18 Ağustos 2018 Cumartesi

Gayrimenkul Ofislerinde Kavram Yanılgısı




Ofislerin bir trajik tarafları daha var. Özellikle eğitimlerde. Günlük hayatın akışı esnasında da durum hiç farklı değil. Brokerlar veya ofis müdürleri hasbelkader o görevde bulunuyorlarsa, sadece parası olduğu için hükümranlık haklarını kullanıyorlarsa, entelektüel kapasitesi, birikimi yok, kültürü, görgüsü yok, okuması yok ve kendini bilmiyor ise konuştukları dili hastalıklı bir dile sokmaktadırlar.

Kelimeleri, kavramları yanlış ve yanlış yerde kullanmaktadırlar. Kendilerini, konuştuklarını anlaşılmaz hale sokmaktadırlar. Anlatacaklarını anlatamama, istenen, hedeflenen sonuca ulaşamamaktadırlar.

Okumayan insanlar; başkalarının konuşmasından etkilendikleri, hoşlarına gittiği sözcükleri, kavramları cımbızlayarak kullanma yoluna gitmektedirler.
Okumayan insanlar kulaktan dolma, önyargıları, doğmaları, genel geçer fikirleri benimseme, sahiplenme yoluna giderler. Çünkü başka seçenekleri de yoktur. Buradan beslenirler. Duyarken yanlış duyar, benzetir, kendi duygularıyla birleştirir, anlamlarını farklılaştırır, yabancılaştırır ve sonunda ortaya bir garabet çıkar. Bütün bunlar yabancı kelime konuşma, bilgili görünme hevesi, bilgiyi de bir aksesuar gibi, bir kozmetik olarak kullanma ihtiyacından, şekilciliğinden ortaya çıkar. Kafayı yormadan hazır olanı kullanır, onu da yanlış kullanırlar. Ve böylece bir dejenerasyon, bozulma süreci başlar. Yanlış kullanan bir başkasının da yanlış kullanmasına neden olur.


İçeriğini bilmedikleri sözcük ve kavramları, hiç okuma alışkanlıkları olmadığı için duyduklarını da yanlış telaffuz etmekte, yanlış yerde kullanmaktadırlar. Bunu bilge ve filozofik bir görüntü, aksesuar olarak kullanma zavallılığı içinde yapıyorlar. 

İşin bir başka tuhaf tarafı daha var. Olay sözcük ve kavramlarla da sınırlı değil. Konunun kendisi de öyle. Ne anlama geldiği, bu fikrin uygulamada nasıl yapılacağı, bunun yapılma güçlüğü, derecesi, alışkanlığı, sürekliliği gibi noktalarda ezber ve klişeler için de aynı şeyleri söyleyebiliriz.

Hatta ısrarla üzerinde çok durduğum Açıklayıcı Derinlik Yanılsamasının yani bildiğini zannettiği, içeriğinden bihaber olduğu söylemler içinde geçerli. 

Tabi bir de bulundukları, konuştukları ortamda bu kavramlara yabancı dinleyiciler varsa konuşana hayranlık duymaları 'Ne güzel konuşuyor?' demeleri çok garipsenecek bir durum değil. Bilmeyen, konuşanın bildiğini zanneder.

İkinci tehlikesi de dinleyici, konuşanın kendisinin de anlamını, içeriğini bilmediği, yanlış telaffuz ettiği kavramdan hiç bir şey anlamamaktadır. Konuşma bir çöp haline gelmekte, kafa yorduğunu, patlattığını düşünen konuşmacı 'Konuşuyoruz konuşuyoruz hep aynı şey. Bir arpa boyu yol alamıyoruz' demektedirler.

Sadece bir boyutuna baktık ama bir de inançsal boyutu var. Toplumun kör inançlarına, mesleki veya mesleki olmayan hurafelerine, önyargılarına, okuyanların ki eğitimin içler acısı hali ile ortaya çıkan rol modellerin hastalıklı, cehaletinden etkilenen 'işte okuyanın hali' diyerek okumamayı iyi bir şey sananlar için sadece bu kavram yanılgıları geçerli değil, okuyanların da cahil yetiştiği, onların da işin kolayına kaçarak ezberlere sarıldığı bir atmosfer var. Bütün bu kavram yanılgıları yanlış ve alternatif inançlar da üretebiliyor. 

Olayı şöyle düşünürseniz durumun ne kadar vahim olduğunu görürsünüz: Bir insanın zihnindeki yanlış bir sözcük, yanlış bir kavram, yanlış bir model de anlatılan olayı yanlış bir şekilde açıklar, yanlış sonuçlara sürükler. Bu yanlış kavramın yer ettiği zihindeki bu kavram yanılgısını da düzeltmek pek o kadar mümkün değildir. Sadece bununla da sınırlı değil. Yeni bir olayla karşılaştığında, yeni bir konu öğrenecek olduğunda zihindeki bu yanlış kavram, model aynı şekilde çalışacak, yanlış sonuçlara varacaktır.

Bu yanlış kavramlarla, cehaletinizle yüzleşin!

Cehalet bir virüsün çoğalma hızından daha hızlıdır. Çabuk etkisi altına alır. En çok bundan bilen insanlar zarar görür. Çünkü hızla kuşatılan bir cehalet içinde yalnız kalır, boğulurlar.

'Entel dantel' diyerek aşağılamayın! Okuyun!

Bu dil iletişim dili olmaktan çıkmakta, sorunlu, amacına, hedefine ulaşmayan, işlevsiz, zaman kaybına, israfına neden olan bir dil olarak ortaya çıkmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var