6 Aralık 2012 Perşembe

Ölüme gönderdiler


Arif Koşar / Eda Yıldırım
“Canım yanıyor... Çıkılmaz o hava da o botlarla. Psikolojik baskı yapıyorlar, zorluyorlar. Çıkılmamalıydı...”
Kurtarma botu ustası Erdem Aydın böyle haykırıyor ölenlerin ardından...
Şile’de yaşanan gemi faciası ve başarısız kurtarma operasyonu en az 3 ölü, 9 kayıp ve birçok soruyu ardında bıraktı. Arama kurtarma çalışmaları, ‘kayıpların kurtulma şansı kalmadı’ hissiyatıyla ve oldukça yavaş bir biçimde ilerliyor. Kayıplarını bekleyen aileler öfkeli, kurtarma ekibinde çalışanların söyledikleri ise çarpıcı: Göz göre göre ölüme gönderildiler...
4 kişilik kurtarma ekibinden 2’sinin cesedine ulaşılırken kalan 1 kişi için çalışmalar sürüyor. Limanda bekleyenlerin arasında arkadaşını kaybeden bir denizci de var. Henüz 2 ay önce emekli olmuş, 15 yıllık kurtarma botu usta tamircisi Erdem Aydın... Sinirden titriyor. Sesi sık sık yükseliyor “Yeter artık” haykırışlarıyla.
“Bunlara ‘dur’ demek gerekiyor. İlk ekip çıkmadı, birkaç kere denedi. İkinci ekibin çıkmasına masa başındaki amirler karar veriyor. İçinde bulunduğumuz durumdan haberleri bile yok!”
‘İLK EKİP REDDETTİ’ İDDİASI
İlk ekip, iddialara göre; “Maden çıkmıyorsunuz gidin buradan”, “Sizi emekliye sevkedeceğim” tehditlerine rağmen can güvenliği olmadığı gerekçesiyle denize inmiyor. “Peki ikinci ekip neden denize indi?” sorusunu Aydın net bir biçimde yanıtlıyor: “Emre itaatsizlikten açığa almakla tehdit ediyorlar. Ben bizzat bunu yaşamış birisiyim. Bir ay açıkta kaldım.”
İsmini açıklamak istemeyen bir kurtarma botu kaptanı da Aydın’ın açıklamalarının doğruluyor ve ekliyor: “Kıyı Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışanlar üzerinde baskı ve tehdit artık alışıldık hale geldi. Mesleki gerekçelerle Müdürlüğe ya da amire herhangi bir itiraz olduğunda bunun karşılığı sürgün oluyor. İstanbul’da çalışan birisi Erdek’e gönderiliyor. Başka birisi Adalar’a gönderiliyor.”
BOTLAR UYGUN DEĞİL MİYDİ?
Önemli iddialardan birisi de kurtama botlarının kötü hava koşullarına uygun olmadığı... Botların motorlarının büyük sarsıntılarda ve herhangi bir su alma durumunda otomatik olarak durduğunu uzmanlar da söylüyor. Kurtarma ekibinin can kaybı özellikle motorun bozulmasıyla ilgili. Erdem Aydın da bu iddiayı doğruluyor: “Bu hava koşullarında bizim gibi botların işi çok zor. Botun halini gördüğünüz, paramparça oldu. Saç bot olsaydı bu böyle olmayacaktı.”
Diğer kaptan da botlarla ilgili benzer bilgiler veriyor:  “İlk kaptan mevcut botların kurtarma operasyonlarına uygun olmadığını söylüyor. Kötü hava koşullarında motor ‘off’ oluyor. Bunlar sözde böyle hava koşulları için alınmış botlar. Elde bu var denilip bunlar veriliyor. Bunlar neden, alındı kim aldı bilmiyoruz. Ama bu botların uygun olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu yüzden ilk kaptan suya inmeyi reddetti ve haklıydı.”

AİLELER: GİTMEK İSTEMİYORLARDI
Kaybolan kurtarma botu personeli Mehmet Genç’in kızkardeşi isyan ediyor. “Gitmek istemediği halde zorla gönderdiler. Kıyı emniyeti yeterli arama çalışmalarını bile yapmadı. 16 saat boyunca kendi çabalarımızla bulmaya çalıştık. Kıyı Emniyeti’nden sadece iki yetkili geldi. Onlar da kısa süre durup gittiler. Bizim doğru düzgün konuşmadılar bile. Sorularımıza cevap vermediler. Benim kardeşimin iki çocuğu var, babalarının nerede olduğunu soruyorlar. Ben onlara ne cevap vereceğim şimdi?” diye soruyor. Mehmet Genç’in dayısının kızı ise gece yaşananları şöyle anlatıyor: “Mehmet’i haftalık izindeyken arıyorlar. Çağırıyorlar. Gitmek istemediğini söylüyor. Israrcı oluyorlar. İlk ekibin de çıkmak istemediğini bu yüzden soruşturma açılacağını söylüyorlar. Evdekiler ‘Yalan söyle gitme’ diyor. Ama o ‘ben yalan söylemem gideceğim’ diyor. Ardından çocuklarını öpüyor. ‘Akşam izleyin beni’ diyor. Ve gidiyor. Yetkililer bunun hesabını nasıl verecek? Başbakan bunun hesabını nasıl verecek?”

AFAM MÜDÜRÜ KAPTAN: BÜYÜK BİR İHMAL VAR!
Yrd. Doç. Dr. Kubilay Kaptan
(İstanbul Aydın Üniversitesi Afet Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi (AFAM) Müdürü):

“Kazada kullanılan kurtarma botu açık denizde 360 derece dönse bile batar çıkar. Ancak kıyıda, kayalık bölgede bu botu kullanamazsınız. Çünkü bu botlar çelik alaşım olduğu için botu parçalar. Burada ilk başta kurtarmaya giden ekibin canını güvenceye almanız gerekir. Yoksa nasıl başka insanların canını kurtarsın? Burada büyük bir ihmal sözkonusu. Arama kurtarma çalışmalarında geç kalınmış. Kurtarma çalışmaları için bu tür afetleri deneyimlemiş insanların olması gerekir. Paniğe kapılmayacak, nasıl davranacağını bilecek. Ancak burada bunun olmadığını görüyoruz. Böyle bir kazada anında mühahale ederseniz kayıpları bulabilirsiniz. Artık geç kalınmış vaziyetteyiz.”
KAYIPLAR ARANIYOR

Volgo-Balt 199 adlı yük gemisinin 12 kişilik mürettabatından şu ana kadar bir kişi yaşamını yitirdi, 4 kişi sağ kurtuldu, 7 kişi ise hâlâ kayıp. Mürettabatı kurtarmaya giden 4 kişilik kurtarma ekibinden kaptan Cemil Özben ve Turgay Sarıboğa’nın cesetlerine ulaşıldı. Ekipten Mehmet Genç ve tahliye personeline yardıma giden balıkçı Mümin Akgün’e ise gazetemiz baskıya girdiği saatlerde henüz ulaşılamamıştı.  (İstanbul/EVRENSEL)

BU HAVADA BOT ÇIKARMAK CİNAYETTİR
Hayatını kaybeden Kaptan Cemil Özben’in akrabası Hasan Basri Özben, “Bir gün önce beraberdik. İşe başlaması için telefon geldi, gitmek istemiyordu. ‘Emekliyim benim için sorun değil ama o çocuklar çıkmazsa benden savunma isterler.’ dedi. Saat 3 buçuk gibi gitti.” dedi. Hava koşullarının çok kötü olduğunu hatırlatan Özben, “Oradaki balıkçılar ‘Bu havada buradan botu çıkarmak cinayettir.’ dedi. Olay olduktan sonra ne karadan ne de denizden çalışma yapılmadı. Bunlar insan canı kurtarmaya gidiyorlardı. Oradaki istasyondaki kaptanın ifadesinde, bu botlarla kazazedelerin yanına 8 saatte gidebileceğini söyledi. Ve alma imkanının olmadığını söyledi. Peki orada bu botu o mesafeye gönderiyorsun da kendi personelini nasıl ölüme gönderiyorsun, neden başka bir bot daha göndermiyorsun?” diye tepki gösterdi. (İstanbul/CİHAN)

MÜDÜR ÖLENLERİ SUÇLADI
Kıyı Emniyeti Genel Müdürü Salih Orakçı, Şile’de kurtarma botunun kayalıklara çarpması sonucu denize düşen personelin “can yeleği” giymediğini söyledi. Gemi kaptanının her türlü planlamayı yapması gerektiğini ileri süren Orakçı, ekibin zorla denize açıldığı iddialarını yalanladı.
Orakçı, “Geminin battığını doğrulattıktan sonra olay yerine bot gönderdik. Hava şartları 3-5’ti. Bu durum, bizim tekneler için normal hava şartlarıdır. Garipçe’deki cihazlardan da rüzgarın 3-5 olduğunu teyit ettik. Bot yüksek teknolojiyle donatılmış. Norveç yapımı bir araç. Sadece arama-kurtarma için dizayn edilmişti. Yakın bölgemizde böyle donatılmış bir araç yok.” diye konuştu.
‘GİTMEYİ KENDİLERİ İSTEDİ’
Olay yerine Şile’den hareket eden 3 botun gittiğini söyleyen Orakçı, “Teknedeki personelin, denize açılmama yönünde bir talebi yoktu. Kendi istekleri doğrultusunda denize açıldılar. Kişi istemezse göreve gitmez.” dedi. “Tekne personelinin bir ihmali var mı? Can yeleği giymediler mi?” şeklindeki soruya ise Orakçı, “Gemi kaptanının planlaması gerekiyordu. Can yeleği giymemişler. Cemil Kaptan defalarca bu operasyonu yaptı. Bünyemizde binin üzerinde personel var. Cemil Kaptan da ödül almış 3-5 yetenekli personelden biriydi.” cevabını verdi.

EKİBİ KURTARMAK İSTEDİ AMA...
Geminin batmasının ardından kurtamarma çalışmalarına yardımcı olan ve dalgalara kapılan balıkçı Mümin Akgün’ün arkadaşı Güven Pehlivanoğlu da fırtınada kurtarma ekibinin çalışmasının mümkün olmadığını doğruluyor, “Arkadaşımızı kaybettik, çok büyük dalgalar vardı. 8-9 metre dalga vardı. Kaptanı kurtarmaya çalışıırken arkadaşımız da düştü. İlk kurtarma ekibi limandan çıkmaya çılaştı burnunu bir iki kere çıkardı ama çıkamadı. Çıkamazdı zaten o havada. Onra ikincisi geldi, o çıktı ama parçalandı” diyor.

DAHA GÜÇLÜ ARAÇLAR LAZIMDI
CNN TÜRK’te yayınlanan 5N1K programına katılan Uzunyol Kaptanı Serdal Can da, “Bunlar adı üstünde bot, kurtarma gemisi değil. Doğa koşullarına karşı daha güçlü kurtarma araçlarına ihtiyaç var” diye konuştu. Bu koşullarında kurtarma helikopterlari kullanılması gerektiğini belirten Can, “Fırtına olduğu zaman boğaz gemi trafiğine kapatılıyor. Şile’ye demirleyen küçük tonajlı gemiler hava koşullarının etkisiyle ya akıntıya kapılıyor ya da birbirine çarpıyor. Kış aylarında bu kazalar daha da artıyor. İstanbul Liman Başkanlığı fırtına öncesi küçük tonajlı gemilerin geçişini sağlayabilir” diye konuştu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var