9 Ağustos 2018 Perşembe

Emlakçılık İki Türlü Yapılır




Emlakçılık günümüzde 2 türlü yapılmaktadır. 

Pasif: Genelde yapanlar tarafından 'Emlak' tabiri kullanılır.
Aktif : Genelde yapanlar tarafından 'Gayrimenkul' tabiri kullanılır.

Emlakçılık genel anlamıyla gayrimenkulün bir sözleşme çerçevesinde satışını, kiralamasını, pazarlamasını yapmak demektir. Bir aracılık (Broker) faaliyetinde bulunan serbest meslek erbabıdır. Yasada 'tellaliye' faaliyeti olarak tarif edilir. Bir sertifika belgesi alması şartı vardır.

Pasif Emlakçılık: Türk tipi. Tali cadde ve sokaklarda düz ayak dükkanlarda Emlak Dükkanları açılır. Kiralanacak, satılacak gayrimenkulleri olanlar getirip anahtarlarını verirler. İstedikleri fiyattan satılmasını dayatırlar. Emlakçılar da götürüp afişini asar, anahtarını alır, internete koyar, müşteri beklerler. Tek kişiliktir. Müşteriye yer göstermeye gittiklerinde günün yarısı dükkanları kapalı olur. En fazla babası, kardeşi veya herhangi birini joker, dublör olarak kullanırlar. Eğitim istemeyen, herkesin yapacağı bir iş olarak görülen,  denge, denetleme ve balans sistemi olmayan, ölçmeye, değerlendirmeye tabi olmayan, bir ilkeye, bir prensibe, kurala bağlı olmayan güvene dayalı bir çalışma tarzıdır. Çalışma tarzına sistemsizlik, kuralsızlık hakimdir. Böyle bir dükkanı açmanın maliyeti ve riski düşüktür. 
Aldous Huxley'nin  'Bu dünyada oturarak başarıya ulaşan tek yaratık, tavuktur' sözünü kanıtlamaya çalışırlar.

Akşam mesai bitimine kadar oturarak hem alıcı hem satıcı müşteri beklerler.  
Bir sıfırdan büyüktür, mantığıyla 'Gönlünden ne koparsa abi' kadar kazanırlar.
Yetkili çalışmama sorunları vardır.
Hukuka değil güvene dayalı bir çalışma prensibi ile hareket ettikleri için müşteri ile sürekli sorun yaşayabilirler.
En iyisinde çalışan sayısı nadiren bir elin beş parmağından fazladır. Yüzdeye bile girmeyecek şekildedir.
Kuralsız çalışmanın sayısız sorunları ile boğuşurlar. Toplumda yanlış anlaşılma ve yanlış algı yaratılmasına neden olacak sorunların kaynağı görülürler.


Aktif Emlakçılık:  Gayrimenkul  ismiyle anılmak isterler.
Türk tipi olmayan, binaların üst katlarında, gözlerden uzak plaza katlarında, tabelasını görenlerin bir anlam veremedikleri, çıkıp da 'Yahu kardeşim siz ne iş yapıyorsunuz?' diye bile merak etmedikleri yerlerde kapısını alıcının satıcının çalmadığı, fakat çalışma tarzı bakımından bu dezavantajı lehine çevirebilecek bir yeteneğe sahiptirler. Tabi sistem iyi çalışırsa. Sistem çalışmadığı, yanlış yapılandığı takdirde franchise ofislerin bir açılıp biri kapanabilmektedir. Riski ve maliyeti yüksektir. Bir sekreteryası bulunur. Kurumsal bir yapı arz eder. Çalışan sayısı yüksek ve yüksek öğrenim görmüş olmalarına karşın sürekli eğitime tabidirler.  
Aldous Huxley'nin deyişiyle 'Bu dünyada oturarak başarıya ulaşan tek yaratık, tavuktur' sözünden hareketle aktif, sürekli hareket halinde olarak hacimli işlere istekli ve talip olurlar. Müşteri beklemez müşteri yaratır, fırsatların peşinde koşarlar. Çalışmaları planlıdır. 
Düz giriş mağaza ve dükkanlarda bu tarz çalışma çok daha verimli olmaz mı? Çok daha yerinde olur ve çok daha yüksek bir getirisi sağlaması kaçınılmaz olur.

Her iki çalışma tarzının da iyi ve kötü yanları vardır. 


Pasif emlakçılar da çalışan sayısı aşağı yukarı sabittir. Kazancı bölgesine göre değişmekle birlikte sınırlıdır. Hacimli işlere talip olacak yeterlilik ve eğitimleri yoktur. Boş ve emekli adam işi olarak görülür. 
Buna karşılık uzun yıllar mahallenin güvenini kazanan, mahallelinin aşina olduğu, anahtarını getirip teslim ettiği kişidir.


Aktif emlakçılık yapanlar ise mahalleye sonradan gelmiş olanların güven kazanma, tanınma sorunları yanında, portföy edinme güçlükleri vardır. Hem portföy almak hem pazarlamak için yoğun bir çalışma ve efor sarf ederler. Yetkili çalışır. Kuralları vardır. Güvenliği sağlanmış portföy ve her aşamada kural gerektiren sözleşme esaslarına göre çalışırlar. 'Ayaklı müşteri' gibi olanaktan yararlanmaları zayıftır. Daha büyük, hacimli işleri yapma yetenekleri vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var