29 Haziran 2015 Pazartesi

Nasıl Aldatılırsınız?




Ulaşımda minibüs ve otobüsü kullananlar genellikle dar gelirli insanlar. Bugün hangi toplu taşıma aracına binerseniz binin başınıza bir hırsızlık olayı gelmediyse bu gelmeyeceği anlamına gelmez. Bu bir bakıma yazgı gibidir.

`Benim başıma gelmez` demeyin. Bunu diyenler de şaşkın şaşkın başına gelenleri anlatıyorlar.
Çünkü siz hiç bir zaman bir hırsızdan daha becerikli, daha yetenekli, daha uyanık,daha zeki,
daha şeytani planlar kurgulayamazsınız. Çünkü...Çünkü bu sizin işiniz değil. Bu iş sizin mesleğiniz değil.
Bu halkın hassasiyetlerini, korkularını, zaaflarını,inançlarını bizden daha iyi biliyorlar. İnsanları kandırmanın bu kadar kolay olduğu bir ülke daha var mı, bilemiyorum. Cehalet diz boyu! Gerçeklere değil yalana inana, okumaya kitaba sırt çevirmiş,kitabı suç delili olarak görmüş bir toplum! Ama konuşurken ahkam kesen,mangalda kül bırakmayan!…

Cehalet birilerine para kazandırıyor,birilerine  kaybettiriyor. 

Hukuku önce değil ama mağdur olduğu zaman aklına getiren,belgelere itibar etmeyen,işini sadece güvene dayalı olarak yürüten…Gerisini siz doldurun.
Geçenlerde bir kuyumcu tanıdığım anlattı. Onun da tanıdığı kendini dolandıran biri varmış.
Gayet düzgün giyinen, akıcı konuşan ve rahat yaşayan biriymiş. Ona 2 kilo altın vermiş…Altını senetle!
Senedin günü gelince `Allah bana,ben de sana` diyerek işin içinden sıyrılmış.
Artık kuyumcu bıkıp usanınca senede bir kibrit çakıp yakmış ve o günden sonra rahat bir uyku çekmiş.
İşte o dolandırıcıyı bir sokak kitapçısından kitap alırken görüp sormuş.
-Sen kitap okur muydun yahu?
-Ne sandın! Ben sizin gibileri dolandırmayı nereden öğreniyorum! Demiş açık sözlülükle, pişkinlikle. Bizimki şaşkın,ağzı bir karış açık kalmış.

Anlayacağınız hırsızlar,dolandırıcılar derslerine iyi çalışıyorlar. Hırsızlar  modern ve teknolojik bakımdan da donanımlı olmalarının yanında,örgütlü,organize bir şekilde çalışıyorlar. Hasılat paylaşım esasına göre çalışıyorlar.  Rüşvet veriyorlar, işbirliği yapıyorlar. Yaptıkları illüzyonistlere, sanatçılara,tiyatroculara taş çıkartıyorlar. Para tutmuyorlar, aynı gün eze eze, kendilerine ait mekanlarda hovardaca harcıyorlar.
Kısaca siz uykuda iken onlar uyanıktırlar.
Sabah uyku mahmurluğu, akşam iş yorgunluğu...
Otobüslerde her gün bir hır gür,kavga gürültü eksik olmuyor. Nedeni insanca bir toplu taşıma uygulaması olmamasındandır.
Hayvan yerine konan insanlar,ahıra doluşur gibi,birbirlerinin ağız kokusunu çeke çeke,yarı baygın bir şekilde yolculuk yaparlar.
Bu durumdan dolayı herkes birbirini suçlar. Asıl suçlu gizli kalır. Otobüslere sabah ve akşam önden binmek mümkün olmaz.
Bu ortam hırsızlar için bulunmaz bir fırsat yaratır.


Orta ve arka kapıdan binenler akbil göndermekte gönülsüz davranırlar.


Bu sefer şoför avaz avaz bağırır. `Arkadan binenler akbil göndersin!` Akbilinde 100-150 TL olanlar gönderdiklerinde ya değiştirilmiş ya da geri dönmemiştir.


Hırsızlar ikna edici uslupları,müthiş bir teatral yetenekleri,insanları şaşırtan zekice planları,bilgi birikim ve tecrübeleriyle paranın kokusunu çok çabuk alabiliyor, hedeflerine örgütlü bir şekilde kilitleniyorlar ve çok az başarısızlığa uğrayabiliyorlar.





İnsanlar işinden evine yolculuk yapana kadar bir çok soyulma olayına maruz kalıyorlar. Otobüste akbilleri,cüzdanları çalınıyor, değerli eşyaları hatta  hayatları çalınıyor...


Bakkalda, kasapta, camide önüne bir kumbara çıkar... ve dükkan dükkan dolaşan makbuzlu... Bunlar vatandaşın bütçesinde görünmeyen gider kalemi, hesapta olmayan harcamalardır.












İnsanlar bazen gönüllü olarak soyuluyorlar. 

Bir arkadaşım anlattı.



Bir minibüste kalabalık yolcu olduğu bir saatte genç biri, cebinden telefonunu çıkarır ve yüksek sesle konuşmaya başlar.



-Karım hastanede can derdinde ben hastaneye gidemiyorum. Param yok! Açım! Çaresizim! Kimseye bir şey söyleyemiyorum,derdimi anlatamıyorum. Tutunacak bir dalım yok! Yol param yok ki abime gidip para isteyeyim. Bıktım bu hayattan! Ne yapacağım şimdi! Gidip kendimi bir yerden atacağım. Bu çekilecek dert değil. Hayat mı bu be! Öldüğümü duyarsan hiç şaşma! Yok yok! Teselli etmeye kalkma!Tesellisi yok bu işin! Paran yoksa adam değilsin işte. Bu dünya böyle.



Telefon konuşması bittiğinde herkes elini cebine atar. Yaklaşık 200 TL para toplanır,hatta bir kadın küçük altın çıkarıp verir.



Bu durum bir başka yolcunun dikkatini çeker ve bu şahsın numara yapmış olabileceğini söyler.

-Biz verdik. Gerisi Allaha kalmış!
Korku yayma! Senaryo sağlam! Vatandaş neden korkar çekinir biliyorlar!
Korku ve panik, soğukkanlılığı kaybettirdiği için düşünmeyi, çözüm yolları bulunmayı önlüyor. Bu çoğunlukla bir amaca yönelik  olarak, olayı yönetme işini üstlenenler tarafından  yapılabilir.
Neden bu kadar saflıkla bu senaryolara inanılıyor derseniz,kanımca insanları aptallaştıran bir eğitim sisteminden kaynaklanıyor olmalı,diye düşünüyorum. Bu nedenle söylenen her şeye inanan bir insan kitlesi ortaya çıkıyor. Daha acı olan da şudur; gerçekle yalanın nerede başlayıp nerede bittiğinin belirsizleşmesi, yalanın daha rafine olarak gerçeği maskeleyerek yaşamımıza nüfuz etmesidir.
-Hesap yada bilgi ellerine geçtiyse ne olacak? Siz geri mi alacaksınız?
En azından bunu sormak gerekmez mi? Hesap bankanın sorumluluğunda,bilgi de devletin…
Belki vatandaşta haklı! Bu ülkede insanların başına durduk yerde öyle işler geliyor ki kendisi de haksız bir uygulamanın kurbanı olmamak için basiretini, soğukkanlılığını bir anda yitirip telaşa düşüyor.

-Ben Cumhuriyet savcısıyım!Polisim,komserim,emniyet amiriyim! Bilgileriniz PKK’nın eline geçmiş. Banka hesap bilgileriniz PKK’nın eline geçmiş! Başınız belaya girmeden sizi kurtarabilirim. Kimseye haber vermeyin.Ekipler bu iş için çalışıyor. Şu hesaba bu kadar para yatırın. Telefonunuzu sakın kapamayın!

Bir tanıdık anlattı. Hikaye uzun. Tam bir kabus yaşamışlar. 150 bin TL parayı bankadan çekip adrese götürmek üzere iken uyanık taksicinin polise bildirmesiyle olay yarıda kalmış. Öyle organizeler ki;bu işi yapanların Urfa’nın bir köyünde 200 kişilik bir grup tarafından yapıldığı,bir kısmının içeri alınıp serbest bırakıldığı,bu işi yapanların içinde,polislikten atılmış,emekli polis,amir memur grubunun olduğu da söyleniyor,bunlar saatlerce telefonu açık tutturarak başkalarının kendilerine ulaşmasını engelliyor,çoğunlukla amaçlarına ulaşıyorlar.

Yukarıda içeriği aşağı yukarı böyle olan bir telefon geldiğinde hemen hemen her meslekten; kentlisi köylüsü,mimarı mühendisi,öğretmeni işçisi, insanın inanarak telaşla bankanın yolunu tuttuğunu biliyor, duyuyor, görüyoruz.
İnsanlar böyle numaralara neden inanır?
Korku,panik insanın aklını başından alıyor,hemen basireti bağlanıyor. Yasa diliyle insanın sevk ve idaresi kolaylaşıyor.
Peki korkunun kaynağı ne?
İnsan okuma ile cehaletini gideremiyor demek? Bir polisin yada savcının bizzat kendilerini aramayacaklarını bilmiyorlar. Niye bilsinler ki? Niye buna kafa yorsunlar ki? Dizi filmleri seyretmek varken…Beyinleri uyuşmuş; sormak,sorgulamak,işin aslını öğrenmek,birilerine danışmak  gibi becerileri körelmiş!...
Korkunun kaynağıpara,devlet ve PKK…Bu 3 sihirli sözcük…PKK ile suçlanmak! Devletin eline düşmemek yada devleti karşısına almamak! Belki buna eklenecek başka seçenekler de vardır.
04.01.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var