19 Haziran 2015 Cuma

Esenler Namı Diger Çin Mahallesi`nde Kentsel Dönüşüm

Esenler, Namı Diğer Çin Mahallesi`nde Kentsel Dönüşüm

Geçen haftalarda haberini yaptığımız toplantı ilgili yazımızı yayınlama fırsatını ancak bulabildik. Çin Mahallesi derken Esenler’i kastediyoruz. Mecidiyeköy’de Kentsel Dönüşüm ile ilgili Gayrimenkul Hukuku Enstitüsü’nde yapılan toplantıya İBB Kenntsel Dönüşüm Müdürü İdris Atabay ve Esenler Belediye Başkan Yardımcısı Bülent Babaoğlu konuşmacı olarak katıldı.
İlk konuşan İdris Atabay oldu ve konuşmasına Kentsel Dönüşüme karşı çıkanları suçlamakla başladı.
Karşı çıkanlar ‘akıl tutulması’ içinde! Kentsel Dönüşüm adı haksız yere kirletilmiş. Akıl tutulmasıymış!
Bu önyargılı suçlamalar yapıldığına göre karşı çıkanların da neden karşı çıktığı ya anlaşılamamış ya da anlamak istenmiyor.
Kimse bu depreme dayanıksız, uyduruk, kalitesiz, yapı ve yaşam standartlarına uymayan binalarda otursun istemiyor. Hatta acil olarak bu binaların terk edilmesi, insanca yaşayacakları binalara kavuşturulması asıl talep olarak öne çıkıyor.
İşin sonucunun ranta dönüşmesi, yerinde dönüşüm gibi itirazlara kulak tıkamak…
Eleştirenler neredeyse provokatörlükle suçlanıyor. Bu suçlama tarzının izleyicilerde hemen karşılığını bulacağı düşünülüyor olsa gerek.
Onlara göre bu yasayı eleştirmek yasak! Eleştirirseniz bu memleketin iyiliğini, gelişmesini istemeyen neredeyse vatan hainliğiyle suçlanan biri oluyorsunuz.
Deniliyor ki biz bu yasayı getirdik, deprem var memleket kurtulacak… Karşı çıkmayın, yanında olun! Adını kirletmeyin! Aynen böyle telaffuz ediliyor! Kentsel Dönüşüm adı haksız yere kirletilmiş. Akıl tutulmasıymış!
Karşı çıkanlar da aslında bir şey söylemiyormuş, karşılıklı konuşma esnasında Kentsel Dönüşüm Yasasını kabul ediyor, onaylıyorlarmış ama iş sonuca gelince kendi siyasi görüşlerinin, parti çıkarlarının kurbanı olarak karşı çıkıyorlarmış… Aynen böyle deniliyor. Vatandaş, muhalefet etmek zorundayım! Diyormuş. Sizin yaptığınız doğru ama bizim partinin görüşüne aykırı, bu nedenle sizi onaylamıyoruzAsıl akıl tutulması bu olsa gerek! İnsanı aptal yerine koymak buna denir. Eleştirenleri, uygulamadaki haksızlıklara karşı çıkanları top yekun mahkum etmek… İstisna olanlar olabilir, uçuk kaçık istekler her yerde her zaman olur. Bunu genelleştirmek yanlış.
Vatandaş yaptı vatandaş suçlu! Kaçak yapmışsın, suçlusun!
O zaman vatandaş yaptıklarının sonucuna katlanmaya, paylaşmaya razı olmalıdır. Bu iş kimsenin keyfine bırakılmamalıdır.
Vatandaş bu riskli binaları yaptığı zaman ortada sanki ne devlet vardı ne de kanun! Herkesin dilediği gibi hareket ettiği, kafasına, keyfine göre davrandığı bir dönemmiş gibi bir algı yaratılıyor ve suç varsa bu suç vatandaşa yıkıp kenara çekiliyorlar.
Her şey devletten beklenmemeli deniyor! Peki, kimden beklenecek? Vatandaşta elini taşın altına koymalı, deniyor. Yasayı koyan, yönetmelikleri çıkaran devlet, standardı koyan devlet, vergi toplayan devlet, memur, asker, polis devletin… Devletten beklemez iseniz vatandaş yapar, yapınca da sizin ortadan kaldırmak istediğiniz çürük binalar yaparlar. müteahhitlik bir yasaya, yönetmeliğe, izne tabi olmaz, karpuzcudan müteahhitler türe(Karpuzcu müteahhit Kazım Karabekir Mahallesi Cami yan sokakta bina yaparken 2. Kat aşamasında 2 kere çöktü),bina yapar, size de yıkmak düşer. Kızı gönlüne bırakırsanız ya davulcuya ya zurnacıya örneği.
Bu yasaları en katı şekliyle uygulamak arzusunda olanlara göre karşı görüş belirtmek, eleştirmek tam bir provokatörlük! Eleştirmek gerekiyorsa da bu yasayı kendilerinin eleştirmeleri gerek.
Bu yasa o kadar çok haksızlıklar doğurmaya aday ki
En basitinden,adamın yeni yapılmış binasını yıkacaksın,olmadı başka bir yere göndereceksin, o da olmadı daha küçük bir daire vereceksin,olmadı şerefiye farkı,ilçe,mahalle şerefiye farkı gözetmeyeceksin,mahkemeye baş vurup hakkını arayamayacaksın…Hangi birini sayalım!...
Sapla saman birbirine karıştırılıyor.
Kentsel Dönüşümün yıkıcılığına, yerinden etmeye, hak gasplarına karşı çıkmak başka, insanca yaşanacak binalar, yaşam alanları talep etmek başka şey.
Bu uyduruk, çürük yapılarda yaşamak kimsenin kaderi değil. Bu binalar devletin gözü önünde yapılırken ses çıkarılmamış,şimdi vatandaş suçlanıyor... Sanki devlet bunlar yapılırken yokmuş davet üzerine sonradan gelmiş, bir de bakmış ki ne görsün her şey arapsaçı imiş gibi anlatılıyor!
 Nasıl uygulanacağının bir standardı olmayan, belirsizliklerin henüz hakim olduğu uygulama olacak!
Kimsenin henüz kafası bu konuda net değil. Henüz yönetmelik de çıkmamış. Kafalar bu yüzden daha da karışık.
Her yerde farklı uygulamaların yapılacağı sinyalleri geliyor. Bu nedenle lokal olarak iyi uygulamaların söz konusu olabileceği gibi baştan sona haksız uygulamaların da kötü örneklerini görmek ziyadesiyle mümkün olacak.
 Sulukule örneği.
Odalar biz mahkemeye veriyorlar,engelliyorlar,dendi.
İdris Atabay, odaların engelleyici girişimlerinden, kendilerini mahkemeye verdiklerinden yakındı.
Odaların haklı çıkıp çıkmamaları önemli değil, engel olmaları önemseniyor. Nitekim Sulukule için mahkemeden durdurma kararı çıktı. Daha önce tarihi dokunun gözetilmediğine dair v.s karar çıkıştı.
 Kentsel Dönüşüm ‘iç göç’ başlattı!
Sulukule’yi gelin görün, denildi.
Sulukule’lilerin sürgün yeri Taşoluk’un o kadar kötü bir yer olmadığı söylendi. Apartmanda oturma şansları olduğu, kiracıların da daire sahibi olduklarından dem vuruldu.
Sürgün edilip kovulan bu Roman vatandaşların, şimdi de orada 100 TL’lik taksidi ödeyecek iş ve iş güvencesi var mı? Hiç umurlarında değil!  Bırakın taksidi diğer apartman giderlerini ödeyemiyorlar.
Sulukule ile ilgili gazete haberine göre : ‘Şehir Plancısı Yrd. Doç. Dr. Erbatur Çavuşoğlu, bitmek üzere olan ‘Osmanlı Evleri’ için ise “Mahallelinin bunların içinde yaşaması mümkün değil. Onların planında 5 yıldızlı otel ve AVM var, bizimkindeortak lokanta ve Roman kültür merkezi” dedi. 
İngiliz Sosyal Bilimci Profesör David Harvey Sermaye bir bölgeyi değerlendirdiği zaman oradan insanları kovardiyor.
Burada asıl soru şudur: ‘Sulukule kimin için dönüşüyor?’
Bunu Fatih Belediyesi Başkanı Mustafa Demir cevaplıyor: ‘İnsanlar barakalarda yaşıyorlardı. Bu insanlara aynı şartlarda ev yapmanın anlamlı olmadığını düşündük.’Radikal 19.06.2012
Ardından bir mahkeme kararı daha.
‘Sulukule`nin ardından Fener-Balat-Ayvansaray projesine de iptal kararı: Mahkeme, bölgenin kentsel sit alanı içinde kaldığı, kültür mirası niteliğinde olan yıkımların öngörüldüğü ve projenin şehircilik kurallarına aykırı olduğu ve hukuka aykırılığı bulunduğu gerekçeleriyle projenin iptaline karar verdi. Fener Balat Ayvansaray Derneği 5366 sayılı yasakapsamında projenin iptal edilmesi istemiyle dava açmıştı.’ 20.06.2012 soL 
Burada niyet çok önemli… Soylulaştırma! Tarihi dokuyu ortadan kaldırarak 500 yıllık–1000 yıllık tarihi geçmişi olan asıl sahiplerini yerinden et! Onlara layık değil!
Taşoluk şehir dışı, gözden uzak, sürgün yeri! Ayıbı halının altına süpürmek gibi bir şey.
Taşoluk daki aynı binayı neden Sulukule’de yapıp bu insanların mülkiyet haklarına saygılı olmadınız? Neden tarihi bir lokasyonu arındırmaya uğrattınız, şeklini değiştirdiniz? Soylulaşma ile yerinden ettiniz, ediyorsunuz?
Babaoğlu, Oruç Reis Mahallesi’ndeki çalışmasının yerinde dönüşüm için bir örnek olması itibariyle sadece bu yanıyla, ben de yerinde buluyorum. Zaten bunu konuşurken kendileri de ifade ettiler. Mahallelinin en büyük arzusu ve isteğinin bu olduğunu söyledi.
Kent planlarına, koruyucu hekimlik gözüyle baktıklarını söyleyen İdris Atabay’ın Bayrampaşa Cezaevi’nin tarihi, kültürel geçmişini bir kalemde silip oraya kentsel Dönüşümün ‘güzel bir örneğini’ verecek olmalarına ne demeli bilemiyorum.
Kentsel Dönüşümün en çarpıcı yanının itirafı… Kentsel Dönüşümden anlaşılması gereken: `Aramıza bariyer koyun`
Oruç Reis Mahallesi`nde yapılan konutlar için gelen taleplerden birinin de; bariyer talebi olduğunu belirten Babaoğlu devamla, burada oturmak isteyecek olan üst gelir grubunun yani zenginlerin alt gelir grubu yani yoksul vatandaşlarla yüz yüze gelmek istemedikleri için `Araya bariyer koyun. Öbür vatandaş benden uzak dursun` dediklerini anlattı. Bu talebi reddettiklerini ama bu isteğin de haklı olduğunu söyledi. Katılımcıların genelinin onayladıkları dikkatten kaçmadı. Kentsel Dönüşümün ruhunun özeti gibi…
Kentsel Dönüşüm Yasasından önce girişimde bulunduk. Haklı yerdeyiz.
Esenler Belediye Başkan Yardımcısı B.Babaoğlu bir slâyt sunumu yaptı. Resim şöyle:
Vatandaş binasının cephesini yenilemiş, kaçak kat atmış ve içi inşaat halinde. Bunu fırsatçılık olarak değerlendiriyor. Soru sormaya fırsatımız olmadı. Bu soruyu hep soruyorum ama kimseden net bir yanıt,daha doğrusu bir cevap alamadık. Eşit iki parselden birinde 2 kat var ve içinde 2 aile oturuyor, diğerinde 4 kat var ve 4 aile oturuyor. Parsel değerleri yaklaşık aynı fiyat olan her iki parsel içindeki binalar için anladığım kadarıyla aynı kriterler ile uygulama yapılıyor. Esenler’de yanılmıyorsam arsaların değeri 450-500 bin TL, belki daha fazladır. Arsasını satsa vatandaş 2 katlı bina için tek daire başına 200-250 bin TL koyacak,4 katlı için ise 100-125 bin TL koyacak. Bir de 7 -9 katlı olanları düşünün. Onlar da 50-60-70 bin Tl alacaklar.
Bülent Beye göre bu illegal yapı sahipleri tam bir fırsatçı.
Bu parsellerde bulunan binalar parsel değeri artı enkaz değeri mi esas alınıyor? Yoksa her daire için tek tek bir değer mi belirleniyor? Bu haksızlık değil mi peki?
Her parselin imar hakkı kadar daire sahibi olduğu kabulünden yola çıkılmadığı sürece tabi slayta konu adam fırsatçı oluyor bu durumda. Bu nasıl saçmalık?
Bir kere daire boş olmayacak, içinde 3 yıl oturuyor olma koşulu var.
 Türkiye’de garip bir yaklaşım var. Önce sorun haline,yani kangren haline gelmesine neden ol. Sonra çözüm bulmaya çalış. Çünkü vatandaş yapmışsa vatandaş suçludur. Bunun da hemen önüne geçmek için şu argümanı öne sürüyorlar. Şehirler canlı bir organizmaya benzer. Bu genel doğru… Zaman zaman eskiyen kent yenilenebilir. Bu da doğru… Bu binaların hiçbir işlemden geçmemiş midye kabuklu kumdan yapılmasına, hurda demir kullanılmasına, yapı standardı getirilmemesine, isteyenin istediği gibi bina yapmasına, denetlenmemesine seyirci kalmaya ne demelidir?
Öngörülemeyen göç deniyor… Göç öngörülememiş. Siz sanayiyi, hizmet sektörünü kurduğunuzda meydana gelecek göç öngörülemez miydi?
Bizim uygulamamız doğru… Her yerde farklı uygulama olacağı anlaşılıyor.
Kiracılara, Afet Yasası’nın ilgili maddesince, kira yardımı yapılabilir, denmesine rağmen hiçbir hak tanımamaya yemin etmiş olan Babaoğlu Oruç Reis Mahallesi’deki uygulamada kesinlikle kiracılara bir hak tanımayacaklarını açıkladı.
Hatalarıyla, genel olarak Esenler Belediyesi’nin, Babaoğlu’nun anlatıları çerçevesinde olan Oruç Reis Mahallesi’ndeki lokal uygulaması mantıklı gibi görünüyor.
Bu nedenle her yerde aynısının uygulanacağını sanmak! Uygulamaya geçildikçe arapsaçına dönecek!
Her yerde farklı uygulama var. Her ilçede farklı uygulamalar olacak. Bunlar kimi yerde haklı kimi yerde haksız uygulamalar olarak karşımıza çıkacak.
Kimse yerinden oynamak istemiyor.
Babaoğlu mahallelinin kendilerinde  ısrarla `Esenler`den taşınmak istemiyoruz. Mümkünse Oruç Reis Mahallesi`nden hiç çıkmak istemiyoruz`  dediklerinin altını çizdi.
21.06.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var