31 Ağustos 2018 Cuma

Gayrimenkulde Sokakların Dili Farklıdır



Bir gün Nişantaşı, Şafak Sokakta bir yer gösteriyordum. Müşteri Gülay Hanım, Londra'da okumuş, Nişantaşı'nda iş bulmuş biriydi. 
İş sohbete döndü.
-Kendileri, herkes pratikte ne iş yapıyorsa onu yaparlar ama sana gelince teoriyi anlatırlar, diyerek devam etti. Sınır koyar, elini kolunu bağlarlar. Bakarsın iş yaparlar, sen tırmalar durursun. Nasıl iş yaptıklarını öğrenmeye çalışırsın, sorarsın? Sana teori neyi söylüyorsa onu yapıyoruz, derler. İlk önceleri buna saf saf inandım. Baktım her yerin ayrı bir özelliği, anlayışı, fikri, yaşam tarzı var ben de kendimi buna göre adapte ettim. Haaa! Dedim, demek bu böyle oluyormuş! Pazarlamada bir ilke vardır: Rakibinin en son yaptığı şeyi yapacaksın diye. İyi ürün kendini sattırır, kötü ürünü yalanla satarsın. Sonra uzun uzun düşündüm. Teori gerçek olsa hayatla bağdaşır. Seni başarıya götürür. Sizde de öyle midir bilmiyorum? Şimdi çok şey var konuşacak da zaman yok. 
-Galiba siz çok haklısınız? Ben bunu bir düşünmeliyim, demiştim. 
O gün bugündür aklımda. 

Bugün İstanbul gibi nüfus büyüklüğü ile ilk sırada yer alan bir kentin, kültür sanat, finans, sanayi, ticaretin de başkenti olduğunu unutmamak gerekir.
Bu nüfus yoğunluğu kent merkezlerinde, ana aks ve arterlerinde canlılığını korumakta, yaşam bulmakta ve bir anlam ifade etmektedir. Buralar aynı zamanda kültürel etkileşimin, alışverişin, eğitim düzeyinin de yoğun ve yüksek olduğu yerlerdir. Canlılık neredeyse hayat da orada vardır ve oralar daha değerlidir. Herkesin olmak, yer almak istediği yerlerdir. Herkesin gözü oralardadır. Çünkü kentin vitrini orasıdır. Herkes bu vitrini seyretmeye, gezmeye, görmeye, eğlenmeye gelir. 

Her bölge her semt her sokak her cadde birbirinden farklı kimyaya, kültüre, demografik yapıya, kent dokusuna sahiptir.
Teori gerçekse her yere uygulanmalı her yerde aynı sonuç alınmalıdır, diye düşünüyorsunuz ama Zincir Kurumsal Gayrimenkul Firmaları böyle düşünmüyorlar.
Neden?
Çünkü biraz önce ifade ettiğim kent vitrininin dışında pek bir yer almıyor, boy göstermiyorlar. Daha doğrusu tutunamıyorlar. Açılan ofisler de zamanla kapanıyor.

Bir kaç bin konutluk projenin inşaatı bitip oturum içine kenarına kurumsal ofis açıp, hatta o yıl satış ve kiralama grafiği ile İstanbul, belki de Türkiye birincisi olan ofisler var. Sonrasında ise sıradanlaşma geliyor. Ya makas değiştiriyorlar ya da başka bir projeye kapak atıyorlar. Kurumsallaşma yerine göçebelik genlerimize işlemiş, o boyuttayız. 

Bunun nedenleri var. O da ayrı bir yazının konusu. Ayrı bir yazıda irdelemek gerekiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var