19 Haziran 2015 Cuma

ESENLER NASIL OLMALI?


 
Başkan dersine çalışmış olarak gelmişti. Ben de biraz dersime çalıştım,düşündüm,kafa yordum.
Öncelikle olumlu olan,değer katan her şeyin arkasındayız,destek veriyoruz. Bunun bir kere altını çizelim.
Başkanın açıklamalarını dinledik. Bize umut verdi!
Bizden önce yapılmamıştı,biz yaptık,yapıyoruz! Havası vardı. Hep birlikte göreceğiz. İyi olanı alkışlayacağız! Bizimki biraz burada ‘Yiğidi öldür hakkını yeme’ tarzı bir eleştiricilik,olacak.
Başkanın engelleri çok zayıf ya da yok gibi. Anakent ve iktidar rüzgarı arkasında. Bu yüzden işi zor değil.
Nüfus 500 bin! Esenler’in esnafı,Esenler`i yönetenlerin%70’inden fazlası Esenler’de oturmuyor. Neden? 
Bu soru işin püf noktası!
Yeşili olmayan,binalarının %80 sorunlu…Kronik trafik…
Sanayi,ticaret,turizm özürlü…
Esenler’deki yapı stoku 30.000,yapı denetimli bina sayısı 6 - 7 bin, depreme dayanıklı bina oranı  ise %20 civarındadır. İşyeri ise 10.000’e yakındır. İş yerlerinin ise  9700’ü kaçak. Bu kaçak işyerlerine ruhsat verilmektedir.
Emlak vergilerinin %65’i anakente; Oruçreis Parkı,Esenler Meydanı anakentin eseri… Müteahhitler artan bürokrasiden şikayetçi.
 
Sn M.T.Göksu yapılan bir ankete izafeten kendinden memnun olanların oy oranını %83.3 olarak açıkladı. AKP’nin Esenler’deki oy oranı %65’ini çıktığımızda bu oran %18.3 ediyor.
 
Durdum düşündüm,önceki belediye başkanı da çalışıyormuş.Yol,kaldırım,çöp,onun bunun arsasına çocuk parkı,cadde ortasına plastik bariyerler… Bitmeyen alt yapı çalışmaları…Ama asıl sorunlara ilişmeden…Yanlışıyla doğrusuyla bunlar göze görünmeyen,zamanla unutulan işlerdi. Bu nedenle geriye dönüp baktığımızda yollar aynı yollar,aynı mekanlar,aynı haller…Değişen hiçbir şey olmamış!
Yanılmıyorsam 2002 yılında Sn M.Öcalan zamanında İstanbul genelinde oranı en yüksek işyeri ruhsat harcı alınıyordu. Kazımkarabekir Caddesinde esnafın bir protestosu olmuştu. O zaman ruhsat süresi 1 yıldı,şimdi 5 yıla çıkarılmış. 5 yıl içinde ölüm,iflas v.s gibi nedenlerle işyerinizi kapatırsanız paranız güme gidiyor.
 
Bugün bakınca…Çivi tutmayan Esenler… Veremden akçiğerleri tükenmiş, yüzü solmuş Esenler…
Şöyle bir Esenler’e bakınca ne görüyorsunuz? Hangi güzellik? Bir,iki,üç…Dördüncüsü?
Bugüne kadar yapılanlara bakılırsa Esenler’e bir çivi çakılmamış. Temel ihtiyaçlar,bir şehrin olmazsa olmazları,yani vaktiyle yapılmayanlar bugün yapılınca,yapılmaya başlayınca çok değerli görünüyor. Bir göreve,bir makama bir sürü vaatle talip olanlar o göreve gelince en sıradan,en rutin işleri yaptıkları için göklere çıkarılmayı herhalde düşünmüyorlar. Bu işleri yapmak o makamın gereğidir. Artık bunlar yapılmalıdır! Zamanı gelmiştir. Çünkü artık sorunlar kangren olmuştur.  Sorunu bu hale getirenler sorunu çözüyorlar diye… O görevde hiçbir şey yapmadan oturmak! Böyle bir şey var mı? Bir belediye yol yaptı,çöp topladı diye sevinecek isek vay bizim halimize! O belediye için bu bir zorunlu görevdir,vatandaşın yaşam konforunu düşünecek daha üst projelere imza atması gerekir. Bunları bekliyoruz.
Asıl marka olmak zor. Markalaştırabiliyor musunuz! Asıl o zaman kutlanmayı hak ediyorsunuz demektir.
İç güveysinden hallice…
Nasıl bir Esenler? Bir Fatih,Beşiktaş,Şişli,Esenyurt,Kadıköy,Bakırköy…gibi bir Esenler mi,yoksa iç güveysinden hallice bir Esenler mi?
Beklenti,memnuniyet nedir?
Beklenti yaşam tarzıyla ilgilidir. Kimi evinin önündeki yol düzgün olsun ister,bununla yetinir,kimi otobüs ister, bununla yetinir…Kimi de müze,konser salonu,resim galerisi,sinema v.s ister…Beklenti önemlidir. Rutin belediye işlerini yapıp bir memnuniyet ölçmeye kalktığınızda sizden iyisi yoktur,diye düşünenlerin oranı azımsanmayacak kadar çok olabilir. Nitekim sokakta şöyle konuşuluyor: Çöpler alınıyor mu? Evet! Elektrik suyunuz? Evet! Eeee! Daha ne istiyorsunuz? Belediye bunu yapar,bundan fazlası belediyenin işi değil. Kendi halinizden memnun olmanız,sizin beklentilerinizle ilgilidir. Bu yaşam standardınızı belirler. Evinize gitmek istediğinizde bindiğiniz şehir içi yolcu otobüsü içinde 250 kişi var ve balık istifi,nefes alamayacak şekilde eve gidiyorsanız; nasıl olsa sonuçta evime gidiyorum,diye memnun olabilirsiniz. Bir belediye yetkilisi yapılacak bir işe göz yumdu diye en iyi siz olabilirsiniz! Göz açtırmadı diye en kötüsü siz olabilirsiniz. Eviniz yapı standartlarından uzak,kalitesiz ise;nasıl olsa başımı sokacak bir yuvam var diye memnun olabilirsiniz. Örnekler çoğaltılabilir.
Biz ne bekliyoruz: Çağdaş bir belediyecilik,çağdaş bir yüz…
Bunun için önerilerimiz:
*Öncelikle Esenler’in  mimari bir kimliği olmalıdır. Bir marka haline gelmelidir.Şehir güçlü yönleriyle öne çıkmalıdır. Refah düzeyini yükseltecek adımlar atılmalıdır. Esenler’i karakterize eden,sembolize eden,anılmasını hak eden bir proje konusu olmalıdır. Yİstanbul’un en yoksul ilçesi olmasıyla ünlü Esenler! Otogarı ile ünlü Esenler! Tekstilkent kuleleri ile ünlü Esenler!Karabayır’ı (Tuna Mah) ile ünlü Esenler!
*Eğitim,sağlık…; yaşayan insanda yalnızlık duygusu vermeyen, Esenler ile kendisini bütünleyecek,özdeşleştirecek,sahiplik,aidiyet duygusu yaratacak bir gelişmeye izin verilmelidir. Eğitim,sağlık,eğlence alanlarıyla kentsel yapı karakteri 3.sınıf…Her şey 3.sınıf. Esenler bir ilgi ve cazibe merkezi değil. Eğitim felaket? Tiyatro,sinema yok. Kısaca hizmet kentlilik bilincini geliştirmekten,insan odaklı olmaktan hala uzak. Radikal çözümden ziyade,makyaja yönelik girişimler…Kısaca Esenler halkını Esenler’de tutacak büyüklük ifade eden ne bir eğlence,ne de alışveriş,ne de sosyal açıdan gelişmişlik gösteren yapılar var. Böyle olmadığı için de hala köy olarak kalıyor,kentlilik bilinci oluşamıyor.
*Görsellik önemsenmelidir.Esenler, halkın,sivil toplum kuruluşlarının görüşleri alınarak düzenlemeler yapılmalıdır. Bu açıdan paylaşımcı,sahiplik duygusu yaratılmalıdır. Kartpostallaştırılacak bir hale getirilmelidir. Turistk mekanlar oluşturulmalıdır. İstanbul’un ortasında bir köy havasında olmamalıdır. Bu anlamda Esenler kentlilikten o kadar uzak ki köy statüsünde kabul edilebilir. Her şey üst üste gelmiş,yığılmış. Her haliyle sokaklarından,binaların yüzünden yoksulluk akıyor. Ne bir meydanı,ne hava alacağı bir ortamı var. Bunaltıcı,sıkıcı,insanların canını dışarı atmak istediği bir yer. Çoğunun elinde olsa bugün terk edeceği bir yer. Bu gelişmemişlik Esenler’in kötü talihi olmasın. Bir misafiriniz gelse Esenler’de ağırlayabileceğiniz,gezdireceğiniz yüzakı neresi vardır?
*Güvenlik kaygısı olmamalıdır. Vatandaşın hayatını güçleştirmeden,zora sokmadan,hem kendi arasında çekişmeli,kavgalı,hem resmi kurumlarla kavgalı hale getirmeyen düzenlemeler içinde olmalıdır. Her şey sorun ise vatandaş niye memnun olsun! Memnun ise bir öncekiyle kıyas yaptığı için memnundur.
Burası Esenler,burada olur,algısının geçerliliğini yitirilecek önlemler alınmalıdır.Kentlilikten bir eserin olmadığı bir köy olmamalıEsenler’in silüeti değişmelidir. Gettolaşmış bir görünümden kurtulmalıdır. Kentli gibi düşünemeyen,kentli olamayan... Bu insanların dönüşüp,değişime uğraması,kentlilik bilinci alması için ne yapılıyor?
*Köy havasından,çok katlı gecekondulardan kurtulmalıdır. Her şey üst üste. Hava almak neredeyse olanaksız. İlçenin cidarları kapanmış,akciğerleri bitmiş,bronşit olmuş. Ha bire öksürüyor. Ticaret,turizm,sanayi alanları oldukça zayıf, gelişmemiş bir yer. Kabul ama bu Esenler’in kaderi mi? Esenler neden bu halde? 1950’lerde başlayan göçle birlikte iktidarlar, kentlerin nasıl şekilleneceği üzerine,şehir plancılığı üzerine kafa yormadığı için bu sonuçlar bir kader olarak ortaya çıkmış. Plansız,şekilsiz,kaçak yapılaşma,,depreme gerek kalmadan yıkılan binalar,bir garabet oluşturmuş. Bunlar vatandaşın suçu değildir.  Önemli olan kirletmemek. Kiri temizlemek için,önce elektrik,çamaşır makinesi,deterjan,su,başında bir insan,atık su yolları,kurutma,ütüleme…Görüyorsunuz kirlenmek ne kadar masraflı. 1 iken 5 harcıyorsunuz.
*Sokaklar,caddeler tertemiz çiçek gibi olmalıdır. Yaşayanların ciddiyetini,ruhunu yansıtmalıdır. Yollar kırk yama ve çukurlarla dolu olmamalıdır. Ekmek arabalarının,minibüslerin hızla geçtiği… Esenler yeni yayınlanan bir araştırmadayaşam kalitesi açısından en son sırada yer aldı.  O semtte binalara bakınca,o binalarda oturan insanların sosyo-kültürel düzeylerini,gelişmişliklerini görmek ve bundan nasıl bir yaşam kalitesi memnuniyetinin ortaya çıkacağını kestirmek için müneccim olmamak gerekir. Esenler farklı sosyal gruplara ev sahipliği yapıyor. Daha çok hizmet sektöründe,sanayide çalışan işçi,memur ve küçük ticaret erbabının yaşadığı bir yer. İşgücünü,emek sahiplerini ağırlayan bir ilçe. Buranın aldığı hizmet kalitesi ile,sosyal doku gelişkinliği ile Kadıköy’ü,Beşiktaş’ı karşılaştırmak anlamsız. Bir kere %70 çok katlı ‘gecekondu’ hakimiyeti var.
*Kentsel Dönüşüm’de vatandaşın kayıplar yaşanmaması gerekir. Bu yolla hak sahiplerinin hak kaybına uğramadan yine Esenler’de kalarak Esenler’in sahibi olması gerekir. Son zamanlarda semt,mahalle,ilçe halkını aidiyet duygusundan koparan bir yasa ile kentlerin temizlenmek istenmesi. Yoksullar Kentsel Dönüşüm Projesi ile şehir dışına sürülecek,sürülüyor olması. Böylece kent içi yaşanılır bir yer haline gelecek hamlesi! Kalite yükselecek! Bir nevi temizlik; süpürmek ! Kentsel temizlik! Kentin içini,koridorlarını temizlemek! Bunun başka yolu da var: Kira artışı… Kısaca yaşanacak yer değil! Boğuluyorsunuz! Bir yeşil alan,hava alacağınız bir boşluk yok. Gri beton binalar…nefes aldırmıyor. Yaşam standardı düşük,sosyal çevre,sosyal alanlar zayıf… Kentsel Dönüşüm Projelerinin hedefi durumunda… Açıkca konuşulmayan konu bu. Şu 0.8 meselesi. Belediye kendi payına 0.8 veriyormuş…İyi! Peki 5-6-7-8-9 katlı yerler ne olacak sayın başkan? Bunlara müteahhitler nasıl girecek! Bu binalar böyle mi kalacak? Afet Yasası yeni bir afete mi yol açacak? Mülkiyet hakkı güme mi gidecek?
*Tek merkezden çok merkezliliğe geçişin bir barçası olarak;merkezin yükünün;eğlence merkezleri,ulaşım,sağlık,eğitim, kültür v.s. olanaklarından pay alacak şekilde yapılanmalıdır.
* Kültürel bir atmosfer yaratılmalıdır. Her mahallede otoparkları,yeşil alanları,çocuk parkları olmalıdır. Her yer imara açıldı,her yer betonlaştı. Nefes alınacak yer kalmadı. Yer açın! Söz konusu yaşam kalitesi!
Kırsal bölge! İstanbul’un tam ortasında bir kırsal bölge! Esenler’de oturuyorum,deyince yüzüme tuhaf tuhaf bakıyorlar. ‘Orası kırsal bölge. Orada mı oturuyorsun? Hele bir Karabayır var ya!Aman aman!.. Akrabalarım var,bazen gidiyorum.Her pislik var orada! Aman Allahım! Orası nasıl bir yer! İstanbul’un ortasında böyle bir yer! İnsan orada boğuluyor. Sokaklar çocuk kaynıyor… İnsanlar uyum sağlamamış,ayak uyduramıyor...Yollar pislik içinde!  Televizyondaki haberler…Her şey var orada! Canınızı o sokaklara nasıl teslim edersiniz? Bir kere kültür farklılığı var. Görselliği yok. Binalar dökülüyor..Ben onu bunu bilmem.Daracı sokaklar,caddeler…O ne öyle,üzerinize yıkılacakmış gibi. Bir kere zenginleştikçe kültür artar. En azından orada kültür yok.’V.s v.s …Hiç gocunduğum yok. Oturabildiğim kadar oturacağım.
 500 bin nüfusluk koca bir şehirde sadece ve sadece iki cadde var! Birisi güneyden kuzeye Atışalanı Caddesi devamı Davutpaşa Caddesi;tıklım tıklım…Diğeri doğudan batıya İstanbul- İnönü Caddesi… O da öyle! Bu caddelerden insan seli akıyor. Hafta sonları Esenler’in sokakları mahşeri bir kalabalık. Doğal bir miting sahnesi. Bu insanlara yazık! Atışalanı ve Davutpaşa Caddesini boydan boya turlamak hafta sonu tek eğlenceleri… Sadece boydan boya gidip geliyorlar.Bu caddeler üzerinde ilçenin gelişmesine uygun yapıda,büyüklükte bina çok az. Yol yol değil,binalar binalar bina değil,apartman görünümlü gecekondular,küçücük dükkanlar…Büyümeye,kabuk değiştirmeye izin vermeyen bir yapılaşma…Her şey küçük…Küçük kalınca büyüyen de terk etmiş. O zaman da her şey de kaderine terk edilmiş. Böyle bir yapılaşmanın hem geri dönüşümü hem maliyeti göz önünde bulundurulduğunda olay daha da vahimleşiyor. Bu yaraya neşter atmak,adil bir çözüm bulmak kolay mı?
Gezinti alanları yok denecek kadar zayıf. Gençler,yaşlılar sokağa çıkacak,gidecek,eğlenecek  yer bulamıyorlar. Üstelik burada kiralar dudak uçuklatıyor! Bağdat Caddesi’nden pahalı. Ama fiziki çehre bir o kadar…
Kısaca siz Esenler’de oturmuyorsanız ,burası oturulacak yer değildir! Biraz palazlanan,yükünü tutan herkes kaçıyor. Esenler bir nevi oteli andırıyor. Vatandaş akşam işinden gelip yatıp,sabah kalkıp işine gidiyor.
Esenler’de niye oturmuyorsunuz? Çünkü Esenler bir getto,bir arka sokak!
*Esenler için radikal,kökten çözüm üretilecek bir şehir planlamasına gidilmelidir.
*Günlük yaşama etki eden,nüfuz eden,iz bırakan,yaşam kalitesini zenginleştiren yaşam alanları açılmalıdır. Kent dokusu değişmelidir.
*Modernize edilmiş okullar,yapılar,müzeler,helikopter pisti,spor alanları,resim galerisi,çeşitli etkinlikler için alanlar v.s ….Çağdaş bir görünüm!
*Esenler’in yeniden şekillenmesini kolaylaştıracak,özellikle ada bazında yapısal çözümler üretilmelidir: Esenler’in dönüşüm ve değişiminin önündeki en büyük engel olarak görünen ve bence işin püf noktası burasıdır. Kaçak,niteliksiz konutların,vatandaşların hak kaybına uğramasının da önüne geçilecek şekilde yeni projeler hayata geçirilmelidir. Sokakların,konutların hali içler acısıdır. Siz ne yaparsanız yapın bu haliyle iddialı ne kadar proje uygularsanız uygulayın bu fiziki çehreyi iyileştiremezsiniz.Sıvasız,boyasız,cephesi bozuk,kimi 1,kimi 2,kimi 5,kimi 8-9 katlı boy boy sıralanmış evler…
*Esenler çağdaş kent ve şehir planlaması ile tanışmalı. Teknolojiden nasibini almamış bir Esenler düşünülmemelidir.
Esenler, ‘Şehircilik,şehir planlamacılığı da Esenler’in neyine?’denilerek bugüne kadar geldi. Gerçi geneli böyle. Esenler kaderine,vatandaşın insafına terk edilmiş. Vatandaş istediği gibi ,kafasına göre bir Esenler yaratmış. Cebinde 3 yumurta bulunanın 11 ay hapse mahkum edildiği bir memlekette, kente karşı işlenen suçlar ve bunların sorumluları,yönetenler,izin verenler görülmezden gelinmiş.
Günü kurtaran,palyatif çözümlerle yaklaşan,günlük rutin işlerin yapılmaya çalışıldığı bir anlayışla bugüne kadar gelinmiş. Sayın Göksu ile aynı partiden olup 12 yıl Esenler’i yöneten belediyenin yüzakı bir proje hayata geçirmediği anlaşılıyor. Ondan da herkes memnun idi! O da öncekiler gibi bir şey yapmamış. Sayın Göksu ‘benim dönemim beni ilgilendirir’ diyerek iletişimdeki başarılı yanını ortaya koyarken devletteki devamlılık ilkesini bir yana bırakıyor.
Haklı olarak sayın Göksu uygulamaya koyduğu yada koyacağı 147 proje ile övünmektedir. Bu projeler Esenler’i ne kadar değişim ve dönüşüme uğratacak,hep birlikte göreceğiz. Başkan sorulan bir soruya yanıtta Esenler’in vizyonu kültür olacak,dedi. Anladığım kadarıyla Esenler’e özel bir ilgi duyuluyor. Kentin merkezinde kaldı. Öksüz-yetim muamelesi yapılmaktan kurtulacak! Umarım öyle olur.
21.02.2012  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var