1 Kasım 2012 Perşembe

İstanbul Belediyesi,Harbiye Cemal Reşit Rey Salonunda Erkan Oğur ve Mikail Aslan’dan türkü arası sohbet.

Erkan Oğur,Mikalil Aslan İkilisi CRR'de
Ekim ayının son günü akşam CRR'de Erkan Oğur ile Mikail Aslan’ın konseri vardı. Salon doluydu ve dinleyici coşkuluydu.

1.Bölümde: Enstrumantal ,Gel Benim Derdime (Pir Sultan),Miraz,Siyah Perçemlerin,Oy Meleme,Dağlar,Duri Mendo,Eşrefoğlu Al Haberi…

2. Bölümde: Penceremden kar geliyor,Ninnaye,Ey Zahit,Zerre Mi,De Be Wayiro,Efendim Efendim,Mecnunum Leylamı Gördüm,Hegaye Hergi,Elgajiye…

Akşam 8’de başlayan konser saat 10’a kadar sürdü. Mikail Aslan özellikle bu sessizliğe teşekkür etti.

Yeni türkülerin söylenmediği gecede  türküler arsında Erkan Oğur ile Mikail Aslan seyirci ile diyalog kurmaya çalıştı. Sahneye geldikten sonra seyircileri selamlamalarının ardından enstrumantal bir eser ile girişten sonra türkü arası konuşmalar şöyle oldu.

Mikail Aslan-Sessizlik çok güzel. Pirim (Erkan Oğur) sessizlikte enerji var,dedi.İnsan bu sefer sessizlikte korkuyor ki tele dokunsun.
   Seyirciden kahkahalar…
Erkan Oğur-Seste de enerji bir vardır,sessizlikte de…Hangisine sıra gelirse ondaki enerji büyür.

MA-Ben perde ararken pirim (Erkan Oğur)  perdeyi kaldırmış… (Erkan Oğur’un perdeyi kaldırdığı saza  atıfta bulunarak.)
Seyirciden kahkahalar…
iki bölüm arası
MA-Rahmetli babam da iyi saz çalardı. Özellikle karar tonuna geldiğinde elini kolunu titretirdi. Ben de,baba ‘Böyle ne yapıyorsun?’ diye sorardım.  O da sen o tonu anlayana kadar!...Derdi.
   Mikail Aslan,Erkan Oğur’a döndü.
-Sen bir şey söylemeyecek misin?
-Söyleyeyim. Benim ne babam ne de babamın soyunda bir saz çalan vardı.
Alkışlarla gittiler...
MA-8 yaşında,1980 yılında,Kayseri’ye göç ettik. Hemen her şehirde bir Dersim Göçmen Mahallesi olur. Kayseri’de de vardı. Ama biz o mahallede ev bulamadık. Hemen yakındaki bir mahallede bulduk. Orada Mardin Sahur’dan bir aile ve biz vardık. Türkçe’yi zar zor konuşuyordum.
EO-Şimdi de zor konuşuyor,diye laf attı….
Gülüşmeler…
MA-Top oynar sonra da toplanır çember,halka olurduk.  Biri arkama gizlice yanaşıp sırtımı kaldırdı,bakıp kaçtı. Ben de çok kızdım,sinirlendim,kovaladım. Mardinli arkadaşım Yusuf’a döndüm. ‘Yusuf bunlar niye böyle yapıyorlar?’ Yusuf cevap verdi. ‘Demişler ki bunların kuyrukları var. O da merak edip kuyruğun var mı yok mu diye baktı.’ Ağladım,anneme gittim.’Oğlum kafana takma. Kuyruğun yok.Senin kuyruğun olmadığını gördüler. Sen de onlar gibi bir insansın.’ İşte memleket böyle. Sorun devam ediyor,önyargılar devam ediyor.Ama sesimiz her şeyi söylüyor….
Alkışlar…
EO-İnsanların kuyrukları değil ama kuyruk sokumları var.
Gülüşmeler…
Alkışlarla döndüler...
EO-Sadece insan var dünyada…
   Bu arada türkü arasında bir yudum su aldı.
EO-Su içerken utandık,kuşlar gibi.
Ey zahit söylenmeden önce…

MA-Piim(Erkan Oğur) hep beni konuşturmak istiyor. Bu deyiş benim için çok önemli. Ben istedim,rica ettim. Uzun süre babam memlekete gidemedi. Hasta oldu yurt dışına gönderdik. Orada öldü.,Türkiye’ye gönderdiler. Hozat’a götürdük. Yıllar sonra hatır almak için Hozat’a gittim. Pir Sultan’dan,Şah Hatayi’den söylerdi.. Mezarındaki taş anlamlıydı. Ona  ‘Eksikliğin kendi özünde ara. Darına durmaya geldim’dedim.

EO-Harput’ta ninem ve kardeşinin mezarları var. Ninem kardeşini mallarını yedi diye hiç sevmezdi. Ama yan yana gömdüler. Dua dağında…Selçuklulardan kalma…Çok güzel bir yer…Tarihi sit alanı…Ninemin mezarı ona doğru yan dönmüş. Biz düzeltiyoruz o yine dönüyor.
Gülüşmeler…
MA-Bu bir proje…Çok yerde söyledik…Projenin adı: Çeşm-i Dil,gönül gözü demek. Gönül gözünün açılması için konserler veriyoruz.  Açılmayanlar için başka konserler teklif ediyoruz.
Seyirciden gülüşmeler…
MA-Sizlere ve sevgili üstadıma çok teşekkür ediyorum.O bir okul…
EO-Ben bir okul açtım ama sonra iflas ettim. Aslında sen bir okulsun,geçmişinle gelenle birlikte…

Birer birer geldiler,hep birlikte çıktılar...

Erkan Oğur,Mikail Aslan ikilisi son olarak Elgajiye’yi birlikte söylediler. Sonra salondan dinmeyen alkışlarla ayrıldılar. Ama yine alkışlar hiç susmadı. Tekrar geri dönüp iki türkü daha söyleyerek geceyi sonlandırdılar. Seyirciden bol bol alkış aldılar..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki güzellik bir arada

İki güzellik bir arada

Ya üçüde olmasaydı

Ya üçüde olmasaydı

Mehmet Akif Ersoy'dan

Mehmet Akif Ersoy'dan

Gezi Parkı

Gezi Parkı

Ne Denilebilir!...

Ne Denilebilir!...

Gezi

Gezi

Günün Fıkrası

Deli

1960'lı yıllar,Elazığ Akıl Hastanesinden her nasılsa 423 akıl hastası kaçar ve Elazığ'ın cadde ve sokaklarına dağılır.



O zamanın ünlü doktoru Mutemet Tazıcı hastanenin başhekimidir. 'Doktor bey,ne yapalım?' diye akıl danışırlar.



Mutemet Bey personeline;'Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin!'der.



Doktor önde birkaç personeli arkasında düt düt diye trencilik oynayarak Elazığ'ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girip vagon olurlar. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişidir...



Avukat 1




Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarf ettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum.




Avukat 2




George ve Harry balonda Atlantik Okyanusu’nu geçmektedirler. George Harry'ye döner ve “Biraz alçalıp nerede olduğumuzu anlayalım” der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "Hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır:

"Hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen. "

Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"

George Harry'ye döner ve "Bu adam bir avukat" der.

Şaşırır Harry, "Nasıl anladın?" der.

"Çünkü" der George "Verdiği bilgi %100 doğru, fakat faydasız".




Avukat 3




Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:

“İki kere iki kaç eder?”

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kâğıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ''Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ''Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.'' demiş

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

''Kaç olmasını istersiniz?''




Avukat 4




Ceza davalarına bakan avukat bir arkadaşım anlatmıştı:

Yoksul bir babanın oğlu şoförlük yaparken ölümlü bir kazaya neden olmuş. Olayda tam kusurlu. Şoförün babası avukata başvurarak hukuki yardım istiyor. Arkadaşım adamın yoksulluğuna bakarak hiçbir ücret talep etmeksizin davayı takip ediyor.

Ancak bütün deliller aleyhte. Yapılacak bir şey yok. Şoförün mahkûmiyetine karar veriliyor.

Şoförün babası büroya gelerek yakınıyor.

“Yoksulluğun gözü kör olsun. Paramız olsa da iyi bir avukat tutsaydık bunlar başımıza gelmezdi.''




Avukat 5




Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat açtı ağzını:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkûm olduğunu? Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmişti.

Sadece:

“Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabildi.

Avukat onun sözünü keserek devam etti:

“Pekâlâ, ben onlara zerre kadar para vermezken, size niçin vereyim?”



















Günün Sözü

Homo sum,humani nil a me alienum puto

İnsanım,insana özgü hiç bir şey bana yabancı değildir.

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında

Şişli Merkez Mh,Esen Sk Saruhan İşhanında
Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Hayatımızdan sessiz sedasız çekilmişler

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli

Sinema Tarihinin Zaman Tüneli
Siyah Beyaz Hayatımızdan Renkliye...

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar

Sinema Tarihinden Siyah ve Beyazlıklar
Zamanın belleği var