29 Haziran 2015 Pazartesi

Kentsel Dönüşüm İle Elveda Esenler



Elveda Esenler! Elveda Balat! Elveda Sulukule!

Bu günlerde mahalleli bir endişe, bir telaş içinde… Bir ayrılık şarkısındaki gibi. Evlerde bir burukluk, bir keder bir hüzün bir korku var. Sonumuz ne olacak!
Yeni Türkü grubunun söylediği Mamak Türküsü’nü hatırlattı.

geldiğimizde otlar yemyeşildi
ve kuzeydeydi güneş
kömür deposu boşaldı işte
mamak`a sonbahar geldi

güneş altında tutsaklar
geçen sonbahara bakıyorlar
şirin mi şirin gecekondu evleri
samsun asfaltında otomobiller
ne güzeldir yollarda olmak şimdi

Mahallede bir sonbahar havası var! Göç mevsimi!
Mahalleli kendini gazel olmuş bir yaprak gibi hissediyor artık… Yerden havalandınız mı, biraz yükseldiniz mi artık rüzgarın insafına kalmışsınız demektir. Nereye hangi yöne gideceğiniz belli değildir. Bu gazel olmuş  yaprak gibi havada zikzaklar çizerek uçar durursunuz, nereye konacağınıza yine rüzgar karar verir. Birilerinin elle tutulur bir şeyler söylemesini bekliyorlar. Durumlarına uyan bir formül arayışındalar.

Yıllardır komşu oldukları insanlardan, tanıdık bildik sokaklardan, geçmişlerinden, anılarından ayrılmanın hüznü var. Bahçeye bağlara, sokaklara, mahalleye sonbahar gelecek! Arkasından kış… Mahalle tarumar olacak!

Neden elveda? Bu işin dönüşü yok da onun için. Terk edenin dönüşü yok! Söylenenler güven vermiyor, tutarsızlıklarla dolu.

Bir kere uygulama esastır, vaatler değil. Bu Sulukule’de, Balat’ta v.s denenmiş, sonuçları görülmüş… Vatandaş safça inanıyor, arkasından pişman oluyor. Nedeni ise Kentsel Dönüşüm Formülü’nde gizli.

Kentsel Dönüşüm Formülü ise şöyle işliyor:

Eğer dar gelirli iseniz büyük bir olasılıkla ki %90 böylesiniz, başınıza gelecekler şunlardır:

1-Kiracı olmak.2-Borçlanmak 3 -Direnirseniz bu sefer acil kamulaştırma devreye girecek! Bu da eşittir evsiz kalmak! Size başka seçenek yok! Siz bir kere evinizden çıktınız mı bir daha aynı yerde oturma şansınız %10’un bile altında olacak. Yine aynı yoksullukla yine aynı niteliksiz evlerde oturacaksınız ama başka yerde, şehrin dış mahallelerinde…(Ben yoksul değilim diyenler için Türk-İş Eylül 2012 rakamları:  4 kişilik ailenin açlık sınırı 949 Lira, yoksulluk sınırı 3.092 Lira…)

Aşağıda Dünya’daki iki uygulamadan örnekler vereceğiz.

Siz bu işten ne kazanacaksınız! Sizin Kentsel Dönüşüm’den payınıza ne düşecek! Sonuç ne olursa olsun kaderiniz fazla değişmeyecek!

Formüldeki sürecin işleyişine  bir bakalım:

1.Etap: Evinizi satacaksınız. Satmaz iseniz ya müteahhit ya da belediye(TOKİ-KİPTAŞ v.s) ile anlaşacaksınız. Anlaşmaz isen acil kamulaştırma yaparak, yine elinizden alacaklar.

2.Etap: Hukuk yolu kapalıdır. Yalnızca itiraz hakkınız var. Masraflar size ait olmak üzere itiraz edebilirsiniz. Sadece itiraz. Şekil ve görünüşü kurtarmak açısından. Hukuka müracaat etmeniz sonucu değiştirmeyecektir.

3.Etap: Her durumda mahallenizi terk edeceksiniz:
a- Alın paranızı gidin! Evinizi satarsanız şehir dışına gideceksiniz. Perişan olmanızın için en kolay yoldur.

b-Bulunduğun yerde kiralar yükselecek. Ucuz kiralar ancak şehir dışına yakın yerlerde olacak. Çünkü altyapı, ulaşım zorlukları olan yerde kira düşük olur. Oturacağınız evin şimdikinden aşağı kalır yanı olmayacak.

c- Elinizdeki para ile ev satın almaya kalkacak olsanız ya da biraz üzerinde; şu an oturduğunuz evle alacağınız evin bir farkı olmayacak. Bu şekilde ev  alamaz iseniz o zaman  kiracı durumuna düşeceksiniz. Böylece daha ucuza bir yer bulmak zorunda kalacaksınız. Yani bir eviniz varken evsiz kalacak, kiracı durumuna düşeceksiniz.

d-Müteahhit ya da belediye ile anlaştıysanız: Evinizin yerine daha küçük metrekarede ev verilecek… Böyle bir ev verildiğinde de büyük bir olasılıkla siz yine bu evde oturamayacaksınız. Çünkü bu evi size borçlandırarak verecekler. Şu anki evinizin değerinin üzerinde borçlanacaksınız. Bu şekilde aileler de parçalanacak, daha mağdur edilcek! Kalabalık halde yaşayan aileler bir kere bu küçük evlere sığmayacaklar. İkiye hatta üçe bölünecek. Kira giderleri artacak.

Öyle ki sizin hiçbir şeyiniz(arsa-eviniz) yokmuş gibi kabul ediyorlar… Hem borç ödeyeceksiniz hem apartman giderlerini (Aidat v.s giderleri) ödemeye çalışacaksınız. Bunun altından kalkabilirseniz eğer… Arsanı, daireni alacaklar seni borçlu çıkaracaklar. Evin yok borcun çok! Esenler Belediye Başkanı M.T. Göksu diyor ki: Daireleri 60-70 bin TL’ye alarak 350 bin TL’lik daireler veremeyeceğiz. Aradaki farkı ödeyecekler…’
e-Kiracıysanız aynı kaderi paylaşacaksınız. Hâlbuki yasa kira yardımı yapılabilir, diyor. Kiralar yükseleceği için sen de şehir dışına doğru öteleneceksin. Kiracıların payına ise ’Bize kira yardımı yapılmayacak mı?’ diye en yetkili birine sorulması üzerine ‘Biz sizin evinizi yıkmıyoruz ki…’ düşecek…

f-İşin içinden çıkılmaz hale geldiğinde; baktınız ki olmuyor bu sefer kiraya verip mahalleyi, ilçeyi terk edeceksiniz. Kiraya veremez isen bu sefer satıp yine terk edeceksiniz.

g-Bu durumda en kötü olasılık evini yok pahasına satmaktır. Satmayın evinize sahip çıkın. Arsanın sizin olmasının hiçbir kıymeti yok. Arsa piyasa  rayiç bedellerinin yarı fiyatına elinizden satın alacaklardır
h-Asıl amaç rant sağlamaktır. Kentsel Dönüşüm hak sahipleri yararına değildir. Çünkü yeni daire fiyatları el yakacak cinstendir. Sizden 30–40–50–60 bin TL aldıklarını 350–400–450 bin TL’ye satacaklardır. `Helali hoş olsun rant vatandaşımıza` Rant yok, deniyor. Var, hem de dik alası! 50 bin liraya hak sahiplerinden alınan yerler yapılınca nasıl 450 bin TL’ye satılabiliyor.

e-Lafın kısası siz bu yeni binada oturamayacaksınız.

f-Gerekçe; deprem olacaktır, riskli yapılar bir mezarlıktır. Vatandaşın canını malını düşünüyoruz. Vatandaşı kurtaracağız. İnsanca yaşanır evler vereceğiz. Söylem budur ama uygulama tam tersinedir. Sizi değil yerinizi düşünüyorlar. Eğer sizi düşünüyor olsalardı; depremden dolayı bir mezarlık haline gelecek evinizin sizin için daha yaşanabilir, nitelikli konutu karşılıksız yapmaları gerekirdi. Çünkü arsa sizin! Mahalle sizin! Komşu sizin!

Sonuç: Hak sahibi yine aynı kaçak binalarda oturmak üzere kent dışına sürülecek.

Bu durumda bile halka karşı basın yoluyla söylenenler ayrı, verilen sözler ayrı, uygulamalar çok farklıdır.
Bir kere yeriniz değerli hale gelmiş… Bu bir… Mademki sizi düşünüyorlar, hiç şehrin dış, kenar mahallelerde Kentsel Dönüşüm uygulaması yapılıyor mu? Bir bakın… Bu iki… Yerinize bir kere göz dikilmiş! Kaybetmeye mahkum olacağınız bir yasa var. Eğer haklılar ise neden hukuk yolu kapalı? Bu üç…
Kentsel Dönüşüm’de  bunlardan birini yaptıktan sonra geriye dönüş yok! Bir kere mahalleni, konu komşunu terk ettin mi, gidiş o gidiş olacak!

Size Dünya’dan 2 örnek uygulama ile bu işin yoksullar için nasıl yapıldığını göstermek istiyorum…
 ’En güzeli en fakire’
Örneğin Venezuela’da… Orda da bizdeki TOKİ’nin karşılığı olan Büyük Konut Misyonu adlı bir kuruluş var. TOKİ konutları gibi onların yaptıklarından kimse şikayet etmiyor. ‘Onurlu konut’ projesi diyorlar…253 bin konut inşa edilmiş… Dar gelirlilere, yoksullara bedava veriliyor. Asgari ücret üzerinde maaş alanların %80’nini devlet karşılıyor. Ödemeler yaşam standardını etkilemeyecek şekilde  hesaplanıyor.
Örneğin Kolombiya’da… En büyük şehirlerinden Medellin’de… ‘Aslen matematikçi olan Sergio Fajardo 2003’te belediye başkanı seçildiğinde basit ama etkili bir politika başlattı:’En güzeli en fakire’  Bu anlayışın gerekçesi; muhtaç olan kesimlere götürülen en küçük hizmet kentin yaşam kalitesini artırıyor. Keyifli ve güvenli alanlar yaratıyor. Bir yetkili gerekçeyi açıklıyor:‘Bu yapılar sadece iyi ve sağlam değil, mimari açıdan da sıra dışı, yenilikçi yapılardı. Suç oranları daha da düştü, yaşam kalitesi arttı.’ Gecekondular yerinde yapılan ama insanlara kendini önemli hissettiren yapılar sadece mimari, altyapı, planlama bakımından değil, kütüphane, spor salonu, parklarıyla,’ pahalı olmayan, bakımı ve işletimi masrafsız…’
 Bizdeki tam tersine… Sizi depremde zarar görecek bu mezar evlerden kurtaralım ama siz başka yerde oturun!

Elveda komşular!

Elveda eş dost, arkadaşlar!
Konu komşu, mahalleli elveda!

 19.10.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var