9 Kasım 2015 Pazartesi

Prof. Vamık Volkan: 11 Eylül'den sonra Bush’a destek yüzde 90’lara çıkmıştı; Ankara katliamı Türkiye'nin 11 Eylül'ü

"102 kişinin ölümü insanları korkuttu, emniyet psikolojisi ortaya çıktı"





Dünyada politik psikolojinin önde gelen isimlerinden olan Prof.Vamık Volkan, Ankara katliamı için yapılan "Türkiye’nin 11 Eylül’ü” değerlendirmelerini doğru bulduğunu söyledi. Volkan, 1 Kasım seçimlerine ilişkin olarak, “Amerika’da 11 Eylül saldırılarından sonra bir günde Bush’un desteği yüzde 80-90’lara çıktı. Büyük trajedilerden sonra halkta yas tutamama psikolojisi gelişir. Kendinin de ölebileceğini düşünme, kuvvetli birisini arama. Türkiye’de muazzam bir korku var, buna karşı emniyet psikolojisi gelişti” görüşünü dile getirdi.
Cumhuriyet'ten Türey Köse'nin sorularını yanıtlayan (8 Kasım 2015) Prof. Vamık'ın açıklamaları özetle şöyle:
* İki büyük katliamın ardından, 5 ayda seçmen tercihinin bu kadar değişmesini siz nasıl “teşhis” edersiniz?
Çok büyük trajediler oldu. Öyle bir durumda halk bilinç dışından hemen bunları durdurmak için bir yol arıyor. Ankara’nın ortasında 102 kişi ölüyor, bu insanları korkuttu. Burada,Türkiye’de olanı Amerika’daki 11 Eylül saldırılarına benzettiler. Çok doğru. Öyle durumlarda halkta yas tutamama psikolojisi gelişir. Kendinin de ölebileceğini düşünme, kuvvetli birisini arama.11 Eylül’den sonra Bush’un destekçilerinin, himayesine girmek isteyenlerin oranı yüzde 80- 90’a çıkmıştı bir günde. Hürmetli anne, baba gibi herkesi kucaklayan biri ortaya çıksaydı, partiler biraraya gelebilseydi başka bir Türkiye olacaktı. O olmayınca emniyet psikolojisi ortaya çıkıyor, kuvvetli birisi aranıyor. Önemli olan şimdi ne yapılacağı. Hani bir düşman görünürse, nerede olduğu belli olursa bu düşmanın kuvveti azalıyor. Görünmez düşmanın kuvveti daha fazla oluyor.
* Kim bu düşman? Nasıl görünür kılınacak?
Türkiye’de on senelerden beri aklımızın almayacağı kadar büyük bir kimlik değişimi, dönüşümü oldu. Benim gibi dışarıda yaşayan Türkler, bu değişimi görüyoruz. Orada yaşayanlar görmüyor. Yavaş yavaş, sinsi sinsi, sonra açık açık bu değişiklik oldu. Bunun bir nedeni vardı. Dünyada Sovyetler-Batı dünyası vardı. Bu bitince “şimdi biz kimiz” psikolojisi gelişti. Böyle bir durum olduğu zaman çok defa tarihe, eskiye döneriz. Eskiden bize uygun olan, şeref veren şeylere. Bizde de aynı şey oldu. Osmanlı büyüklüğünü, eskiden bize şeref veren şeyleri arama. Atatürk gibi ileriye gidip yeni şeyler getirenler çok az.
* Kutuplaşma, ruhsal bölünmüşlük giderek keskinleşiyor. Nasıl aşılacak?
Neler oluyor ki, aramızda bu kadar bölünme oluyor? Kimlik psikolojisi oldu. Dünya yeni bir medeniyete giriyor, küreselleşme var, göçmenler var, bütün dünya karmaşa içinde. Biz onlar kadar fena olmasak bile ruhi bakımdan parçalanma oldu. Eskiyi, yeniyi bir araya getireceğimize eskiyi yeniyi ayırdık. Türklerle Kürtler beraber yürüyeceğine onları ayırdık. Türkiye’de geriye dönüş mağduriyet hissi ortaya çıkarmakla yapıldı. Mağduriyet psikolojisi büyüyünce halk içinde büyük bir bölünme oldu. Halk emniyet istiyor.
* 1 Kasım’dan sonra “kaybedenler” büyük hayal kırıklığı içinde. Bu umutsuzluk halinden çıkış yolu var mı?
Türkiye’de muazzam bir korku var. Görünmeyen düşman, halk içinde korku yaratıyor. Düşman göründüğü zaman iş kolaylaşacak. Türkiye’de bu psikolojik süreci görürsek, içimiz daha da rahatlar.
"Ya general oluyorum, ya CIA!"

* 2009’da dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le görüşmüştünüz. O zamandan beri Türkiye’de çalışmanız oldu mu? 
2009’dan beri çalışmadım. Kürtlerle Türkler arasındaki konu için gelmiştim. Önemli bir şeyler bulmuştuk. O çalışmalar benim istediğim gibi sonuçlanmadı. 9 ülkeye gittim geldim son üç ay içinde. Her taraftan çağırıyorlar, Türkiye’den olmuyor. Çünkü bölünme olduğu için ya “dört yıldızlı” general oluyorum, ya annem Ermeni oluyor, ya ben CIA oluyorum!
* Başkanlık sistemi tartışmaları yeniden gündemde. ABD’den bakınca, bu konuda nasıl bir değerlendirme yaparsınız?
Sistem başka, sistemi uygulamak başka. Amerika’da başkanlık sistemi var ama katiyen kanundan bir damla dışarı çıkamazsınız. Demokrasiyi koruyan bir sistemin geliştirilmesi gerekir
.
T24

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var