Bir gün Nişantaşı, Şafak Sokakta bir yer gösteriyordum. Müşteri Gülay Hanım, Londra'da okumuş, Nişantaşı'nda iş bulmuş biriydi.
İş sohbete döndü.
-Kendileri, herkes pratikte ne iş yapıyorsa onu yaparlar ama sana gelince teoriyi anlatırlar, diyerek devam etti. Sınır koyar, elini kolunu bağlarlar. Bakarsın iş yaparlar, sen tırmalar durursun. Nasıl iş yaptıklarını öğrenmeye çalışırsın, sorarsın? Sana teori neyi söylüyorsa onu yapıyoruz, derler. İlk önceleri buna saf saf inandım. Baktım her yerin ayrı bir özelliği, anlayışı, fikri, yaşam tarzı var ben de kendimi buna göre adapte ettim. Haaa! Dedim, demek bu böyle oluyormuş! Pazarlamada bir ilke vardır: Rakibinin en son yaptığı şeyi yapacaksın diye. İyi ürün kendini sattırır, kötü ürünü yalanla satarsın. Sonra uzun uzun düşündüm. Teori gerçek olsa hayatla bağdaşır. Seni başarıya götürür. Sizde de öyle midir bilmiyorum? Şimdi çok şey var konuşacak da zaman yok.
-Galiba siz çok haklısınız? Ben bunu bir düşünmeliyim, demiştim.
O gün bugündür aklımda.
Bugün İstanbul gibi nüfus büyüklüğü ile ilk sırada yer alan bir kentin, kültür sanat, finans, sanayi, ticaretin de başkenti olduğunu unutmamak gerekir.
Bu nüfus yoğunluğu kent merkezlerinde, ana aks ve arterlerinde canlılığını korumakta, yaşam bulmakta ve bir anlam ifade etmektedir. Buralar aynı zamanda kültürel etkileşimin, alışverişin, eğitim düzeyinin de yoğun ve yüksek olduğu yerlerdir. Canlılık neredeyse hayat da orada vardır ve oralar daha değerlidir. Herkesin olmak, yer almak istediği yerlerdir. Herkesin gözü oralardadır. Çünkü kentin vitrini orasıdır. Herkes bu vitrini seyretmeye, gezmeye, görmeye, eğlenmeye gelir.
Her bölge her semt her sokak her cadde birbirinden farklı kimyaya, kültüre, demografik yapıya, kent dokusuna sahiptir.
Teori gerçekse her yere uygulanmalı her yerde aynı sonuç alınmalıdır, diye düşünüyorsunuz ama Zincir Kurumsal Gayrimenkul Firmaları böyle düşünmüyorlar.
Neden?
Çünkü biraz önce ifade ettiğim kent vitrininin dışında pek bir yer almıyor, boy göstermiyorlar. Daha doğrusu tutunamıyorlar. Açılan ofisler de zamanla kapanıyor.
Bir kaç bin konutluk projenin inşaatı bitip oturum içine kenarına kurumsal ofis açıp, hatta o yıl satış ve kiralama grafiği ile İstanbul, belki de Türkiye birincisi olan ofisler var. Sonrasında ise sıradanlaşma geliyor. Ya makas değiştiriyorlar ya da başka bir projeye kapak atıyorlar. Kurumsallaşma yerine göçebelik genlerimize işlemiş, o boyuttayız.
Bunun nedenleri var. O da ayrı bir yazının konusu. Ayrı bir yazıda irdelemek gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder