29 Ekim 2018 Pazartesi

SATIN ALMA HEYECANI KÖR EDİYOR






Satın alma heyecanı nasıl bir körlüğe yol açar?

İnsanlar bir işe girerken, bir işyeri açarken, bir şeyi satın alırken veya buna benzer bir eylemde bulunabilirler. Bu durumlarda sözleşme imzalamaları gerekiyor olabilir. Bu aşama onların en heyecanlı oldukları andır. Adeta bloke olurlar.
Bir çok hata ve kusuru görmezden gelebilirler, hoş görebilirler. Bunlar sonradan öyle bir baş ağrıtır ki hayatlarını kabusa bile çevirebilirler.  İşe giriyorsa naçarlıktan, acizlikten kölelik koşullarına imza atmış, işten ayrılması durumunda tazminat 
ödemekle yükümlü bir maddenin altına imza atmış olabilir. Çünkü işsizdir, işe girşinde ne olursa olsun, psikolojisi içindedir.
İşsizlik onun için sonradan oluşacak her şeyden daha kötüdür. 

Eğer bir dükkan, mağaza açacak iseniz; zincir marka için franchise anlaşmasının altına bu satın alma heyecanı ile bloke olmuş olarak incelemeden, hatta incelediğinizde vazgeçmeniz, iflas etmeniz halinde(Düşünsenize iflas etmiş varınızı yoğunuzu kaybetmiş olduğunuz halde. Şu gaddarlığa bakın!) bile ağzınızı bir karış açık bırakan maddeler yüzünden yüz binlerce dolarlık tazminata mahkum olabilirsiniz. 

Satış vaadi ile satın alacağınız konut sözleşmesinin altına imza attığınızda ileride başınıza neler geleceğini tahmin bile edemezsiniz. Ne yazık ki sözleşmeler tek yanlı düzenleniyor ve satın alanların aleyhine hükümler, maddeler içeriyor.
Bunlar buraya örnekleri yaşandığı için yazıldı.

Hayalinizdeki ne ise ona rastladınız, tesadüf ettiniz! Heyecanlandınız, mutlaka sahip olmak istiyorsunuz. 
Her şey yolunda ise, şeffaf, açık, net ise sorun yok.

Ama...
Konumuz gayrimenkul olduğu için konuttan yola çıkalım.

Gayrimenkulün fiziksel durumundan fiyatına kadar vereceğiniz her kararda bir çok şeyi atlamış, gözden kaçırmış, hatta okuduğunuz halde sözleşme altına imza atmış olabilir, geri dönüşü olmayan bir yola girmiş olabilirsiniz.

Hatta 'Beni çekememezlikle, kıskançlıkla vazgeçirirler' diye danışmanlık almaktan çekinir korkarsınız.

Rutin sözleşme diyerek satış vaadi sözleşmesini de üstelik okuyarak altını imzaladım. Herkes aynı sözleşmeyi imzalıyor, diyen satış ofisi memurunun da bilinçaltı etkisi, sonra bu sözleşmeyi imzalamazsan beğendiğin evi alamayacaksın psikolojisi, her sözleşmenin böyle maddeler içerdiği yönündeki 'Okusan imzalamazsın. Bunlar yazılır ama kimse mahkemelik olmamıştır' söylemlerinin bilinçaltı göndermeleri ne yazık ki etkili oluyor. 
Sözleşmedeki bir maddenin dikkatimden nasıl kaçtığını anlayamadım? Bunu satın alma heyecanının bana verdiği körlüğe bağlıyorum. Uzmanlar 'ani veya rutinleşmiş tercihler riskli tercihlerdir' derken haklılar. Bu heyecan ile 'şüphe uyandıracak işaretleri' ne yazık ki atlamışım! Kararımı akılcılık ile mi, fevrilik ile mi verdiğimi sorarsanız; beynimin akıl yürütme (prefrontal korteks) ile değil orta beynimin (Limbik sistem) ani duygusal kararıyla olduğunu söyleyebilirim. Gördüğünüzde aşık olduğunuz şeyin bütün risklerini gözardı ederek sizin olmasını istersiniz. Aşkın gözü kördür ama komşunun ki değil, ata sözünü unutursunuz. Elias Canetti'nin 'İnsanın gerçeklik karşısında ne ölçüde körleşebileceğini' anlattığı  Körleşme adlı eserinde vurguladığı uyaranları dikkate almayı o an görmezden gelirsiniz.

Tabi sonuçta  bize vaat edilenlerin, proje de gösterilen, çizilenlerin yüzde 30'u yapılmadı. İtirazda bulunduğumda sözleşmeyi iyi okumadığım uyarısı aldım. 


Tekrar incelediğimde hayret içinde kaldım. Şeytanın hangi ayrıntıda gizli olduğunu buldum.
Madde özet olarak aynen şöyle: Satış ofisi çalışanlarının söyledikleri, vaatleri bağlayıcı değildir.

Bu cinlik kimsenin aklına kolay kolay gelmez. Sözleşmeye de bir madde olarak kolay kolay konulamaz. Şöyle ki; siz eğer satış ofisi çalışanlarına konut alacak müşteriye her şeyi söyleyebilirsiniz, her şeyi vaat edebilirsiniz, der, sonra da hukuksal olarak kendinizi güvenceye almak, arkanızı sağlama almak için ancak böyle bir cinliği düşünebilirsiniz. 

Peki farkında olsaydım ne yapardım? Önce bu maddenin ne anlama geldiğinin izahını, ne demek istediğini, söz verilenlerin, vaat edilenlerin ne kadar yapılıp yapılamayacağını öğrenerek, altında yatan hinliği sezerek vazgeçebilirdim. Çünkü bugün beklediğim fayda ve yarar zarara dönüşmüş durumda.

Bir daha, bir daha okuyun, uzmanına danışın, uzman kişilerden destek alın. Sinsice eklenmiş bir madde hayatınızı karartabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var