Başkalarına empati yapamayan, acıyamayan, yardımdan nefret eden, karşısındaki kişileri her zaman ezen ve küçük düşüren bu kişileri ve özelliklerini tanımak ister misiniz? Evet diyorsanız Memory Center Nöropsikiyatri Merkezi'nden Psikiyatri Uzmanı Dr. Oğuz Tan'ın konuyla ilgili açılımlarını sunuyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var