20 Ağustos 2018 Pazartesi

Diplomasinin dili olarak çiçek











Bir çiçek bir fikirdir. Bu diplomasi de daha anlam kazanır. 
Peki çiçek ile konunun ne ilgisi var?
Diplomasi dolaylılık, nezaket ve şekil üzerine kuruludur. En zor konuları öyle bir zarif dille, öyle bir şekle sokarak anlatırsınız ki karşınızdaki sizin ne demek istediğiniz anlar.

 'Bugün de boş geçmedi' mottosu Sayın Sevgi Hançer'e aittir.

Tabiat boşluğu affetmez. Yerini dolduracak mutlaka bir şey bulur. Aslında bu toplumsal yaşam için de böyledir. 'Boşluktan puştluk doğar' argo kültürü ve avam tabiriyle belki durumu izah etmek açısından bu kadar isabetli olabilir.

Hançer denince aklıma bir tanıdığın takma adı geliyor. Herkesinin 'Hançer' dediği, gerçek adını bilmediğim kişidir. 
Kimine göre; hançer kınında durmalı, kimine göre; 'İnsan; bir kere yaralandı mı, çiçeğin gölgesini bile hançer zanneder'miş, kimine göre; 'Sende mi Brütüs?', kimine göre; 'O iyi bir arkadaş, seni önden hançerliyor', kimine göre; meyve veren ağaç taşlanır, kimine göre; 'sapla kalbime hançerini ama fazla derinlere inme çünkü orada sen varsın' denilebilir. Kim ne derse desin ama beni daha çok yapılan şey, reel olan ilgilendiriyor. 

Bir gün Bomonti'deki Emlak ofisine geldiğimde yeni ve üzeride bir etiket olan çiçek dikkatimi çekti. Etikette 'Sevgi Hançer' ismi dikkatimi çekti.
Şiir diliyle tasvir etmek, betimlemek gerekirse;

'Bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde, 
Bir yanlışı düzeltircesine açmış; 
Gelmiş ta ağzımın kenarında 
Konuşur durur.' 

Şu an ki durumu Cemal Süreyya'nın şiiri bu kadar mı isabetli anlatırdı?
Bir yanlışı düzeltmek için. Bir danışman transferi nedeniyle oluşan gerginliğe karşı;

Hayatıma bir son vermek istersen,
Hançere gerek yok gözlerin var ya
Eğer ki kalbimden vurmak istersen,
Kurşuna gerek yok sözlerin var ya


Kurşuna, hançere gerek yok, çiçekler var! Çiçeklerin bir fikirle ilişkilendirilmesi çok eskiye dayanır. Tabi 'kadın kadındır, çiçek babandır' feminist yaklaşımını bir kenara bırakır, tekrar çiçeğin sevgi ve hançer ilişkisine döner, çiçek diliyle özetlersek, yazımıza konu olan çiçeğin;

'Ben sevgiyi kır çiçeği gibi elimde değil, hançer gibi yüreğimde taşırım!' diyen bir ifadesi de olabilir. Bu edebi yaklaşım iltifat görebilir.

Edebiyatta ve sanatta sevgiye dair söylenecek çok şeyi olanlar;
'Denize Hançer Düştü, hançerin sapı, Gül ve Hançer, Düş Hançeri, Nişan Hançer, Kırık Hançer, Bir hançer gibi çeksen de sevgini' gibi
sevimli, hoşa giden, edebi sözlerle anlatılan eserlere az çok şiirdeki kadar aşinayızıdır.

Sevenler gece ölür:
'sorma ya
hele de karşılıksız sevgi hançer gibi saplanır yüreğine'

Dedikten sonra...

Dikkatimi çeken çiçeğin sahibini sorduğumda çiçeği Sevgi Hançer'in gönderdiğini söylediler. Bir transfer nedeniyle tıkanan iletişim kanalını açık tutmak adına diplomatik bir tavır diyebileceğim, belki de diplomasinin, nezaketin bir örneği olarak alkışlayacağım bir çiçek gönderilmişti. Sonucun olumsuz olması mümkün mü?

Belki bir çiçekle yaz gelmez, diyenler olacaktır ama bir çiçeğin en katı insanları bile bir muma çevirebileceğini, zaman zaman Cemal Süreyya'nın dediği gibi  'bir yanlışı düzeltmek' için olabileceğini akılda tutmak gerekir.

'Yumuşak, sertten güçlüdür; su kayadan güçlü; sevgi, zorbalıktan güçlüdür.' demiş İsviçreli şair Hermann Hesse. 

Sevgi Hançer... Yumuşak ama sert...

Sevgi ile Hançer sözcüğü nasıl yan yana geliyor derseniz, şiirde ve gerçek hayatta; çiçek sevgi ile dile gelirken sanırım hançer sözcüğü de 'Bir çiçekle ne demek istediğimi anlatabiliyor muyum?' da ifadesinde anlamını bulan diplomasi bir dili.

Bazen Hüsnü Arkan dediği gibi de olabilir.

'Bir çiçek büyütmüşüz, saksıya sığmaz
Ne sevmekten korkmak ne zulümden korkmak 
Bize yakışmaz'


Hoşçakalın, çiçek kalın, Sevgi'yle kalın!






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var