19 Haziran 2015 Cuma

Türkiye`nin Karşı Cins ile Kötü Sınavı: Kadına Şiddet



 Kadına yönelik şiddet giderek hız kazanıyor


  Gün geçmiyor ki kadına şiddet gazete sayfalarında,TV haberlerinde yer bulmasın.
  Eskiden de vardı ama bu kadar değildi belki. Bu hükümet döneminde kadına şiddet doruğa çıktı.

İşin asıl çelişkisi bu şiddetin toplumda takdir gören bir karşılığının olması. Kadına karşı işlenen suç; psikolojik ve sosyolojik desteğini almadan bu boyuta varmaz.  İnsan üzerinde en büyük, en etkili olan şey psikolojik ve sosyolojik baskıdır. İnsanı yalnızlaştıran,soyutlayan da yücelten,el üstünde tutan,takdir eden,cesaret veren şey budur.
 Buradan bir infaz kültürü,linç kültürü doğuyor. Toplum şiddeti destekliyor,önünü açıyor.  Yargı ve iktidar bu resmi tamamlıyor.
  Bu yüzden bir suçu işlemeye cesaret eden kişi psikolojik destek ve sosyolojik olarak karşılığını bulamamış olsa,yalnızlaşmayı,tecrit edilmeyi belki kolay kolay göze alamayacak. Tabi hırsızın hiç mi suçu yok! Bireyin ve yaşadığı koşulların hiç mi etkisi yok!
  Kriz,dolayısıyla işsizlik,sosyal sorunlar  aileleri vuruyor,dağıtıyor,parçalıyor. Biz de hak arama bilinci gelişmediği,dolayısıyla bir araya gelip güç olma yolu seçilmediğinden,amaçlananı elde etmenin kısa yolu; şiddet olarak ön plana çıkıyor.  Evdeki kadın da kolay av! Biriken öfkenin şiddetini boşaltmanın en kolay yolu. Acz içindeki birine kafa tutmak,güç gösterisinde bulunmak,asıl acizlik bu olsa gerek.
  Her alanda iktidar olan erkek... Yasalar,gelenekler,hakim anlayış hep erkekten yana. Fıkralar,günlük konuşmalar hep kadını aşağılamalarla dolu.Kadına fiili,sözlü şiddet uygulamakta olan ve olanları koruyup kollayanlar çareyi kadını eve hapsetmekte buluyorlar. Kadın sokakta,çarşıda pazarda,iş hayatında ne işi var. hatta kocasından başka kimse görmese daha iyi olur...
  Kadın fiziksel olarak zayıf ama çenesiyle güçlü olmaya,gücünü dengelemeye çalışıyor,iktidar olmak,zayıflığını telafi etmek istiyor. Bu dengeyi tutturayım derken kadınların büyük çoğunluğu erkeklerden yana olunca bu kendisine pahalıya patlıyor.
  Türkiye’de ya da dünyada kadın, kadın gibi olamıyor. Kadına olan önyargılar ve şiddet,kadını erkekleşmeye,kendine yabancılaşmaya,kimliksizleşmeye zorluyor. Kadınların çoğu şiddet gören kadınlara karşı bir tavır içinde,umursamıyor,onaylıyor.
  -Kadın dediğin biraz çenesine sahip olacak. Erkeği idare etmesini bilecek. Hep alttan alacak.
  ‘Ailenin Korunması Sempozyumu”nda konuşan Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Psikiyatrist Prof. Dr. Oğuz Berksun, ‘’Birçok kadın kendisini mağduriyetin gücüne kavuşmak üzere şiddete maruz bıraktırıyor. Kadın ilişkisini en son noktasına kadar zorlayıp, şiddetin çıkması sonrası mağduriyetin gücüyle hareket etme gereksinimini duyuyor’’ dedi. Vatan 19.04.2011
  Bir zamanların tartışma konusu haline gelen, profesör titrine sahip bir zat, kadın ve dekoltesi ile ilgili yaptığı açıklama ortalığı karıştırdı. Bu zata göre; "Sorunun odağında kadın var. Sen dekolte giyinirsen bu tür çirkinliklerle karşılaşman sürpriz olmaz. Tahrikten sonra sonucundan şikayet etmen makul değil."
  Buna ne demeli…Kadın için cehennemi bir ortama bir odun daha atılıyor.
 İlahiyatçı yazar Hidayet Tuksal, sadece dekolte giyenlerin değil hacca giden kadınların da tacize uğradığını açıkladı. Bu zat,bu sözler karşısında ne diyebilir? Diye düşünmeyin,bu bakış açısı öyle kolay kolay değişecek gibi değil. Kadınların da bun kanıksamış olmalarının payı büyüktür.

Kadına yönelik şiddeti meşrulaştırma yöntemidir. Günlük konuşmalara,fıkralara bir bakın. Hepsi kadını aşağılamaya yöneliktir. Hemen hemen hepsi belden aşağı yada kadına karşı bir şiddet içermektedir. Oysa bu sizin anneniz ya da kız kardeşinizdir. Kadına yönelik şiddet ve taciz giyim kuşamına indirilerek,bu şiddetin kaynağına saçma bir adres gösterilerek,kadına bakış açılarındaki diğer sakat,suç sayılabilecek düşünceleri de haklı göstermeye çalışılmaktadır.
 Daha sonra Prof. Orhan Çeker,kendisini destekleyen yüzlerce mail ve telefon aldığını söyleyerek sözünün arkasında ısrarla durdu. Kendisi gibi düşünen çok sayıda yanlışı savunanlar her zaman oldu. Çünkü bu ülkede kadınların bir kısmı ki ben bunların azımsanmayacak sayıda olduklarını düşünüyorum, gördükleri şiddet ve dayağı ‘kocamdır,döver de sever de’ diyerek  olumladıklarını,kocalarını haklı gördüklerini biliyoruz. Pek çok kadın da ne yazık ki bu erkek bakış açısını paylaşmaktadır. Asıl tehlike buradadır. Yanlışı savunanların yanlışı desteklemeleri, dayanışmaları bu olsa gerek. Prof. Orhan Çeker de bu cehaletten cesaret alıyor olmalı.

  Peki bu sözlerin kendisi de bir tahrik değil mi? Tahrik olmak suç işlemeyi gerektirir mi?

   Ne demeli,nereden başlamalı bilmem… Çağdışı,akıl tutulması…Biz her şeyden rahatlıkla bir tahrik olma gerekçesi yaratarak suç işleyebiliriz. Mala karşı işlenen suçlar en ağır  şekilde cezalandırılır.  Tuhaf bir şey; kadın bir mal gibi bile görülmüyor(!) Daha aşağı,daha bayağı…Birinin kol saatini,parasını, kolyesini gasp etmek bir ömürboyu hapis yatmaya neden olurken,her gün onlarca kadın bu anlayışların kurbanı olmakta ve yaptıkları ya cezasız kalmakta ya da hafif cezalarla atlatmaktadırlar.
İnsanlar her şeyden tahrik olabilirler. Yan bakmadan,dik bakmadan,tepeden bakmadan; fırının vitrinindeki ekmekten,kuyumcunun vitrinindeki altınlardan;seyrettikleri filmden…
Cehalet içindeyseniz tahrik olmak çok daha kolay. Çoğumuz ya görmüş ya da yaşamışızdır. Trafikte,işte,yolda,sokakta, şurda burada…
   Tahrik olma açısından,kadını mal,mülkiyet gören zihin açısından kuyumcunun vitrinindeki altın ile kadın arasında bir fark yoktur. Yani kuyumcuyu aynı sebepten soyan biri nasıl suç işliyorsa kadına tecavüze gerekçe yaratanlar da aynı fikri paylaşıyorlar. Bir de yanlış bilmiyorsam tahrik indirimi var.
  Hep erkekler mi tahrik oluyor? Kadınlar hiç tahrik olmaz mı? Doğada dişi cins her zaman kendini beğendirme çabasındadır. Erkekten daha alımlı,daha zarif,daha gösterişlidir. Sağlıklı bir ilişki için karşı cinsler birbirini tanımak,beğenmek durumundadır. Kapalı toplumlarda,  karşı cinsler arasında ilişkide hep bir zaaf vardır,hep aracılar rol oynar. Birileri onların adına hareket eder, birbirlerine layık görürler. İlişkiler alışkanlığa dönüşür,çoğunlukla zoraki sürer gider.
  Cehalet ile tahrik birbirine çok yakın arkadaştır. 
  Birileri nedense hep tahrik olurlar!Cinsellik sorunu olanlar,bunu halledememiş,cinsel açlık içinde olan toplumun geldiği nokta budur. Bu sorunu çözmüş olan ya da çözmüş görünen batı ülkelerine baktığınızda orada da kadına bakış açısı pek farklı değil ama  her nedense onlar için böyle bir tahrik söz konusu değil.
 Karı gibi ağlama, karı gibi gülme,karı gibi kıvırtma…Kadını aşağılayan daha nice sözler…Üstelik bu sözleri kadınlar da kullanıyor. Bu ve buna benzerlerini anlatmaya sayfalarımız yetmez.

  Bu ülkede 9 yaşındaki kız çocuklarla evlenmenin caiz olduğunu yazanlar oldu. Kadına bu geri bakış yeni değil. Kadını yok sayan,kadını ikinci sınıf vatandaş olarak gören anlayış topluma egemen olmasa her gün iki üç kadın sokak ortasında öldürülür müydü? Yetkililer ve ilgililer bunun çaresini arayıp üzerine neden  gitmezler? Beylik sözlerle mitinglerde,televizyon konuşmalarında kadını anne olarak yüceltirler. Anne olmayan ya da olamayan kadınların vay haline! Edirne’de 9 yaşındaki kız çocuk diri diri gömülüyor,65 yaşındaki kadın 100 yerinden bıçaklanıyor. Bunların çoğu da namus davası.
  Kadınları asıl öldüren,azmettiriciler ise o toplumun kültürüdür,kadına bakışıdır,yasalardır. Öldürenler ise tetikçilerdir.
  Kadını bir şeytan olarak görenler,kadının görevi sadece kocasını memnun etmektir,diyenler,Cehennemin  çoğunu kadınların oluşturduğuna inananlar,Erkekler için kadınlardan daha zararlı fitne yoktur,diyenler,Kadınların aklen ve dinen eksik olduğunu,Namazı bozan şeyler arasında eşek,domuz,köpek ve kadın olduğunu söyleyenler,Erkeğin karşısına şeytan gibi çıktıklarını,Erkek tepeden tırnağa cerahat olsa kadın diliyle yalasa erkeğin hakkını ödeyemez,diyenler, İki kadının tanıklığının bir erkeğe eşit olduğunu ve daha sayılamayacak kadar çok önyargı ile kadınları  suçlayanlar bu toplumda yeterli ve etkili bir tepki görmediği için bugün sözlerinin arkasında oluğunu söyleyebilecek ortamı ve cesareti buluyor ve öldürenleri cesaretlendiriyorlar.
 Kadın hakkında bu kadar ön yargı,aşağılama varken,bunu düzeltmeye yönelik bir çaba yokken  bu şiddet kaçınılmaz gibi görünüyor. Kadın için cehennem olan atmosfer…
  Bu fikre göre kadın doğuştan suçludur. Kadın ne yaparsa yapsın suçludur. Bir sağınıza solunuza,yetmiyorsa önünüze arkanıza bir bakın. Sokakta laf attığınız,fıkralarınızla aşağıladığınız kimlerdir. Bakınca görecekleriniz; anneniz,kızkardeşiniz,ablanız,eşiniz,baldızınız,sevgiliniz,aşkınız olacaktır. Sizin değilse bir yakınınızın ya da onun yakını
 Hiç sevmiyor musunuz? Sevdikleriniz hakkında bu kadar önyargılı bir fikir taşımak,taciz ve şiddet düşünmek sizi hiç rahatsız etmiyor mu? Etmiyorsa bir kez daha düşünün; eğer düşünebiliyorsanız…
21.03.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var