6 Aralık 2012 Perşembe

Hazine arazisine bile zehir gömdüler

Kurşun fabrikasındaki skandallar bitmiyor. Fabrikanın eski yöneticisi, "100 bin ton zehirli atık her yere gömüldü. Orası karış karış incelenmeli" dedi.
Haber: SERKAN OCAK

İzmir Gaziemir’de 5 yıl önce radyoaktif bulaşmış atıklarını araziye gömen Arslan Kurşun Fabrikası’nda skandallar bitmiyor. Fabrikanın eski üst düzey yöneticisinin Radikal ’e anlattıkları, tehlikenin büyüklüğünü ortaya koydu. İşte adını açıklamak istemeyen o yetkilinin yaptığı çarpıcı açıklamalar: 
BABA ÖLDÜ, KAOS BAŞLADI: “Burası bir aile şirketi. Fabrikanın 60 yıldan fazla bir geçmişi var. Fabrikanın sahibi Hasan Yavaş, 2000’de kanserden öldü. 4 kızı ve bir oğlu vardı. Oğlu 27 yaşında öldü. 4 kız evlat arasında miras kavgası başladı. Miras tartışmaları halen devam ediyor.” 
TEK BİR ÇİVİ ÇAKMADILAR: “Hasan Yavaş’ın ölümünden sonra fabrikayı kızların eşleri devam ettirdi. Ancak aralarında hiçbir hiyerarşi yoktu. İnsanlar baba öldükten sonra yıllarca fabrikaya tek bir çivi dahi çakmadı. Damatlar her şeyi cebe indirdi. Her şeyi kâr gördü. Tam bir kaos vardı.” 
ATIKLAR GÖMÜLÜYORDU: “Fabrikadaki atıklar kasadaki paraya göre gönderilirdi. Atığın tonu 270 TL’ye gönderiliyor. 100 bin ton tahmin ediliyor. Bu da 27 milyon lira demek. Gönderilmiyor, gömülüyordu. İZAYDAŞ’a gidenler de vardı. Ancak çoğu araziye gömüldü. Tehlikeli atığın tarifi de 2006’dan sonra AB uyum yasaları çerçevesinde değişti. 2006 öncesi atıkların ne yapılacağı insanın kendi duyarlılığına kalıyordu. Bu adamlar atıkları gömdüler. Çalışma Bakanlığı fabrikayı 2 kez kapattı.Maliye Bakanlığı her dönem işletmeye ceza keserdi. Hatta fabrika yönetimi bir yıl kayyumda kaldı. Oğuz Atalay bir yıl kayyumluğunu yaptı.” 
KAÇARCASINA AYRILDIM: “Hiçbir teknolojik iyileştirme fabrikada yapılmadı. Örneğin fabrikanın önünden doğalgaz geçmesine rağmen, fabrikada doğalgaz kullanılmıyordu. Fuel oil 4 yakıtı kullanılıyordu. Doğalgaz genel müdürü fabrikaya geldi, damatlar kendilerini yok dedirtti. 300-400 bin dolarlık bir yatırımla yıllık 4-5 milyon lira kâra geçilebilirdi. Bu paranın yarısıyla da fabrika atıklarını bertaraf ederdi. Ancak yapılmadı, ben de kaçarcasına ayrıldım.” 
HAZİNE ARAZİSİNE DE GÖMDÜLER: “Bir de fabrikanın içinde Hazine arazisi vardı. Oraya da gömülü atıklar var. Fabrika girişindeki güvenlik binası ilk kurulduğunda idari binaydı. 30 yıl önce ilk aküleri giyotinle keserlermiş. Oralara gömüldüğü söylenir. Bir defasında beton atma işlemi yapmadan önce kazılması gerekiyordu. Baktık içeride akülerin plastik parçaları var. Gömülmüş. Fabrikanın geniş toprak arazisi var. Arazinin neresinde ne var, dışarıdan bakınca anlamak mümkün değil. Fabrikanın tüm arazisinin altının üstüne getirilmesi gerekiyor.” 
REZİLLİK YUVASI: “Hazine arazisiyle ilgili de aile davalık oldu. Hazine arazisi de kirletilmiş. Orası milletin arazisi. Neden Milli Emlak kendi yerinin peşine düşmüyor? Burası şehrin göbeğinde bir rezillik yuvası. TAEK, İzmir Valiliği, İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü gereğini yapmalı. Yüzeyden birkaç ölçümle tehlikenin boyutunu anlamak mümkün değil. Karış karış kazmak gerekiyor.” 
KARANTİNA VARDI: “Burada asıl sorun kamu kurumlarının duyarsızlığı. TAEK işlerini yapıyordu, ilgili kurumlara bildiriyordu. Üstelik fabrikanın bir bölümü TAEK tarafından karantinaya alınan bir yer. Orası şu anda ne durumda bilmiyorum. O zamanki tahminlere göre sadece burada 50 bin ton atık vardı.” 
İŞÇİDE KURŞUN ÇIKTI: “Çalışanlar için de yönetmeliklere uygun olarak sürekli işçileri sağlık taramasına gönderirdik. İşçilerin kanında kurşun olup olmadığına baktırırdık. Bazen işçilerde kurşun olurdu, o işçiyi hastaneye yatırırdık.” 
Zehir rezaleti Meclis gündeminde

Kurşun fabrikasında ortaya çıkan çevre felaketi Meclis gündemine taşındı. CHP Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü üyesi olduğu TBMM Çevre Komisyonu’ya “yerinde inceleme” yapmak için dilekçe verdi. Köprülü, konuyla ilgili Meclis araştırması açılmasını da istedi. Köprülü, TBMM Çevre Komisyonu Başkanlığı’na dilekçe vererek, fabrika alanının incelenmesini istedi. Köprülü dilekçesinde “Yaşanan skandalı yerinde incelemek üzere, komisyonumuzun görevlendirilmesi konusunda gerekli iznin verilmesi için gereğini saygılarımla arz ederim” ifadesini kullandı. Köprülü’nün girişimi bununla da sınırlı kalmadı. Meclis Başkanlığı’na Araştırma Komisyonu kurulması için önerge verdi. Köprülü, Meclis araştırma önergesinin gerekçesinde, zehirli atıkların yıllardır yerleşim alanlarının ortasına gömüldüğünü ve bunun bilinmesine rağmen hiçbir işlemin yapılmadığını söyleyerek tehlikenin ciddi boyutlara ulaştığını ifade etti. (RİFAT BAŞARAN/ ANKARA )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var